Sosyal Medya

İSLAM

İslam Medeniyetinin Başlangıç Noktası : Hicret

Tarihin sayfalarını 1442 yıl öncesine çevirirsek kutsal topraklarda bir destan yazıldığını görürüz.

Abdulqader Saleh

(Ali Fahd tarfından Arapçadan Türkçeye tercüme edilmiştir.)

Tarihin sayfalarını 1442 yıl öncesine çevirirsek kutsal topraklarda bir destan yazıldığını görürüz. Allah Teâlâ, insanlık için oldukça büyük hadiseyle dinine yardım etmiş ve dengeleri değiştirmiştir. İşkencelerin, tacizlerin, bin türlü belaların ve Resûl-i Ekrem'e karşı kurulan komploların ardından Yüce Allah’tan vahiy gelmiştir: “Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah’tır.”(Enfal: 30). Bu ayet, büyük hicret hadisesinin başlangıcıdır.

Bu yazıda hicret hakkında konuşmaktan ziyade hicretin günümüze etkisi üzerinde durmakta fayda görüyoruz.

  • Hicretin Hakiki Anlamı:

Allah Teâlâ, Kureyşliler elinde eziyet çeken Hz. Muhammed’e ve ashabına hicret izni verdi. Müslümanlar artık Kureyşlilerin engellemelerinden kurtulacaklar ve Allah’ın dinini özgürce yaşayıp yasatabilme imkanına kavuşacaklardır. Bu doğrultuda şer’i anlamı itibarıyla hicret, sadece bir yerden başka bir yere göç etmeyi ifade etmemektedir. Aksine genel olarak Allah'ın ve Resulünün yasakladığı her şeyi terk etmek olarak anlaşılmalıdır. Dolayısıyla günah, kötülük, şehvet, şüphe, kötü ortam, israf vb. yanlışları terk etmek de hicretten ibarettir. Sonuç olarak hicret, bu dünyanın darlığından ahiretin ferahına, cehaletten ilme uzanan ve ucu cennete çıkan kutlu bir yolculuktur diyebiliriz.

  • Zafere giden yol, Sabır ve Sebattır.

Hz. Peygamber ve ashabı Mekke'de türlü zulüm ve imtihanlara maruz kalırken Allah, ensarların kalplerine iman hâkim kılmak suretiyle Müslümanlara Medine'yi hazırlamıştır. Bu durum sabırlı ve sebatlı kimselerin zaferi elde edeceğini göstermektedir.  Zira Allah şöyle buyurur: “Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz.” (Mümin: 51). Şüphesiz Hakka giden yol çetindir, zorluklarla ve çilelerle doludur. Ama sabredenler galip gelir, sebat gösterenler de kazanır. “Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu (bunu) bilmezler.” (Yusuf: 21)

  • Tevekkül ve Allah'ın ipine sımsıkı sarılmak

Hicret yolculuğu, inanılmaz tehlikelerle dolu bir maceraydı. Hz. Peygamber’in evi kılıçlar ile sarılmıştı. Diğer yandan Hz. Peygamber’in peşine düşen süvariler, onun okumalarını duyacak kadar saklandığı mağaraya yaklaşmışlardı. Hz. Peygamber bu zor zamanda sadece Rabbine güvenip ondan yardım istedi. Buradan anlaşılıyor ki sorun ne kadar ciddi ve büyük olursa olsun mümin kişi her şartta Rabbine sonsuz bir güvenle güvenmelidir. Çünkü Rabbimiz sevdiği kullarını hiçbir zaman yalnız bırakmaz.

  • İlahi Mucize

Düşmanları tarafından kuşatılan bir kişinin onların başına bir avuç toprak saçıp yoluna devam ettiğini gördünüz mü? Ya da birkaç saat içerisinde mağaranın girişine ağlarını ören örümceklere şahit oldunuz mu? Yahut katı bir zeminde yürüyorken çamurda yürüyormuş gibi ayakları yere yapışan bir ata rastladınız mı? İşte bunlar Hz. Peygamberin mucizeleridir ve Cenab-ı Hakk'ın kudretinin en büyük delilleridir. Allah, müminlere yardım etmek isterse bu yardımı hiçbir güç engelleyemez. Allah’ın izni ile tüm dengeler değişir. Zira “Bir şeyi dilediği zaman, O’nun emri o şeye ancak “Ol!” demektir. O da hemen oluverir.” (Yâsin: 82)

  • Sevgi

Sevgili peygamberimiz dedi ki: “Sizden biriniz, beni anne-babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe iman etmiş olmaz.” Hz. Peygamber’in yanında bulunan Hz. Ebubekir’i sevinçten ağlatan işte bu sevgidir. O sevgi ki Hz. Ebubekir’i mağarada iken yılan ısırdığında, Hz. peygamber ayağının üzerinde uyuduğu için vücudunda dolaşan zehre tahammül ettirmiştir. Hz. Peygamber’in yolunu gözleyen ensarı Medine’nin kavurucu sıcağı altında her gün bekleten şey de bu sevgidir.

Öyleyse, Efendimizin emrine karşı çıkan, sünnetini terk eden ve sonra onu sevdiğini iddia eden bu kişilerin sevgileri ne kadar gerçek acaba?

  • Fedakârlık

Peygamberimizin hicreti yine bize fedakârlık kavramını öğretiyor. Hz. Peygamber ve kendisiyle bulunan insanlar, sırf Allah’ın dinine zarar gelmesin diye bir insanın gösterebileceği en büyük fedakârlıkları göstermişlerdir. Bu yolda topraklarını, canlarını ve mallarını feda etmişlerdir. Zira onlar için bütün bunların hiçbir değeri yoktur. Hz. Ali düşmanların kılıcından korkmadan Hz. Peygamber’in yatağında yatmıştır.  Hz. Ebubekir, kızı Esma, mevlası Amir gibi insanlar, korkusuzca Hz. Peygamber’i yolcuğa hazırlamak suretiyle kahramanlık rollerini üstlenmişlerdir.

Günümüzdeki gençler, sırf Allah ve Resulü için kendi memleketlerini terk eden sahabelerle kıyaslanabilir mi sizce? Ya da bizlerin uyuduğu uyku Hz. Ali’nin Efendimizin yatağında ölümü göze almak pahasına uyuduğu uyku ile aynı mıdır? Elbette değildir!

  • Zekâ ve Strateji

Hicretin bizlere öğrettiği başka bir konu da geleceğe yönelik hazırlık yapmanın önemidir. Resul-ü Ekrem, Allah'a güvendiği, zaferin geleceğine inandığı halde işlerini en iyi şekilde planlamıştır. O sıkı bir plan hazırlamış ve ardından tüm sürat ve ikmal ile o planı uygulamıştır. Hz. Peygamber’in Medine’ye yolculuğu esnasında kendisine kimin eşlik edeceği, emanetlerin nasıl devredileceği, yemeklerin kimlerce hazırlanacağı, gözcülük, rehberlik ve istihbarat işlerinin kimin sorumluluğunda olduğu en ince ayrıntısına kadar düşünülüp planlanmış ve kazasız belasız bir yolculuk yapabilmek için tüm gereklilikler yerine getirilmiştir.

Bütün bunlar Hz. Peygamber’in dehasının ve pratik zekasının göstergesidir. Dolayısıyla İslam ümmeti olarak Hz. Peygamberin zekâ ve strateji konusundaki uygulamalarını ve tavsiyelerini en iyi şekilde öğrenip uygulamalıyız. İşlerimize iyi bir planlama ile başlamalıyız. Daha sonra yine Hz. Peygamber’in yaptığı gibi Allah'a tevekkül etmeliyiz.

  • İnfakta İhlas

Peygamber Efendimiz, “Şu muhakkak ki, insanlar içinde nefsi ve malı itibariyle benim yolumda Ebubekir’den daha fazla harcayan hiçbir kimse yoktur." demiştir. Fakat bununla birlikte hicret yolculuğunda Hz. Ebubekir’in kendisine hazırladığı deve için ödeme yapmakta ısrarcı olmuştur. Bu hususta bazı alimler; hicret ibadettir, bu yüzden Peygamber hicret masraflarını sadece kendi parasıyla karşılamak istemiştir görüşünü ifade ederler. Bu durum Hac, zekât gibi infaklar ile ilgili ibadetler için de geçerlidir. En iyisi, bir Müslümanın kendi malından harcamasıdır.

  • Hicri Takvim

Hicrî takvimimiz, Müslüman ümmetin şan ve şerefinin bir tezahürüdür. Bu takvimin kökeni Hz. Ömer dönemine kadar uzanmaktadır. Müslümanların idari işleri için Müslümanlara has bir takvim seçmek isteyen Emir’ul Müminin, bu hususta sahabelere danışmıştır. Kimi sahabeler, takvimin Hz. Peygamber’in doğumundan başlamasını savunurken kimileri de vahyin ilk iniş tarihini tercih etmişlerdir. Bazı sahabeler ise takvimin Hz. Peygamber’in ölüm tarihiyle başlamasını önermiştir. Sahabeler Hz. Peygamberin doğumu ve Peygamberliğinin tarihi konusunda ihtilafa düşmüşlerdir. Ölümü ise üzüntü olarak değerlendirilmiştir. En sonunda takvimin başlangıç tarihi olarak Hz. Peygamber’in hicreti kabul edilmiştir

Cenab-ı Hak, sahabelere hicreti İslam tarihinin başlangıç ​​noktası olarak seçmeleri konusunda hidayet etmiştir. Ümmet, itibarını yitirene kadar asırlarca bu takvimle çalışmaya devam etmiştir. Fakat günümüzde bu takvim prestijini kaybetmiştir. Çoğu Müslüman sadece takvimi değil bütün bir İslam tarihini reddetme noktasına savrulmuştur. Hicri takvim ise sadece ramazan ve hac mevsimlerinde hatırlanmakta geri kalan zamanlarda Müslümanların gündeminde yer almamaktadır.

Müslümanlar olarak tarihimizi unuttuk, itibarımızı kaybettik. Şanlı günlerimizi reddettik, vakarımızı terk ettik. İslam ümmeti olarak olan dinimize dönmedikçe izzetimizi ve şahsiyetimizi kazanmamız mümkün olmayacaktır. Selefler, İslam'ın emanetini bize sağ salim teslim ettiler. Biz onların aziz emanetlerini gelecek nesillerine devretmek yerine onu kaybetmek üzereyiz. Fakat Müslümanlar olarak hiçbir şekilde umudumuzu kaybetmemeli, Allah için gücümüzün son noktasına kadar çalışmalıyız. Unutmayalım ki zafer inananlarındır ve zafer yakındır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.