Ebü Masum Mücahit
İslami Dayanışma Oyunları !!!
Ebu Masum Mücahit
İslam İş Birliği Teşkilatı üyesi ülkeler arasında beşincisi düzenlenen İslami dayanışma oyunları bu yıl Türkiye'nin muhafazakâr Müslümanlığı ile ön plana çıkmış bir şehri olan Konya'da 09 -18 Ağustos 2022 tarihleri arasında başladı. 56 ülkeden 24 branşta 4200 sporcunun katıldığı oyunların startında Müslümanların yüreğini sızlatan, İslam adına sunulan fakat İslam'a uygun olmayan görseller sergilendi. Bunlar özellikle birçok İslam alimi tarafından ve Türkiye’de yaşayan şuurlu Müslümanlar tarafından kınandı. Tepkinin nedeni adı İslam, İslam için düzenlendiği iddia edilen bir programda İslam'a uygun olmayan görüntülerin olması. Özellikle İslam'ın en önemli simgelerinden birisi olan tesettüre uygun olmayan giysilerin giyilmesi ve İslam dışı bir konseptle programa başlaması tepkiye neden oldu. Adı İslam olan, İslam için düzenlenen bir çalışmanın elbette ki İslam'a ve İslam'ı temsil eden Müslümanların milli ve manevi değerlerine uygun olması gerekmektedir. Özellikle Türkiye’den katılan sporcuların kıyafetlerinin İslami ölçülere uygun olmaması tepkilerin dozunu daha da arttırdı.
Din Allah'ın dinidir. Dinin ölçülerini Allah koyar. O’nun Rasul’ü bu ölçülerin nasıl yaşanacağını eksiksiz örnekliği ile müminlere öğretir. Çünkü Allah’ın Rasül’ü usvetün hasenedir. Din hayatın tamamını kuşatır. Çünkü din özellikle de İslam dini bir yaşam tarzıdır. Bu dinin kutsal kitabı bir hayat kitabıdır. Hayatın dışına itilmiş, yüreklere hapsedilmiş, pratiği olmayan bir din, esasında ölü bir dindir. İslam ise ölülere değil, dirilere indirilmiş bir inanç sistemidir. Dinde boşluk ve ortak kabul etmez. Boşluk ve ortaklık olduğunda hayatımız münafıklaşır ve müşrikleşir. İslam'ın bir kısmına uymak, bir kısmına uymamak İslam alimleri tarafından şirk olarak kabul edilmektedir. Bu nedenle Allah cenazeye, ölüme, hacca, faize, zekâta, ticarete karışır ama sporcuların giyimine özellikle de İslam adına düzenlenen sportif bir faaliyete karışamaz diyemeyiz. Dinin bir bütün olarak kabul edilmesi ve bir bütün olarak yaşanması gerekmektedir. Dolayısıyla İslam adına icra edilen bir etkinliğin İslam’a muhalif unsurlarla donatılması, Allah’ın koyduğu ölçülerin değiştirilmesi ve amacından saptırılması anlamına gelmektedir. İslam dininde bir şeyin dini ölçülere uygun olup olmadığı önce Kur'an-ı Kerim'e, sonra Kur'an-ı Kerim'in insanlar tarafından nasıl yaşanacağını eşsiz örnekliği ile gösteren peygamber efendimizin söz, fiil ve davranışlarına bakılarak tespit edilebilir. İslam'ın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmeyenleri yüce Allah sert bir şekilde uyarmaktadır. Bakara Suresi’nin 85. Ayet-i kerimesinde “Siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını ret mi ediyorsunuz? Buyrulmaktadır. Veda hutbesinde peygamber efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Ben size iki şey bırakıyorum. Bunlara tabi olursanız kurtuluşa erersiniz. Bunlardan birincisi Allah'ın kitabı, ikincisi benim sünnetimdir.”
Allah'ın kitabında ve Resulullah'ın uygulamalarında insanın nasıl giyinmesi gerektiği ile ilgili olan bölüme tesettür denmektedir. Tesettürle ilgili olan Ahzab Suresi 59. ve Nur Suresi 31. Ayet-i kelimeleri bize her şeyi net bir şekilde ifade etmektedir. Bu ayet-i kerimelerin ışığında İslam adına düzenlenen oyunları değerlendirdiğimizde bir Müslüman olarak gerçekten hicap duyuyoruz. Nur Suresi’nin 31. Ayet-i kerimesinde şöyle buyrulmaktadır: “Mümin kadınlara söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar. Başörtülerini yakalarından aşağı doğru sarkıtsınlar.” Bu ayet-i kerime Müslüman kadının nasıl giyinmesi gerektiğini, nasıl örtünmesi gerektiğini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu nedenle İslam adına düzenlenen bir programa iştirak eden sporcuların yapmaları gereken şey İslam'a ve zikredilen ayetlere uymaktır. İslam'ın uygun görmediği şekilde giyinmemek, giyiniyorsak bile bunu İslam'a mal etmemek zorundayız. Böyle giyinerek hem Allah’ın emrine karşı geliyoruz hem de İslam’a göre günah olan bir davranış şeklini toplum nazarında normalleştirerek hem topluma hem de İslam’a zarar veriyoruz.
Kur’an-ı kerimde helak edilen kavimlere baktığımızda, bunların genellikle haramları normalleştiren insanlar olduklarını görmekteyiz. Ahzab Suresi’nin 59. ayetinde Allahu Teala şöyle buyurmaktadır: “Ey peygamber hanımlarına, kızlarına, müminlerin hanımlarına söyle; dışarı çıkarken üstlerine cilbaplarını alsınlar. Bu onların tanınmasını ve incitilmemesini sağlar. Allah gafurdur rahimdir.” Müslüman kadının nasıl giyinmesi gerektiği ile ilgili peygamber efendimizin söz, fiil ve davranışlarına baktığımızda konuyu daha rahat bir şekilde anlayabiliriz. Peygamberimiz Hz. Ayşe'nin kardeşi Hz. Esma'nın ellerinin bileklerden daha fazla açık olduğunu görünce, “Kız kardeşini görmedin mi? Müslüman bir kadın bileklerinden aşağıyı (eliyle göstererek) başkasını göstermez.” buyurmuşlardır (Necmecüz zavahidin 4168). Usame Bin. Zeyd Hz. Peygamber’den şu şekilde nakletmektedir: “Bir kumaşı Resulullah bana hediye etti. Sonra kumaşı ne yaptığımı sordu. Ben de hanımıma elbise yaptırdım dedim. Resulüllah s.a.v dedi ki “Altına pijama türünden bir şey giymesini ona emreyle. Çünkü ben o elbisenin kemiklerinin hacmini (vücut hatlarını) belli etmesinden korkuyorum” (Ahmet Bin Hanbel). İbni Abbas'tan nakledildiğine göre Resulullah s.a.v “Kadınlardan erkeklere benzeyenlere, erkeklerden de kadınlara benzeyenlere lanet etti” (Buhari 5.751). Hz. Aişe rivayet etmiştir ki; “Hazreti Esma ince bir elbise ile peygamberin huzuruna girmişti. Resulullah s.a.v ‘’Ey Esma! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca (yüz verilerini ve ellerini işaret ederek) şu yerlerinin dışında görünmesi uygun değildir” (Ebu Davut libas 31).
İslam adına bir dayanışma oyunu düzenleniyor. Fakat İslam'ın hiç hoş görmediği kıyafetlerle bu oyunlar sergileniyor ve Türkiye'de bu konuda yoğun bir tepki oluşuyor. Bu durumda acaba -subliminal olarak- böyle davranmanın İslam'a uygun olabileceği mesajı mı verilmek isteniyor? Yoksa 2000'li yıllarda dünyada İslam dünyasını kasıp kavuran bir fitne olan Allah'ın istediği din değil Batılıların istediği din olan, ılımlı İslam yeniden canlandırılmak mı isteniyor? Bu yaşananlar cahillikten mi, hainlikten mi? Günümüz Müslümanları İslam’ın hayata aktarılma kısmını yoğun olarak ifade eden, toplumun ıslahını hedefleyen ayetlerden giderek uzaklaşıyor. Bu tarz uygulamalar ise Müslümanları tesettür hassasiyetlerinden uzaklaştırıyor.
İnsanın birey olarak işlediği hata ve günahlar, Allah ile kendi arasındadır. Ama toplumu saptıran, fitneye sebep olan hata ve günahlarımız -topluma kötü örnek olduğumuz için- daha büyük günahların sebebidir. Müslümanlar başlarına gelen musibetlerden hiç ders almıyorlar mı? Allah ve Resul'ünün koyduğu ölçülerden uzaklaştıkça, dünya sevgileri arttıkça başlarına birçok musibetin uğraması onları hiç akıllandırmıyor mu? Bu gidiş nereye? İslam İş Birliği Teşkilatı böyle bir skandala imza atarak Müslümanlar arasında nasıl bir birlik sağlayabilir? İslam’ın yok sayıldığı bir birliktelik, Müslümanların birlikteliği olabilir mi? Birliği sağlamak amacıyla kurulan bir teşkilat, Müslümanları en temel değer yargılarında bile ayırıp ayrıştırıyorsa söylenecek çok fazla bir şey kalmıyor. Hele bu faaliyet, Gazze’de Müslümanların canice şehit edildiği bir dönemde yapılıyorsa bu kurumun Müslümanlar arasında gerçekten bir ittihat sağlama amacı olduğunu düşünmek gerçekten çok zor. Bu durumda şu sormak hakkımız olsa gerek. Ey İslam ümmeti: fe eyne tezhebün. Selam ve dua ile…
Henüz yorum yapılmamış.