SİYASET
Taliban'ın Zaferi Arap Diktatörlüklerini Etkileyecek mi?
Taliban gerçekten NATO ve Amerika'ya karşı muzaffer miydi, yoksa önceden hazırlanmış bir oyun muydu?
Ali Ahmed
2021 yılının temmuz ayı sonlarında, Taliban güçlerinin Helmand, Kandahar ve Herat gibi bazı eyaletleri kontrol etmesiyle birlikte Amerika Birleşik Devletleri, istihbarat ve araştırma merkezleri aracılığıyla Taliban'ın başkent Kabil'e girişinin 3 ila 6 ay süreceğini umuyordu. Amerikalıların beklemediği şey, Taliban'ın 14 Ağustos'ta başkent Kabil'e girişinin, önceki açıklamalarından ve tahminlerinden sadece iki hafta sonra olması idi.
Taliban’ın değerlendirilmesi konusunda birçok çelişkili görüş var. Taliban, IŞİD gibi bir terör örgütü mü? Şiddet uygulayanlara ve kadınlara karşı radikal bir yaklaşım mı sergileyecek? Batı, ABD ve NATO'ya karşı kazandığı zaferden sonra bununla nasıl başa çıkacak? Taliban gerçekten NATO ve Amerika'ya karşı muzaffer miydi, yoksa önceden hazırlanmış bir oyun muydu?
Amerika Yenildi mi?
Bu ve diğer soruların dikkatli ve ayrıntılı bir şekilde cevaplanması gerekiyor. Ancak Taliban'ın 1996-2001 yılları arasında Afganistan'ı yönettiği ilk dönemde, başta kadınlara ve siyasi muhaliflerine karşı tutumundaki sertlik ve İslam'ı katı bir şekilde yorumlamak gibi stratejik hatalar yaptığında şüphe yok. Fakat savaş ve mücadele alanında yirmi yıldır NATO ve ABD ile şiddetle karşı karşıya kaldığına ve bu yirmi sene boyunca tüm Afgan eyaletlerinin askeri çatışmalarla şiddete maruz kaldığını da görmezden gelemeyiz. Taliban'ın savaş taktiklerinden ortaya çıkan sonuç ise, onun Amerikan işgaline karşı güçlü ve şiddetli bir duruş sergilediğidir. Nitekim Amerikalılar bu durumu Taliban'a "güçlü savaşçılar" diyerek itiraf ettiler.
Siyaset oyununa gelince, Taliban ilk yönetim deneyimi ve yirmi yıl boyunca işgalcilere karşı verdiği savaş sonucunda siyaseti daha derinden anlama kabiliyeti kazanmış gibi görünüyor. Nice toplumsal hareketler, savaş alanında zafer kazansa da siyaset masasında kaybetmiştir. Tam tersine nice toplumsal hareketler de savaşta kaybettikleri halde masada kazanmışlardır. İslam tarihi bize en başarılı Müslüman liderlerin hem siyasi hem de askeri üstünlüğü birleştiren komutanlar olduğunu haber verir. Başta müşriklerle ve düşmanlık yapan Araplarla askeri olarak mücadele eden Peygamberimiz (sav) Araplar ve komşu bölgelerin liderlerine “büyükelçilerini” veya diplomatlarını İslam’ı anlatmaları için göndererek siyasi imkanlardan yararlanmıştır. Allah’ın Rasulü’nün bu stratejisini Harun Reşid, Selahaddin Eyyubi, Fatih Sultan Mehmet ve diğer büyük halifeler de uygulamışlardır.
Ben, Taliban'ın Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı gerçek bir zafer kazandığını düşünenlerdenim. Gerçek şu ki Amerika, Vietnam'da yaklaşık 10 yıl (1965-1975) süren savaşlarda ağır yenilgiler almıştır. ABD, aynı şekilde 2002-2014 yılları arasında Irak'ta da ağır mağlubiyetlere uğramıştır.
Amerika’nın yenilgisi sadece askeri değildi. Bunun yanında 2 trilyon dolar kaybettiği korkunç bir ekonomik kayıptı. Bu yenilgiler de pandemi ve 2020'nin başından bu yana küresel ekonomide meydana gelen yavaşlama ile aynı zamana denk geldi. Ticaret dengesini kendisine kaydıran, Afrika'daki önemli pazarlardan ABD, Fransa ve İngiltere’yi ihraç eden Çin; bugüne kadar süren çok tehlikeli ve rekor bir yükselişle küresel pazara ekonomik olarak hakim hale geldi.
Bütün bu sebepler, Trump'ı Amerika'nın Afganistan'dan çekilmesinin gerekliliğini açıkça ilan etmeye zorladı. Demokrat Biden'ın Cumhuriyetçi Trump'a karşı olmasına rağmen; İkisi de Amerika'nın dünyadaki siyasi ve ekonomik koşullarını yeniden düzenlemek için Afganistan'dan çekilmesi gerektiği konusunda hemfikir. Amerika, İsrail'in korumasını artırmak için Ürdün'deki askeri gücünü artırdı. Aynı şekilde 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilmek istenen darbenin başarısız olmasıyla birlikte ABD ve Batı dünyasına karşı daha güçlü hale gelen Türkiye ile oluşabilecek her türlü çatışmadan korunmak için Yunanistan'daki güçlerini yeniden konumlandırdı. Belki de Taliban'ın Kabil Havalimanı'nın yönetiminde Türkiye ile iş birliği talep etmesinin nedeni budur. Bu iş birliği ise Afganistan’da meydana gelen en önemli ekonomik gelişme olabilirdi.
Ancak ABD’nin Afganistan'dan çekilmesini tetikleyen en tehlikeli şey, ABD Başkanı Joe Biden'ın birkaç gün önce Afganistan'dan çekilmesinin nedenlerini Amerikan halkına açıkladığı konuşmasında bahsettiği konulardı. Askerler Afganistan savaşı yüzünden her gün intihar ediyorlar ve hâlâ da bu intiharlar sürüyor. Amerika yirmi yıldır günde 300 milyon dolar harcıyordu ve Amerika'nın oradaki varlığına artık gerçek bir ilgi kalmamıştı. Bu sebeplerden dolayı ABD, Afganistan'dan çekildi.
ABD Ortadoğu'dan Çekiliyor
Biden'ın açıklamalarında şok edici olan şey, Amerika'nın Afganistan'dan çekilmesinin sadece bununla sınırlı olmayacağını açıklaması oldu. Bu çekilmenin; Amerika’nın küresel olarak yeni bir stratejisinin başlangıcı olacağını söyledi. Biden, ABD'nin bundan sonra herhangi bir ülkenin korunmasına müdahale etmeyeceğini, yani Arap dünyasında 2013 yılından beri meydana gelen Arap Baharı ve benzeri başkaldırılarda artık demokrasiyi korumak için ülkelere müdahalede bulunmayacağını açıkladı. Bu da demek oluyor ki başlarında diktatörlerin bulunduğu Mısır, Suudi Arabistan ve Emirlikler gibi ülkelerin diktatörlerini Amerika artık korumayacak.
Amerika ve Batı dünyası yeryüzünde tanrı değildirler. Onlar bu dünyadaki diğer devletler gibi bir devlet. Kuran-ı Kerim'i ve insanlık tarihini okuyan kişi “O günleri biz insanlar arasında döndürüp duruyoruz.” ayet-i kerimesinde ifade edilen “günlerden” sözü ile kast edilen şeyin devletler olduğunu anlar. Her imparatorluğun önce zayıf, sonra güçlü bir dönemi olup çöküş ve ölüm aşaması başlar. Nitekim Batı dünyasındaki devletler ve Amerika da bu son evreye girmiş bulunmaktadır. Ama bunu itiraf edememektedirler. Artık bu devletlerin yapmış oldukları şey; Çin ve Rusya'ya karşı küresel bir savaşa yol açsa bile mümkün olduğunca şu anki pozisyonlarını korumaya çalışmaktır.
Amerika ayrıca Çin'in bir İslam düşmanı olduğunu bilmektedir ve İslam dünyası ile tam bir iş birliği ve ittifak içinde olması gerektiğinin de farkındadır. Afganlar, Pakistanlılar ve Güneydoğu'daki diğer Asya ülkeleri ile birlikte ittifak yapılmasının düşünülmesi yine aynı stratejiye dayanmaktadır. Tabii ki Amerika, Arap dünyasının ekonomik, siyasi ve hukuki düzensizliğin farkındadır. Bu sebeple yukarıda da ifade etmiş olduğumuz gibi herhangi bir şekilde artık Amerika, Orta Doğu’ya müdahale etmeyi düşünmemektedir. Mısır, Suriye, Emirlikler ve Suudi Arabistan hükümetleri bu gerçeği fark edince Çin ve Rusya tarafına yöneldiler. Bu nedenle Ortadoğu'da yakın gelecek tehlikelerle, siyasi ve askeri gerilimlerle dolu olacak gibi görünüyor. Bölge ve tüm dünya için daha tehlikeli bir duruma dönüşecek devrimler yeni bir dalga oluşturabilir.
Ashar Awan
Eylül 12, 2021 Pazar 12:07
Waiting for English version of this interesting article