SİYASET
Hindistan ile Pakistan’ın Ayrılışı ve Bu Ayrılığın Getirdiği Sorunlar
Hindistan'ın 1947'deki bölünmesi, günümüze çözümü çok zor görünen birçok ola bırakmıştır. Bunlardan birisi de şüpesiz ki Keşmir meselesidir.
Ashar Awan
Bölünme Süreci Nasıl Oldu?
Hind alt kıtasını Hindistan ve Pakistan olarak ikiye bölünmesi, Güney Asya tarihinin modern döneminde aşanan en önemli olayı olarak tarihe geçmiştir. 1947 yılının 14 Ağustos’unu 15 Ağustos’a gecede Britanya İmparatorluğu, Hindistan ve Pakistan'ın bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Sömürgenin son genel valisi Amiral Lord Louis Mountbatten, daha öncesinde (2 Haziran 1947) İngiltere'nin alt kıtayı dinî motifle bölmeyi kabul ettiğini dile getirmiştir. Bu bölünmeyi gerçekleştiren güç, ağrıklıklı olarak Müslümanların yaşadığı Batı Pakistan (şimdiki Pakistan) ve Doğu Pakistan (şimdi Bangladeş) topraklarını Müslümanlara; ağırlıklı olarak Hindulerin yaşadığı Hindistan’ı ise Hindulara vermiştir. Her iki ülke İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmaya devam etmeyi Kabul etmiştir. Fakat Pakistan Müslüman Birliği liderleri, Hindistan aksine İngiliz vali Lord Mountbatten’i genel vali olarak kabul etmemiştir. So durumda isebu şahıs Britanya İmparatorluğu altındaki Hindistan'ın son valisi olmuştur.
Bölünme Sonrasında Yaşananlar
Alt kıtanın Hindistan ve Pakistan olarak bölünmesi, modern tarihin en travmatik olaylarından biri olarak değerlendirilemektedir. Bu olay milyonlarca insanın acımasız şekilde öldürülmesine ve sınırlar arasında kitlesel göçlere yol açmıştır. İnsanlık tarihindeki en büyük kitlesel göç olarak nitelendirilen bu göç, her iki ülke için de karmaşık bir süreçtir. Bu dönemde Hindular ve Müslümanlar arasında toprak, su hakları ve bölünmenin getirdiği birtakım sorunlardan dolayı yaklaşık bir milyon insan hayatını kaybetmiştir.
Hindistan’da İslami Dönem
Hindistan'da ilk İslami fetihler on birinci yüzyılda başladı. İslam’ın Hindistan alt kıtasına girişi Lahor'un 1021’de gerçekleşen fethine kadar uzanmaktadır. 1192’de şu anda merkezi Afganistan'da bulunan Türk Müslümanlar, Delhi'nin Hindu krallarını devirdiler. Burada bir Hint-İslam uygarlığını kurmakla kalmayıp Sanskritçeden türeyen Hint yerel dilleri yerine Türkçe, Farsça ve Arapça kelime dağarcığıyla birleştiren Urducayı birkaç yüzyıl içinde geliştirdiler. Böylece Müslümanlar, Hindistan alt kıtasını yüzyıllar boyunca hükmettiler ve Müslümanların, Hinduların, Sihlerin ve diğer gayrimüslimlerin huzur içinde yaşamalarınıı sağlamışladılar.
İngilizlerin Hindistan’daki Faaliyetleri
İngiliz sömürgecilerin kıtaya gelmesiyle birlikte toplumlar arasında mezhepsel şiddet olaları başladı. Bu karşılıklı soykırım hem beklenmedik hem de duyulmamış bir şeydi. Ne yazık ki, yeni bölünmeler, bu kargaşayı daha fazla alevlendirdi. Yaşanan kargaşa Batı ve Doğu Pakistan sınırında yer alan Pencap ve Bengal’de özellikle daha şiddetliydi. Bu iki şehirde birçok katliam, yangın ve adam kaçırma olayı yaşandı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere, en değerli kolonisi olan Hindistan alt kıtası üzerindeki kontrolü sürdürmek için ihtiyaç duduğu kaynaklardan yoksundu. Dolayısıyla bu kaynakları acil bir şekilde altkıtadan tedarik etmek istemiştir. İngiltere alt kıtada icra ettiği zulümleri her ne kadar gizlemeye çalışsa da çıkarken yıkımlar altında bir Hindistan bırakmış olması yaşananların gerçekliğini açıkça ortaya koymaktadır.
İkinci Dünya Savaşı'nın yol açtığı ayaklanma sırasında Hindular ve Müslümanlar birbirlerine girmeye başlamışlardı. Bu süreçte İngiliz kuvvetleri tek bir ateş etmeden bölgeden çekip gitmiştir. Dolayısyla bçlgenin tarihinde Mountbatten’ın ismi, bölünme sürecini hızlandırmak ve yeni ülkeleri oluşturmak için göçmen krizini ve toplumlar arası çekişmeyi görmezden gelen kişi olarak anılmakatdır.
Aslında belirtilmesi gerekir ki, Hindular ve Müslümanlar arasında kutuplaşmalar 20. yüzyılın ilk on yıllarından beri görülmeye başlamıştır. Ancak yüzyılın ortalarına gelindiğinde bu o kadar aşırıydı ki sınırın her iki tarafındaki çoğunluk, inançların takipçilerinin uyum içinde yaşamasının zor olduğunu düşünüyordu. O zamanlar Hinduların İngiliz yönetiminde nufüz kazandığını gören Müslümanlar, 1906 yılında “Müslüman Ligi” adlı oluşumu kurmuşlardır. Gandhi’den ayrılmasının ardından kongre üyesi olan Jinnah, bu kongrenin lig başkanlığını devraldı. Daha sonra Müslüman Ligi’nin başkanı olarak görev yapan bir şair ve filozof olan Dr. Muhammed İkbal, 1930'da yaptığı bir konuşmada Hindistan alt kıtasında egemen bir İslam devletinin kurulması için çağrıda bulundu.
1947 yılında Pakistan’ın kurulması tarihte önemli bir dönüm noktası olsa da akabinde birçok sorun getirmiştir. Bu olay etnik gruplar arasında kan dökülmesine yol açtığı gibi bugün de devam etmekte olan toplu yer değiştirmelere yol açmıştır. Bölünme sonucunda milyonlarca insan sınırların "öteki" tarafında yaşamak zorunda kaldı. Tarihteki en büyük nüfus kaymasına, on milyon insanın mülteci olmasına neden oldu.
Keşmir Meselesi
Bağımsızlıklarını takip eden yıllarda ortaa çıkan “Keşmir Meselesi” iki komşu cumhuriyet arasında ihtilafı alevlendirdi. Keşmir anlaşmazlığı, yeni ve deneyimsiz Pakistan liderliğinin karşı karşıya olduğu zorluklerı da artırdı. Keşmir’in bazı kısımları Hindistan, bazı kısıları ise Pakistan tarafından kontrol edilmektedir. Her iki devlet de bölgeyi talep etmektedir. Görünen o ki bu mesele çok ciddi bir sorun olmaya devam edecektir.
Sömürgecilik yıllarında doğrudan İngiliz otoritesi altında olmayan “Hindistan Prens Devletleri”ne istedikleri ülkeye katılma seçeneği verildi. Hükümdarları her iki ülkeye katılmayı da reddettiği için Keşmir, şiddetli çatışmaların odak noktası olmuştur. Fakat Keşmir lideri Maharaja Sir Hari Singh, Müslümanların yaşadkları toprağı, kendisine koruma vaadeden Hindistan'a teslim etti. Bu olaydan sonra Hindistan ve Pakistan arasında Keşmir meselesi çözülmeen ve sürekli çatışmalara neden olan bir konu olmaya başlamıştır. Keşir, iki ülkei bugüe kadar birbirlerini düşman olarak görmelerie neden olan en önemli ola olmuştur. Bu olay yüzünden her iki ülkede de ciddi katliamlar yaşanmıştır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki Hindistan'ın 1947'deki bölünmesi, günümüze çözümü çok zor görünen birçok ola bırakmıştır. Bunlardan birisi de şüpesiz ki Keşmir meselesidir.
Henüz yorum yapılmamış.