Sosyal Medya

EKONOMİ

TÜRKİYE’DE KUR YÜKSELMESİNİN ASIL NEDENLERİ

1 doların 13 lira etmesi demek bir doların alım gücünün 13 adet Türk lirasın eşit olduğu anlamına gelir. Nasıl olur da bir gün 1 dolar 13 adet bir lira edebiliyorken bir dakika veya bir saat sonra 14 tane bir lira edebiliyor? Tüm dünya paraları gibi dolar ve Türk lirasının değerleri de sürekli değişir.

 
Imeda Paksadze
 
Konuyu iyi anlamak için önce döviz ve döviz kurunun ne olduğu ile ilgili bilgi sahibi olmamız gerek. En basit tanımıyla döviz, yabancı para birimine denir. Döviz kuru ise “dolaylı” ve “dolaysız”  olarak ikiye ayrılır. Bir birim yabancı ülke parasının karşısında ulusal para miktarı olarak ifadesine dolaysız kur, bir birim ulusal para karşılığı olan yabancı para miktarı olarak ifadesine de dolaylı kur denir. Yani döviz kuru ya bir birim yabancı para ile değiştirilebilen ulusal para miktarı ya da bir birim ulusal paranın karşılığı olan yabancı para tutarı olarak tanımlanır. Biz bu yazıda dolaysız, yani bir birim yabancı ülke parasının yerli para cinsinden ifade edilen kurlar üzerinde devem edeceğiz.
 
1 doların 13 lira etmesi demek bir doların alım gücünün 13 adet Türk lirasın eşit olduğu anlamına gelir. Nasıl olur da bir gün 1 dolar 13 adet bir lira edebiliyorken bir dakika veya bir saat sonra 14 tane bir lira edebiliyor? Tüm dünya paraları gibi dolar ve Türk lirasının değerleri de sürekli değişir. Bu değişime pek çok şey sebep olur. En önemli unsur da diğer tüm mallar gibi piyasada dolar arzı ve talebidir. Ama arz ve talepten kasıt kur değişmesine etki eden çok sayıda faktör vardır. Bu faktörler genel olarak iki boyutlu, temel ekonomi ve siyasi boyut olarak ikiye ayrılır. Ekonomi boyutu dediğimizde kurun ülke ekonomik duruma göre yükselmesi ya da düşmesinden bahsediyoruz. İlk önce bu durum daha net bir şekilde açıklayalım sonrasında siyası boyuta geçelim.

1971’de Bretton Woods sisteminin yıkılmasıyla birlikte dünya yeni bir uluslararası para sistemine geçmiştir. Yeni bir sisteme geçtikten sonra dünya genelinde kurlar serbest dalgalanmaya bırakılmıştır. Türkiye’de 1970’lerden sonra özellikle 1990-2000’li yıllar arasında çok ağır krizler yaşanmıştır ve bu dönemde çok farklı kur sistemleri kullanılmıştır. 2001 yılından beri Türkiye tam serbest kur sistemine geçmiştir ve kurların serbest dalgalanmasına izin verilmiştir. O dönemde Türk lirası aşırı değerlenmiş fakat son yıllarda tekrar Türk lirasının değeri düşmeye başlamıştır. Türkiye’de son zamanlarda kurun yükselmesini etkileyen faktörleri ekonomik açıdan dört önemli teori ile açıklayabiliriz.  Bu teoriler Dış Ticaret Akımları, Satın Alma Gücü Paritesi, Parasalcı ve Portfolyo teorileri olarak dörde ayrılır. Bu teoriler, serbestçe dalgalanan kurların nasıl değiştiğini, hangi faktörlerin kurları etkileyeceğini ve gelecekte kurların ne olacağı ile ilgili bilgi verir.

Dış Ticaret Akımları Teorisi; Diyor ki bir ülkenin ulusal parasının değeri o ülkenin yaptığı mal ithalat ve ihracatına bağlıdır. Eğer bir ülkenin ihracat ithalattan daha fazla ise bu ülkenin milli parası değer kazanacak. Tam ters bir durum söz konusu olursa ülkenin milli parası yabancı paralara karşı değer kaybeder. Bu açıklamaya göre diyebiliriz ki hızla büyüyen bir ülkenin milli parası hızla değer kazanır ve durgunluk içinde yaşayan bir ülkenin milli parası değer kaybeder. Yıllardır Türkiye’nin ihracat ithalattan çok altında olduğu için TL’nin değer kaybetmesi bundan kaynaklı olabilir. Fakat bu kesin bir neden sonuç değildir çünkü gerçek hayatta kur etkileyen birden fazla faktör vardır.

Satın Alma Gücü Paritesi Teorisi; Bu teori, kurun ülkeler arası enflasyon oranlarına (fiyat artış oranı) bağlı olduğunu söylüyor. Yani herhangi bir ülkenin iç enflasyon oranı (fiyat artışları oranı) dış enflasyon oranlardan daha yüksek ise bu ülkenin milli parası yabancı paraya karşı değer kaybeder, aksi takdirde değer kazanır. Bu teori bir önceki teori gibi kesin neden sonuçtan söz etmiyor ama bu teoriye dayanarak enflasyon yüksek olduğu bir ülkede döviz kurun nasıl olacağını tahmin edebiliriz. Dolaysıyla son zamanlarda Türkiye’de sürekli fiyat artışlarından dolayı tekrar kur yükselmesi beklenir. 

 Parasalcı ve Portfolyo Teorisi; Parasalcı teorisi üzerinde geliştirilmiş bir teori Portfolyo teorisizdir. Parasalcı teorisi sadece yabancı para üzerine kurulan bir arz ve talep piyasa dengesinden söz ederken Portfolyo teorisi yabancı para arz ve talep ile tüm mali varlığın (hisse senedi, bono, tahvil vb.),  nakit ya da döviz nakdi para dışında olan tüm finansal varlıkları dâhil ediyor. Dolayısıyla diyebiliriz ki bir malın fiyatı o malın arz ve talebine bağlı oluğu şekilde belirlenir ve bu durum tüm mallarda geçerlidir. Demek oluyor ki herhangi bir ülkenin ulusal paranın değeri (döviz kuru) bu paranın arz ve talebe göre belirlenir. Arz edilen para miktarı talep edilen para miktarını aşarsa söz konusu para piyasada değer kaybeder, aksi takdirde değer kazanır. Diğer teoriler gibi bu teori de tam neden sonuca varamaz çünkü kuru en çok etkileyen önemli bir faktör daha vardır, o da faizdir.

Faizin ne olduğunu geçen yazdığım bir makalede çok detaylı ve herkese anlaşabilecek bir dilde anlatmıştım. Sayfamızdaki “Dünyadaki Asıl Nakit Para Hacmi ve Modern Bankacılık Sistemi” diye bir yazıyı okumanıza tavsiye edilir. Şimdi faizin kurlara nasıl etkilediğini açıklamaya çalışalım. Kur ve faiz arasındaki ilişki ekonomide “Faiz Paritesi Teorisi “ çerçevesinde anlatılır. Şöyle ki düşük faiz olan bir ülkenin ulusal parası vadeli piyasada, yüksek faiz olan bir ülkenin ulusal parası karşısında bu faiz oranı kadar pirim yapar. Yani faizi düşük olan bir ülkenin milli parası yabancı paralara karşı değer kaybeder. Bunun sebebi de yabancı yatırımcıların yüksek faiz getirisi sağlayan piyasalara doğru dövizi kaydırmasıdır. Piyasada yabancı yatırımcıların azalması ülkeden dövizin çıkması demektir. Bu da piyasada dövizin azalması demektir. Belli bir malın arzı piyasada azalırsa ve talep aynı miktarda azalmazsa talep fazlası oluşur ve malın fiyatı artar, bu durum döviz için de geçerlidir. Şimdi bu durum Türkiye üzerinde uygulanırsa son zamanlarda kurların yükselmesinin asıl nedenini kolayca bulmuş oluruz.
 
Şöyle ki 2021 yılının sonuna doğru TCMB faizleri düşürmeye başlamıştır. Bu da yukarıda açıkladığımız gibi faiz ile kar elde etmeye çalışan yatırımcıların işine gelmiyor. Dolayısıyla bu yatırımcılar Türkiye’den daha yüksek faiz getirisi sağlayan piyasalara kaymaya başladılar. Yabancı piyasaya TL ile değil elindeki varlıklar dolara ya da başka bir yabancı paraya çevirip bu şekilde Türkiye piyasalardan çıktılar. Piyasada döviz azalmasıyla birlikte otomatikman kur yukarıya doğru kaymaya başlamıştır. Piyasada oluşan talep fazlası merkez bankası rezervlerinden döviz satışı ile karşılamaya başlamıştır fakat bu da kurlara pek etkili olamamıştır.  Çünkü yüksek enflasyon ortamda halkın davranışları da çok önemlidir. Küçük tasarrufçular elindeki varlığı daha güvenli bir paraya çevirip, spekülatif balon oluşturdular. Kur yükselmesini durdurmak için TCMB piyasaya döviz arz etmeye devam etseydi rezervleri tam erirdi. Dolaysıyla başka bir çözüm yolunu bulunması gerekiyordu. Yeni bir yolu da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bulmuş olduğu alternatif idi. Bu politika sonrası kur hızlıca gerilemiştir. Ama ne yazık ki uzun vadede bu politikanın etkisinin kalıcı olacağını pek düşünmüyorum.Kurun yükselmesinin sebepleri ekonomik açıdan umarım anlaşılmıştır.
 
  Şimdi TL’nin değer kaybetmesinin asıl sebeplerine değinelim. Bildiğiniz üzere uzun zamandır Türkiye’nin dış ticaret açığı vardır ve bu açığı kapatmaya yönelik çok politika izlenmiştir. Kurun yükselmesi ya da daha doğrusu bilerek yükseltilmesi ihracatı artırmaya yönelik bir politika idi. Geçen aylarda kur ilk kez yükselmeye başladığı anda iktisatçılar tarafından Türkiye’nin Çin modeline geçmesinden söz ediliyordu. Çin modeline geçmek demek  aynı Çin gibi ucuz mal üretmek ve dünyaya sunmak demektir. Pekiyi dünyaya nasıl ucuz mal sunabiliriz? 
 
Aslında çok zor bir şey değildir. Bu da kur ve ticaret savaşlarının bir parçasıdır. Şöyle ki, ülke kendi milli parasının değerini düşürerek kendi üretilen mallarını yabancılara daha ucuz satabilir. Diğer taraftan üretimi artırmak için ülke kendi üreticilerini destekler. Dolaysıyla daha fazla ürün ve daha ucuz bir fiyat ile dış ticaret yapabilir. İhracat artmasıyla birlikte ithalat azalmaya başlar çünkü kur yüksek olduğu için yabancı mallar daha pahalı olacaktır. Sonuçta dış açığı da azalacaktır. Uzun zamandır Çin bu politika izleyerek dünyanın en büyük üreticisi ve ihracatçısı olmuştur. Bu politika ülkenin kendi işine geliyor ama ne yazık ki halkın işine gelmiyor. Çünkü Türkiye enerji açısından tam ithalata bağlı bir ülkesidir, kur yükselmesiyle halkın alım gücü çok azalır bununla birlikte enerji fiyatlarındaki artışlar birincil ürün fiyatlarını kötü etkiler. 

Yukarıda hem ekonomi hem siyasi açıdan TL’nin neden değer kaybettiğini inceledik. Faiz üzerinden geliştirilen bir sistemin ne kadar tehlikeli ve kötü olduğunu da artık iyi biliyoruz. Aynı zamanda konuyu siyasi açıdan incelediğimizde kurun yükselmesi halka çok ağır gelir ama ülkenin kendi işine geliyor, demiştik. Pekiyi şimdi size bir soru: Uzun yıllardır Çin’in uyguladığı bir kur politikasını Türkiye’nin de izlemesi, Türkiye’den başka kimsenin işine gelebilir mi acaba?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.