SOSYAL-KÜLTÜR
Afrikalıların ABD’ye Köle Olarak Götürülmelerinin Yıl Dönümü
Ağustos ayı, Afrikalıların Amerika'ya köle olarak götürülmelerinin yıl dönümü. Esasında acının, vahşetin, gözyaşının ve tarifi mümkün olmayan nice acıların yıl dönümü de diyebiliriz.
Ebu Masum Mücahit
Ağustos ayı, Afrikalıların Amerika'ya köle olarak götürülmelerinin yıl dönümü. Esasında acının, vahşetin, gözyaşının ve tarifi mümkün olmayan nice acıların yıl dönümü de diyebiliriz. İnsanın içindeki vahşetin ve caniliğin, insanın insana egemen olma düşüncesinin insanlığı ve ona ait değerleri nasıl yok ettiğini ABD tarafından köleleştirilen Afrikalıların yaşadıklarından bütün çıplaklığıyla görebiliriz.
İngiliz korsan gemisi White Lion, 1619 Ağustos’unun ilk günlerinde yirmiden fazla Afrikalı siyahi köleyi Camford burnuna bıraktı. Amerika ‘nın köleleştirme faaliyetleri için bu sadece bir başlangıçtı. Afrikalı insanların yaşadıkları köleleştirmenin ve katliamların sonuçlarına bakarsak 1866 yılı itibariyle -resmi rakamlara göre- 12,5 milyon Afrikalının zorla Amerika’ya götürüldüğünü görürüz. Gayrıresmi rakamlar tabii ki bu rakamın çok üstündedir. Bu sayı sadece götürülen Afrikalıların resmi rakamı. Taşınırken ya da esir alınırken ölen ve öldürülen insanları ve bu insanların yokluğunda hayat mücadelesini devam ettiremediği için canından olanları da işin içine kattığımızda sayı bir hayli yükselecektir.
Afrika'da kölelik 1400'lü yıllarda Portekizlilerle başlamıştır. İlk başlarda Senegal ve Angora arasındaki bölgeden yoğun bir köle ticareti olmuştur. Bu durum daha sonraki yıllarda bütün Doğu ve Batı Afrika'ya yayılmıştır. En fazla köle ticareti yapan ülke 2 milyon 800 bin kişi ile İngiltere olmuştur.
Amerika'ya köleler Niçin Götürülüyordu?
Bu konuda birçok sebep sayılabilir. Fakat Kristof Kolomb ile başlayan Maya, Astek ve İnka imparatorluklarının yıkılması, Kuzey, Orta ve Güney Amerika'daki yerlilerin %80'nin katledilmesi gibi olayların temelinde Avrupalıların daha iyi yaşayabilmesini sağlama amacı yatıyordu. Bunun içinse Amerika'da tarımsal üretimin daha iyi şekilde yapılması gerekiyordu. Tarımsal üretim ise insan gücüne bağlıydı. İşte bu ihtiyaç Afrika'dan köleler götürmeyi mecburi kıldı. Çünkü vahşi Batı için önemli olan kendi ihtiyacının giderilmesiydi.
Resmi rakamlara göre Afrika’dan götürülen 12,5 milyon Afrikalı kölenin 10 milyonu Amerika’ya ulaşabilmiştir. Yalnız bu rakam gerçekçi değildir. Sadece 2 milyonu taşınırken öldürüldü demek yaşanan olayı hafife indirgeme çabalarının bir ürünüdür. Çünkü kölelik bir ticaret endüstrisi doğurmuştur. Köle tüccarları özellikle Afrika'dan köle alırken Afrikalı kabile reisleriyle anlaşmışlar, onlara köleler karşılığında değerli malzemeler vermişlerdir. Örneğin kabile reisine bir şemsiye vermeniz halinde 40 tane köle alabiliyordunuz. Kabile reislerinin daha fazla değerli eşyaya ulaşmak için daha fazla köle bulması gerekiyordu. Köle bulması için özellikle başka kabilelerle savaşması gerekiyordu. Savaşta ölen insanları düşünelim. Esir edilen insanların, esir olmamak için verdikleri mücadeleyi düşünelim. Afrika’nın vakur insanlarının köle olmamak için canını nasıl ortaya koyduğunu ve buna bağlı olarak binlercesinin öldüğünü hayal edelim. Yok edilen ya da köleleştirilen Afrikalıların sayısı ne kadar artacaktır? Nitekim 1688’de Royal Afrika şirketinin 249 gemisinde 60.780 köle taşınmış. Bunlardan 45.399'u sağ bir şekilde Amerika'ya götürülmüştür. Yaklaşık olarak 15.000 insanın taşınma sırasında öldüğünü düşünebiliriz. Bir araştırmacıya göre 300 milyon Afrikalı bu köle ticaretinde doğrudan veya dolaylı olarak ölmüştür. Çünkü genellikle çalışan, evini geçindirmek zorunda olan insanlar yani aile reisleri köle olarak taşınıyordu. Aile reisi gittiği zaman ev ahalisi doğal olarak temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak, açlıktan ve sefaletten ölecektir. Açlık ve sefillik gibi nedenlerin yanında salgın hastalıklardan dolayı da insanların yaşamlarını yitirdiklerini söyleyebiliriz. Bütün bu nedenlerden dolayı 12,5 milyon rakamı gerçekçi değildir. Ayrıca Afrika’nın nüfus artışı 1950’li yıllara kadar düşük değildi. Küçük bir Avrupa kıtasının nüfusundan daha azdı.
Afrika; yeraltı ve yerüstü zenginlikleri bakımından zengin olmasına, kıtada hem tarım hem de hayvancılık fazla olmasına rağmen koca Afrika kıtasının nüfusu 2000'li yıllardan sonra Avrupa kıtasını ancak geçebilmiştir. Bunun nedeni köle ticareti, sömürgeleştirmeye bağlı olarak ortaya çıkan iç savaşlar ve Batılıların daha fazla sömürmek için ortaya çıkardıkları birtakım sıkıntılardır.
Ağustos ayının başında başlayan köleleştirme faaliyetleri Amerika'nın inşa edilmesinde oldukça etkilidir. Köleleştirilen insanlar Amerika'daki tarımın, hayvancılığın ve sanayinin kalkınmasında önemli bir etki ortaya koymuşlardır. Köleleştirme faaliyetlerinin ilk yıllarında kölelerin nüfusu yerli nüfustan fazla idi. 1807 yılının verilerine göre mesela Ceherlesten kentinde yaşayan kölelerin sayısı, aynı şehirde yaşayan beyazlardan fazlaydı. Bugün Avrupa’nın ulaştığı şatafat ve zenginlik, Amerika tarafından köleleştirilen Afrikalıların gözyaşları, terleri ve kanları üzerine inşa edilmiştir. Hristiyanlık da Afrikalıların köleleştirilmesinde etkin bir rol oynamıştır.
İnsanlara Afrika’dan ayrılmadan önce Hıristiyan isimleri verilmekte, kiliseler köle ticareti yapanlardan bağış almaktaydı. Hatta birçok misyoner köle ticareti yapmakta idi. Rohada Hisland eyaletinde Epislianal kilisesi baş Piskoposu Nicholos Kinisely, ABD’deki Angalikan kilisesini misyoner örgüterin kurduğunu ve bunların köle tüccarları olduğunu söyler.
Dünyada Kölelik Bitti mi?
ABD'de kölelik 1886 yılında kaldırıldı. Bugün dünyada resmi rakamlara ve söylemlere göre kölelik yok. Ancak dünya nüfusunun büyük bir kısmı modern kölelik diyebileceğimiz köleliğin kıskacı altında inlemektedir. Dünkü köleler özgürlükleri için canlarını verirken bugünün modern, kapitalist köleleri, köle olmak için canlarını ortaya koymaktadır. Bugün zihinlerini sadece dünyada rahat etme düşüncesi ile köleleştiren ve bundan da zevk alan modern köleler ile karşı karşıyayız.
Bugünün köleleri özellikle daha iyi yaşayabilmek için her şeylerini terk etmekte, bütün değerlerinden vazgeçebilmektedirler. Afrikalı köleler ise köle olmamak için canlarını vermişlerdir.
Dün köle tüccarları güçlü ve çalışkan insanları seçiyorlardı. Bugün güçlü, çalışkan ve genç insanlar ölümüne Avrupa'ya ve Amerika'ya gidip orada asgari insan olarak yaşayabilmek için can atıyorlar. Bugünkü köleler güya daha iyi bir hayat yaşayabilmek için namuslarını satıyor, gazinolarda, barlarda, pavyonda vücutlarını teşhir ediyorlar. Doğu Avrupalı kadınların daha iyi bir hayat adına fahişeliği tercih ettiklerine şahitlik ediyoruz.
Geçtiğimiz 400 yılda 2,5 milyon köle ölmüştü. Bugün ise alkol, uyuşturucu ve birtakım zevk maddelerinin kullanımı yüzünden çok daha fazla insanın yaşamı sona ermektedir. Resmi rakamlara göre her yıl 3 milyon insan sigaradan, 3 milyondan fazla insan uyuşturucudan öldüğünü, 3 milyona yakın insan alkolden dolayı ölmektedir. Sizce hangi kölelik iyi? Dünkü mü Bugünkü mü?
Köleliğin en fazla olduğu zamanda, dünyada 30 milyon köle vardı. Bugün asgari ücretle çalışan insanlar dünkü kölelerden daha zor şartlarda yaşamaktalar. Rahmetli Erbakan Hoca derdi ki; “Firavun zamanındaki kölelerin karınlarının doyması garanti idi.” Bugünkü insanların neyi garanti ki? Beyinleri ve zihinleri kültür emperyalizmi ile işgal edilmiş, Batılı emperyalistlerin her dediğini yapan, onlar gibi düşünen, onlar gibi yaşamaya çalışan insanlar kölelikten nasıl kurtulabilirler? Celladına âşık olan nesillerin ortaya koyduğu kölelik, köle olmamak için savaşırken yenilen ve zorla köleleştirilen insanlarınkinden çok daha aşağı ve onur kırıcıdır.
İslam insana önce beyin olarak hür olmayı öğretir. “La İlahe” diyerek her türlü köleliği reddeder. İslam, her mümin insana taklitçiliği reddetmeyi ve her önüne gelene itaat etmemeyi salık verir. İslam’da her türlü kölelik yasaktır. Unutmayalım ki İslam inancında en büyük günahlardan biri hür insanı köleleştirmek, en büyük sevaplardan biri ise köle azat etmektir.
Henüz yorum yapılmamış.