Sosyal Medya

İSLAM

Katar 2022: Dünya kupası açılış töreninde ‘okunan’ Kur’an üzerine

Ifeoluwa Siddiq Oyelami

Geçtiğimiz pazar günü ,20 Kasım 2022, dünya spor tarihinde çok önemli bir gündü. Dünyada en çok izlenen spor faaliyeti olan “Dünya Futbol Kupası” ilk defa Ortadoğu’da hatta Müslüman bir ülkede yapılıyor. Etkinlik oldukça görkemli bir açılış töreniyle başladı. Katar için popüler kültürde söz sahibi olabilmek anlamına gelen bu turnuva, oldukça sancılı bir sürecin sonunda başladı diyebiliriz. Çünkü turnuvaya giden süreç, ülke için hem siyasi hem de kültürel anlamda birçok zorluğu beraberinde getirdi. Katar, özellikle açılış gecesinde kendini yine bir tartışmanın merkezinde buldu. Açılışa ilişkin birtakım görüntü ve haberler -bazıları sahte olsa da- ciddi tepkiler oluşturdu. Liberal Müslümanlar da dâhil olmak üzere bazı çevreler konuya “Spora dini alet etmeyin.” şeklinde yaklaşım sergilerken; bazı çevreler olayı “Maşallah Katar İslamî bir dünya kupası düzenledi.” tarzında yorumladı. Bir kısım İslami çevre ise Katar yönetimini “dine eğlence sokmak ve böylece din ile alay etmek” ile suçladı. Bizim bu grup insanları ve görüşlerini tartışmak diye bir hedefimiz yok. Aksine törende İslamî diyebileceğimiz ‘Kur’an tilaveti’ üzerine bağlamsal ve metinsel bir değerlendirme yapmak istiyoruz.

Törende Kur’an Tilaveti

Siz de yaygın olarak paylaşılan o kısa videoyu görmüşsünüzdür. Törende şöyle bir senaryo vardı. Sahnede ABD’li ünlü oyuncu Morgan Freeman, Ghanim Al Muftah adlı Katarlı engelli bir Youtuber’e sordu: “Tek bir yol kabul edilirse, bu kadar çok ülke, dil ve kültür nasıl bir araya gelebilir?”. Cevaben, Ghanim Al Muftah, öncelikle “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah'ın katında en değerli olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.” anlamına gelen Hucurât suresi 13. ayetini Arapçayla okudu. Ondan sonra İngilizce ile şöyle bir açıklamada bulundu: “Birbirimizden bir şeyler öğrenebilmemiz ve farklılıklarımızda güzellik bulabilmemiz için uluslar olarak bu dünyaya dağıldık inancıyla yetiştirildik.” Morgan Freeman da bunun üzerine “Anlıyorum. Yani bizi şu anda burada birleştiren şey, bizi ayırandan çok daha büyük.” dedi ve bu sözleri pekiştiren diyalog devam etti.

Öncelikle gördüğümüz gibi birçok insanın zannettiği gibi aslında o törende alıştığımız şekilde bir tilavet olmadı. Aksine tasarlanmış bir diyalogda Kur’an-ı Kerim’den bazı bölümleri iktibas ettiler. Bu dünya kupasında ilk olsa da en laik batılı ülkelerde bile programlarda ilk defa böyle bir şey yapılmıyor. Bununla birlikte bazılarının zannettiği gibi Ghanım Al-Muftah, bu ayeti tercüme etmedi; sadece onun üzerine bir açıklama yaptı. Yaptığı açıklamada ayetin anlamını kısıtlamış ve ayetteki bazı önemli mesajları atmıştır.

Söz gelimi, ayette Allah’ın insanlığı bir erkek ve bir dişiden, çeşitli kavimler olacak şekilde yarattığı söylenirken; iktibas yapan değerli kardeşimiz, İngilizce açıklamasında ne yaratılıştan ne de erkek ve dişiden gelme vurgusuna temas etmedi. ‘Böyle bir şey iktibasta olur’ dersek de ayetin kalbinde olan “Allah'ın katında en değerli olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır” ifadesine hiç temas edilmediğinde kanaatimizce ayetin ifade ettiği manevi hususa tam olarak anlaşılamaz. Dolayısıyla ayete kafamıza göre bir şey söyletmiş oluruz. Biz, tören organize edenleri suçlamadan müteakip satırlarda bu ayet üzerinde durmak istiyoruz. Belki (varsa) Katar’ın Müslümanca vermek istediği mesajı okuyucularımıza ulaştırmış oluruz.

Ayetin Seçimi ve Diyalog Bağlamı

Öncelikle akla şöyle sorular gelebilir: Farklı milletlerin bulunduğu törende birbirlerinden önemli mesajları içeren 6236 ayet arasından Hucurat Suresi’nin 13. ayetini iktibas eden kişi neden engelli olan Ghanim? Senaryoda Ghanim’in muhatabı konumundaki kişi neden ırkçılığı ile bilinen ABD’den gelen meşhur bir siyahi adam olan Morgan? Tabi, organize edenlerin bu incelikleri hesaba katmış olup olmadıklarını bilmiyoruz. Fakat ayet ile senaryonun vermek istediği mesaj pek uyuşmuyor.  Ayet, İslamî adalet ve hakkaniyet temeli eşitlik anlayışını bildiriyor. Irk, dil, renk gibi kontrolümüzde olmayan konularda insanlar olarak eşit olduğumuzu söylüyor. Fakat bunu tamamlayarak Allah katında, inancınıza, samimiyetinize, ibadetinize bağlılığınız da üstünlük konusu olabilir vurgusunu yapıyor.

Ayetin Konusu

Toplumumuzda ayrılıklara yol açan şeylerin reçetesi olarak görülen Hucurât Suresi’nde yer alan bu ayet, insan toplumunda üstünlük vesilesi olarak görülen nesebin ve milliyetin hiçbir öneminin olmadığını ifade ediyor. Ayetin mesajına göre tüm insanlar bir erkek ve bir kadından yaratılmış; dolayısıyla hiç kimse soyundan, milletinden, ırkından dolayı övülmemeli ve yargılanmamalı. Sonuçta hiç kimsenin kendi ebeveynlerini, ulusunu veya ırkını seçme hakkı yoktur. Dolayısıyla bir insanın Allah katındaki değeri, nesebine, etnik kökenine, memleketine değil; takvasına bağlıdır. Bundan yola çıkarak ayeti “Bizi birleştiren şey, bizi ayırandan çok daha büyük” olarak değerlendirmek gerekmektedir. Evet, nesebimiz, memleketlerimiz önemli olmayabilir, fakat bizi ayıran bir şey daha var, o da takvadır.

Ayetin Sebeb-i Nüzulü ve Metinsel Bağlamı

Mekke fethedildiği gün Hz. Peygamber’in müezzini, Habeşistan kökenli Bilal, ezan okumak üzere Kabe’nin üstüne çıktı. Bunu gören bir şahıs “Kabe’nin üstünde bu siyah köle mi ezan okuyor?” dedi. Cebrail, bunu Hz. Peygamber’e bildirdi ve böylece ayet nazil oldu.  Resul-i Ekrem ise Hz. Bilal’i küçümseyen kişiyi çağırdı ve ona; nesep veya mal konusunda insanın kendisini üstün görmesinin, diğerlerini ise küçültmesinin İslamiyet’le kaldırıldığını anlattı. Bunun yanı sıra bazı olaylar ayetle irtibatlandırıldı. Üstelik Mekke’nin fethindeki hutbelerinde Hz. Peygamber ayeti yine hatırlattı. Hatta veda hutbesinde de konuya değindi:
“Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Ademin çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerinde, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır.”
Ayetin siyak ve sibakına bakınca mesajını daha iyi anlayacağız. Allah Teala, Hucurat Suresi’nde, övdüğüm kimseler aziz, yerdiklerim de rezil olur, diye bağıran Temimoğulları heyetini kınayarak kendini Allah yerine koyan, üstün gören, nesebi ve malından dolayı kendini beğenmiş herkesi uyardı. Yine surede kötü lakaplar, şüpheler, bitmeyen kavgalar gibi özelde Müslüman toplumunda genelde ise tüm insanlar arasında husumete sebebiyet veren şeyleri kınayarak yasakladı. Kaldı ki Allah, en önemli değerinin takva olduğunu söylediği 13. ayetten sonra, bir kişinin sırf Müslüman olduğu için gerçek imana ulaşmış olamayacağını da bildirdi.

Ayetin Anlamı Üzerine Analiz

Ayet, “یَـٰۤأَیُّهَا ٱلنَّاسُ” (Ey İnsanlar) hitabıyla başlıyor. Bu, bize gösteriyor ki içindeki mesaj bütün insanlığı ilgilendiriyor. Amerikalısından Japon’una kadar, İngiliz’inden Malay’ına kadar, Moğol’undan Amazon ormanlarında kalan kabilelere kadar Allah, herkesi müteakip mesaja çağırıyor.
إِنَّا خَلَقۡنَـٰكُم مِّن ذَكَرࣲ وَأُنثَىٰ (Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık)

Burada Allah, bize yaratılışımızın kendisi tarafından gerçekleştirdiğinden bahsediyor ki, farklılıklarımızı da üstünlüğümüzü de en iyi kendisinin bileceğini söylüyor. Üstelik Allah, kökenimizin de bir olduğunu söylüyor ki, aslında hepimiz insanlık ailesi mensubuyuz. Yine buradaki bir erkek ve bir dişiden vurgusu da bize fıtratımızı hatırlatabilir. Zira insan, iki cinsiyetten oluşan bir varlık olup bu fıtrata uyarak çoğalmış ve milletleri oluşturan büyük bir aile haline geldi. وَجَعَلۡنَـٰكُمۡ شُعُوبࣰا وَقَبَاۤىِٕلَ لِتَعَارَفُوۤا  (ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık)

Burada Allah, öncelikle milletlerce farklı oluşumuzun kendi iradesi dahlinde olduğunu söylemenin yanı sıra bunun hikmetini de söylüyor. Başka bir ayette “dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O'nun ayetlerindendir” (Rum 30:22) diye buyuruyor. Burada ise tanışmamız için bizi böyle farklı farklı ayırdığını belirtiyor. Bunun ışığında, insanların farklı milletler ve kabileler halinde ayrılması, tanışmak ve bilişmek içindir. Yoksa dağılma ve bitmeyen çatışma için değildir. Nitekim anlaşılır ki, milliyetimiz ve aidiyetimiz üstünlük kazandırmayan bir kimlik tipidir. Aksine bu vasfımız, Ademî aile olarak farklı boylarımızı tanımamıza yardımcı olacak ve aramızda sağlıklı bir şekilde kaynaşmamızı sağlayacak bir kimlik tipidir.
إِنَّ أَكۡرَمَكُمۡ عِندَ ٱللَّهِ أَتۡقَىٰكُمۡ (Allah'ın katında en değerli olanınız, en çok takva sahibi olanınızdır)

İşte ayetin merkezi konumundaki buyruk budur. Burada Allah bize bir inceliği işaret ediyor. Sanki bize şunu diyor: “Ey İnsanlar! Hepinizi yarattım, farklı olmanızı sağladım, bu farklılıklarınız benim için hiç önemli değil, sizin için de tanışma ve kaynaşma ötesi bir şey ifade etmemeli, benim için önemli olan ise takva sahibi olmanızdır. Ben sizi buna göre biliyorum.”
Peki önemli olan şey takva sahibi olmak ise takva nedir?

Takva, sözlük anlamı itibarıyla insanın kendi canını korkulan şeylerden sakındırması demektir. Teknik olarak ise takva; insanın kendisini günahlardan sakındırması ve sakıncalı olan şeyleri terk etmesidir. Kur’an-ı Kerim’de Allah korkusu, ibadet, günahtan sakınma, tevhit, ihlas olmak üzere beş bağlamda kullanılmıştır ki, bütüncül yaklaşacak olursak takva sahibi olan kimse, tevhide inanmış, Allah’tan korkan ve ibadetini ihlaslı bir şekilde yerine getiren kimsedir. Kimileri takvayı sorumluluk bilinci olarak değerlendirdi. Bu da demek ki takva sahibi hem Allah’a hem de mahlukata karşı sorumluluğunu bilendir. Bütün bunları dikkate aldığımızda İslam’da böyle takva sahibi birini tanımlayan terimler Mümin ve Muhsin’dir. Dolayısıyla insanlar arasında en değerli ve en şerefliler muhsinlerdir.

إِنَّ ٱللَّهَ عَلِیمٌ خَبِیرࣱ (Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır)
Son olarak ayet şöyle bitiyor. Burada bizi yaratan Allah bizi ve yaptıklarımızı bildiğini; ayrıca açık ve gizli yönlerimizden haberdar olduğunu söylüyor.

Sonuç

Yukarıda da ifade ettiğimiz üzere bu ayet anlam bakımından kullanıldığı bağlama uygundur. Fakat iktibas edilen bölümde tevhit ve ahlak mesajları görmezden gelinerek ayete karşı hümanist bir yaklaşım sergilenmeye çalışılmıştır. Doğru olan şudur ki ayet bize evrensel bir mesaj veriyor. İnsanın tek bir aile olduğunu hatırlatıyor fakat ailenin kara yüzü ile ailenin gururunu bir tutmuyor. Ayet, insanlık vazifemizi hatırlatıyor. İnsanlık vazifesi ise, öncelikle insanın fıtratını oluşturan niteliklerin hepsine riayet etmekle başlıyor ve insanı Allah için sevmekle devam ediyor. Yoksa bu ayet insanı sevip gerisini bırak demiyor. Allah, bu ayette insanların hem yaratıcılarına hem de birbirlerine karşı ahlaki sorumluklarını hatırlatıyor. Ayette öne çıkan kavram ise takvadır. Ayet, tabiri caizse herkesin takvanın peşine düşmesini öneriyor. Hülasa olarak ayetin verdiği mesaj şudur: Ey İnsanlar! Irk, millet gibi kavramlarda üstünlük aramayın! Sizi yaratan Allah’a dönün; ancak bunu yaparak gerçek değeri bulursunuz!
 

1 Yorum

  1. islam

    Kasım 26, 2022 Cumartesi 14:22

    Güzel

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.