İSLAM
Batı’daki İfade Özgürlüğü, silah mıdır mizah mıdır?
Allah Teâlâ buyuyor ki, “Onların, Allah'ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah'a söverler…” (Enam: 108)
İfeoluwa Siddiq Oyelami
Modern çağdaki birçok kavram gibi “İfade özgürlüğü” kavramının anlaşılmasında da birçok çelişki oluşuyor. Hatta dünyanın farklı ülkeleri ifade özgürlüğünü yeniden yorumlama çabasındadır. Birey ve medyayı kapsayan bu yasal düzenlemelerin en karmaşık sorunlarından biri ise kutsal sayılan figürlere hakaretin makbul olup olmamasıdır.
Bilindiği üzere İslam’da İslami kavramlar için olduğu gibi gayrimüslimlerin de kutsal saydıkları figür, sembol ve kavramlara sövmek kınanmış bir tavırdır. Allah Teâlâ buyuyor ki, “Onların, Allah'ı bırakıp tapındıklarına sövmeyin, sonra onlar da haddi aşarak, bilgisizce Allah'a söverler…” (Enam: 108). Müfessir alimler, bu ayetin sadece taptıkları değil kutsal saydıkları obje, kavram, mekanları vb. de kapsadığını belirtmişlerdir. Zira onlar da bizim peygamberimize, camilerimize, Kur’an- ı kerimize sövüp bu değerleri kirletmesinler. Nitekim, İslam medeniyet anlayışında karşılıklı saygı prensibi vardır. Acaba neden Müslümanlara karşı aynı tavır söz konusu değil?
Son günlerde Batının farklı ülkelerinden çok rahatsız edici görseller karşımıza çıkıyor. Ardı ardına Norveç’ten İsveç’e, Fransa’dan Avustralya’ya kadar kimileri İslam dinine söverek, Peygamberimizi karalayarak Kur’an-ı Kerim’i yırtıp yakarak İslam’a ve Müslümanlara saygısızlık gösteriyor. Bu kışkırtıcı olaylar adeta keyifli hale geldi. Bununla beraber bu ülkelerdeki bazı yöneticilerin olaylara karşı sessizlikleri ve dolaylı onayları, bu alçak saldırılara meşruiyet kazandırıyor. Bunları savunan herkes “ifade özgürlüğü” söylentilerini öne sürüyor.
Norveç başbakanı Erna Solberg, ülkesinde yaşanan anti-İslam protestosu ve Kuran-ı Kerim’i yırtma olayıyla ilgili ifade özgürlüğünden bahsetti. Benzeri bir şekilde Fransa’nın birçok uyuşmazlıkla bilinen başkanı Emmanuel Macron, Hz. Peygamberimize karikatürle hakaret edenleri savunurcasına hareketlerini “inanç ve ifade özgürlüğü” olarak saydı. Elbette sosyal medya kullanıcıları, Macron’un ile benzerlerinin ikiyüzlülüğünü hemen gün yüzüne çıkardı. “Bu saygısızlık başka bir topluma hele Yahudilere yapılmış olsaydı Avrupa siyasileri ve medyası üç maymunu oynar mıydı”? Tabi Müslümanlara yapılınca özgürlüktür. Oysa bu özgürlük meselesi değil aslında burada nefret ve acizlik söz konusudur.
Aslında bakarsak Müslümanlara karşı nefret içeren söz ve eylemler, son yıllarda yaygınlaşmış gibi görünse de bunun Batıdaki tarihi yüzyıllar öncesine dayanıyor. Başka deyişle Hristiyanlık ve Liberal-seküler kültürün harmanından doğan günümüzdeki Batı kültürünün İslam’a karşı sergilediği tavır aslında kendi geçmişini yansıtıyor. Birkaç yüzyıl önce Hristiyan Avrupa toplumunun İslam’ı heybetli ve ürkütücü bir güç olarak görmeye başladığı zaman (kendi tabirleriyle) “bulaştırma korkusu” ndan dolayı İslam ve ilkelerine her türlü kötü isim verildi. Hatta bunun, Avrupa’da İslam’ın yayılmasındaki nispeten gecikme sebeplerinden biri olduğunu söylemek mümkündür.
Ortaçağ Hristiyan liderleri, Hz. Peygamber’e şeytani bir imaj çizdi, Kabe’yi bir tapınak, Kur’an-Kerim’i de şiddet kitabı olarak toplumunun bilinçaltına yerleştirdiler. Böyle tavırlara haçlı seferleri ile reformasyon dönemlerinin söylem ve yazılarında da rastlanabilir. Ne yazık ki, Avrupalı misyoner ve sömürgeciler, 19-20. yüzyıllar arasında sömürge yaptıkları yerlere bu sahte öğretileri yaydılar. Aynı zamanlarda meşhur hale gelen akademik müsteşrik çalışmaları, bu kötü simgeleşme olayını daha da alevlendirdi.
Bilgi çağı ve insanlara açtığı bilinç kapısı çok şeyi değiştirdi. Bu, daha önce kolay yayılan yanlış bilginin önünü kesiyor. O yüzden İslam düşmanları, nefret eylemlerini mizaha dönüştürmeyi tercih ediyorlar. Zaten bir karikatür veya komedi karakteri ciddiye alınmaz. Böylece, entelektüel argümanlarda, fiziksel veya yasal olarak başaramadıklarını psikolojik algı yoluyla başarmaya çalışıyorlar. Böylece Salman Rushdie'nin Şeytan Ayetleri, Charlie Hebdo’nun karikatürleri veya Sacha Baron Cohen’in başrolünü oynadığı Diktatör filmi gibi alçak sanatların İslam hakkında bilgi kirliliği oluşturmaktan başka amaçlarının olmadığı açık ve nettir.
Bilgi kirliğini oluşturmalarının bir başka yolu da bazı eylemlerle “Müslümanlar saldırgandır” imajını çizmektir. Görürsünüz ki, Kur’an Kerim’i yırtmak veya yakmak olaylarında birçok batılı medya daha çok karşı protestolara odaklanıyor. Elbette hiçbir Müslüman Kur’an-ı Kerim’i yırtanı, yakanı hoş karşılamadığı gibi Hz. Peygamber’e hakaret edenin sırtını sıvazlamaz. Yalnız tepkileri farklıdır. Bazılarının aşırıya gidip haksızlık yapmayacağının garantisi yoktur. Bu olayları kışkırtanlar tam da bunu istedikleri için ifade özgürlüğünü kirli amaçlarına alet ediyorlar.
Müslümanlar olarak bizim istediğimiz saygıdır. Rabbimize, Peygamber Efendimiz’e, Kur’an-ı Kerimimize, İnsanlığımıza saygı olsun. Çünkü kimsenin tavuğuna kışt demiyoruz. Rahmân'ın kulları, yeryüzünde vakar ve tevazu ile yürüyen kimselerdir. Cahiller onlara laf attıkları zaman, "selâm!" der (geçer)ler. (Furkan: 63).
Henüz yorum yapılmamış.