Sosyal Medya

SİYASET

Mali'de darbe mi devrim mi oluyor?

Mali’de bir cunta hükümete el koyalı bir hafta oldu. Hala insanlarda birçok merak uyanıyor ve sorular soruluyor. Bu olaya ilişikin en çok tartışılan şey ise olayın niteliğidir. Kimileri Mısır ve Sudan’da olduğu gibi dış güçlerin etkisinde olan bir darbe olduğunu savunuyor. Kimileri ise aslında halkın çağrısına uygun ve dış güçlere karşı oabilecek bir askeri devrim olduğu görüşünde

Oumar Tandjigora

Mali’de bir cunta hükümete el koyalı bir hafta oldu. Hala insanlarda birçok merak uyanıyor ve sorular soruluyor. Bu olaya ilişikin en çok tartışılan şey ise olayın niteliğidir. Kimileri Mısır ve Sudan’da olduğu gibi dış güçlerin etkisinde olan bir darbe olduğunu savunuyor. Kimileri ise aslında halkın çağrısına uygun ve dış güçlere karşı oabilecek bir askeri devrim olduğu görüşünde. Mahiyeti ne olursa olsun bu siyasi olayın ansızın bir darbe olmadığının kamuoyunda öngürülmüş olduğu aşikardır. Peki bu olaya giden süreç nasıldı? 


Mali’de 2012 yılında Tuareg etniğine ait bir grubun ayrılık istemesiyle başlattığı isyanlar, ülkeye terör örgütlerinin girmesine sebep oldu. O yılda terorün yol açttığı güvensizlikten dolayı ülke tarihininde 3. askeri darbe gerçekleşti.  Bugünkü siyasi ve sosyal krizlerin o zamana uzandığını da söyleyebiliriz. 2012 darbesinden sonra halk,tüm krizi ortadan kaldıracak güçlü bir cumhurbaşkanına ihtiyacı duydu. Halkın çoğunluğu, bu krizin çözümünde etkili olacak kişinin Fildişi sahili’nde büyük elçilik görevi yapan eski başbakanlık ve meclis bakanı olan İbrahim Boubakar Keita (İBK) olduğuna inanıyordu.

Dolayısıyla onun kampanyası camilere kadar ulaştı ve 2013’ün Temmuz ayında gerçekleşen başkanlık seçiminde ikinci tur seçimini 77% oyla kazandı.
İlk döneminden itibaren Cumhurbaşkanı Keita ülkedeki krize çözüm bulmaya çalışırken vakit geçtikçe siyasi, ekonomi ve güvenlikle ilgili  krizler de artıyordu. Ülkenin durumu daha da kötüleşiyordu. Keita’nın manifestosu gereğince etkisiz hale getirilecek terör örgütlerinin etkisi daha da fazlalaştı. Önceden  kuzey bölgelerinde terör saldırısı  düzenleyen örgütler artık ülkenin orta bölgesine kadar geldi. Bunun üzerine 2014’ün  Mayıs ayında Başbakan Mussa Mara’nın izlediği siyaset doğrultusunda Mali ordusu,  isyancıların bulunduğu Kidal bölgesinden çıkarıldı.


2013’te Le Mali D’abord (Önce Mali) sloganıyla seçim turlarına çıkan Keita, seçimi kazandıktan sonra hükümeti aile meselesi yaptı. Ulusal meclis üyesi olarak seçilen oğlu Karim Keita,  Ulusal Meclis Güvenlik ve Savunma Komisyonu başkanı oldu. Parlamento başkanlığı ise oğlu Karim Keita’nın kayınbabasına ayrıldı. Tabi, bundan hoşlanmayan muhalifler, cumhurbaşkanının hükümeti aile yönetimine dönüştürdüğünü öne sürdü.Bu dönemde itibarını kaybetmeye başlayan Keita, kamuoyunda sözünü yerine getirmiş olmasının yanı sıra cumhurbaşkanlığına oldukça şişirilmiş fıyata uçaklar  ve tanklar aldığı için ciddi bir şekilde eleştiriliyordu. 

Bütün bu olaylar, seçimin üzerinden henüz çok kısa bir süre geçmiş olmasına rağman Keita hükümeti için problem üstüne problem oldu. Cumhurbaşkanı, popülerliğini yavaş yavaş kaybetmeye başladı.Seçimlerde kendisine destekleyen din adamları- Cherif Bouye Haidara ve İmam Mahmud Dicko ve takipçileri, artık ondan desteklerini  çektiler. Bunun neticesi olarak Keita; 2018’in Ağustos ayında gerçekleşen seçimin ikinci turunda, 2013’ünkine nazaran 10% oranıyla oy kaybetti. Bununla birlikte muhalefet partileri, onu seçimde bir türlü manüpülasyon yapmakla suçladılar, sokaklara döküldüler ama seçime ilşkin herhangi bir değişim sağlayamadılar.


Krizin Patlaması


Keita’nın ikinci başkanlık döneminde ülkeyi yönettiği iki yılda krizler daha da arttı. 2017 yılında Keita’nın anayasayı değiştirmek girişimine karşı kurulan Ante Abana (Yasama Dokunma) onu bu planından vazgeçirebildi. 2018 yılında 6. Başbakan Soumeylou Boubèye Maïga, ülkede peşpeşe patlak veren terör saldırılarının ardından düzenlenen protestolardan dolayı istifa etti. Bu olayların akabinde 2019-2020 yıllarında doktorlar birliği sendikası, yargıçların birliği sendikası ve öğretmenlerin birliği sendikası sürekli grev yaptılar .Dolayısıyla iktidarla ittifak kuran  partiler itifaktan çekildi.


Nisan 2020’de yerel seçimlerin ikinci turundaki sonuçlar, Bölge Yönetimi ve Yerinden Yönetim Bakanlığı tarafından açıklanan geçici sonuçlar ile mahkeme tarafından yayınlananlar arasındaki farklılıklar  ülkenin büyük şehirlerinde kaos ortaya çıkmasına sebep oldu. Bir ay sonra Cumhurbaşkanı Keita’nın iktidarına karşı ve onun istifa etmesi amacıyla muhalif siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri, Sempatizan ve Dernekler Hareketi Koordinasyonu (CMAS) partinin merkezinde bir araya gelerek  M5-RFP adlı siyasi platformu kurdular.


M5-RFP platformunun düzenlediği 5-19 Haziran protestosundan sonra Anayasa Mahkemesinden 3 kişi istifa etti. Zira Anayasa Mahkemesi, mevcut siyasi krizi tetikleyen ihtilaf noktalarından biri olarak görülüyordu. Yine 10-11-12 Temmuz sivil itaatsizliği sırasında terörle mücadele adına özel kuvvetler tarafından 23 kişi öldürüldü. Ardından Keita, Anayasa Mahkenesinin kapatıldığını ilan etti. Bu olaydan sonra Batı Afrika ülkeleri örgütü ECOWAS harekete geçiverdi. Örgüt, cumhurbaşkanı Keita ve M5-RFP arasında  birçok  müzakere icra etse de M5-RFP geri adım atmadı ve mücadelesini sürdürdü. M5-RFP üyeleri göre Keita’nin ülkeyi yönetmek için planının olmadığı ve aciz olduğu görüşündedirler. Bu mücadele, 3 ay sürdü.


Askeri Müdahelesi


M5-RFP 11 Ağustos Salı günü düzenlediği protestodan bir hafta sonra ülke çapında yapacağı büyük gösterinin planını çizdi. Salı 18 Ağustos’ta farkındalık harekletiyle başlayan  protestolar, ilk haftasının  cuma gününden pazar gününe kadar  İstiklal Meydanı’nını gece gündüz halkla dolduracağını ve  cumhurbaşkanı istifa edene kadar her hafta Salı günü gösterilerin tekrarlancağı şeklinde planlandı. Ancak 18 Ağustos Salı sabahı saat 08.00’de M5-RFP’nin adamları yavaş yavaş sokaklara çıkmaya başlarken askerler, başkent Bamako’dan 15 km uzaklıkta bulunan Kati Soundiata Keita Asker Üssü’nden başkent Bamako’ya giden yolları kestiler. Saat 09.00 ve öğle vakti  arasında  meclis başkanı, ekonomi ve finans bakanı ve savunma bakanı tutuklandılar. Saat 17.00’de ise cumhurbaşkanı ve Başbakan da gözaltına alındı. O andan itibaren Keita rejimi kansız bir şekilde sona erdi.

Cuntanın  liderlerine göre M5-RFP’nin Keita hakkında ortaya attığı iddialar doğrudur. Dolayısyla cuncatıcaların , Keita yönetiminin  ülkenin güvenliğini daha da kötüye götüreceğinden, krizin hemen son bulması gerektiğine inandıkları için yönetime el koyduklarını söylediler. M5-RFP ise askerlerin  kendilerinin başlattığı mücadeyi tamamladığını söylediler. Dolayısıyla 21 Ağustos’ta askerlere teşekkür etmek için binlerce kişi İstiklal Meydanında toplandı. Cuntayı temsil eden bazı askerler de o toplantıya katıldı.


Bu noktada belirttilmesi gerekiyor ki, dünya kamuoyunda Mali’deki askeri müdahele darbe olarak değerlendiriliyor olsa bile Mali halkının çoğunluğu tafarından  darbe değil sivil devrim olarak değerlendiriliyor.


Askerî CuntanınArkasında Kim Var?


İster darbe ister devrim olsun kesin olan bir şey var. O da askeri cuntanın Mali’nin geleceğinde önemli söz sahip olmasıdır. Hal böyleyse onların kimin için çalıştıkları sorusu yerindedir. Analistlerin darbeyi değerlendirmeleri sırasında cuntanın arkasında olan güç olarak Fransa, Amerika veya Rusya olmak üzere üç farklı ülkeye işaret ettikleirni görebiliyoruz. Bunun nedenleri de şöyledir:


• Fransa’nın Mali olmak üzere Batı Afrika’nın birçok  ülkesinin siyasetine etkisi. Bundan dolayı olay olduğu zaman akla ilk gelen Fransa oluyor.
• Cuntanın kurduğu Halkın Kurtuluşu Ulusal Komitesi (CNSP) üyelerinin çoğu Mali ile askeri iş birliği olan ülkerde eğitim ve staj görmüşler. Sözgelimi Washingtonpost’un bir paylaşımına göre CNSP başkanı Albay Assimi Goita ABD’de eğitim görmüş. CNSP’nin paylaştığı bilgilere göre ise Goita’nın ABD ve Gabon’da birer defa,  Almanya’da iki defa eğitim görmüş. Bu durum da analistlerin olayın  içerisinde ABD’nin parmağının olduğunu tahmin etmelerine neden oldu.
• Goita’nın yardımcısı Albay Malick Diaw’un Rusya’da eğitim almış olduğu  iddiası da vardır. Ayrıca darbeden 3 gün sonra Rusya temsicileri cuntayla görüştü. Rusya cuntayla görüşen ilk ülke olmasıyla birlikte darbeyi açıkça kınamayan ilgili taraflardan biri oldu.


Öncelikle bir ABD ajanının, Rusya’nın ajanıyla böyle bir olayda birleşmeleri mümkün olsa da menfaatları için zor olacağının altını çizmek istiyorum. Ya Fransa, cuntanın arkasında olsalar bunlara müsaade edecek mi? Hele şu ana kadar askeri safta bir bölünme söz konusu değil. Tabi bu, zamanla tezahür edecek. Fakat burada şunu belirtmek lazım ki, Rusya’nın yaptığı görüşmenin kurulacak yeni hükümetle stratejik ilişikiye ve Mali’nın daha yakın olmasına yol açacağına bir işaret olarak değerlendirebiliriz. Belki de bundan dolayı bu hafta Fransa, ABD, İtalya ve Fas da temsillerini ardı ardına cuntayla görüştürdü.


Son olarak ise bu darbenin arkasında kim olursa olsun olayı değerlendirirken halkın yıllardır mücadelesini göz önüne almak olmazsa olmaz bir öğedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.