Sosyal Medya

İSLAM

Yusuf El-Karadavi'nin Yaşamına ve Görüşlerine Genel Bir Bakış

Noor Muhammad Mudaqeeq


Şeyh Yusuf el-Kardavi'nin -Allah kendisini rahmet eylesin- vefat ettiği günden (26 Eylül 2022) beri, hakkında olumlu ve olumsuz görüş içeren onlarca yazı okudum. Şüphesiz ki Şeyh Karadavi İslâm dünyasının en ünlü müçtehit âlimlerinden ve meşhur bilginlerinden biriydi. Eserlerinin ve yazılarının ölümünden sonra dahi uzun yıllar araştırmacıları besleyeceği ve araştırmalara konu olacağı tahmin etmek zor değil. Her ölünün arkasından olduğu gibi bazı kesimler bilinçli ve inançlı olarak üzüntüsünü dile getirirken, bazıları kesimler de kötü cahilce ve düşmanca bir tavırla Şeyh Kardavi'nin karakterine ve kişiliğine saldırıda bulundular. Birinci grubun başı sağ olsun ve Allah kendilerine büyük mükafatlar versin. İkinci grup ise, Şeyh Karadavi'nin bu kadar kapsamlı ilmî çalışmalarını göz ardı etmekte ve onun fikri ve fıkhi mirasının önemini azaltmaya çalışmaktadır. Bu nedenle onun hayatı ve karakteri hakkında bazı noktaları okuyucularla paylaşmak istiyorum:


1- Dr. Şeyh Yusuf el-Kardavi (1926-2022) gibi şahsiyetlerin hayat tarzı imrendirici ve ilham vericidir. O, bu uzun ömrünün yaklaşık 75 yılını, hem kendisi için güzel ve hoş olan, hem de toplumun durumunu iyileştirmede yararlı ve etkili olan faaliyetlerle geçirdi. O birçok eser yazdı, öğrencilere dersler verdi, Doğu ve Batı ülkelerine seyahat etti, İslami kuruluşlarla işbirliği yaptı, Dünya Müslüman Âlimler Birliği'ni kurdu ve ona başkanlık yaptı, önemli toplantılara katıldı, farklı düşünce sahipleri ile büyük tartışmalarda bulundu, televizyonlara çıktı ve izleyicilere etkili ve güzel sözler söyledi. Cemaatler ve gruplarla bağ kurdu. Kısacası bir an bile boş durmadı ve bu çalışmalarıyla yeryüzünde milyonlarca insanın dikkatini üzerine çekerek onların gönlünü kazandı. İnsan mutlaka bir gün ölecektir, önemli olan öldükten sonra güzel bir şekilde hatırlanmaktır. İşte Şeyh Karadavi bunu başardı. Şeyh Karadavi'nin verimli ve hareketli bir hayat yaşadıktan sonra ölmesi pişmanlık verici değil, aslında gıpta edilecek bir durumdur.


2- Şeyh Yusuf el-Karadavi, başlangıçta Mısır'daki Müslüman Kardeşler Örgütü'nün resmi bir üyesiydi ve bu örgüt çerçevesinde faaliyetlere başladı. Ancak zamanla parti ve örgüt şeklindeki faaliyetlerinin kendisini sınırlayacağını, vizyonunun daraltacağını ve küçülteceğini düşündü. Müslüman Kardeşler Örgütü'nden ayrılmasına rağmen, onunla bağlantılıydı. Hatta bu örgütün teorisyeni sayılabilecek ölçüde güçlü bir bağı vardı. Ayrıca, Müslüman Kardeşler Örgütü'nün kurucusu olan Hasan el-Benna'ya bağlılığını hayatının son günlerine kadar kaybetmedi. Fakat Şeyh Karadavi Müslüman Kardeşler Örgütü'nün düşünce tarzına ve çalışmalarına yönelik -özellikle Seyyid Kutup'un bazı düşüncelerine karşı- eleştirilerde de bulunmuştur.


3- Şeyh Karadavi, Müslüman Kardeşler Örgütü'nün önde gelen üyeleri üzerindeki baskının arttığı bir dönemde Katar'a gitme fırsatı buldu. Bundan dolayı Mısırlı ünlü hatip Abdülhamit Keşk, yaptığı konuşmalarda Yusuf el-Karadavi ve benzer kişileri Mısır halkının yanında durmamak, zor günlerde ülkeden kaçmak ve daha rahat ve müreffeh bir yaşam sürdürmek için Körfez ülkelerine sığınmakla eleştirdi. Hatta onlara "petrol şeyhleri" dedi. Ancak sonraki olaylar, Şeyh Karadavi'nin bu konudaki kararının doğru olduğunu gösterdi. Şeyh Karadavi Mısır'da kalıp petrol ve gaz zengini olan Katar'a gitmeseydi, kesinlikle elde ettiği kazanımları kaybederdi. Bu durum ise Hem Karadavi hem de Müslümanlar için hiç de iyi olmazdı. Katar'a gelerek hem Mısır rejiminin baskılarından kurtulmuş oldu hem de ekmek kaygısı büyümesine ve coşkusuna engel olamadı. Daha sonra Katar zenginleştikçe gazeteler, radyolar ve televizyonlar faaliyete geçince Şeyh Karadavi ile ilgili haberler, haber kanallarının manşetlerinde yer almaya başladı. 1996 yılında Al-Jazeera TV'nin kurulmasıyla Şeyh Karadavi, dünya çapında milyonlarca izleyiciye anında ulaşabilecek bir platform elde etmiş oldu. Şeyh Karadavi Mısır'dan çıkmasaydı, -seçkin bir âlim olsa da- muhtemelen bir Ezher âlimi olarak kalacaktı.


4- Dr. Yusuf el-Karadavi'nin daha çok parlamasını sağlayan avantajlarından biri de akıcı kalemi ve fasih ve anlaşılır ifade biçimiydi. Arap diline olağanüstü derecede hakimdi ve yüzden fazla kitap yazdı. Bu kitaplar fıkıh, düşünce ve siyaset gibi çeşitli alanlarda yazılmıştır. Bu kitapların hepsinin nitelik olarak aynı düzeyde olmaması doğaldır. Yaşlılığın fiziksel gücünü azalttığı zamanlarda bile Şeyh Karadavi, güçlü ve dinç bir genç gibi yazı yazmakla meşgul olmuş ve ömrünün sonuna kadar kalemini elinden bırakmamıştır. Şeyh Karadavî'nin fıkıh alanında kaleme aldığı kitaplar özel bir öneme sahiptir ve onun muasırları ile arasındaki fark fıkıhtaki büyük ustalığıdır. İslam fıkhına olan derin aşinalığı, ona yeni fikir ve düşünceler sunma ve dini kurumlarda hüküm süren durgun atmosferi harekete geçirme fırsatı verdi.


5-  Dr. Yusuf el-Karadavi’nin fıkıh ile ilgili yazılan ilk kitap "İslam'da Helal ve Haram" adlı kitabıdır. Bu kitap yayınlandığı ilk yıllarda geniş yankı uyandırdı. Bu tepkiler esas olarak bu kitapta yer alan bazı fetvalardan kaynaklanıyordu. Çünkü Dr. Karadavi'nin bu kitaptaki yaklaşımı kolaylaştırıcı yaklaşımdı. Kitabı eleştiren bazı Suudi şeyhleri, bu kitabın adının "İslam'da Helal ve Helal" olması gerektiğini söylediler. Şeyh Karadavi de onlar başka bir kitap yazsın adını "İslam'da Haram ve Haram" koysunlar diye cevap vermişti. Bu kitapta ve sonraki kitaplarında ve fetvalarında Dr. Karadavi fıkhî içtihatta yeni bir sayfa açmış ve kendisinden sonra gelenlere birçok şeyi kolaylaştırmış oldu. Şimdi, biz bu kitaptaki ("İslam'da Helal ve Haram" kitabındaki) sorunların en azından büyük bir bölümünün çözülmüş olduğunu düşünüyoruz. Ancak kitabın yayınlandığı dönemde bu meseleler çözümü çok zor olarak görülen konular olarak algılanmaktaydı. Şeyh Karadavi, içtihadı yeniden canlandırıp yeni sorunları çözmek için içtihadın tüm imkanlarının doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini düşünüyordu. İslam dünyasında içtihat ve ifta sahaları ona ebediyen borçlu kalacak ve onu korkusuz ve cesur bir müçtehit olarak hatırlayacaktır.


6- Siyaset dünyası karmaşık ve gizemli bir dünyadır ve onu iyice anlamayan insanların başı belaya girebilir. Öte yandan da toplumun entelektüel ve manevi liderliğinden sorumlu olan kişi, kendisini ciddi ve aktif siyasi konularda pozisyon almakla yükümlü olarak görebilir. Dr. Karadavi, kimi zaman bilerek ya da bilmeyerek bazı akım ve gruplardan yana tavır almış ve onların konumlarını güçlendirmiştir. Karadavi'nin düşünceleriyle fikrî ve fıkhî olarak ilgisi olmayan gruplar, Şeyh Karadavi'yi istihbarat oyunlarının tuzağına düşen, prestijini ve bilimsel inandırıcılığını koruyamayan bir kişi olarak göstermiştir.


7-  Bazen de aslında mutedil olmadığı ve aşırı düşünceleri desteklediği söylenmiştir. Öncelikle şunu unutmamak gerekir ki ölçülülük ve aşırılığın (ifrat-tefrit) tespiti zor bir iştir ve herkesin üzerinde uzlaştığı bir tanıma ulaşmak neredeyse mümkün değildir. İkinci olarak da son yıllarda bazı İslam ülkelerinde ortaya çıkan dini radikal grupların düşünce ve davranışlarını inceleyip baktığımızda, Şeyh Karadavi gibi âlimlerin İslam dünyasında varlığının ne kadar önemli olduğunu ve ne biçimde etkili olabildiğini/olabileceğini anlayabiliriz. Şeyh Karadavi, aşırılığı ön plana çıkaran İslami grupları fark eden ve eleştiren ilk ve en önemli kişilerden biridir. Doğal olarak hiç kimse İslami gruplar arasında aşırılığı önlemede Şeyh Karadavi kadar etkili olamaz. Çünkü o bu düşüncelere yabancı değildir ve bu nedenle boşlukları bulup düzeltebilir.


8-  Dr. Karadavi ciddi kişisel yeteneklere sahipti. Kuşkusuz, bu yetenekler ona başkalarına karşı üstünlük kazandırdı. Ancak bu arada -yukarıda belirtildiği gibi- Al-Jazeera TV'de yayınlanan haftalık "Eş-Şeria vel-Hayat" adlı programın Şeyh Karadavi'yi halka duyurmadaki rolünü görmezden gelemeyiz. Arap ülkelerinde ve dünyanın diğer bölgelerinde on milyonlarca izleyiciye sahip olduğu tahmin edilen Al-Jazeera TV, görüşlerini her yere ulaştırabilmesi için Şeyh Karadavi'ye güzel bir platform sunmuş oldu. Günümüzde medyanın insanları yükseltme veya alçaltmasındaki rolü inkâr edilemez.


9-  Şeyh Yusuf el-Karadavi'nin tartışmalı fetvalarından biri de işgalci İsraillilere karşı "şehitlik/intihar operasyonları" yapmanın caiz olduğuna dair fetvasıdır. Bu fetvanın caiz olması için bazı kısıtlamalar ve şartlar belirlemiş ve bunu belirli durumlarla sınırlandırmak istemiştir. Ancak bu fetva bazı Batılı ülkeleri kızdırmış ve Şeyh Karadavi'nin ABD ve İngiltere'ye seyahat etmesi engellenmiştir. Bazıları da bu fetvayı çok tehlikeli göstermeye çalışmışlar ve bu fetvanın şiddeti körüklediğini ve aşırılıkçı gruplara intihar operasyonlarında kullanmaları için bir belge sağladığını iddia etmişlerdir. Ama gerçek şu ki İslam dünyasındaki aşırılıkçı grupların Şeyh Karadavi'nin fetvalarına ihtiyacı yoktur, onların kendi müftüleri vardır. Yoksa, Şeyh Karadavi'nin aşırılıkçı akımların/grupların şiddet içeren davranışlarını kınayan diğer görüşleri neden o kadar etkili değil? O fetvalara niye uymuyorlar?


10- Şeyh Yusuf el-Karadavi Katar'da yaşadığı yaklaşık 60 yıl boyunca, makaleler ve kitaplar yazdı ve fikirler/düşünceler üretti. Şeyh Karadavi'nin yazıları her zaman popüler olmuş ve kitapları en çok satılanlar arasında yerini almıştır. O, itidal imamı olarak yaşadı ve ömrünün sonuna kadar da buna sadık kaldı. Farklı kişiler ve farklı taraflarla ilişkileri vardı. Her zaman mazlumların ve Müslümanların yanında olmaya/durmaya çalıştı. O sorumluluğunu yerine getirdi ve gitti, şimdi ise sıra bizde

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.