Sosyal Medya

İSLAM

Neden Ezanı Hedef alıyorlar?

Ifeoluwa Siddiq Oyelami

1948 yılından beri Çin’in işgal ettiği ve son yıllarda Müslümanlara yönelik her türlü zulümle ümmetin gündeminde önemli bir yer alan Doğu Türkistan’dan geçtiğimiz günlerde gelen çok ilginç bir haberle karşılaştık. Habere göre Çin, İslam’ın kutsal çağrısı ve şeâirinden olan ezanın sözlerini değiştirmiş! Doğu Türkistan’dan gelen birçok haberde olduğu gibi Çin hükümetinin gizlilik politikasından dolayı bu gelişmenin ayrıntısı da bilinmiyor. Haber ajanslarında paylaşılan fotoğraflarda camilere yerleştirilen levhalarda ezanın değiştirilmiş halinin metni şu şekilde yer alıyor:

“Biz vatanın evlatları, biz vatanın evlatları

Vatanımız uludur, vatanımız uludur

Namaz vakti geldi, dilek dilemeye geliniz

Vatanımızın barışçıl-ebedi oluşunu

Vatanımızın gelişip zenginleşmesini dileyelim „

Söz konusu metinde Çin hükümeti, Allah'a atfedilen yüceliği ve büyüklüğü vatana havale etmekle birlikte namazı felaha ulaştıran bir ibadet olmaktan sırf dilek tutulan bir aktiviteye indirgemektedir.  Çin’in İslam düşmanlığı ile din özgürlüğünü yok sayışını bir kez daha gösteren bu gelişme, insanın aklında birçok soru işareti bırakıyor. Gayr-i Müslim bir devlet neden ezan gibi Müslümanlara ait bir değeri değiştirmeyi ister ki?

Doğu Türkistan'ın Hotan ilinin Guma kasabasındaki bir camide gösterilen değiştirilmiş ezan. (Foto: @doamuslims)

Ezan nedir?

Ezan, hadislerin en güçlü seviyesi olan tevatür ile günümüze intikal eden kutsal bir değerdir. Sadece namaz çağrısı olmaktan ziyade İslam medeniyetinin inancı, estetik anlayışı, sosyal yönünü buluşturan bir değerdir. Müslümanları gayrimüslimlerden ayıran en önemli bir husus olan namaza çağırmak için kullanılan ezanın Müslümanlar için sosyo-politik bir sembol boyutu da vardır. Hz. Peygamber, orduya talimat verdiği bir hadiste; “harp etmek istediği bir kavmin üzerine vardığı zaman o beldeden ezan sesi duyulunca onların Müslüman olduğuna hükmeder ve saldırmaktan vazgeçerdi”diye ifade edilmiştir. Demek ki, ezan bu ümmet için hiçbir ulusun sınırını tanımayan önemli bir semboldür. Müslüman, nerede olursa olsun ezanı duyduğu her yerde kardeşlerinin orada bulunduklarını bilir ve aidiyet duygusunu hisseder.

Üstelik bir Müslüman, ezanı duyunca Allah’a karşı vazifesini hatırlar. Gayr-i Müslimler için de ezan bir tebliğdir. Ezan, İslam inancının üç temel ilkesini oluşturan uluhiyet, nübüvvet ve ahirete dair mesajlar verir. Mutlaka siz de, ezanı duyduğunda ya anlamından ya da estetik okunuşundan etkilenerek İslam’ı kabul edenlerin hikayelerini duymuşsunuzdur. İşte inanç bakımından böyle güç taşıyan bir değerin neden tehdit olarak görüldüğü anlaşılabilmektedir. Çünkü ezan Müslümanların sesli bayrağıdır ve her zulme karşı “Allah en büyüktür”ü haykıran bir direniş çağrısıdır. Susturulmaz, değişmez ve oynatılmaz!

Ezan hiç değişikliğe uğramış mıdır?

Aslında İslam tarihinde ezanla hiçbir şekilde oynanılmamış, dersek yanlış olur. Ezanın önemini bilerek, Müslümanlara kendi ideolojisini yaymak için ezanı kullananlar olmuştur. Söz gelimi, Şiiler kendilerinin Hz. Ali’yle ilgili kutsiyet veya imamet inançlarını pekiştirmek için ezanda üçüncü şehadet olarak “Eşhedü enne Aliyyen veliyyullah” (Ali’nin Allah’ın dostu olduğuna şehadet ederim) şeklindeki ifadeyi eklemişlerdir.

Diğer yandan tarihimizde Müslümanların milletçi duygularına hitap etmek için ezanı evrensel dili olan Arapçadan başka bir dilde okutmaya çalışanlar da olmuştur. Belki bunun bir örneği Türkiye’de dinin millileştirilmesi kapsamında 18 yıl boyunca ezanın Türkçe okunması olabilir. Tabi böyle bir adım, ezanın ümmetçe tanınan evrensel biçimine bir engel teşkil ettiği belirtilebilir.  

Ezan farklı şekilde okun(muş)ur mu?

Ezanın güzelliğini ortaya koymak için farklı makamların kullanıldığını biliyoruz. Ancak ezanla alakalı olarak önemli bir hususa dikkat çekelim. Belki de bir iki defasında ezanın aşina olmadığımız bir şekilde okunduğunu da duymuş olduk. Mesela özellikle Malikîlerde zaman zaman okunan dörtlük ezan (iki şehadetin dört kez tekrarlanması) duymuş olabiliriz. Bu şekil şehadetlerin hakikatini iyice anlasın diye Hz. Peygamber Huneyn Savaşı’ndan dönerken İslam’a yeni giren ve Mekke’nin müezzini olan Ebû Mahzûre’ye öğrettiği şekildir. Farklı bir ezan değil, bildiğimiz ezanın tekrar vurgusuyla okunma şeklidir.

Yine 2020 pandemi karantinasında bazı ülkelerde “Hayya alas salâh” (namaza gelin) yerine “sallû fî buyûtiküm/rihâliküm” (evlerinizde namaz kılın) ifadesinin okunması bazı insanları şaşırtmıştır. Kimileri sosyal medyada ezanın değiştiğini öne sürmüştür. Bu doğru değildir. Bu ifadeler, sağanak yağışı gibi camiye gelinemeyecek durumda kullanılmak üzere Hz. Peygamber tarafından öğretilmiştir. Tıpkı sabah ezanında “essalâtü hayrün minen-nevm” (namaz uykudan hayırlıdır) ilavesi gibidir. Dolayısıyla “bak Araplar bile ezanı değiştiriyor” gibi ifadeler yanıltıcı olmakla birlikte bilgisizliktendir.

Sonuç

Ezanın değişmemiş ve değişmeyecek bir değer oluşu üzerinde durmamızın her Müslüman (Müslüman toplumu) için bir hatırlatma olmasını isteriz. Bu “minare melodisi” bizim baş tacımızdır. Bu ümmetin inancını taşımakla birlikte ümmetin sosyal yapısının önemli bileşenlerinden biridir. Günde beş defa kulağımıza gelir. Bize, Allah’a kulluğumuzu; kimin ümmeti olduğumuzu ve birbirimizin arasındaki kardeşliği hatırlatır. Üstelik bizi felaha çağırır. Gaflette olanları uyandırır ve başka birine veremeyeceğimiz secde hakkını yerine getirmemizi sağlar. Bize güven duygusu aşılar, bizi ferahlatır.

İşte bu hususları anlayan kafir ve münafıklar sık sık ezanı hedef alıyorlar. Müslümanlar buna hiçbir şekilde izin vermemelidir. Daha da önemlisi Müslümanlar olarak ezanı daha iyi anlamamız, ona gereken saygıyı göstermemiz ve bunu çocuklarımıza da öğretmemiz gerekmektedir. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.