Sosyal Medya

İSLAM

Dünden Bugüne Kur’an-ı Kerim

Dr. Halit İmam

Kur’an-ı Kerim’in dünyanın en çok okunan ve ezberlenen kitabı olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bunun yanında Kur’an-ı Kerim, en çok araştırılan ve üzerinde en çok çalışma yapılan kitaptır. Kimileri bu kitabı, manalarını keşfeddip açığa çıkarmak için araştırırken kimileri de sırf onu kötülemek veya tahrif için araştırmaktadır. Şunu iyi bilelim ki bu durum, kıyamete kadar devam edecek bir hak-batıl savaşıdır. Peki İslam dininin temelinde yer alan bu önemli kitap nedir ve bize nasıl ulaşmıştır?

 

Kur'an'ın anlamı ve indirilmesi 

Kur’an kelimesi, okuma anlamına gelen قراءة(Kıraâ) mastarından gelmiştir. İstılah olarak Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’e vahiy yoluyla indirilen, tevatürle nakledilen, mushaflara yazılan, okunması ibadet olarak değerlendirilen Allah kelamı olarak tanımlanabilir. Allah’ın ilahi sözleri, orijinal olan Zebur, Tevrat ve İncil’de olduğu gibi Hz. Peygamberimize hem Kur’an-ı kerim aracılığıyla hem de hadis-i kutsî şeklinde gelmiştir. Ancak Kur’an-ı Kerîm’in lafzı ve manası açık bir vahiy yoluyla Allah katından iken hadis-i kutsîlerin manası Allah katından lafzı ise Efendimizdendir.

610-633 yılları arasında gerçekleşen Kur’an’ın indirilme (vahiy) sürecini iki döneme ayırmak mümkündür. Müslümanların içinde bulunduğu şartlar itibarıyla her iki dönemin de indirilen ayetlere yansıması söz konusudur.  Birinci dönem olan Mekke’de inen ayetlerin (Mekkî ayetler) üslubunda genellikle şeriat hükümleri ile ilgili konular bulunmamaktadır. Ayrıca itikat, iman ve peygamberlerin tarihi de bu döneme ait ayetlerde yer alır. Çünkü bu dönemde Allah Teala, öncelikle Müslümanların itikatlarını düzeltmek istemiştir. İkinci dönem olan Medine’de inen ayetlere bakıldığında da birçok şeriat hükmünün bulunduğu görülür. Yani miras, ekonomi, sosyal hayat, cihat, ahlak, nikah, yetim çocukların hükümleri vb.bu dönem ayetlerinde yer alır.

Kur’an-ı Kerim’in Arapça olarak indirilmiştir. Fakat diğer dünya dillerinde birçok lehçe ve şive olduğu gibi Arapça deyince de akla bir sürü lehçe gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’in vahyinde kullanılan lehçe fasih Adnanî Kureyş lehçesidir. Yani Hz. Peygamber’in konuştuğu Arapça lehçesidir. Bu lehçeyi diğerlerinden üstün kılan şey ise onun daha net, saf ve sağlam olmasıdır. 

 

Kur'an'ın derlenmesi ve istinsah edilmesi 

Kur’an-ı Kerim’in bize orijinal haliyle ulaşması açısından onun derlenmesi ve istinsah edilmesi çok önemli bir konudur. Fakat Kur’an-ı Kerim’in bütün ayetleriyle, Hz. Peygamber zamanında kayda geçirilmiş olmasına rağmen O’nun huzurunda iki kapak arasına getirilmemiştir. Birinci halife Hz. Ebubekir’in döneminde Hz. Ömer’in tavsiyesiyle bu faaliyet gerçekleştirilmiştir. Bütün ayet kayıtları, iki adil şahitlik şartıyla toplanmıştır.  Hz. Peygamber’in önde gelen katiplerinden olan Zeyd b. Sâbit’in başında olduğu heyet; deriler, taşlar, hurma dalları, kürek kemikleri, yapraklar vs. gibi çeşitli malzeme üzerine yazılmış ve zihinlerde ezberlenmiş olan ayetleri sayfalara yazarak bir bütün olarak ilk mushaf çıkarıp Hz. Ebû Bekir’e teslim etmiştir. Hz. Ebu Bekir vefat edince bu mushaf Hz. Ömer’e, o da vefat edince kızı ve Peygamber zevcesi Hz. Hafsa’ya intikal etmiştir.

Resim1 :İngiltere- Birmingham Müzesindeyer alan ve HzOsman'a İzâfe Edilen Kur’an-ı Nüshası

 Ermeniye ve Azerbeycan fethinde Şamlı ve Iraklı Müslümanlarla birlikte savaşan Huzeyfe b. el-Yemân, sefer dönüşünde derhal üçüncü Halife Hz. Osman’ın huzuruna çıkıp ona farklı beldelerden gelen Müslümanların kıraatındaki ihtilafı anlatmıştır. Bunun üzerine Hz. Osman’a mushafları çoğaltmasını önermiştir. Halife, Hz. Hafsa’nın elinde bulunan mushaf’ı isteyip yine Zeyd b. Sâbit’ın başında olduğu bir heyet kurmuş ve mushafları çoğaltmalarını istemiştir.  Halife, beş veya yedi adet olarak çoğaltılan nüshalardan her birini farklı bir beldeye göndermiştir. Hz. Osman ayrıca farklı bölgelerde yaşayan Müslümanların Kur’an’ı farklı kıraatla okumalarından doğacak herhangi bir karşıklığı ortadan kaldırmak için diğer sahifelerin yakılması istemiştir. Dolayısyla icma edilen mushaflara uymayan ve içinde tefsir mahiyetinde açıklayıcı kelimeler bulunan şâzz kıraatları ihtiva eden sayfalar da yaktırılmıştır.

 

Kur'an'ın korunması ve günümüze intikal edilmesi 

Bu dönemde Kur’an-ı Kerim’in bizlere intikal etmesinde çok önemli yeri olan hafız, kâri ve kıraat ravilerinin farklı beldelerdeki sayıları artmıştır. Bununla birlikte vesika olarak kaydedilen Kur’an-ı Kerim’in çoğaltılmasında hattat ve varrakların çok büyük emekleri vardır. Yazı yazmakla meşgül olan bu şahıslar, insanlara şahsi mushaf bulundurma konusunda yardımcı olmuşlardır. İşte İlahî bir müdahale ile beraber hafızlık, tilavet, ibadet, varraklık gibi insanî çabaların sonucu olarak Kur’an-ı Kerim, özgünlüğü muhafaza ederek bugüne ulaşan yegâne kutsal kitap olmuştur. Bunların yanı sıra Kur’an-Kerim’in okunması kolay olsun diye noktalama ve harekeleme faaliyetleri de yapılmıştır. Yani sahabelerin zamanında mushafta ne nokta ne de hareke vardır.

Bütün bu çalışmaların sonucu olarak eskiden günümüze gelinceye kadar Endülüs’ten Endonezya’ya, Bilad-ı Şam’dan Bilad-ı Sudan’a kadarki bütün Müslüman beldelerinde ameli mezheplerimiz farklı olsa da okuduğumuz Kur’an tek olmuştur.

“Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız” (Hicr, 9)

Günümüzde Medine, Kahire, İstanbul, Lahore, Putrajaya, Kano gibi şehirlerden her gün yüzlerce mushaf matbaadan çıkıyor.  Ancak ilginç olan şu ki matbaada basılan ilk mushaflar Müslümanlar tarafından değil, Avrupalı oryantalistler tarafından basılmıştır. Bu yüzden Sultan II. Abdülhamid döneminde hatasız ve bol sayıda Mushaf basabilecek Müslüman matbaacıya ihtiyaç duyulmuştur. Dolaysıyla Halife II. Abdülhamid tarafından sarayın başmabeyinciligine kadar yükselen Osman Efendi'ye Kur'an basma imtiyazını verilmiştir.

Resim 2: Hicri 5. Yüzyılda vefat eden hatta İbnü’l-Bavab’ın mushafından Fatiha Suresi (İrlanda, Dublin'deki Jesterpetty Müzesi'nde)

Peki, Kur’an-ı Kerim basılmadan önce yazılan en eski Mushaflar bugün nerede?

Yazılış tarihleri muhtelif olmakla birlikte en eski mushaflar hem Müslüman ülkelerinde hem de gayr-i müslim ülkelerinde bulunmaktadır. Bu yerler arasında şunları zikredebiliriz: 

  • İstanbul'da Topkapı Sarayı Müzesi
  • Mısır Milli Kütüphanesi   
  • Özbekistan'daki Semerkant Müzesi
  • İngiltere'deki Londra Müzesi
  • Amerika'nın New York kentindeki Metropolitan Müzesi

 

Sonuç

Hülasa elimizde bulunan Kur’an-Kerim; Allah’ın “Şüphesiz Kur’an’ı biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız” sözünün ışığında ilk muhataplarından başlamak üzere bütün Müslümanlar tarafından –önceki kitaplar gibi tahrife uğramaması için- ciddi anlamda koruma altına alınmıştır. Böylece Kur’an-ı Kerim özgünlüğünü muhafaza ederek bugüne ulaşan yegâne kutsal kitap olmuştur. Yaşadığımız zamanda da Kur’an-ı Kerim’e en büyük hizmet onu gelecek nesillere ulaştırmak, öğrenmek, ezberlemek, anlamak ve öğretilerini yerine getirmekle olacaktır. Rabbim hepimizi Kur’an-ı Kerim’i okuyan, anlayan ve yaşayanlardan eylesin. Selam ve dua ile…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.