Sosyal Medya

Ebü Masum Mücahit

O Zalimler Ekini ve Nesli Yok ediyor

Hem ekosistemi ve ekolojik dengeyi boz hem kalk biz ıslah edicileriz de. Bütün bu yaptıklarına rağmen faturayı geri kalmış ve gelişmekte olan Güneydoğu Asya ülkelerine, Afrika ülkelerine ve Güney Amerika ülkelerine kes.

Ebu Masum Mücahit

Birileri tarımda genetiği ile oynanmış ürünler üretiyorlar. Hayvanların genleriyle oynuyorlar. Küresel ısınmaya neden oluyor diye büyükbaş hayvanları yok etmeyi planlıyorlar. Balıkları virüs taşıyor gerekçesiyle yok ederek yapay et üretecekler. İnsanları kısırlaştırıp, hastalıkları artırıp, evliliği bitirip, 5G ile biyonik insan denilen robotik insanlar üretip dünya nüfusunu 700 milyona düşürmeyi amaçlıyorlar. Tamam da kim bu haddini aşan zalimler?

Kendisini modern dünyanın temsilcisi olarak sunan ve tüm kirliliğine rağmen bizlere sütten çıkmış ak kaşık gibi yutturulmaya çalışılan sömürgeci, kapitalist, egoist ve zalim Batı dünyasını en iyi ifaden eden tabir esasında vahşi kapitalizmdir. Vahşi kapitalizmi anlamak için Amerika'da çekilmiş kovboy filmlerini izlemek yeterlidir. Haçlı seferlerinde yaşananlar, Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda yok edilen yaklaşık 100 milyon insan onların vahşetinin en açık delilleridir.

“Çağdaş” insanın felsefesi

Batı dünyası bugün üzerinde oturduğu dünya algısını Antik Yunan'dan almıştır. Antik Yunan anlayışının temelinde ise Mısır firavunlarının hayat felsefesi yer alır. Bu felsefe ve mantık algısının temelinde sadece şahsi menfaatler ve nefsi tatmin yatmaktadır. Dolayısıyla hayata Müslümanca bir pencereden bakan bir insanın bu mantığı benimsemesi düşünülemez. Çünkü vahşi kapitalizmin uygulayıcısı konumunda olan Batı dünyasının mantığı, elindeki yumurtayı pişirmek için komşusunun evini ateşe vermekte hiçbir beis görmeyen adamın mantığıdır.

Yaşadığımız çağda insanlar maalesef bu mantık ile yetişmekteler. Ülkeler, coğrafyalar, diller ve kültürler farklı olsa da insanlık bu yanlış hedefe doğru koşar adım gitmektedir. Batı kültürü ile yetişen insanlar sadece kendini düşünmekte, ülkesi, inancı ve geleceğine dair hiçbir düşünce üretmemektedir. Fakat unutulmamalıdır ki sadece kendini düşünerek yaşamaya alışan toplumlar belki o anda az bir menfaat elde ederler ama bu toplumların yarınları başka ülke toplumların insafına göre şekillenir.

Nasıl yönetiliyoruz?  

20. yüzyılda Osmanlının yıkılışı ile dünyada İslam'ı temsil eden, Müslümanların hatta İnsanlığın hakların koruyan bir devlet yapısı kalmadı. Müslüman ülkeler ve halklar sömürgeleştirildi.

Allah’ın ahkâmının ortadan kaldırılması ve halifeliğin yok edilmesi ile dünyanın idaresi sömürgeci İngiliz, Rus ve Fransız devletlerinin kontrolüne geçti.  İkinci Dünya Savaşı ile bu sömürgeci ekibe ABD ve Çin’in de katılması ile İslam ülkelerinin ve dünyanın hızlı bir şekilde yağmaladığını görüyoruz. Bu sömürücü güçler, Birleşmiş Milletler (BM) diye bildiğimiz 5'li bir çete kurdular ve dünyadaki bütün mazlum halkların doğal zenginliklerini, kültürlerini, benliklerini yok ettiler. Çünkü para, siyaset, sağlık, silah, kültür ve enerji bu ülkelerin kontrolünde.  Ama dünyayı asıl yönetenler bu devletler değil. Dünya malesef Siyonist zenginler diye bildiğimiz çok uluslu şirketler tarafından yönetilmektedir.     Birleşmiş Milletler'in kurduğu sistemlerden ekonomi (Dünya Bankası, İMF) , siyaset (BM), Ticaret, Turizm, Kültür (ÜNESCO ), Sağlık(DSÖ)  vb. alanlarda faaliyet yürüten kuruluşlar tamamen bu Siyonistlerin kontrolündedir.

 Bu devletler ve bunları asıl yöneten konumunda olan çok uluslu Siyonist şirketler güç zehirlenmesine kapıldılar.  Firavunlar da tanrılıklarını ilan ettikleri zaman kendileri dışında bir güç ve otorite tanımamışlardı. Diledikleri her şeyi yapıyorlardı.  İstediklerini cezalandırıyor, istediklerini mükâfatlandırıyorlardı. Fakat bu sistem içinde büyüyen bir Musa geldi ve zalimlerin kurduğu zulüm düzeninin altını üstüne getirdi. İnşallah firavun zihniyetinin günümüzdeki temsilcisi konumunda olan Siyonist çetenin düzenini yıkacak bir Musa daha çıkacaktır.

Dünyamızda Büyük Çelişkiler

Zalim, “ben zalimim” diyerek zulüm yapmaz. Tüm zalimler, Firavunların ve temsilcilerinin yaptığı gibi “biz ıslah edicileriz” derler. Demokrasi, hürriyet, eşitlik, özgürlük, hak ve hukuk gibi kavramlar bu zalimlerin dillerinden hiç düşmez. Ama gücü ele geçirdiklerinde ne kadar kutsal ve insani değer varsa tamamını yok ederler.

Günümüzde dünyayı ateşe verenler ile dünya yanıyor diye bağıranlar aynı güçler. Küresel ısınmaya neden olanlar ile küresel ısınmayı engelleme çığırtkanlığı yapanlar aynı topluluklar. Bu zalimler dünyanın doğal zenginliklerini tüketerek dünyayı yok etme noktasına getirmişlerdir. Fakat yaktıkları yıktıkları toplumları yine kendileri imar ediyormuş gibi davranmaktadırlar. Bunlar hem çevreyi kirletiyor hem çevreci gözüküyorlar. Hem savaş örgütü kuruyor (NATO), hem barıştan bahsediyorlar. Hem virüs çıkarıyorlar hem sağlıktan bahsediyorlar.

Nedir DSÖ?

50 bin yıllık insanlık tarihinin birikimi olan geleneksel doğal tıp yok edildi. Yerine çeşitli kimyasallardan üretilen ilaçlar ikame edildi. İnsanlara bir yeri iyileştirirken diğer yerleri bozan ve tahrip eden sanayii ürünü ilaçları şifa olarak tavsiye ediyorlar. DSÖ sağlıktan çok uzak değil mi sizce. Bu örgütün başkanı aslında bir biyologdur. Yani doktor bile değil. Bu şahıs, kendi ülkesinde yönetici iken turistler ülkemden gitmesinler diye hastalıkları göstermeyen ve birçok Etiyopyalının hayatını kaybetmesine neden olan birisi.  Dünya Sağlık Örgütü’nün finansmanını sağlayan kişi Bill Gates. Yani bir tekniker. Çıktığı televizyon programlarında dünya nüfusunu 2035 yılında 700 milyona indireceğiz diyen ve bunu gülerek anlatan bir insan.

Dünyayı bir karanlığa doğru sürükleyen bu güçler, niyetlerini açıkça belli ediyorlar. Fakat bunların karşısında hiç kimsenin duramadığını görüyoruz.  Bunların yeterli beslenememe nedeniyle ölen milyonlarca insanı düşünmeyip de aşılanma konusunda olağanüstü bir çaba harcamaları şaşırtıcı değil mi?

Küresel Isınma ve İki Yüzlülük

Geçen günlerde Biden, kasım ayında İskoçya'da düzenlenecek olan küresel Isınma Konferansı'na hazırlık için özel temsilcisini küresel ısınmayı görüşmek üzere Çin'e gönderdi. Küresel ısınma Konferansı'nda bir dizi önlemler alınacak. Şu anda dünya kamuoyunu buna hazırlamaya çalışıyorlar. Dünyanın en büyük buzul dağı yok oluyor. Buzullar eriyor ve buzulların altında bulunan dinozorlar çağından kalma virüsler balıklar aracıyla insanlara geçiyor. Bu yüzden balıklar yok edilecek. Büyükbaş hayvanlar çıkardıkları metan gazı sera etkisi yapıyor öldürülecek. Bunu gerekçe göstererek yapay et üretecekler. Nitekim Türkiye’de Bill Gates’in sponsorluğunda Ankara’da yapay et üretilmeye başlandı.

Hâlbuki küresel ısınmaya neden olanlar da küresel ısınmaya çözüm üretmek için toplantı yapanlar da aynı güçler. Bugün dünya gelirinin %95'i çok uluslu şirketlerin elinde bulunmaktadır. Bu gücü elinde bulunduranlar niyetlerinde samimi iseler ve gerçekten küresel ısınmayı önlemek istiyorlarsa enerji tüketimlerini azaltsınlar, fazla yemesinler, arabalarını satsınlar, fabrikalar açmasınlar.  Hem ekosistemi ve ekolojik dengeyi boz hem kalk biz ıslah edicileriz de. Bütün bu yaptıklarına rağmen faturayı geri kalmış ve gelişmekte olan Güneydoğu Asya ülkelerine, Afrika ülkelerine ve Güney Amerika ülkelerine kes.   

Tarımda üretilen ürünlerin insanların hücrelerini yenilemesi gerekirken bu ürünler aracılığıyla insanların hücreleri öldürülmekte ve kanserler çoğalmaktadır. Hibrit diye bildiğimiz tarım ürünleri üretilip satılmakta, yerli tohumlar yok edilmektedir. Bu ürünleri tüketen insanlar hastalanmakta, hasta olan insanlar ise çok uluslu şirketler tarafından üretilen kimyasal ilaçlar ile zehirlenmektedir. Bu zalim güçler ekini yok etti.  Ekin ile beslenen nesli de yok ediyor.  Bunlar doğumları azalttılar, evlenme yaşını yükseltiler, fuhşiyatı artırdılar, eşcinselliği desteklediler. Covid-19, aşı, çip, biyonik insan ve 5G gibi çalışmalarla da nesilleri yok etmeyi planlamaktalar.

Çözüm

Zulmün en koyu olduğu an, aydınlığın en yakın olduğu andır. Bu kâinatın sahibi dün Kâbe’yi ebabilleri ile koruduğu gibi bugün de bu fesatçı ve zalim Firavunların torunlarına fırsat vermeyecektir.  Dün nasıl topal bir sinekle ataları yok oldu ise bugün Allah kurduğu düzen ve sistemi, sünnetullahı koruyacaktır.  Bunların ekini ve nesli yok etmeye çalışacaklar. Allah ise bozgunculuğu sevmez (Bakara Suresi:205). Şeytan derki; “Bana uyan bir gruba Allah’ın yarattığını değiştirin diyeceğim” (Nisa suresi: 119). Bu gün şeytanın askerleri olan kâfirler bunu yapıyor.  Allah ise bunlara müsaade etmeyeceğini Allah vaat ediyor.   İlahlık taslayan şeytanın askerlerinin nasıl bir bozguna uğradığını yakında göreceğiz. Allah yakın bir zamanda onları mutlaka yok edecektir. Çünkü onlar Allah'ın kurduğu ekosistemi ve ekolojik dengeyi yok etmekte, insan fıtratını bozmayı hedeflemekte ve insan neslini yok etmekle ilgili planlar yapmaktadır.  

Allah oyun kuranların en büyüğüdür. Mutlaka Allah'ın tuzağı galip gelecektir. Ama biz cennetin nasıl kazanacağız?  Biz imtihanı nasıl kazanacağız?  Allah'ın bize ihtiyacı yok.  Bizim Allah'a ve Allah'ın rızasını kazanmaya ihtiyacımız var. O zaman, Tevbe Suresi 24. ayette buyrulduğu gibi dünyalık bütün hesapları bırakıp yalnız ve yalnız Allah ve resulünü sevip yalnız ve yalnız Allah'ın rızası için gece gündüz durmadan çalışmamız gerekmektedir. Bu gün onların kurduğu bir dünya sistemi Birleşmiş Milletler adıyla varsa bizim acilen Müslüman birliğini kurmamız, Müslümanların haklarını korumak için Müslüman gücünü, Müslüman ordusunu kurmamız gerekmektedir.

Necmettin ERBAKAN Hoca der ki: Kâfir laftan anlamaz.  Siyasette hiçbir şey tesadüfi değildir. İnsanlar sistemin önemini anlasalar önce her işi gücü bırakır önce hakka ve adalete dayalı bir sistem kurarlardı. Zafer inananlarındır ve Zafer yakındır.

1 Yorum

  1. ŞAKİRS

    Temmuz 14, 2021 Çarşamba 17:46

    ALLAH RAZI OLSUN HAYIRLI OLSUN RABBİM YOLUNUNUZU AÇIK EYLESİN

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.