Sosyal Medya

SİYASET

11 Eylül: Teröre karşı savaş daha fazla teröre mi sebep oldu?

Ali Fahd 

(İngilizceden Türkçeye çeviren: Zekiye Gök)

11 Eylül 2001'deki terör olaylarının ardından, dönemin ABD başkanı George Bush teröre karşı küresel bir savaş ilan etti ve Amerika liderliğinde uluslararası bir askeri kampanya başlattı. George Bush kapsamlı bir strateji belirledi ve dünya çapındaki teröristlerin izini sürmeyi ve ortadan kaldırmayı planladığını söyledi. Failler ve onları destekleyen ya da sempati duyanların isimlerini içeren bir liste oluşturuldu. Teröre karşı savaş sadece “suçlulara” değil, eylemlerini haklı çıkaran ya da onlara acıyan herkese karşı yapılacaktı. 24 Eylül 2001'de başkan, terörist grupların ve terör faaliyetlerini finanse ettiği iddia edilen kuruluşların varlıklarının dondurulması için bir yürütme emri imzaladığını duyurdu. Bush'un ilan ettiği bu savaş, dünyanın farklı yerlerinde farklı şekilde karşılandı. Üstelik bu savaş kimi ülkelerin hem siyasi hem ekonomik istikrarlılığını doğrudan etkiledi.

Bu eylemler, 11 Eylül'ün senaryolaştırıldığına dair çeşitli teorileri güçlendirdi. Bunu da ABD’nin kendi içindeki devlet adamlarının dile getirdiğini görüyoruz. Örneğin, eski Minnesota valisi Jesse Ventura gibi bazı kişiler, FBI ve NIST soruşturmalarının yetersiz olduğuna ve meşruiyetten yoksun olduğuna inanıyor. O, uygun bir soruşturma yapılmadan çoğu kişinin hemen suçlandığını vurguladı. Mamafih, yazımızın konusu 11 Eylül olayı değil, ABD önderliğindeki teröre karşı savaş sonrasıdır.

Afganistan ve Ortadoğu'nun İşgali

George Bush'un 24 Eylül 2001'de teröre karşı savaş ilanı, bütün bir ulusun ve halkının kaderini değiştirdi. NATO ile anlaşma imzalandıktan sonra, Afganistan'a saldırı başlatmak için bir askeri birlik gönderildi. George Bush, ilk saldırıların el Kaide eğitim kamplarına ve Taliban askeri tesislerine yönelik olacağını belirtti. Ayrıca Afganistan vatandaşlarına insani yardım ve yardım sözü verdi. Ne yazık ki terör örgütüne yönelik saldırıların sadece milleti zayıflatmadığı, Ortadoğu'daki diğer terörist grupların radikal ve kanlı yükselişinde de parmağı olduğu görülmektedir.

George Bush sadece Afganistan'la değil, onları destekleyen ya da ona sempati duyan herkesle ilgileneceğine söz verdiği için teröre karşı savaş kampanyası Suriye ve Irak gibi ülkelere de ulaştı. 2002'de George Bush, Irak'ın iddiaya göre silah bulundurmaya devam etmesi ve sürekli olarak silah üretmesi nedeniyle (daha sonra bu suçlamanın hatalı olduğu ortaya çıktı) Irak'a da saldırdı. Fransız Pres, Jacques Chirac ve Almanya başbakanı Gerhard Schroder gibi diğer liderler, suçlamaların doğru olup olmadığını görmek için teftişlerin uzatılması gerektiği görüşünde iken George Bush ansızın soruşturmanın sona erdiğini ilan etti. Sonunda, Afganistan'da başka bir savaş sürerken ABD, Saddam'ın ölümüne sebep olacak ve Iraklılar üzerinde çok büyük bir etki bırakacak bir başka savaşı başlattı.

Ayrıca teröre karşı başlatılan savaş Suriye'ye kadar uzandı. IŞİD'e karşı savaş kılığında YPG'ye yardım için mühimmat getirildi. Buradan ABD'nin İslam devletlerinde mühimmat kaçakçılığını çok kolaylaştırdığını anlıyoruz. Bölgeye serbestçe silahlar girmeye başladı ve zarar görmeden dolaşan radikal ideolojilere sahip grupların mühimmat deposu kurmaya başladığını gördük. Bu mühimmatlar hızla pazarlara yayılıyor ve terör giderek yükseliyordu.

Teröre karşı savaş ve Müslümanların durumu

George Bush'un savaş ilanından ve Müslümanları "İyi Müslümanlar ve Kötü Müslümanlar" diye ikiye ayırmasından sonra, "Ya bizimlesin ya bize karşı" teorisi de oluştu. Bush'un Müslüman sınıflandırması, Müslüman dünyasında birçok soruna yol açmış, bu da Müslümanlar'ın birbirinden şüphelenmeye başlamasına neden olmuştur. Artık davet ve tebliğ bile “teröre karşı savaş” kavramı içinde kınanması gereken bir terör ve köktencilik eylemi haline geldi. İslamofobiklere bir yandan dünyaya İslam'ı kötülemek için yeterince malzeme ve platform veriliyor diğer yandan liberal Müslümanlar, kendi İslam versiyonunu da pazarlamaya uygun zaman buluyorlar.

George Bush'un ilan ettiği teröre karşı savaş, birçok İslami hayır kurumu ve vakfını etkiledi. 24 Eylül 2001'de, terörist grupların ve terör faaliyetlerini finanse eden diğer kuruluşların varlıklarının dondurulması için bir yürütme emri imzaladığını duyurdu. Yine de bunun Müslüman dünyasındaki yardım akışı üzerinde kapsamlı bir etkisi var. Zira uluslararası hayır işleri ve tebliğ ve davet faaliyetlerinin şüpheyle karşılanmasına yol açtı.

Müslüman dünyasında 11 Eylül ve terör

Şüphesiz her dinin bir barış ve savaş anlayışı vardır. Şiddet kullanımına ilişkin İslami duruş açık ve nettir ve bunun terörizmle hiçbir ilgisi yoktur. Açıkça görülüyor ki, 11 Eylül'den sonra Müslüman dünyası terörist faaliyetlerde çarpıcı bir artış yaşadı. Ancak Müslüman topraklarında yeni terörün ortaya çıkmasının bazı nedenleri 11 Eylül sonrası ABD politikalarından ayrı tutulamaz.

Afganistan, Irak, Suriye, Mısır gibi mazlum ülkelerde şiddet yöntemi uygulanmaktadır. Batı'nın İslam dünyasını tasarlamak ve şekillendirmek için yürüttüğü faaliyetler, bazı Müslümanların savunma hakkı konusunu ele almasına neden olmuştur. Bu, ayrım gözetmeksizin Müslüman halkına uygulanan baskı, bir şekilde şiddet eylemlerin yükselişinde dikkate değer bir faktördür. Kendi topraklarında şiddete ve adaletsizliğe maruz kalan Müslümanların, çoğu zaman aynı yöntemi bir tepki ve savunma olarak kullanmayı düşünmekten başka çareleri kalmamaktadır. Bunun iyi bir örneği de İsrail'in Filistin'deki şiddeti ve baskısıdır.

Guantanamo kampı gibi adaletsiz politikalar da birçok duyguyu uyandırdı, radikalleşmeye yol açtı ve veznedarların siyasal isteklerini yerine getirecek ajanlar yetiştirilmesine de yol açtı. Guantanamo körfezi gözaltı merkezi, George Bush tarafından yakalanan teröristlerin ve müttefiklerinin tutuklanması için seçilen yer. George Bush, “teröre karşı savaş” politikasını simgeleyen Guantanamo'nun Batı değerlerini ve demokrasiyi savunmak için gerekli olduğunu iddia etti. Ancak görünen o ki terörü çözmekten çok teröre sebep oldu.

Yine sözde teröre karşı mücadele sonucu olarak radikal ideolojilere sahip kimi İslami gruplar hedeflerine ulaşmak için Batı'nın kullandığı vahşetten ilham almış durumdadır. Onların eylemleri ve bazı yabancı güçlerin Müslüman dünyasında belirli ekonomik ve siyasi çıkarlar peşinde koşması gerçeğiyle birleştiğinde, Orta Doğu'ya ve Müslüman dünyanın diğer bölgelerinde tam zamanlı silah kaçakçılığına yol açmıştı.

Sonuç

Sözde teröre karşı bir savaş olan 21 yıllık mücadeleden sonra, terör saldırılarının ve terör örgütlerinin sayısında bir artışa tanık oluyoruz. 2022 Küresel Terörizm Endeksi (GTI), terörün etkisinin azaldığını iddia etmesine rağmen, 2007'den bu yana "saldırıların %17 arttığını" ortaya koyuyor. ABD'nin dünya genelinde terörle mücadeleye bu kadar çok kaynak ayırmaya başlamasından bu yana terör saldırılarının sayısında bir düşüş olduğu doğru mu? Daha düşük bir genel şiddet suç oranı var mı? Genel olarak daha az şiddet olayları oldu mu? Yoksa "teröre karşı savaş" aslında terör eylemlerinde veya kurumsal şiddette bir artışa mı yol açtı?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.