Sosyal Medya

SOSYAL-KÜLTÜR

Nijerya'da Dinî Hoşgörü var mı acaba?

Ashraf Akintola

(Rikesh Luitel tarafından İngilizceden tercüme edilmiştir)

  Öncelikle daha önce bilmeyenler için söyleyeyim, Nijerya çok enteresan bir şekilde karmaşık bir ülkedir. Süt ve bal zenginliğinin içinde yüzen ancak dini ve etnik ikilik belasından bir türlü çıkamayan bir ülkedir. Siyasi atamalardan okul başvurularına, sağlık hizmetinden iş başvurularına kadar birçok alanlar etnik ve dini anlayışlarla biçimlendiriliyor.  Bu yazı, Nijerya’daki dini atmosferle alakalı olarak ülkede dinler arası hoşgörünün varlığını tekrardan sorgulayan üç güncel olay üzerine odaklanıyor.

Nijerya’da ‘Bir Millet’ diye bir yanılgının altında yaşıyor olsa da Nijeryalı halk birçok faktörlerden ziyade din mensubiyeti üzerinden daha kolay anlatılabilir. İki dinin mensuplarının olmadığı hiçbir iş olmamasına rağmen her iki taraf da sürekli olarak bir hakimiyet savaşı içinde ve canları pahasına galip olma çabasında. Ülke insanları dine çok bağlı olduğu ve ibadethaneleri inşa etmekten geri durmadığı için kendileriyle gurur duyuyorlar. Kiliseleri dünyadaki en büyük kiliselerdir ve camiler ise içinde ibadet edenlerin makamının hakkını veremiyor.

Bir aydan fazla bir süre önce bir kadın, Peygamber efendimize (s.a.s) hakaret ettiği için linç edildi ve öfkeli Müslüman gençler idareyi ellerine aldılar. Bu hareketlerine bir açıklama olarak diğer birçok nedenlerin yanında adalet sistemine olan güvenin az olması gibi faktörlerin olması da belirtilebilir. Yine Nijerya'da Müslüman kadınların başörtüsü gibi temel insan haklarından mahrum bırakılması da eklenebilir. Müslümanların hakkını sürekli çiğnemek de böyle olaylara sebebiyet vermektedir. Böylece birikmiş olan acılar, Nijerya'daki dini hoşgörüsüzlüğün şiddet ateşini daha da körüklemektedir.

Bundan kısa bir süre sonra, iktidar olan Tüm Progresif Kongre (APC) partisi, seneye yapılacak olan genel seçimler için ön seçimlerini yaptı. Adaylar arasında Nijerya’nın tanınmış kiliselerinden önde gelen iki papaz da bulunuyor. Bunlardan biri şimdiki cumhurbaşkanı yardımcısı Prof. papaz Yemi Osinbajo’dur. Diğeri ise “Tanrı benim gelecek cumhurbaşkanı olacağımı söyledi” diye ifade eden papaz Tunde Bakare’dir. Sonunda, bir Müslüman olan Asiwaju Bola Ahmed Tinubu ön seçimi kazandı. Artık yardımcı olarak genel seçime gireceği aday hakkında umutlar yükselmeye başladı. Teamüle göre, hükümetteki dini ve etnik dengeyi sağlamak için Güneyli bir Müslüman zaten olduğu için yanında Kuzeyli bir Hristiyan seçilmesi bekleniyordu. Fakat henüz kesin olmasa da, kuzeyli bir Müslümanın "geçici" adayı olarak seçilmesi, kamuoyunda bir karışıklığa neden oldu!

Birkaç gün önce Yüksek Mahkeme, ülke genelindeki okullarda başörtüsü takan kadın Müslümanların lehine karar verdi ve daha önce bahsedilen üç olayı takip eden birikmiş tepkiler bu yazının yazılmasına ihtiyaç doğurdu. Bu meseleleri ele almak için ve ülkede herkesin arzu ettiği daha sağlıklı ve anlayışlı bir iklime ulaşmak için gayrimüslimlerin ve bilgi eksikliği olan Müslümanların neleri bilmesi gerektiğine bir göz atalım.

1.        Nijerya bir laik ülke değildir. Fakat dini tarafsızlığı sağlamak için sürekli çaba gösterildiğini söylemek yanlış olmaz. Farklı etnik gruplar ve dinler arasındaki hassas dengeyi korumak için, birbirimizin dini değerlerinin önemini anlamalı ve onlara saygı göstermeliyiz. Hiç kimse diğerinin haklarını çiğnemedikçe, birlikte yaşamak için daima samimiyet ortamı bulunacaktır.

2.        Müslümanlar olarak kendi dini değerlerimizle alay etmeyiz. Allah ve onun Peygamberi bizim için dünyadaki herhangi kimse hatta ana babalarımızdan daha yakındır. Bizim birçok şekilde muhabbetimiz olabilir ama dini değerlerimizde çizgiyi çizeriz ve asla onunla oynayamayız. Hiçbir bilinçli Müslüman dini değerlerine saygısızlık yapıldığı zaman sessiz duramaz. Bu nedenledir ki İslam’a karşı herhangi bir yanlış söylem ortaya çıktığı zaman Müslümanlar buna karşı çıkarlar ve seslerini yükseltirler.

3.        Dine yönelik zulüm, insanlığın kendisi kadar eskidir. Ancak belli başlı kanunları olan bir toplumda kanunsuzluğun ortaya çıkmaması için her din mensubunun hakkının verilmesi beklenir. Küfür ve inkâr etme durumunda, şeriatı uygulayan bir ülkede, yetkili bir mahkeme tarafından suçlu bulunan herkesin yargılanacağı kesindir. Çoğu mezheplere göre cezası ölüm olması yönündedir. Rebecca olayında yaşananlar maalesef çok üzücüydü ve bu kesinlikle İslamin öğretilerini temsil etmez. Bu olayı icra edenler kesinlikle suçludurlar ve yakalanıp yargılanmaları gerekir. Onların yaptıklarıyla İslam’ın hiç alakası yoktur. Yine de kim olursa olsun, İslam’ın değerlerine saldırdığı zaman Müslümanların kollarını bağlayıp sessiz durmalarını bekleyemezsiniz. Ancak başörtü meselesinde de olduğu gibi bu tür olaylarda da her türlü resmi yollara başvurmak ilk çözümümüz olması gerekir.

4.        Seçimlerde Müslümanlara yapılan şantaj yeni bir şey değildir. Hali hazırda görevde bulunan Buhari’nin seçilmemesi için İslamlaştırma ajandası olduğu söylendi. Bunun yeniden gündeme getirilmesi tekrardan seçmenleri kendi seçimlerinden caydırmak için kullanılan eski bir taktiktir. Ne yazık ki yeniden İslamlaştırma iddiaları yöneltilen Asiwaju’nun eşi bile Müslüman değildir. Kendisi Prof Osinbajo ile aynı kilisede papaz olduğu aşikardır. Yine eğer bir kısım Hristiyan din adamlarının “Domuzlara oylarınızı vermeyin” veya “oyunu Hz. İsa için kullan” sözlerini dikkate alacak olursak, siyaset rakam oyunudur deriz. Eğer Müslümanlar Müslümanlara, Hristiyanlar da Hristiyanlara oy verecekse, kimin gerçekten seçimleri kazanacağını sabırla beklemek gereklidir.

5.        Nijerya’nın -sömürgecilerin ülkenin kıyılarına gelmesinden itibaren- tarihi boyunca ve son zamanlarda da Hristiyan misyonerlerin 30 seneden beri ülkeyi tamamen Hristiyanlaştırmak için birçok teşebbüsleri olmuştur. Son dönemde yerli bir Piskopos Benson Idahosa, bir Alman evangelist Reinhard Bonke ve yakın zamanda da bir Amerikalı Daniel Kolenda'nın öncüsü oldukları sistematik bir haçlı seferine şahit oluyoruz. Taktiklerinden bir tanesi, devlet okullarına gidip cep boyu İncilleri dağıtmalarıdır. Nijerya’nın okulları resmen misyonerlik meydanı haline geldi. Yine de hiçbir Müslüman buna karşı bir eylem yapma zahmetinde bulunmadı. Esasen Nijerya’da hiçbir Müslüman birlik ya da liderin kalkıp da ülkede böyle faaliyetler yapma niyeti yok. Yani Hristiyanların her zaman medyaya taşıdıkları “İslamlaştırma” kampanyası tamamen bir kurgudur. Aslında bu terim Hristiyanlar tarafından mazlumları zalim gibi gösterebilmek için ortaya çıkarılmıştır. Bu gerçekler delillerle ispat edilmiştir.

6.        Bunların yanında kamu ve özel medyalar ülkedeki İslami meselelere karşı duragelmiştir. İnsanların işlediği cinayetler kurnazca Müslüman isimlerle ilişkilendirilirken diğer inançlara geldiğinde durumlar değişiyor. Bu da ek olarak mazlum gibi görünmek için gerçekleri bilerek manipüle etmek anlamına geliyor. Bunların en önde gelenleri ülkenin Müslüman olan kuzey bölgesini yakıp yıkan Boko Haram ve haydutlarıdır. Gerçekte on yıldan fazla bir süredir günlük olaylardan dolayı en fazla kayıp verenler Müslümanlardır. Yine de medya, insanların zihninde Müslümanların ülkeyi ele geçirme planı olduğu fikrini çok başarılı bir şekilde yerleştirebilmiştir.

7.        İslam, kendisi hariç diğer hiçbir dini doğru yol olarak kabul etmez. Ama insanlar Müslüman olup olmamak konusunda serbestler ve biz onların seçimlerine saygı duymak zorundayız. İbadet etmek istedikleriyle hiçbir şekilde alay etmemek ile emrolunduk. Bizim diğer insanların ibadet ettikleriyle alay etmememiz gerekir. Bunun yanı sıra dinimizi başka inançlara göre şekillendirmekten de kaçınmamız şarttır.

Biz de herkesin istediği gibi daha mutlu bir topluluk ümit ediyoruz. Ama aramızda uyumlu bir ilişkinin olması için her tarafın birbirlerinin idealleri ve tercihlerine saygı göstermeyi öğrenmesi lazım. Şüphesiz ki her etnik ve dini mensup, ülkenin kalkınması ve gelişmesi için büyük katkılarda bulunmuştur. Bu yüzden barış ve adaletin hâkim olduğu bir ülkeyi birlikte kurmaya çalışmalıyız. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.