Sosyal Medya

İSLAM

Günümüz İnanç Problemlerinden Tanrıtanımazlık

Günümüz dünyasında bilim ve teknolojinin benzersiz bir şekilde gelişmesiyle insan yaşamının birçok noktada kolaylaştığı şüphe götürmez bir gerçektir. Fakat bu kolaylıklar beraberinde baş döndürücü sorunları ve içinden çıkılamaz muammaları da getirmektedir.

Abu Muhammad Sami 

Bütün mahlûkatı besleyen ve terbiye eden Yüce Allah’ın adıyla…

Son peygamber aracılığıyla diğer bütün dinleri güncellemek  ve tamamlamak için gelen İslam dini üç ana unsur üzerine kuruludur. Bunlar inanç, ibadet ve ahlaktır. Bunlardan en önemlisi inançtır ve diğer iki unsur inanç üzerine inşa edilir, inançla şekillenir. Sağlıklı bir iman demek; sağlıklı ibadet ve sağlıklı ahlak demektir. Sorunlu bir imana sahip olan bir kişi hiçbir zaman sağlıklı bir ibadet ve ahlak hayatını ortaya koyamaz. Bu yüzden Allah’ın Furkan olan kitabına dikkatli bir nazar ile baktığımızda “Ey İman edenler!” nidası ile ulûhiyet, ahiret, hesap, cennet ve cehennem gibi konular üzerinde çokça durulduğunu görmekteyiz. Bu ayetlerin çoğunda Yüce Allah, iman edenlere seslenerek imanının canlı tutulması gerektiğini hatırlatmaktadır. Mesela “Ey müminler iman ediniz!” diye başlayan ayette de imanın her zaman canlı ve sağlam tutulması gerektiği bir kez daha hatırlatılmaktadır: “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse derin bir sapıklığa düşmüş olur.”[1] Ama maalesef Müslüman dünyasının genel durumuna bakıldığında bu ayeti yaşamamakta olduğumuzu net bir şekilde görebiliyoruz.

Günümüz dünyasında bilim ve teknolojinin benzersiz bir şekilde gelişmesiyle insan yaşamının birçok noktada kolaylaştığı şüphe götürmez bir gerçektir. Fakat bu kolaylıklar beraberinde baş döndürücü sorunları ve içinden çıkılamaz muammaları da getirmektedir.  Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle dünya artık avucumuzun içinde ve bizler her çeşit bilgiye sorunsuz bir şekilde ulaşabilme imkânlarına sahibiz.  Fakat yukarıdaki ayeti hayatında yaşayamayan genç nesillerimizin kafaları ve gönülleri bu hengâmede olağanüstü derecede karışmaktadır. Bembeyaz bir kâğıt saflığında olan genç dimağlar hakikat eleğinden geçirilmemiş kirli bilgilerin saldırısına da açık hale gelmiş durumdadır.

Taklidi imana sahip olan ve imanın gerçek mahiyetini daha kavrayamayan genç nesillerimizi yoldan çıkaran tehlikelerden birisi de tanrıtanımazlık yani ateizmdir. Bilgiye ulaşma yollarının kolaylaşmasıyla İslami altyapısı sağlam olmayan Müslüman gençler rüzgârın önündeki yaprak misali inkâr bataklığına savrulmakta ve ateist bir yaşam tarzını benimseme eğilimi göstermektedir. Belki de bu kolay tercih, sorumluluklardan kaçmanın en kolay yoludur… Ya da gerçekten nazar ve istidlal yoluyla yani aklıyla kavrayarak iman etmemekten kaynaklanmaktadır. Ne olursa olsun bu kırılmada bizim de yani anne-babanın, okulların, din görevlilerinin kısacası hepimizin ciddi anlamda sorumluğumuz vardır.

Günümüzde elbette inanç ile alakalı birçok problem yaşanmaktadır. Biz bu küçük çalışmada sadece ateizm konusundan bahsetmekle yetineceğiz. Ateizm; tanrının yarattığı bir insanın; tanrının yarattığı bir âlemde tanrının yokluğunu iddia etmesidir. Bu Allah’a iman etmiş birinin algılama dünyasında korkunç olduğu kadar da gülünç bir iddiadır. Allah Furkan olan kitabında insan için: “Kendisini bir damla meniden yaratmış olan Rabbine karşı bile hasım ve rakip olmaya kalkışmaktadır.”[2] diye buyurmaktadır. Demek ki bu şekilde yoldan çıkabilmek ve azmak insanın doğasında vardır. Dünya hayatında insana yüklenmiş sınavlardan biri de hiç şüphesiz ki bu durumlarla mücadele etmek ve imanla öbür dünyaya göç etmektir. Belki bütün mesele hakikat için savaşmaktır…

Ateizm nedir?

Ateizm Yunanca “Tanrı” anlamına gelen theos kelimesinin başına olumsuz eki “a”  getirilerek oluşturulan ve “Tanrı inancı olmayan veya herhangi bir tanrıya inanmayı reddeden kişi, tanrıtanımaz” anlamına gelen bir kelimedir. Türk dilinde bunu “dehrî, zındık, inançsız, tanrıtanımaz gibi kelimelerle ifade etmekteyiz. Aslında ateizm çok boyutlu ve karmaşık olduğu için onu uygun bir şekilde tanımlamak da zordur. Yine de yukarıdaki tanım genel mahiyette ateizmi anlatabilmektedir.

Ateizm aslında bilimsel veya felsefi bir sistem değildir. Hiçbir bilim, tek başına Tanrı kavramını değerlendirme yetkisine sahip olmadığı için bilimsel ateizm diye bir şeyin olması mümkün değildir. Hiçbir felsefi sistem ilk sebebi ve bütün mevcudatın sebepsizlik ilkesine göre oluştuğunu iddia edemediği için, hatta tam tersine onu maddî bir temelde açıklamaya çalıştığı için[3] ateizm felsefî bir sistem de değildir, olamaz da.

Ateizmin çıkmasına zemin hazırlayan ana faktörlerden birisi Hristiyanlığın ve özellikle de kilisenin bilim ve bilim adamına yönelik yapmış olduğu baskıcı tavrıdır. Dolaysıyla ateizmin çıkışında gerçekten tanrıtanımazlık değil, tepkisel ve inatçılığın etkili olduğunu söyleyebiliriz. Yani temelde “sanki Tanrı yokmuş” gibi” hayat sürdürme tarzının yattığını görebiliriz. Bu bilgilerden yola çıkarak baktığımızda her ateistin aslında bir Tanrının veya bir mutlak gücün varlığının farkında olduğunu, ama buna rağmen hayatını sanki tanrı yokmuş gibi sürdürmek istediğini ve buna göre şekillendirdiğini görmekteyiz. Bu yüzden de ateizm bir akım veya bir sistem olmaktan ziyade bir zihin ve davranış problemidir. Belki de bundan dolayı hiçbir zaman bilimsel veya felsefî bir sistem olamaz.

İnsanın zihninde doğuştan “Tanrı” mefhumunun olmadığını savunan zihniyete “mutlak ateizm” denmektedir. Bu anlayışa göre insan doğuştan Tanrı anlayışına sahip olmadığı için reddedecek bir şey de yoktur.[4] Ancak bu tezi bilimsel olarak tespit etmek mümkün görülmemektedir. Aksine Tanrı kavramının yaratılıştan fıtrî olduğunu savunmak ve tespit etmek çok kolaydır. Bunun için esasında hiçbir araştırmaya gerek olmadan, insan sadece kendi iç dünyasına bakarak bir yüce güce ihtiyacı olduğunu veya Tanrı kavramının fıtrî bir şey olduğunu görebilir. İslam inancına göre Tanrı inancı fıtrîdir ve insanoğlu doğuştan yüce bir yaratıcıya inanmaya eğilimlidir. Bir ateist her fırsatta tanrının olmadığını ileri sürmeye çalışsa da iç dünyasının derinliklerinde her zaman bir Tanrı fikri vardır ve o her zaman bu fikre sadıktır. Buna duruma mutlu ve huzurlu günlerinde Tanrı’yı inkâr eden bir ateistin, sıkıntılı durumlarda Tanrı’ya sığınma ihtiyacı hissetmesini delil olarak gösterebiliriz.

Ateizm türleri

Ateizmin diğer türü de “teorik ateizm” dir. Bu anlayış Tanrının varlığının inkâr edilmesi anlamını taşır. Genel mahiyette ateizm deyince de akla gelen anlam budur. Bu anlayışa göre Tanrının varlığının düşünerek, tartışarak, deliller üreterek inkâr edilmesi söz konusudur. Bu çerçevede birkaç tez ortaya konulmuş ve karşıt tezler çürütülmeye çalışılmıştır. Teorik ateizm yalnız Tanrının varlığını reddetmek ile sınırlı kalmamış, bu kavramla ilişkili olan nübüvvet, ahiret vb. pek çok hususta inkâra gitmiştir. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki bütün çabalarına rağmen ateistler, özgün ve güçlü bir delil ortaya koyamamışlardır. Birçok ateist de savunduğu tezlerin temelden yanlış olduğunun farkına varmış, bu düşüncelerinden vazgeçmiş ve yüce bir yaratıcının varlığı düşüncesine meyletmiştir.[5] Diğer taraftan da Tanrının varlığını savunanların delilleri çok daha güçlü ve tutarlıdır. Çünkü başta da denildiği gibi Yüce Allah inancı insanoğlunun fıtratında olan bir şeydir. Bunu yok etmek mümkün değildir. İyice bakıldığında bir insanı Yüce yaratıcının varlığına inanmaya götüren pek çok delil mevcuttur. Bunları sayarak bitirmek mümkün değildir. İnsanın biyolojik, psikolojik veya sosyokültürel yaratılışı ve yapısı dahi Tanrının varlığının en büyük delil ve işaretlerindendir. Sadece insan kendisine ve etrafa önyargısız bir şekilde bakabilmelidir ki bu yaratılıştaki o muhteşem düzeni ve nizamı görebilsin.

Bazı ateistler de Tanrının varlığı veya yokluğu ile ilgilenmemeyi tercih ederler. Yani her ikisine de sırt çevirirler. Bu zihniyet “ilgisizlerin ateizmi” diye de adlandırılır.  Bu, en kolay kaçış yoludur ve oldukça tutarsızdır. Çünkü insanoğlu hayatı boyunca Allah’a muhtaç ve acizdir.

Yaratıcı'nın varlığını inkar etmek mümkün mü?

Ne olursa olsun Yüce yaratıcıyı inkâr etmek öyle bir kolay şey değildir. O’nun yokluğunu ispatlamak de mümkün değildir. Çünkü akıl sahibi olarak yaratılmış insanoğlunun özünde, O’na inanma eğilimi her zaman vardır. İslam tarihinde böyle bozuk fikir ve zihniyetlerin her zaman var olduğu ve İslam düşünürlerinin her zaman bunlarla mücadele içinde olduğu bilinmektedir. Belki bu mücadele kıyamete kadar sürecektir. Başta da denildiği gibi belki dünyadaki asıl imtihan da budur. Ama burada özellikle belirtilmesi gereken şey genç neslin asil ve hakikatli değerlerini, hiçbir değeri olmayan bozuk düşüncelerle değişmesidir. Tehlikeli olan ve düşünülmesi gereken nokta budur. Allah yaratılmış olanların korumasına ihtiyacı olmayan Yüce yaratıcıdır. Korunması gereken bizim genç nesillerimizdir, İslam ümmetidir. Bu noktada herkesin üzerine düşeni yapması ve İslam’ı doğru yaşayarak örnek olması gerekmektedir. İslam’ı doğru anlayıp doğru yaşamanın ve sonraki nesillerimize doğru bir şekilde aktarmanın her Müslümanın boyun borcu olduğu unutulmamalıdır.

Selam ve dua ile…



[1]Nisâ 4/136

[2]Nahl 16/4

[3]Coşkun, İbrahim, Bilim İle Ateizm, Konya 2007, s. 19

[4]Coşkun, İbrahim, Modern Çağ Ateizmi ve İslâm, Konya 2007, s. 22

[5]Bk. Flew, Antony, Yanılmışım Tanrı Varmış, çev. Hasan Kaya/Zeynep Ertan, Profil Yayıncılık, İstanbul 2013

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.