Ebü Masum Mücahit
Tunus'ta Fransa Destekli Darbe
Ebu Masum Mücahit
Tunus’ta 25 Temmuz 2021’de halk “geçim sıkıntısı var” diyerek sokaklara döküldü ve hükümet aleyhinde gösteriler yapmaya başladı. Tunus'ta komünist ve liberallerin koalisyon olduğu bir hükümet vardı. 2011’de başlayan Arap baharı ile birlikte ülkede on yıl içerisinde on hükümet değişti. Ülke ekonomik sıkıntıdan bir türlü kurtulamadı.
Tunus'ta Gannuşi’nin liderliğini üstlendiği “Nahda Hareketi” var. Bu hareket İhvan'ın Tunus temsilcisi konumunda yer alıyor. Nahda, %30’lar civarında bir oy potansiyeline sahip bir hareket.
Tunus'ta gösteriler başlamadan önce Avrupa Adalet Divanı, başörtüsü ile işe gelen işçinin işten atılmasını haklı bulan bir karar verdi. Fransız Ulusal Meclisi, “Fransız laikliği Tunus’ta daha sert bir şekilde uygulanacak” tarzında bir açıklama yaptı.
Tunus'ta ekonomik sıkıntıları bahane ederek sokaklara dökülen halk, askerleri göreve çağırıyordu. Esasında senaryo önceden çizilmiş, her şey hazırlanmıştı. Sonuçta bozulan ekonomiyi askerlerin düzeltemeyeceği herkesçe bilinen bir gerçek. Gösterilere siyasi partiler de tepki gösterdi. Örneğin, Özgür Anayasa Partisi, gösterileri “Batı güdümlü bir halk gösterisi” olarak değerlendirdi.
Gösterilerde Nahda'nın ofislerini yakılıyor, parti binaları ateşe veriliyordu. Göstericilere en büyük destek Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından sağlanmaktaydı. Fransız büyükelçisi halkın arasında gezerek İslam'ı ve Müslümanları hedef gösteriyor, İslamcıların ekonomik sıkıntıları gidermek için gerekli olan finansal kaynakları temin edemeyecekleri yönündeki propagandalarının dozunu giderek artırıyordu. Gannuşi’nin bütün ılımlı mesajlarına rağmen karar verilmişti: Her şarta hükümet devrilecek. Fransa, Tunus’u İngiltere’den geri alacaktı.
Darbeye giden yolda Tunus'un Türkiye ile savunma anlaşması yapması da etkili miydi? Bu soru şimdilik başka bir tartışmanın konusu. Gannuşi, “Batı ile işimiz yok, biz insanların düşüncelerine karşı değiliz” şeklinde açıklamalar yapsa da Batı dünyasının ve bu sömürücü dünyaya satılmış işbirlikçilerin amaçlarının sömürü olduğu çok açık. Bu süreçte maalesef Müslümanlar kullanılanlar konumunda yer alıyor. Kaybedenler ise Tunus ve Tunuslular. Gannuşi, Batıya şirin gözükmek için 2011 yılında Arabia kanalına bir demeç verdi. Burada, “Seyyid Kutup ile Hasan El Benna'nın görüşleri modern dünyaya uygun değil” diyerek kendisinin Batıyla uyumlu bir şekilde hareket edeceğine dair sinyaller gönderdi. Fakat yine de kaybeden Tunus ve Tunuslular oldu.
El-Hudeybi’ye Yazdırılan Kitap ve Ilımlı İslam
Gannuşi’nin Batı dünyasına şirin gözükmek için ifade ettiği görüşlerin temeli esasında 1970 yılında Enver Sedat tarafından Hasan El-Hudeybi’ye yazdırılan “Davetçiyiz, Yargılayıcı Değil” adlı 328 sayfalık kitapta ifade edilen fikirlere dayanmaktadır.
Kitapta; İhvan'ın görüşlerinin sert olduğu, daha yumuşak görüşlerin benimsenmesinin gerekliliği anlatılmaktadır. Bu kitap Mısır’da basılıp dağıtıldıktan sonra İhvan hareketi Mısır'da zayıflamaya başlamıştır. Eser Binali döneminde de bastırılmış ve Tunus'ta da dağıtılmıştır. Eserin geniş kitleler tarafından okunmasıyla birlikte halk daha seküler ve daha laik bir çizgiye yönelerek Batıyla daha uyumlu hale gelmiştir.
Eserin Mısır ve Tunus gibi Müslüman ülkelerde oluşturduğu etkiye bakılarak eser, bütün İslam dünyasında yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Eserin basım ve yayım işlerini özellikle sekülerler üstlenmiştir. Çünkü bu kitapta “Ilımlı İslam” propagandası yapılmaktadır ve bu tarz bir İslam anlayışı Batının istediği İslam’a uygundur.
Tunus ve Halk Ayaklanması
Tunus'taki halk ayaklanması aslında Batı içerisindeki blokların çıkar çatışmalarının bir sonucudur. İngiltere bloğu Amerika ve Fransa bloğu ile çatışmaktaydı. İngiltere, Fransa'nın elindeki Mali’ye darbe yapmış ve Mali de Fransa'yı ülkeden çıkarmıştı. Tunus'u 2000'li yıllarda kaybeden Fransa, ülkeyi yeniden ele geçirmek istiyordu. BAE, Orta Doğu’da sömürgeci Fransa ve ABD’nin sömürüsüne ortam hazırlıyordu. Orta Doğu’da bir darbe olacaksa bu darbenin finansmanı BAE idi. Nitekim BAE, darbeci Kays Said’e Bir milyar dolar bağış yapmıştır. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'le Fransa çatışmış, hatta 18 Eylül 2019’da Kays Said Fransız büyükelçisini Fransa'dan göndermek istemişti. Fransız Büyükelçisi ise “beni kimse değiştiremez, ben istersem en üst makamdakileri bile değiştirebilirim” şeklinde bir açıklama yapmıştı. Bundan sonra Kays Said özellikle Fransız büyükelçisi ile daha iyi geçinmeye başlamıştır. Hatta Kays Said, 23 Haziran 2020'de gerçekleştirdiği Fransa ziyaretinde Macron'un elini öpmüştü. Aslında Kays Said bu dönemde tarafını belli etmişti. Fransız büyükelçisi Tunus'ta Cumhurbaşkanı gibi davranmaktaydı.
Darbeden iki hafta önce Birleşik Arap Emirlikleri uçakları pandemi ile mücadele kapsamında Tunus'a uçuyor ve Mısır özel hareketine bağlı polisleri Tunus'a götürüyordu. Fransa büyükelçi yardımcısı Birleşik Arap Emirlikleri’ni ziyaret ediyor, Tunus'ta İhvan’a büyük darbe alacak diyordu. Bu açıklamadan tam bir gün sonra Tunus'ta darbe yapılıyordu.
Darbeden önce Kays Said Tunus Başbakanı Heşam'ı Kortej Sarayı'na davet ediyor ve ondan istifa etmesini istiyordu. Heşam kabul etmeyince darp ediliyor ve zorla istifa ettiriliyordu. İlyas El Fahhah, hükümetin İçişleri bakanı idi. Darbe akşamı Gannuşiyi çağırmış ve “Cumhurbaşkanını azlet, İçişleri Bakanlığı elimizde, darbeye karşı mücadele edelim” demişti. Gannuşi ise “kan istemiyorum” şeklinde bir cevap vermişti. Gannuşi aynı gün meclise gelmiş fakat askerler tarafından içeri alınmamıştır.
31 Temmuz 2021’de Mehmet Al-Asaf tutuklandı. Mehmet Al-Asaf Tunus'ta sevilen sayılan bir siyasetçi. Özü sözü doğru bir Tunus sevdalısı ve sömürü düşmanı. Asaf daha önce Macron'un Peygamber Efendimiz’e saldırmasına mecliste tepki göstermiş, “Peygamberimize köpekler bile saldıramaz.” demişti. Bunun üzerine Macron Asaf'ı tutuklattı. Tutuklama esnasında Asaf’ın evi basılmış ve banyodaki kızının uygunsuz görüntüleri TV kanalları aracılığıyla ahlaksızca ve alçakça yayınlanmıştı. Asaf'ın eşi bu duruma “Zalimler bizim namus ve ırzımıza el uzatmaktalar, namusumuzun bile bunların yanında bir değeri yok” diyerek tepki göstermişti. Bir gün sonra polisler evi yeniden basıp eşini darp ettiler. Ne garip değil mi? Hürriyet getireceğiz bahanesiyle işlenen türlü zulüm.
Bu olaylardan sonra Tunus Maliye Bakanı İtalya'ya kaçtı. İtalya, Tunus konusunda Fransa ile çatışmaktadır. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Libya ve Tunus sömürgeci İtalya'ya bırakılmıştı. İtalya Tunus'un kendisinde olduğunu iddia ediyor ve Fransa'yı buradan çıkarmak istiyor. Evet, tam anlamıyla filler tepişiyor, çimenler eziliyor. Görünürde Fransız ve İngilizlerin sömürge yarışı var. Ancak gerçekte İslam düşmanlığı ifade ediliyor, İslam'a ve Müslümanlara hakaretler savruluyor. Çağdaş geçinen barbarlar, satılmışlar her fırsatta sömürgenin her zaman ve zeminde karşısında duran İslam’a saldırıyor. Hakikatte iki taraf da sömürgeci ve iki taraf da Tunus halkının dostu değil. İki taraf da Tunus'un değerlerini ve kaynaklarını sömürmekle ilgili planlar yapıyor.
Fransız istihbarat temsilci yardımcısı özellikle Tunus'ta özel çalışmalar yapmaktadır. Kays bin Sabit bu istihbarat temsilcileri ile sürekli görüşmeler yapmaktadır. Cumhurbaşkanının yardımcısı olan Nadiya Ukkaşe ve Abir Musa’nın Fransız vatandaşı olması, darbeyi Fransa’nın yaptığının en açık göstergeleridir.
ABD temsilcisi Kays Said’i arayarak bir müddet sonra meclisi aç, güvenilir bir başbakan seç, İslamcılar meclise girsin, şeklinde talimat vermiştir. Fakat Fransa’nın Tunus büyükelçisi İslamcıların meclise girmesini kesinlikle kabul etmemiştir. ABD ortaya koyduğu tavırlarla darbeyi desteklediğini belli etmektedir.
Tunus gösterilerinden ve Tunus’ta yaşananlardan bir kez daha anladık ki Müslümanlar olarak kafire yaranamayacağız. Bu yüzden emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmalıyız. Halkı Batı sömürüsüne karşı bilinçlendirmeliyiz. Müslümanlar olarak önce içimizdeki hain devletlere karşı halklarımızı uyandırmalıyız.
Henüz yorum yapılmamış.