Sosyal Medya

Ebü Masum Mücahit

Aborjin Senatör Kraliçeye “Sömürgeci” dedi

Ebu Masum Mücahit 

02.08.2022’de Avustralya meclisinde yerli halkın temsilcisi (Aborjinlerin) Senatör Radic Thörpe parlamentodaki yemin töreninde İngiliz kraliçesi II. Elizabethe sömürgeci dedi. Thorpe, Elizabeth'in sadakatine bağlılık göstereceğime yemin ederim, ifadesinin önüne “sömürgeci Elizabeth” ifadesini ekledi. Bunun üzerine, meclis başkanı Sue Lines tarafından uyarıldı ve Thorpe yeminini düzeltti. Pekiyi Thorpe’nin yeminini düzeltmesi hakikati değiştirdi mi? Asırlar öncesinde soykırıma uğrayan Aborjinlerin yaşamış oldukları zulmü değiştirdi mi? Elbette değiştirmedi. Thörpe, sadece böyle bir olayı dillendirmiş oldu. Fakat bu olay, sömürgeciliğin ve batı emperyalizminin ne kadar vahşi ne kadar acımasız ne kadar zalim olduğunu bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu.

Aborjinler Kimdir?

Araştırmacıların tespitlerine göre Aborjinler, Avustralya’ya yaklaşık 65.000 yıl önce gelmişlerdir. Uğradıkları katliamlardan dolayı günümüzde sayıları ciddi oranda azalmıştır. Bir zamanlar Avustralya’nın ana nüfusunu oluşturan Aborjinlerin bugün toplam nüfus içerisindeki payları yüzde ikiye kadar gerilemiştir.  8 milyon 617 bin kilometre kare yüz ölçümüne sahip olan koca bir kıtada (ülkede) bugün %2 oranında bir nüfusun kalması yaşanan katliamların ne derecede olduğunu açıkça göstermektedir.

İngiliz İşgali ve Soykırım

Avustralya dünyanın altıncı büyük ülkesi. İlk İngiliz sömürge filosu, Avustralya'ya 26 Ocak 1788'de ulaşmıştır. Bu tarih Aborjinler tarafından istila günü olarak kabul edilir. 26 Ocak 1788'den sonra Avustralya'da büyük katliamlar başlar ve geldiğimiz noktada kıtanın yerlileri, kendi topraklarında azınlık durumuna düşer. Kıtada yaşayan 21 milyon insanın bugün sadece 470 bini Aborjindir.

İngilizler adaya ilk geldiklerinde aborjinlerin nüfusu bugünkü kadardı. Hatta bazı coğrafyacılara göre İngilizler kıtaya ilk geldiklerinde Aborjinlerin nüfusu 1 milyon civarındaydı. Geçen 300 yıla rağmen Aborjin nüfusu artmamış, gittikçe azalmıştır. Aynen Kuzey Amarika’da, Afrika’da olduğu gibi.

Avusturalya hammadde kaynağı bakımından önemli bir kıtadır. İngiliz istilasının arka planında da bu gerçek vardır. Çünkü meşhur İngiliz kumaşları için yüne ihtiyaç vardır. Yün için koyuna, koyun için otlaklara gerek duyulmaktadır. Uçsuz bucaksız Avustralya toprakları tüm bu eksikleri giderebilecek potansiyele sahiptir. Bu ve bunun gibi ekonomik ve ticari sebepler kıtanın İngilizler tarafından işgal edilmesine yol açmıştır. İşgal sürecinde hızlı bir katliam çalışması başlamıştır. Salgın hastalıklar yerli halkı ölümlere sürüklemiştir. Bunun yanında ciddi bir asimilasyon icra edilmiştir. Çocuklar ailelerinden zorla koparılarak devşirilmiştir. Hatta İngilizler’in 1. Dünya Savaşı’nda Aborjinleri Osmanlı Devleti’ne karşı kullandıklarını da biliyoruz. Bütün bunlar, ülkede açıkça bir soykırım yaşandığını ortaya koymaktadır. Kültür, sanat, ekonomi ve eğitim gibi hayatın temelini inşa eden birçok faaliyetten mahrum bırakılan Aborjinler, bugün Avustralya’da suç işleme oranı en yüksek olan topluluktur. Nitekim ötelenen, yok sayılan, değerleri dejenere edilen topluluk sorunlu bir hale evrilir.

İslam ve Batı Arasındaki Fark

Aborjinlerin maruz kaldıkları muameleyi hatırladığımızda İslam medeniyeti ile küfür medeniyeti arasındaki farkı bir kez daha fark ediyoruz. İslam medeniyeti gittiği her yeri ihya etmiş, gönüllere girmeyi hedeflemişken; Batı medeniyeti gittiği her yeri imha etmiş ve sadece ekonomik çıkarlarını düşünerek hareket etmiştir. Müslümanlar Mısır’ı fethettiklerinde insanları dini tercihleri noktasında serbest bırakmışlardır. 1400 yıldan beri İslam toprağı olan yerlerde hala eski dinlerine inanan insanlar vardır. Bu insanların ibadethanelerine hiçbir şekilde dokunulmamıştır. Batılılar ise işgal ettikleri coğrafyalarda yaşayan insanların maddi ve manevi birikimlerini tahrip ve tahrif etmişlerdir. Mesela İngilizler işgal ettikleri ülkeleri zorla Hıristiyanlaşmıştır. Avusturalya’da yaşayan Aborjinlerin tamamının Hıristiyan olmak zorunda kalması bunun en açık göstergesidir. Amerika ve Afrika’da yaşananlar da bundan farklı değildir.

Avustrala’yı Kim Yönetiyor?

Avustralya bağımsız bir ülke gibi görünür fakat İngiliz kraliyet ailesine bağlı olarak yaşar. Esasında ülke değil bir eyalettir. Avustralya devlet başkanı İngiliz kraliçesidir. İngiliz Kraliçesi Anglikan kilisesinin en önde gelen dini adamıdır. Kutsaldır. Kraliçeyi İngiliz genel valisi temsil eder. Avustralya'yı İngiliz genel valisi yönetir.  Avustralya bugün dolaylı olarak İngiliz sömürgesindedir.  İngilizler sömürdükleri ülkelerin ve bölgelerin önce dillerini, sonra yaşantılarını sonra dinlerini değiştirirler.

2.Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan BM’yi İngiliz kraliyet ailesi kurmuştur. BM ise İngiliz kraliyet ailesine bağlı 48 ülke kurmuştur. Avustralya da bu ülkelerden biridir. İngiltere, 1930'lu yıllarda “Üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk” olarak bilinir. Bu yıllarda İngiltere’nin 33 milyon kilometrekare toprağı bulunmaktaydı. Bugün yeryüzünde barışı sağlamak için kurulduğu iddia edilen Birleşmiş Milletler aslında İngiliz sömürgelerini korumak için kurulmuştur.

İngiliz sömürgesinin kurucusu ve koruyucusu olan BM’nin askeri kanadı NATO, jandarması ise ABD’dir. Bu gerçeği bilerek olayları değerlendirdiğimizde BM’nin niçin Filistin halkının ve ezilen toplumların haklarını korumadığını daha rahat anlarız. Dolayısıyla açıkça ifade etmeliyiz ki NATO, İngiliz Kraliyet ailesinin hukuklarını korumak için kurulmuş olan bir yapıdır.  İngilizler yapacakları İşi kendi jandarmaları olan ABD aracılığı ile yapmaktadırlar.  İngiliz siyaseti hiçbir zaman açığa çıkmaz, her zaman için İngilizler iş yaparlar fakat ortalıkta görünmezler. Irak, Libya, Afganistan, Ukrayna ve dünaynın birçok bölgesinde ortaya çıkan kaos, işgal ve savaşların arka planında İngiltere ve küreselci siyonistlerin menfaatlerini koruma amaçları yatmaktadır. Demokrasi, eşitlik, insan hakları, özgürlük gibi söylemlerin arkasına sığınan bu putperest yapılar acıkınca kendi ürettikleri putları yemekten de geri durmazlar.

Nitekim Aborjin Thörpede demokrasi, eşitlik, insan hakları ve özgürlük adına İngiliz Kraliçesi Elizebeth’e bağlı kalacak. Çünkü sistemi onlar kurmuş, diğerleri milletvekili de olsa maaşlı işçi durumunda.  Bu olay dünya gündemine fazla gelmedi. Çünkü bütün ajanslar Firavun’un sihirbazlığını yapıyor. Kendilerini besleyen efendilerinin sözünden çıkmıyorlar.

Fakat birgün gelecek Thörpe yeminini hiçbir baskı altında kalmadan değiştirecek. İslam güneşi tüm insanlığın üzerine doğduğunda tüm mazlumlar, zalimlerden haklarını alacaklardır.  Selam ve dua ile…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.