Sosyal Medya

SİYASET

Libya Patlamak Üzere Bir Bomba

2019’un kasım ayında Türk hükümeti ve Fayiz Mustafa es-Serrac’in liderliğindeki Libya ulusal hükümeti ortak bir güvenlik işbirliği ve deniz anlaşması imzalandı. Bu anlaşma gereği iki ülke arasında deniz yetki alanları belirlendi.

MUHAMMED ABDULHAMİD

2019’un   kasım ayında Türk hükümeti ve Fayiz Mustafa es-Serrac’in liderliğindeki Libya ulusal hükümeti ortak bir güvenlik işbirliği ve deniz anlaşması imzalandı. Bu anlaşma gereği iki ülke arasında deniz yetki alanları belirlendi. Bu anlaşmanın yapıldığı zaman Libya’nın başkenti; Fransa, BAE, Mısır, Rusya ve ABD tarafından desteklenen ve demokratik bir yolla gelen Serrac hükümetini ve Libya Ulusal Başkanlık Konseyi'ni defalarca devirmeye çalışan isyancı General Halife Hafter tarafından abluka altına alındı.


Aslında Mısır ve BAE hükümetinin ana hedefi Libya’da  demokrasiye giden süreci baltalayıp ülkeyi Muammer Kaddafi tarzı bir diktatörlüğe geri döndürmektir. Bu yaşananlar, Libyalıların yaşadığı korkunç katliamlar; Libya halkını İtalyan, Fransız ve İngiliz petrol şirketlerinin kıyı ve açık denizde önemli hırsızlıklar yaptığı, o eski  43 yıllık döneme döndürme eğiliminde olan faaliyetlerdir.


Sisi’nin Haziran 2013'te Mısır'ın meşru  hükümetini askeri darbe ile gasp etmesi; Arap ve İslam dünyasında demokrasiyi yok eden, İslamcıları  hedef gösteren ,özgürlük ve değişim ruhunu engelleyen karşı-devrimlere yol açtı. Başta Siyonizm  ve Amerikalılar olmak üzere dünya güçlerinin arkasında olduğu bu hareketler; 2016'da Türkiye'yi, 2018'de Tunus'u, 2020’de Cezayir ve Fas’ı gasp etmeye teşebbüsünde bulundular.  Bunların en kanlı ve feci örneklerini Suriye, Irak ve Yemen'de görebiliyoruz.


Mevcut küresel sistemin yönlendirdiği siyaset arenasında bilindiği gibi G5 ülkeleri, Müslüman dünyasında İslam'ın tüm etkisini sınırlamaya çalışmakta bununla beraber dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir devletin yönetiminde İslami siyaset tarzının hakim olmasının önüne geçmektedirler. Yalnız bu küresel otoriterlik karşısında, Türkiye ve Malezya gibi bazı ülkeler tekrar uluslararası sahaya dönmenin sonuçlarını iyi hesaplayarak yavaş yavaş küresel siyasi boşluklardan ve çelişkilerden yararlanmaya çalışıyorlar.


Türkiye, 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması'nda Balkanlar, Irak, Suriye ve Akdeniz adalarındaki geniş topraklarını kaybetti. Bu antlaşma, Türkiye’ye bazı kazanımlar sağlamış gibi görünse de,  Birinci Dünya Savaşı'nın (1914-1918) muzaffer müttefikleri tarafından Türkiye’ye yapılan büyük bir adaletsizlik olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle Türkiye, Anadolu ve Trakya'nın bazı bölgelerine sıkışıp kalmanın bugün hala acılarını çekiyor.


Arap Baharı devrimleri ve yerel bazı unsurların işbirliğiyle gerçekleşen uluslararası adaletsizliğe karşı halkların ayaklanması nedeniyle, özellikle Türkiye ve Libya'nın dışlandığı Doğu Akdeniz Gaz Forumu'nun kurulması   seçilmiş hükümetin Türkiye ile bir güvenlik ve denizcilik anlaşması yapmasına sebebiyet verdi. Aslında iki devlet, son on yılda çok miktarda gazın keşfedilmesinin ardından Doğu Akdeniz gazına ilişkin haklarını önlemek isteyenlerin  birtakım komploları ile karşı karşıya kaldı.

Türkiye hükümetinin Mısır'daki İhvanü'l-Müslimin hareketinin yanında yer alması, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin hakkını savunması, diğer mazlumlara olduğu gibi Mısırlı mazlumlara da kucak açması, Sisi hükümeti Türkiye’ye karşı düşmanlık beslemesine neden oldu. Dolayısıyla Mısır’ın darbeci hükümeti 2014 yılından itibaren Yunanistan ve Kıbrıs ile yakınlaşmaya ve Doğu Akdeniz'de askeri faaliyetler  ve denizcilik manevraları yapmaya başladı. Böylelikle Türkiye; Suriye, Akdeniz ve Libya'da kuşatma altına alınmak istendi. Türkiye; Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum kesimi ve Fransa'nın başını çektiği  kirli ittifaka karşı Trablus'u ve Batı Libya'yı korumak zorunda kaldı.


Bugün Libya'daki durum patlamaya hazır bir bomba  haline geldi. Çünkü Türkiye ve Serrac hükümeti, özellikle de petrol bölgeleri olan stratejik bölgeleri sömürgecilerden korumak isterken ; Fransa, İtalya, Rusya, Mısır ve BAE Türkiye’ye karşı  gerek askeri gerekse siyasi engel olacak her türlü stratejiyi uygulamaya koyma arayışındalar.  Bu yüzden Mısır, 6 Ağustos’ta Yunanistan ile deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma olayı alevlendirerek ya Libya'da ya da Doğu Akdeniz'de patlayacak o saatli bombayı yeniden kızıştırdı.


Sonuç olarak , Türkiye ile Mısır’ı  veya Yunanistan ya da Güney Kıbrıs Rum kesimini  birbirine düşürmeye çalışanlar, Mısır ve Türkiye'yi askeri olarak zayıflatmayı hedeflemektedirler. Hazırladıkları bu savaşla Türkiye'yi meşgul etmek ve böylece Halife Hafter’in kukla diktatörüyle Libya'yı işgal etmeyi amaçlamaktadırlar..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.