SİYASET
Müslüman Ülkelerdeki Yolsuzluk Konusuna Yeni Bir Bakış
Ashar Awan
Yolsuzlukla mücadeleye öncülük ettiğini iddia eden küresel bir sivil toplum kuruluşu olan Transparency International'ın 2020 Yolsuzluk Algıları Endeksi'ne (CPI) göre, Danimarka, Yeni Zelanda, Finlandiya, Singapur, İsveç, İsviçre, Norveç, Hollanda, Almanya ve Lüksemburg dünyada yolsuzluğun en az olduğu ülkelerdir. Ne var ki bu ilk on adil ve dürüst ülkeler arasında Müslümanların çoğunlukta olduğu tek bir ülke yer almamaktadır. Öte yandan, Transparency International tarafından yayınlanan listenin en altında yer alan ve yolsuzluğa bulaşma oranının oldukça yüksek olduğu söylenilen ülkelerin nüfusunun çoğunluğu ise Müslümanlardan oluşmaktadır. İşte bu bir paradokstur!
İslam'da dürüstlüğü, mesuliyeti ve sosyal refahı teşvik eden birçok değer bulunmaktadır. Bu değerlerin birçoğu da farz hükmündedir. Bu nedenle yolsuzluk listesinin başında Müslüman ülkelerin olmasını akıl almamaktadır. Dolayısıyla ortaya cevaplanması gereken birçok soru ve sorun çıkmaktadır. Elbette Müslüman ülkelerle gayrimüslim ülkeler arasındaki bu karşılaştırma yeni değildir. Söz konusu karşılaştırmayı yapan gazeteler ve rapor analizleri var. Ancak hepsi de bazı faktörleri göz önünde bulundurmamış gibi görünüyor. Bu nedenle aynı resme başka bir açıdan bakmak gerekmektedir.
Zayıf Kurum ve Devlet yapısı
Öncelikle yolsuzluk gibi küresel fenomenleri endeksleyen kurumların, listenin başındaki Batılı ülkelere ait olduğunu belirtmekte fayda var. Elbette bu durum tarafgirlik veya bazı haksız oyunlar oynandığını iddia etmek için yeterli bir sebep değildir. Transparency International 2020 raporuna göre, nispeten düşük yolsuzluğa sahip birkaç Müslüman ülke olan BAE, Suudi Arabistan, Umman, Türkiye ve Malezya’dır. Bu ülkeler en düşük yolsuzluk oranına sahip ilk 60 ülke arasında yer alıyor. Bu ülkeler, -kurumun listesine göre- en yozlaşmış ülkelerden bazılarını oluşturan Afganistan, Libya, Irak, Suriye, Yemen ve Sudan ile karşılaştırıldığında ortaya basit bir soru ortaya çıkmaktadır: Bu ülkelerde yolsuzluk oranının yüksek olması nedeni toplumun yozlaşması mıdır, yoksa zayıf kurumlar, yabancı müdahaleler, iç savaş, askeri müdahale, zayıf yönetim ve cehalet gibi nedenler midir?
Yıllardır devam eden sömürgecilik faaliyetleri, üretim eksikliği, iç savaşlar ve yabancı müdahaleler, birçok Müslüman ülkede kurum ve devlet yapısının zayıflamasına yol açmıştır. Bu zayıflık ile yolsuzluk arasında ciddi bir sebep-sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Bu durumda yolsuzluğun müsebbibi kimdir? Müslüman halk mı, yoksa önemli uluslararası güçlerin güdümünde hareket eden yerli işbirlikçiler mi? Bu tartışmalı bir konudur.
Endeks Metodolojisi
Diğer küresel endeksler gibi yolsuzluk endeksi konusunda da birçok tartışma bulunmaktadır. Bizzat Transparency International’ın küresel yolsuzluk ölçüm sistemi farklı açılardan eleştirilmiştir. Örneğin endeksler ortaya koyulurken ne kadar objektif ve geçerli parametreler kullanılmaktadır? Transparency International, yolsuzluk düzeyini ortaya koyarken; devlet kurumlarındaki rüşvet oranı, kamu görevini kötüye kullanma, adam kayırma vb. unsurları dikkate almaktadır. Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda yolsuzluk olaylarının ya doğrudan kurumlar ve adalet sistemiyle ilgili olduğunu ya da zayıf devlet yapısından kaynaklandığını görmekteyiz. Bununla birlikte Transparency International, gelişmiş ülkelerde çokça yaşanan kara para aklama olaylarını ölçüt olarak değerlendirmeye almamıştır. Kara para aklama olayları ölçüt olarak değerlendirilseydi karşımıza kesinlikle farklı bir tablo çıkacaktır. Kaldı ki Transparent International’ın tüm sıralama yöntemi kamu algısına dayanmaktadır. Medyanın toplumsal algı üzerinde ne kadar etkili bir güç olduğu ise hepimizin malumudur.
Yolsuzlukla Mücadele
Endeks metodolojisindeki birçok tutarsızlık nedeniyle Müslüman ülkelerdeki yolsuzluklar asla haklı gösterilemez. İnsanları (bu durumda Müslümanları) mali suçlara iten en önemli nedenler yoksulluk ve cehalettir. Müslüman toplumlar sadaka, zekât ve faizsiz ekonomi gibi İslami kurumları harekete geçirerek yolsuzluk sorunu çözülmelidir. Her şeyden önce ise eğitim lazımdır. Halk ne yaptığını ve yaptıklarının sonucunu bilmelilerdir ki doğruyu tercih edebilsin. Dolayısıyla kaliteli eğitimin ve onun iyi bir toplum için yararlarının tam olarak farkında olan liderliğe ihtiyaç vardır.
Aşırı hırs, doymazlık ve adam kayırmacılık da Müslüman ülkelerdeki sosyal adaletin bozulmasında çok büyük rol oynamaktadır. Derhal Müslüman liderlerinin ve devlet memurlarının Allah'ın şu sözü çerçevesinde bu konuyu düşünmeleri gerekmektedir: “Ey İnananlar! Kendiniz, ana babanız ve yakınlarınız aleyhlerine de olsa, Allah için şahit olarak adaleti gözetin; ister zengin ister fakir olsun, Allah onlara daha yakındır. Adaletinizde heveslere uymayın. Eğer eğriltirseniz veya yüz çevirirseniz bilin ki Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.” (Nisa 4:135)
Bu noktada İslam'ın yolsuzluğu önleme mekanizmasını devreye sokmak da elzemdir. İslam, ahlaksızlığı ve haksızlığı iki şekilde engellemektedir: Birincisi İslam iyi amellerin faydalarını bildirerek İnsanları iyi amellere teşvik etmektedir. İkinci olarak ise yanlış işlerin ve günahların akıbetini bildirmektedir. Laik felsefeye dayalı Batı eğitim sisteminde bu tarz bir önleyici mekanizma yoktur. Dolayısıyla yolsuzluğu kontrol altına almada İslami yaklaşımın etkinliği nispeten yüksektir. Ancak İslami yaklaşımın işlevsellik kazanabilmesi güçlü bir siyasi sisteme, İslami bilgi ile yoğrulmuş ve bağımsız hareket edebilen Müslümanlara bağlıdır.
Henüz yorum yapılmamış.