Sosyal Medya

SİYASET

Kosova- Sırbistan Geriliminin Arka Planı

Ebu Masum MÜCAHİT
 
Kaynayan kazan Balkanlar… Balkanlarda sular bir türlü durulmuyor.  İngiltere’nin Brexit ile Avrupa'dan ayrılması, küresel güçlerin sömürge için Sykes Pıcot, Yalta Konferansı ve 91 sonrasındaki bölüşme planları, günümüzde çıkar çatışmalarını yeniden başlatmış durumda. Sömürgeci İngiltere ve Fransa'nın Arap baharı ile birlikte -2010 sonrasında- çatışmaya başlaması dünyanın farklı bölgelerindeki çatışmaları artırdı.  Farklı bölgelerde farklı gerilimler ortaya çıkardı.  Bir tarafta Rusya ve Ukrayna savaşı, diğer tarafta Tayvan ve Çin arasındaki gerilim ve Afrika ülkelerinde sürekli el değiştiren yönetimler bu çatışmanın en açık göstergesidir. Bu çatışmaların doruk noktasına ulaştığı yerlerden biri de etnik ve dini yapının çok farklılık arz ettiği Balkanlardır.

Gerilimin Arka Planında Ne Var?

Balkanlarda özellikle son dönemlerde Sırbistan ve Kosova arasındaki gerilim artarak devam etmektedir.  Kosova Devleti'nin özellikle Avrupa Birliği'nin istediği araba plakalarının Avrupa standartlarına çekilmesi kararını uygulamak istemesi, ülkenin kuzeyinde yer alan Mitroviça’daki etnik ayrılıkçı 50.000 civarındaki Sırp'ı oldukça rahatsız etti.  Özellikle de bu bölgede hedefleri olan Sırbistan, olayları körüklemek için sürekli tahrik edici açıklamalar yapmaya devam ediyor. Mitroviça’daki Sırpların tepkilerine destek olmak için Kosova'daki devlette görevli Sırplar görevlerinden istifa ettiler.  Sırbistan'a geçiş yolu üzerindeki bulunan yolları barikatlarla kapattılar. Bu yollar barikat yolları olarak bilinir. Kosova devletinin bölgenin düzeni ile ilgili yaptığı her çalışmada Sırp azınlık rahatsız olmuş ve yolları barikatlarla kapatmıştır. Buna benzer bir durum 2016 ve 2019’da da yaşanmıştır.

Bir devletin egemenliği altında bulunan bireylerin bu şekilde davranması elbette ki kabul edilemezdi. Çıkar çatışması içerisine giren Sırbistan'ın ayrılıkçıları desteklemesi, hatta Sıpların yaptıklarını destekleyen açıklamalar yapmaları Sırbistan'ın güvenlik alarm düzeyini en yüksek seviyeye çıkarması iki ülke arasındaki sorunların giderek artmasına ve bu gerilimin daha da tırmanmasına neden oldu.  Avrupa Birliği üye ülkelerin araya girmesiyle Kosova, plaka uygulama RKS kararını biraz erteledi. Bu sorunları erteleme ile çözüm bulmak mümkün değildir. Bu durum sadece olacakları biraz daha sonraya ertelemektir. NATO'nun Kosova'da bulunan askeri güç komutanları, Kosova'daki sorunların sadece Sırbistan ile ilgili olmadığını, bu sorunların çözümü noktasında kendilerini Rusya ve Çin'in de desteklediğini ifade etmesi, sorunun lokal değil küresel olduğunu göstermektedir.  Çin’in olaya müdahil olması Tayvan noktasında kendine destekçi aramasındandır. Çin hükümeti, Çinlilerin tek devleti olur mantığıyla Tayvan’ı kabul etmemektedir. Sırbistan'da özellikle Kosova'yı devlet olarak görmemektedir. Halbuki Kosova halkı sadece Sırplardan oluşmaz. Özellikle Arnavut ve Türklerden oluşan Müslüman toplumlar da bu devlet içerisinde yaşamaktadır. Bu durum coğrafyaları farklı olan iki ülkeyi birbirine yaklaştırmıştır. Yine Çin in Avrupa’ya uzanacak bir yol projesinin Sırbistan’dan geçecek olması Çin in Sırbistan’a yaklaşmasını hızlandırmaktadır.  Birleşmiş Milletler nezdinde de özellikle Sırbistan'ın ve Çin'in beraber hareket etmesi, aynı zamanda tarih boyunca sürekli Sırpların yanında yer alan Rusya'nın Sırbistan’la beraber olması bu ülkeler arasındaki iş birliğini arttırmaktadır.
 
Balkanlar veya Kosova sorunu niçin sürekli gündemdedir? Meselenin aslına bakmak gerekir. Yugoslavya’nın 1990'lı yıllarda dağılması ile birlikte, özellikle Yugoslavya devletinin etnik hâkim gücü olan Sırpların kendilerini Yugoslavya'nın mirasına sahip çıkma noktasına getirdi.  Yugoslavya askerlerinin çoğunluğunun Sırplardan oluşması, bürokraside ağırlığın Sırplarda olması Sırpların diğer etnik ve dini yapılar üzerindeki baskısını arttırmıştır. Sırplar önce Hırvatlarla savaşmış, sonra Bosna'da katliamlar yapmış, arkasından Kosova'da insanları katletmişti. Osmanlı'nın bölgeden çekilmesi üzerine Arnavutlar, Boşnaklar ve Türklerden oluşan Müslüman halklar yalnız kalmıştır.  Rusya, İngiltere ve Fransa'nın desteklediği diğer etnik yapıların Osmanlı sonrası dönemde bölgede hâkim güç olduğunu görmekteyiz. Bu mevcut hâkim güçler özellikle 1990'ların sonrasında doğal olarak gücü elinde bulundurmuş ve Müslüman haklara zulüm etmeye başlamıştır.  Yugoslavya'nın dağılması, ilk bağımsız devlet olan Müslüman Bosna Hersek ‘in kurulmasını sağlamıştır.  Kosovalı   Arnavutlar ve Türkler ise 1999 yılında bağımsızlık istemişler ve Sırplarla bir yıllık bir savaş yapmışlardır.  2000'li yıllarda Avrupa'nın araya girmesiyle barış sağlanmış ama adalet tesis edilemediği için 2004 yılında yeniden büyük bir savaş çıkmıştır.  2008 yılında Avrupa Birliği'nin önderliğinde Kosova Devleti kurulmuştur. Kosova Devleti’ni Sırbistan ve Rusya tanımamış ama BM’ye üye yüzden fazla ülke Kosova'nın bağımsızlığını tanımıştır.  Balkan coğrafyası tarih boyunca devlerin savaştığı bir bölge olmuştur. Tabii ki her zaman altta kalan çimenler ezilmiştir.
 
Sömürgeci büyük devletlerin bölgeye yakın olması, bölgenin coğrafi çekim merkezinde ve stratejik bir yerde olması sömürgeci güçlerin bu bölgedeki mücadelesini artırmaktadır. Sırplar oyuna gelmektedir. Fakat bu oyunun kurucusu Ruslar, Fransızlar ve İngilizlerdir. Sırpları Ruslar desteklerken özellikle Kosova’yı AB desteklemektedir.  2008 yılındaki Kosova'nın bağımsızlık anlaşmasında özellikle Sırbistan'ın Kosova ile ilgili problemleri çözmesi durumunda her iki devletin de Avrupa Birliği'ne alınacağına dair AB sözünü vermiştir.  Ama Avrupa Birliğine alınamayınca bu iki devlet arasındaki sorunlar ve sıkıntılar artmıştır.  Sırbistan'ın özellikle Kosova'nın kuzeyinde bulunan Mikrovica bölgesindeki ayrılıkçı Sırpları desteklemesi, yine Kosova Meclisine giren on kadar Sırp milletvekilinin ayrılıkçı düşünceye sahip olan Sırplardan oluşması olayların çözülmemesinde önemli olan etkenlerdendir.
 
Osmanlı Devleti Döneminde Balkanlar

Osmanlı Devleti 1300 yıllarında başlayan Balkan fetihleri sırasında Balkanların Müslümanlaşmasını sağlamış ve bölge yaklaşık 500 sene adaletle yönetilmiştir. Ama 1912 yılında çıkan Balkan Harbi sırasında Sırpların Kosova'yı işgal etmesi, 1918 yılında kurulan Sırp, Hırvat ve Slovan krallığının kurulması -daha sonra ismi Yugoslavya federal Cumhuriyeti olarak değişti- bölgede yaşayan Müslümanlara zulmün artmasına ve bunların yönetimden uzaklaşmasına neden olmuştur.  Osmanlı zamanında dinler ve etnik yapılar ne olursa olsun insanlar barış ve adalet içerisinde yaşamışlardır.  1800'lü yıllarda yayılmacı bir politika izleyen Rusların daha sonra büyük bir aktör olmaya çalışan İngilizlerin bölgedeki çıkar çatışmaları üzerine bölge karışmıştır.  Hatta 1. Dünya Savaşı o bölgedeki karışıklıktan ortaya çıkmıştır. Oyuna gelen bölge halkları Osmanlı çekildikten sonra bir türlü huzur ve istikrarı bulamamıştır. Yakın zamanda da bulamayacak gibi gözükmektedir.

Balkanlardaki sorunların bitmesi için Balkan halklarının adaletle yönetilmesi gerekmektedir.  Bir etnik veya dini yapıya ayrımcılık yapılması sorunları artırmaktadır. Bölgede yaşayan etnik yapılar veya devletler diğer devletlerin gazına gelmeyip uzun vadeli çalışmalar yapmak zorundadır. Bölgedeki çıkan çatışmaları sömürgeci güçlerin menfaatlerine hizmet etmekte, bölge halklarına ise kaybettirmektedir. Osmanlı zamanında bölgeyi etnik yapılarla yönetirken güya bölgeye özgürlük vaat eden emperyalist devletler gücü ele geçirdiklerinde bölgeye kan, gözyaşı, sürgün ve savaşlar hâkim olmuştur.

Osmanlı'ya ilk isyan eden Sırplar olmasına rağmen Avrupalılar ilk bağımsızlığı Sırplara değil Yunanlılara vermiştir.   Osmanlı döneminde Osmanlı ile beraber hareket eden Yıldırım Beyazıt'ın ordusu içerisinde bulunan Sırpların tekrar adaleti istemeleri ve diğer Emperyalist devletlerin oyunlarına gelmemeleri gerekmektedir. Bölgede doğru dürüst adil bir sayım yapılmamaktadır. Sayımlarda Müslüman halklar sürekli düşük gösterilmektedir. Bir köyün tamamı Müslüman olmasına rağmen sayımlarda iki hane Müslüman olarak gösterilmektedir. Bu adaletsizlikler bölgeye barış değil savaş getirmektedir. Balkan halkları içinde Makedonya, Bosna Hersek, Kosova ve Arnavutluk devletlerinin nüfusunun büyük bir kesimi Müslümanlardan oluşur.

Sorunların Çözümü İçin Ne Yapmalı?

Müslüman toplulukların -Arnavutlar, Türkler, Boşnaklar- bir araya gelerek bölge içerisindeki sorunları çözmek için çalışmaları gerekmektedir. Bu yüzden tüm Müslüman halklar hep birlikte Allah’ın ipine sarılmak zorundadır.
Ancak o zaman Allah onları uçurumdan kurtarır. Bu güçlerin birlik oluşturarak Müslüman halkların sorunlarıyla ilgilenmeleri gerekmektedir. Ancak “Kardeş olunuz.” ölçüsü onları huzura erdirir. Müslüman halklar, düşmanın oyun ve dünya telaşı tuzağına düşmemeliler. Yoksa ilk ceza onlara kesilir.  Nitekim Abdülhamid'i yıkacak ordunun Makedonya'da Üsküp’ten çıkması ve daha sonra ilk işgal edilen ve yağmalanan katledilen toplulukların Makedonya'da başlaması Müslümanların ibret alması gereken önemli hususlardan biridir. Yine II. Viyana Savaşı’nda Kırım beyinin hırsına yenik düşmesi ve düşman askerlerinin durdurmamasının sonunda ilk kaybedilen toprak Kırım olmuştur. Sadece Balkanlarda değil yeryüzünün tamamında yaşayan Müslümanların yeniden iman edip Müslüman gibi hareket etmeleri ve bir vücudun azaları gibi topluca durmaları ve sorunlarına topluca çözüm üretmeleri gerekmektedir. Kendilerinin tabi olduğu bir liderlerinin olması gerekmektedir. Her din ve topluluğun bir lideri varken ümmetin bir halifesi ve lideri yok. Bu da onların sahipsiz kalmalarına, gayrimüslim ülke ve liderlerin insafına bırakılmalarına neden olmaktadır. Müslümanlar bir İslam birliği kurmalılar, bir ticaret birliği kurmalılar, bir askeri birlik inşa etmeliler. Bu gidişe Müslümanca bir duruşla dur denmelidir. Ne Kosova ne başka bir İslam beldesi diğer ülkelerin çıkarlarına bırakılmamalıdır.
                                                                                                             

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.