Sosyal Medya

SOSYAL-KÜLTÜR

Batılılaşmış İslam Tehdidi: Müslümanlar Dikkate Alın!

Aishah Isah

(İngilizceden Türkçeye çeviren: Zekiye Gök)


Birçok Müslüman toplulukta yapılan son anketler, Müslümanlar arasında dinî riayette dünya çapında bir düşüş olduğunu göstermiştir. Gerçekten de, bu, ister Suudi Arabistan gibi oldukça muhafazakâr bir ülke olsun, ister ABD gibi oldukça liberal bir ülke olsun, dünyanın herhangi bir yerinde bariz bir şekilde görülmektedir. Bu düşüş, ahlaki çöküşün yayılmasına ve dini inancın kirlenmesine neden olmaktadır. Bu sorunlardan birkaç sosyopolitik faktör sorumlu olsa da ana faktör batılılaşma olmaya devam ediyor. Batılılaşma, bireylerin veya toplumların Batılıların yaşam tarzını, felsefesini, yönetimini, eğlencesini ve hatta dinini benimseme sürecidir. Batılılar manevi ve ahlaki değerlerinden vazgeçip yaygın laiklik, ateizm ve liberalizmi benimserken, bazı Müslümanlar Batı’nın teknolojik ve ekonomik gelişimine duydukları sevgi ve hayranlıktan dolayı kendi inançlarından taviz vererek onları taklit etme eğilimindedirler. Böylece, bugün Müslümanların, Peygamber'in bildirdiği İslam'ın saf mesajından, sağlam akıl yürütmenin ve saf insan doğasının rehberliğinden uzaklaştıklarını görüyoruz.


20. yüzyıl, savaş, devletin ve devlet dışı aktörlerin soykırım suçları, küreselleşme gibi çeşitli nedenlerden dolayı yoksulluktan kurtulmak, daha iyi fırsatlar aramak ve daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla Müslümanların batıya kitlesel göçüne tanık oldu. 21. yüzyılın başında, Irak, Filistin, Afganistan, Suriye gibi ülkeler ve Afrika'nın birçok bölgesi dahil olmak üzere Müslüman dünyasından batıya doğru bu bitmeyen göçmen akışını sürdürdü. Göçün İslam'ın batıda yayılmasına yardımcı olduğu doğru olmakla birlikte, göçmenlerin ve çocuklarının İslam bilgi ve uygulamalarında büyük bir boşluk bırakmıştır. Bu, birçok göçmenin karşı karşıya olduğu kimlik probleminden kaynaklanmaktadır. Bazen siyasi baskılar onları dinleri ile ev sahibi ülkenin kültürü arasında seçim yapmaya zorlar.


Bu olaylar, İslam'ın batı kültürüyle bağdaştırılmasını ve böylece indirgemeci bir İslam versiyonunu tabir caizse “Batılılaşmış İslam”ı doğurdu. Ne yazık ki, bu "İslam" versiyonu sadece batıda kalmıyor, aynı zamanda medya ve akademide önde gelen Batılı Müslümanlar tarafından Müslüman dünyasına aktif olarak aktarılıyor. Bu zihnin sömürüsü, Müslüman olarak kendimizi nasıl gördüğümüzü çok etkiliyor. Ortalama bir Müslüman kendini aşağı, batılı toplumları ise üstün görür. Dolayısıyla Müslümanların Batı fikirlerine uymaya çalıştıklarını, bunun İslami değerlerden ve kültürden daha iyi olduğunu düşündüklerini görüyoruz. Artık bir şeyin iyi veya kötü olduğunu belirlemek için bambaşka kriterler oluşmuştur.


Aşağıdaki paragraflarda, Batılılaşmanın etkisiyle Müslümanların karşılaştığı çağdaş sosyal problemlerden bazıları üzerinde durmak istiyorum. 

Aile Yapısı ve Ebeveynlik


Aile birimi toplumda temel bir yapıdır. Aile yapısı tahrif edildiğinde toplumun bozulduğu söylenir. Toplumumuzda Batılılaşmanın aile yapısı üzerinde o kadar derin bir etkisi var ki, her gün yeni batılı aile karşıtı kavramların ortaya çıktığını görüyoruz. Filmlerdeki ve televizyon programlarındaki tanıtımları sayesinde evlilik öncesi ve evlilik dışı ilişkiler giderek normal hale geliyor. Benzer şekilde, kürtaj ve doğum kontrol girişimleri bizi ebeveyn haklarımızdan mahrum etmeye devam ediyor. Çiftler evlenip çocuk yaptıklarında bile, ne yazık ki birçoğu ebeveynlik görevlerinde çok başarısız oluyor. Çocuklarını, onlara İslami değer ve ahlakı aşılamak yerine, çürüyen toplumun merhametine bırakıyorlar.


Bu hızlı teknoloji çağında ve sosyal ahlaksızlıklara kolay erişimde, ebeveynlik görevleri ciddiye alınmalıdır. Anne baba çocuklarıyla her zaman kaliteli vakit geçirmeli ve onlara dinlerinin tevhid, kulluk, ihlas, güzel edep, ahlak gibi esaslarını, dindeki helal ve haramı öğretmelidir. Ebeveynler, çocuklarının maruz kaldığı film ve kitap türlerini, çocuklarının sahip olduğu arkadaş türlerini ve gençken birlikte takıldıkları kalabalığı her zaman izlemelidir. Ayrıca çocuklarına iyi birer rol model olmalıdırlar.

Feminizm


Bu konu biraz aile yapısı ile ilgili olsa da, çeşitli tezahürleri nedeniyle farklıdır. Feminizmin savunucuları, kendilerine göre kadınları insanlıktan çıkaran sözde ataerkillikle savaştıklarına inanıyorlar. Bu, özellikle masum genç Müslüman kızların kulağına hoş gelse de, feminist hareketin ideolojisinin çoğu, Müslüman inancı ve fıtratı ile büyük ölçüde aynı fikirde değil. Hareket, her cinsin talep ettiği hukuki ve ahlaki sorumlulukları Allah'ın kanunundan ve doğal eğilimlerinden uzaklaştırmayı amaçlar.


İslam, kadının insanlığını inkâr etmez veya onları erkeklerden "aşağı" olarak görmez. Aksine, İslam, erkeklerin ve kadınların bireysel haklarına sahip olduğunu ve kadınların onurlandırıldığını ve yüksek itibara sahip olduğunu öğretir.
“Ve Allah'ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri temenni etmeyin. Erkeklere, kazandıklarından bir pay, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan bol nimet isteyin. Doğrusu Allah her şeyi bilir.” (Nisa 4:32).
İslam'ın, kadınlara bir mal ve eşya olarak muamele edildiği İslam öncesi Araplar da dâhil olmak üzere birçok medeniyette kadınlara karşı birçok aşağılayıcı inanç ve eylemi düzeltmeye yardımcı olduğuna şüphe yoktur. Aslında bu kötü muamele, kadınların ticari kazanımlara açılan kapılar olarak hizmet ettiği çağdaş Batılı dünyada da gösterilmiştir. Ancak feministler bunları hiçbir zaman sorun olarak görmezken ilahi hikmetin desteklediği yapıları sorgulamayı tercih ederler.


 Namus ve Cinsel Dengesizlik


Batılılaşmış toplum, tesettürü halktan kaldırarak sürekli olarak aşırı cinselliği teşvik ediyor. Namus, özellikle son yüzyılda batı kültürünün bir kenara attığı bir kavramdır. Batı toplumunun artık neredeyse çıplak giyinmek hatta çıplak olmak gibi bir derdi yok. Öte yandan İslam hem erkekler hem de kadınlar için namus ve tesettürü belirleyen bir dindir. Böylece hem erkek hem de kadınlar için giyim tarzları belirler. Kadınların, yüzleri ve elleri hariç tamamen örtünmeleri gerekir; erkekler için vücudun belirli bölgelerinin örtülmesi zorunludur. Ama şimdi sözde özgürlük adına tesettürlü giyimlerimizi atan Müslümanlar olduk.
İşleri daha da kötüleştirmek için, iki cinsiyet arasındaki ahlaksız ilişkilerin ötesinde, Batı; medya ve akademi ile sınırlı kalmayıp siyasete bile giren LGBT kampanyası aracılığıyla eşcinsel ilişkiler fikrini teşvik ediyor. Doğal bir eğilim olduğu iddia edilse de bu tür eylemlerin İslami ilkelere aykırı olduğunu belirtmek gerekir. İnsanlarda ensest arzusu, hayvanlarla cinsel ilişki, pedofili vb. gibi çeşitli arzular (shawat) bulunabilir; Ancak İslam'da bunlar daha çok tedavi edilmesi gereken ve savunulmaması gereken kalp hastalıkları olarak görülür.


Sonuç


Müslümanlar için, Allah'ın birliğini ve O'nun en büyük kanun koyucu olma özelliğini merkeze alan inançlarından daha önemli bir şey yoktur. Müslümanların O'nun iradesine teslim olduktan sonra sımsıkı inancımıza uymaları gerekir. Onu diğer ideolojilerden ayırmalı ve ona zarar verebilecek her şeyden kendimizi ve çocukları uzaklaştırmalıyız. Hatta, kişinin yaşadığı yerde amel etmesi imkânsız gibi görünüyorsa, Nisa suresi 97-100 ayetlerinde anlatıldığı gibi daha iyi bir yere hicret etmesi farzdır. Sevgili Peygamberimiz de bunu örneklemiştir.
İnsanın göçü bir yandan, kendilerine göç eden şeyler de başka yandan, dolayısıyla evlerimize giren ve aileyi hızla bozan malzemelere de (internet, TV, film, müzik, dergi vb.) dikkat etmeliyiz. Bu malzemeler faydalı ve helal alternatifleri ile değiştirilmelidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.