Sosyal Medya

EKONOMİ

İslam Dünyasında TOGG ve Otomobil Üretimi

Mohammad Nadimur Rahman

Otomobil endüstrisi günümüz ekonomisinde hızla değişen ve gelişen endüstrilerden biridir. Sektörde yorucu benzinli araçlardan konforlu ve kullanıcı dostu elektrikli otomobillere geçiş yaşanmaya devam ediyor. Belki de bir Müslüman'ın arabalara olumlu bakmasını sağlayan şeylerden biri, Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hayatta insanı mutlu eden şeyler arasında güzel bir bineği de saydığı hadis-i şerifleri okumaktır. Bununla birlikte, otomobil, değişen yaşam biçimiyle birlikte insanoğlunun vazgeçilmezlerinden biri haline gelmiştir. Ülkelerin ve şirketlerin para harcadığını, politikalar geliştirdiğini ve bundan aynî ve nakdî kazançlar elde ettiğini görmekteyiz. Akaryakıtla çalışan araçlardan elektrikli araçlara geçiş, görünüşe göre işin kurallarını değiştirmiştir ve sektördeki yeni firmaların, başka firmalar yıllardır bu sektöre ön ayak olduktan sonra dizginleri ele almaya çalıştıklarını görmekteyiz. Bu alandaki en popüler aktör Tesla olsa da, Müslüman dünyasında bu sektörün içinde TOGG çok yeni bir adaydır.

TOGG'un ortaya çıkışı

Türkiye, kuruluşunun 99'uncu yılında ticaret odalarının desteğiyle ilk yerli otomobil TOGG'u üretmeye başlamıştır. Bu elektrikli araç, yaklaşık 30 dakikada şarj olabilen ve saatte 500 kilometreye kadar menzile ulaşabilen yeni nesil lityum iyon pillere sahiptir. 2018 yılında başlatılan bu projede beş Türk firması birlikte çalışmıştır. Bu aracı üretmek için, şirketin mühendislik ve üretim üssü olarak kabul edilen Bursa’da 1,2 milyon metrekarelik bir tesis inşa edilmiştir. TOGG, 4.300 kişiye istihdam sağlayarak 2030 yılına kadar beş modelde 1 milyon araç üretmeyi hedeflemektedir. Şirket SUV, Sedan, C-hatchback, B-SUV ve B-MPV de dâhil olmak üzere beş farklı model üretmeyi hedeflemektedir.

Bu, Türkiye'nin ilk yerli otomobil üretme girişimi değildir. 1960'lı yıllarda 'Devrim' adında yerli otomobil üretme girişimi faaliyetleri başlatılmıştır. Ancak bu araç birtakım medya ve bürokratik sabotajların yüzünden yalnızca prototip olarak üretilip o zamanki genç Türk mühendislerinin hayallerini suya düşürmüştür. Ne yazık ki bu proje, toplam üretim eksikliği nedeniyle hedefine ulaşamamıştır. Hâlbuki yaklaşık altmış yıl sonra, 2019 yılında TOGG otomobilinin tamamen elektrikli ve C segmenti modellerini üretmek için yeniden harekete geçildi.

Türkiye ve otomobil endüstrisi

Türkiye, ulusal bir markası olmasa da şimdiden dünyanın ilk 20 otomobil üreticisi arasında yer almaktadır. Üretimi, GSYİH'nın yaklaşık %20'sini oluşturmaktadır. 2016 yılında Türkiye'den yaklaşık 24,2 milyar USD gelir elde edilen yaklaşık 1,14 milyon araç ihraç edilmiştir. Ayrıca, 2016 yılı istatistik raporu, Türkiye'den ihraç edilen ürünlerin yaklaşık %17'sinin otomotiv sektörüne ait olduğunu ve sanayi ürünlerinin yaklaşık %8'ini oluşturduğunu göstermiştir. Türkiye'de otomotiv sektörü de toplam istihdamın yaklaşık %5,5'ini oluşturmaktadır ve bunun %15'i imalat sektörlerine aittir. Aynı zamanda bu ülke, AB ekonomileri arasında farklı uluslararası markalara ait en yüksek otobüs ve hafif ticari araç üreticisidir. Tüm bu kanıtlar, Türkiye ekonomisinin büyük ölçüde otomotiv endüstrisine bağlı olduğunu göstermektedir.
Türkiye'nin farklı otomotiv fabrikaları olsa da, kendi markasına sahip olan araçları hâlâ bulunmamaktadır. Örneğin, DACIA markası Romanya'ya aittir, FORD ABD'ye, BMW ve Mercedes-Benz Almanya'ya aittir. Türkiye tüm bu araçları üreten fabrikalara sahip olsa da, marka sadakati nedeniyle bölgelerin dışına ihraç ederek tam bir kâr elde edememektedir. Ancak TOGG tamamen Türk markası olması nedeniyle ülkenin bu araçları dış dünyaya ihraç ederek kazanç elde etme hakkı tamamen kendisine aittir. Bu durumda otomotiv sektörünün ekonomiden aldığı pay daha da artmış hale gelecektir. Ancak, Türkiye'nin uygun yabancı alıcı bulması zordur. Bunun nedeni, birçok yüksek gelire sahip ülke, özellikle Avrupa bölgesindekiler aynı teknolojiyi zaten geliştirmiştir.

Sanayi Sektöründe Yenilik: Elektrikli araçlar

Endüstrinin genişlemesi, dünyadaki artan kirlilik seviyelerine birincil etkide bulunmaktadır. Ulaşım, CO2 emisyonu yoluyla kirliliği önemli ölçüde etkilemiştir. Dolayısıyla, çevreye duyarlı alternatifler düşünülmekte ve elektrikli araçlara olan talep artmaktadır. 2050 yılına kadar dünya çapında hedeflenen sıfır karbon ekonomisi nedeniyle tüm dünyada elektrikli araçlara olan talebin önemli ölçüde artacağı düşünülmektedir. Bundan dolayı, Türkiye daha fazla yabancı alıcıya ulaşabilirse Türkiye ekonomisi daha yüksek oranda büyüyecektir. Bu arada, Türkiye'nin ilk markalı elektrikli otomobilinin icadı, coğrafi bölge nedeniyle İslam dünyası, özellikle Orta Doğu ülkeleri için de faydalı hale gelebilir. Bu durumda yeni üretilen elektrikli otomobiller, kalite ve etkinlik açısından nispeten daha ucuz ve daha iyi ise elektrikli araçlara olan talebin artması nedeniyle bu arabalar daha çok tercih edilir. Bu, Türkiye'nin Orta Doğu ülkelerinde üretilen elektrikli araçlara yönelik doğrudan yabancı yatırımı artırmasının kapısını aralayabilir. Bu sadece Türkiye'de değil, aynı zamanda diğer Ortadoğu ülkelerinde de ekonomik büyümeyi artıracaktır.

Bu arada, sektördeki tek Müslüman aktörün Türkiye olmadığını da belirtmekte fayda vardır. Malezya'nın 1983'te kurulan Proton adında yerel bir otomobil şirketi mevcuttur. Ancak, küresel pazardan büyük  pay almayı başaramamıştır. İran da 1969'da otomobil üretimine başlamıştır. İran tek arabanın modelini üretmeyi başardı fakat ne yazık ki bazı ekonomik ve mali sebeplerden dolayı sonuca ulaşamamıştır. Kanaatimizce yeni nesil araçlara yönelmek Malezya'nın Proton'u için daha geçerli fırsatlar yaratabilecektir. Bu arada, Türkiye zaten elektrikli otomobil teknolojisini geliştirdiği için, teknolojik destek ve DYY ile ilgili diğer yatırımları sağlayarak İran'ın otomobil endüstrisini yeniden geliştirmesine yardımcı olabilir.

Sonuç olarak belirtmek gerekiyor ki, sektörün devam edip büyüyebilmesi hem hedeflerine bağlı kalmasına hem de zarar verecek her tür sabotajlardan arındırılmış olmasına bağlıdır. Yukarıda belirtilenlerden, TOGG hakkında bazılarının dile getirdiği kıyamet kehanetinin aksine, net bir amacı ve güçlü kuruluş ilkeleri olan şirketlerle sektörün ancak uzun dönemde kazanabileceğine dikkat çekmek gerekir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.