Ebü Masum Mücahit
Taliban ile Afgan Hükümetinin Barış Görüşmesi
Ebu Masum Mücahit
2001 yılında 136 ülke ile ABD 11 Eylül olaylarını bahane ederek Afganistan'ı işgal etmişti. Ardından Afganistan'da akan kan ve gözyaşının ertesinde ülkede büyük bir göç dalgası başladı. Taliban bahane edilerek denenecek bütün bombalar Afgan halkının tepesinde patlatıldı. Afganistan, dünyada en fazla nükleer gazın olduğu ülkedir. Bütün bu yaşananlara paralel olarak ülkede erken ölümler, sakat doğumlar, anne ve çocuk ölümleri yaşanmaya başlandı. Afganistan’ı yerle bir eden ABD ve müttefikleri, artık doğal kaynakları sömürüyor, kendilerinin çıkarlarına engel olacak bir kitle kalmayıncaya kadar herkesi yok ediyordu. ABD ve müttefikleri kendilerinin kurdukları maşa Afgan hükümeti ile bu hükümete karşı terbiyeci olarak tuttukları Taliban arasında bir anlaşma imzalamak istiyor. Çünkü Afganistan’da bulunan askerlerin maliyeti oldukça yüksek. Ayrıca ABD’nin zaman zaman meydana gelen asker kayıplarından da kurtulması gerekiyor.
ABD’nin yönlendirmesi ile 2016 yılından sonra Afganistan hükümeti ile Taliban arasında bir dizi görüşmeler dolaylı olarak başladı. Bu görüşmelerin ilki Katar'ın Doha kentinde yapıldı. Afganistan'ı işgal eden müttefik Haçlı Kuvvetleri doğal kaynakları kontrol altına almış, kendisine karşı duracak muhalefeti dağıtmış ve artık Afganistan'da kendi çıkarlarını engel olacak bir güç kalmadığına inanmıştır. Afganistan'daki askeri ve mali kayıpları da artmaya başlamıştır. Bu yüzden Afganistan'dan çekilmek müttefik Haçlı kuvvetlerine bir zarar vermeyecek tam aksine onlar için karlı bir tutum olacaktır. Bu yüzden ABD’nin bir an önce Afganistan'dan kademeli olarak çekilmesi gerekiyordu. Nitekim bunun için her ülkede olduğu gibi hem iktidarın yanında hem muhalefetin yanında olan ABD iki tarafı Barış Antlaşması'na zorluyordu. Taliban da Amerika'nın dolaylı desteği ile kurdurduğu bir örgüttür. Afgan hükümeti de ABD’nin desteklediği gruplardan oluşmaktadır. Her ne kadar zaman zaman ikisiyle de mücadele yapıyor gibi gözükse de iki grubu da kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Taliban ve Kabil hükümeti arasındaki ilk görüşme Eylül 2020'de başladı ve 3 ay sonra iki taraf şuna karar verdi: savaş çözüm değil. Çünkü patron dün savaş istiyordu, bugün ise barıştan yanaydı.
Taliban ve Afgan hükümeti geçici bir hükümet kurarak anayasa çalışmalarına başlayacak. Ancak Trump'ın gitmesi Biden'in gelmesi iki tarafın beklemeye başlamasına neden oldu. Biden, Obama zamanından beri kademeli olarak Afganistan'dan çıkmayı savunuyordu. Hem Afgan hükümeti hem de Taliban şunu çok iyi bir şekilde biliyordu: artık Afgan halkı bu mücadelelerden bıkmış, yakılmış, yıkılmış, ekonomisi bitmiş bir toplum haline gelmişti. Onun için bir an önce savaşın bitmesi gerekiyordu. Afgan hükümetinin Taliban'ın ve ABD'nin Barış istemesi yeterli değildi. Bölge ülkelerin de Barış istemesi gerekiyordu. İran'ın tavrı Çin'in, Hindistan'ın, Pakistan'ın tavrı ne olacaktı? Pakistan hükümeti ABD ile eşdeğer düşünüyordu. Hindistan, İngiltere ile aynı düşünüyordu ama diğer ülkelerin bu konudaki tavırları ne olacaktı? Barış görüşmeleri başlayınca Afgan hükümeti yavaş yavaş zayıflamaya, Taliban ise güç kazanmaya başlamıştı. Taliban, barış görüşmelerindeki elini kuvvetlendirmek için yoğun bir saldırıya geçmişti.
Bütün bu olayları iyi anlamak için öncelikle Afganistan'ı ve Taliban’ı anlamamız gerekiyor. Afganistan jeopolitik olarak çok önemli bir noktada bulunmaktadır. Rusya'nın yayılma alanının açılması, ABD'nin bölgede hâkimiyetinin devamı etmesi, Çin'in güneye yayılma noktasının sağlamlaşması, Pakistan'ın bütünlüğünü koruması gibi stratejik konularda Afganistan kilit ülke konumundadır. Aslında Afganistan net olarak 1.Dünya Savaşı sonrasında işgal edilmemiş sayılı ülkelerden birisidir ve halkının mütedeyyin hali ile ön plana çıkmıştır. 1979 yılında Rus işgalinin başlaması halkın bu işgale karşı direnişini artırmıştır. İşgale karşı direnen yerel dinamikler kendi mücahit gruplarını oluşturmuştur. Bu mücahit gruplar ortak fikirler doğrultusunda hareket eden cemaatler oluşturmuş, 10 yıl boyunca Ruslar’a karşı mücadele etmiş ve bu mücadelede de başarılı olmuşlardır. 1989 yılında mücahitler Afganistan'da bir İslami hükümet kurarlar. 1992 yılına gelindiğinde hükümeti kuran gruplar arasında çatışma çıkar. Anlaşmazlık başlar ve yeniden kendi aralarında mücadeleye girişirler. Aslında bu mücadelenin ana kaynağı, kendi karşılarında güçlü bir Afgan hükümeti ve Afgan devleti istemeyen bölge ülkeleri ile emperyalist ülkelerin oluşturduğu çatlaklardır. Her bir gruba farklı farklı fitneler verilmiş, grupların içlerindeki işbirlikçi adamlarla çatışmalar körüklenmiştir. Ruslarla mücadele döneminde bazı gruplar “bizim talebe yetiştirmemiz lazım. Bizim cihatla bir işimiz yok. Biz ilim ehliyiz.” Tarzında fikirler geliştirmeye başlamışlardır. Bu düşünceyi savunanlar 1994 yılına gelindiğinde kendi fikirlerinin tam aksine silahlanmaya başlarlar. Bu grubub adına Taliban denilir. Bu grup Molla Ömer'in başkanlığında 50 kişiyle kurulur. Rus işgali sırasında Ruslarla savaşmayanlar birden bire değişir. Talebeler mücahitlere karşı savaşa başlar. Bu durum Türkiye’deki FETÖ yapılanmasına oldukça benzemektedir. FETÖ'de bir zamanlar Euzu billahi mineşşeytani vessiyaseti diyordu. Bir de baktık Türkiye meclisini bombalıyorlar. DAEŞ’in ortaya çıkışında da benzer durumları görmekteyiz. Çünkü Batıdan kaynağını alan örgütler safsata düşüncelerle, besleyicileri tarafından yönlendirilmektedir. 1994 yılı 3 Ekim'de küçük bir birlikle Molla Ömer Kandehar vilayetini ele geçirir. 1995 yılında 12 vilayet Taliban'ın eline geçer. 1998 yılında Afganistan'da Taliban hükümeti kurulur. Daha sonra Irak’ın işgaline neden hazırlayan Daeş gibi Taliban da Afganistan'ın emperyalistler tarafından işgaline ortam hazırlar ve 2001 yılı 11 Eylül olaylarıyla Afganistan emperyalistler tarafından işgal edilir. Arkasından Amerika destekli Karzai hükümeti kurulur. Taliban’a silahı veren de hükümeti kurduran da aynı odaklardır: ABD ve müttefikleri. İktidarı ve muhalefeti destekleyen emperyalistler halkı böler ve iç çatışmaları körükler. Taliban geldikten sonra Afganistan'daki eroin ticareti yaklaşık %90 oranında artar. Afganistan’ın artık eski gücüne ulaşamayacağı kanaatine varan Batılılar, Afganistan'da kendi üzerlerine yük olmayacak şekilde bir yönetim kurmaya karar vermişlerdir.
Bir yanımız Afganistan, Irak, Myanmar. Bir yanımız Filistin, Bosna, Çeçenistan, Doğu Türkistan. Her tarafımız ateşler içinde yanıyor. Bu yangından kurtulmak için neler yapmamız gerekiyor? Allahu Teala bize toptan Allah'ın ipine sarılın ayrılmayın dedikçe bizler dünyalık menfaatler uğruna birbirimizi boğazlar olduk. Bir fasık size haber getirdiğinde onu araştırın dediği halde, biz kafirlerin bize getirdiği haberlerle, fikirlerle birbirimize mücadele etmeye başladık. Güya Amerika Afganistan'daki insanların iyiliğini düşünüyor. Halbuki Amerika 140.000 kişilik bir orduyla 136 devleti peşine alarak Afganistan'ı işgal etme de mi? Bizim barışımızdan Amerika'ya ne oluyor ki barışa karar verecek. Biz Müslümanlar kendimiz karar vermemiz gerekiyor. Onun için yeniden iman etmemiz gerekiyor. Onun için kendi bireysel çıkarlarımızı bir tarafa bırakarak kul olduğumuzu, Allah'ın yeryüzündeki hilafet görevini bizlere verdiğini hatırlamamız gerekiyor. Fitneyi, fesadı kaldırıp din yalnız Allah'ın oluncaya kadar mücadele etmemiz gerekiyor (Enfal 139 ). Biz Aynen rahmetli Necmettin Erbakan hocanın dediği gibi bana ne Amerika'dan deyip kendi çözümümüzü Müslümanlar olarak kendimiz oluşturmak zorundayız.
İslami ülkelerin namusunu, mallarını canlarının güvenini zalimlere, emperyalistlere bırakmamalıyız. Acilen Müslümanca düşünüp, Müslümanca yaşamalıyız.
Henüz yorum yapılmamış.