Sosyal Medya

EKONOMİ

Günlük Hayatımızda Bir Paradoks: Ekonomik Bir Bakış Açısı

Boubacar Amadou Cisse

Küresel sosyo-ekonomik statü ilk bakışta mükemmel bir şekilde dengelenmiş gibi görünüyor. Ancak, fırsatlar ve kaynaklar ülkeden ülkeye değiştiği için bu görüntü sadece yüzeysel bir seviyedeki dengelenmeyi ifade etmektedir. Gelişmiş ülkelerde, günlük faaliyetlerin daha iyi yürütülmesine hizmet eden çok sayıda iyi yapılandırılmış sistem ve platform bulunmaktadır. Taksitli alışveriş, tüm ürün ve hizmetlerde kullanılmakta ve günlük reklamlarda sürekli tekrarlanmaktadır. Tüm bunlar dijital devrim sayesinde ulaşılan imkânlardır. Günlük ekonomik faaliyetler sadece elimizdeki fareye tıklanarak icra edilmektedir. Satın alınacak ürünler, rekabet ortamının etkisiyle çoğunlukla makul fiyatlarla satışa sunulmaktadır. Öte yandan gelişmekte olan ekonomilerde, ikincil ve üçüncül düzeyde yer alan ekonomik sektörlerin de (sırasıyla sanayi ve hizmetler) iyileştirilmesine hala ihtiyaç vardır. Çünkü bu sektörlerin yer aldığı piyasalarda yeterli rekabet ortamı oluşmadığı için tüketiciler daha yüksek fiyatlarla ürün almaktadır. Bunun yanında günlük işlemleri iyileştirmek için etkili finansal sistem eksikliği de vardır.

Bununla birlikte özellikle sahra altı Afrika'da yer alan ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunun son on yılda mobil finansman platformlarında bir büyüme yaşadığı unutulmamalıdır. Bu ülkeler inkâr edilemez bir şekilde günlük işlemleri kolaylaştırmış ve finansal olarak yeni iş yapma yöntemleri getirmişlerdir.  Bu yazı işlemlerin maliyetlerini, etkinliklerini ve verimliliklerini incelemek ve bunları daha gelişmiş ekonomilerin maliyetleriyle karşılaştırmak amacıyla yazılmıştır.

Paradoks

Bir ülkenin ekonomik gelişmişlik derecesinin hizmet ve sanayileşme sektörlerindeki ilerlemesi ile ölçülmesi oldukça normal görünebilir. Bununla birlikte, maliyetlerdeki değişimle ilgili bir paradoks vardır: Düşük gelirli ülkelerdeki yaşam ve işlemlerin maliyeti, yüksek gelirli devletlere göre daha yüksektir. Bunun bu ülkelerdeki hane halkı gelirleriyle orantılı olduğu unutulmamalıdır. Yani düşük gelirli ortamlarda yaşayan insanlar daha gelişmiş ülkelerdekilerden daha düşük gelire sahiptir. Bu fark bazı alanlarda oldukça önemlidir.

Söz gelimi, daha az gelişmiş devletlere yapılan uçuşlar, gelişmiş ülkeler arasındaki uçuşlardan daha pahalıdır ve bunun bu ülkeler arasındaki mesafeyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu ülkelerde elektriğin kilovat başına fiyatı, daha gelişmiş ülkelerden daha yüksektir. Örneğin, ABD'de bu $0,1301 iken Senegal'de 2020'de $0,19 idi.

Yoksul ülkelerde hayat daha pahalı, zengin ülkelerde ise daha ucuz diyebiliriz. Başka bir deyişle, düşük gelirli insanlar yüksek gelirlilere göre daha ağır vergilendirilmektedir.

Satın Alma Gücü Paritesi Nedir?

Satın Alma Gücü Paritesi, "tek fiyat yasasına" dayanan bir ekonomi teorisidir. Bir emtia için işlem maliyetlerinin ve ticari engellerin yokluğunda, bu emtianın fiyatının dünya çapında aynı olması gerektiğini söyler. Örneğin, İphone fiyatı Amerika Birleşik Devletleri, Hindistan ve Uganda'da aynı olmalıdır. Bu teori, doğru döviz kuru ile tüm ülkelerdeki tüketicilerin aynı satın alma gücüne sahip olacağını vurgulamaktadır. Fakat yoksulluk, tarifeler ve diğer ekonomik kısıtlamalarla birlikte düşündüğümüzde bu kavramın gerçek dünyada karşılığı olmayan, basit bir teori olduğu görülecektir. Pekiyi, ülkeler arasındaki maliyet farkının arkasında yatan nedenler tam olarak nedir?

 

 Maliyet Farkının Nedenleri

Yaşam maliyetinde çeşitli faktörler olacaktır. Risk bu duruma temel bir örnektir. Finansta risk, beklentilerden sapma olasılığı olarak tanımlanır. Ancak, risk de bir fırsattır; kârı en üst düzeye çıkarmak için bir fırsat.

Burada faizli sistem çok ilginç bir rol oynuyor. Düşük gelirli ortamlarda, kredi temerrüt riski nispeten yüksektir. Çünkü müşteri geri ödeme için yeterli garantiyi sağlamazsa, krediyi geri ödemeyebilir. Yüksek gelirli ortamlarda ise bu tür platformlar bulunduğu için halk, her şeyi kolayca elde eder ve böylece tüketim kültürü de yükselir. 

Başka bir açıdan havayolları az gelişmiş ülkelere uçuşlarda yüksek fiyatlar talep ediyor. Çünkü daha az gelişmiş ülkelerin hava sahasına girerek birçok riskle "sözde" karşı karşıyalar. Uluslararası Havayolu Birliği'nin ülkelerin hava sahasını risk derecesine göre listelemiş olduğu söylenmektedir. İkinci olarak bu durum ülkelerin ekonomik ve sosyo-politik istikrarları temelinde değerlendirilir. Bu nedenle, bu rotalarda yüksek sayıda yolcu olabilirken, hava sahasının iyi bir derecelendirmeye sahip olmaması nedeniyle uçak bileti ücretleri kesinlikle düşmeyecektir.

İkincil ekonomik sektörde, bu paradoks daha açıktır. Şirketler daha az gelişmiş ülkelerde hammadde ve diğer üretim faktörlerine daha fazla yatırım yapma eğilimindedir. Buna ek olarak, bu pazarlarda rekabet genellikle daha az yoğundur. Bu yüzden şirketler, daha fazla ücret alma ve bununla orantılı olarak yüksek kar elde etme eğilimindedirler. Sonuç olarak, az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde birçok temel ihtiyaç daha pahalıdır.

Sonuç

Teknolojik değişimin ortaya çıkmasıyla dünya hızla değişiyor. Dünyanın dört bir yanındaki insanların günlük yaşamlarını iyileştirmek için kampanyalar yapılıyor. Gelişmekte olan ülkeler hala gelişmiş ülkelerin geride bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışıyor. Ancak, gerçekler bize hayatımızın farklı yönlerinde bir paradoks olduğunu gösteriyor. Fakirler acı çekmeye, zenginler ise hayatın tadını çıkarmaya devam ediyor. Mesele tabii ki zenginleri suçlamak ya da fakirler adına yalvarmak değildir. Ancak mevcut ekonomik sistemlerde birçok sorun olduğu muhakkaktır. Bu durumun ortaya çıkmasında düşük gelirli ülkelerde uygulanan ekonomik politikaların etkisi büyüktür. Bu ülkelerin birçok ekonomik platformunda eksiklikler vardır. Tamamlanamayan bu eksiklikler bu ekonomilerde sinerji eksikliğine ve nihayetinde ekonomik boğulmaya yol açacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.