Sosyal Medya

SOSYAL-KÜLTÜR

Hadis-i Cibril Bağlamında Çocuk Terbiyesinin Önemi

Ali Fahd

Çocuk eğitimi, hiçbir çağda hiçbir yerde önemini yitirmemiş konulardan biridir. Eskilerde olduğu gibi bugün de çocuklarımızı nasıl ve neye göre eğitmemiz gerektiği tartışılmaktadır. Bununla birlikte her dönemin toplumsal yapısı ve öncelikleri farklıdır. Bu yüzden insanlar her dönem kendilerine özgü bir usül ve amaç belirlemişlerdir. Ancak içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde çocuklarının gelişimde ahlak ve toplumsal sorumluluklara yüklenen anlam gittikçe kayboluyor. Eskilerin doğru, iyi ve güzel kabul ettikleri değer yargıları, günümüzde tamamen kötünün, yanlışın ve çirkinin sembolleri durumuna geldi. Bu hızlı ve üzücü değişimler ise kıyamet alametlerindendir ki, bunu; müteakip satırlarda meşhur olan Hadis-i Cibril bağlamında değerlendirmeye çalışacağız.

Hadis-i Cibril

İslam kayanlarında Hadis-i Cibril ifadesi ile; Hz. Ömer tarafından rivayet edilen, Melek Cibril’in insan suretine bürünerek Hz. Peygamber ile sahabelerinin huzuruna çıktığı anı anlatmaktadır. Bu hadis, Cibril ile Efendimiz arasında İslam'ın, imanın ve İhsan’ın manasına ve şartlarına dair diyalogları içermesinin yanı sıra mevzuumuzun referans noktası olan kıyamet alametlerinden de bahsetmektedir.

(Cibril) "Bana kıyametten haber ver." dedi. Rasûlullah "Bu meselede kendisine sorulan, sorandan daha çok bilgi sahibi değildir." buyurdular. "O halde bana alâmetlerinden haber ver." dedi. Peygamber: "Câriyenin kendi sahibesini doğurması..." buyurdu.

Alimler, bu hadiste geçen bu ifadenin anlamı hakkında, içinde bulundukları çevre ve çağa göre farklı yorumlarda bulunmuşlardır. el-Ameh sözlükte “savaş esiri olarak alınan kadın” anlamına gelir. Bunu klasik çağa göre anlayacak olursak yüzeysel bir anlama yapmış oluruz. Ancak gerek zamanın şartlarına gerekse sembolik anlama imkanlarının müsaitliğinden yola çıkarak anlamaya ve anlamalandırmaya çalışan İbn Hacer’in yorumlarına bakarsak şu sonuçlara ulaşabiliriz:

Büyük muhaddis İbn Hacer'e göre, hadisteki bu ifadenin manasına ilişkin dört görüş olduğunu belirtmiştir:

1. İslam, kâfirlerin topraklarını yayıp yönetecek ve ahalisini köleleştirecektir. Bir erkeğin cariyeden çocuğu olur; o zaman çocuk efendisi gibi olur. Çünkü onlar efendinin çocuğudur. Ancak İbn Hacer, bu bakış açısının bazı zorluklar içerdiğini, çünkü böyle bir durumun Hz. Peygamber zamanında da var olduğunu belirtmiştir. Farklı bir rivayete göre kadın, büyüyüp memleketin hükümdarı olacak bir çocuk doğuracak ve daha sonra bilmeden veya bilerek köle olan öz annesini hizmetçi olarak satın alacaktır.

2. Sahibinden çocuk doğuran cariyeler, sahipleri tarafından satılacaktır. Bir yerden başka yere satılan kadının öz oğlu onu daha sonra satın alacak ve onun annesi olduğunu anlayacaktır.

3. Zina eden kadın bir çocuk doğurur. Bu kadın (Anne) daha sonra kendi çocuğu onu satın alana kadar satılır.

4. Çocuklar annelerine itaatsizlik edecek ve sonunda onlara köle gibi davranacak ve onları küçümseyecektir. İbn Hacer bu görüşü tercih etmektedir.

İbn Hacer'in tercih ettiği görüş, bugünkü dünyamızda görülen olaylarla ilişkilidir. Çocukların ebeveynlerine vurduğuna, özgürlüklerini kısıtladığına ve onları susturduğuna dair tuhaf haberler günümüzde her gün görülmektedir. Bütün bunlar, dünyanın yön değiştirdiğini, statükodan uzaklaştığını ve tamamen farklı bir yöne doğru ilerlediğini gösteriyor.

İslam'da Ebeveynler

İslam, gerek doğumdan önce gerekse doğumdan sonra çocuklarını büyütmek için yaptıkları fedakarlıklardan dolayı anne- babaya çok önemli bir konum kazandırmıştır. Şu ayet, tüm insanlara Allah'a ibadet ettikten sonra anne babalarına karşı nazik davranmalarını öğretmektedir:

“Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme. Onları azarlama. İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle.” (İsra suresi 17:23)

Bu ayetteki ilk buyruk, İslam'ın en merkezi doktrini olan “yalnız Allah'a kulluk etmek”le ilgilidir. İkincisi ise anne babaya nezakettir. Bundan hareketle anne babaya karşı nazik olmanın İslam'da ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. İslam, vermek istediği mesajı emredici bir biçimde tüm insanlığa yönlendirmektedir. Basit bir inilti veya küçümseme olan “Oof” kelimesini kullanarak onlarla küçümseyici konuşmayı bile yasaklamaktadır ki, bundan fazlasının da olamayacağı herkes tarafından açıkça anlaşılsın. Anne babaya gösterilen bu nezaket evrensel bir değerdir. Fakat Hadis-i Cibril’in de ifade ettiği üzere bu değer, dünyamızda kaybolmayı yüz tutmuş değerlerinden biri durumuna gelmiştir. Artık ebeveynlere hak ettikleri muamele yapılmamaktadır. İnsanlar genellikle son derece önemsiz konularda ebeveynleriyle amansızca kavga etmekte, onları görmezden gelmekte ve onlara köle gibi davranmaktadır. Zaten bunca yıl çocuklar için çalışıp o çocuğun merhametinden nasip alamamak kölelikten beterdir. Halbuki, dinimiz ölülerinden sonra onlara dua etmek suretiyle iyi davranmaya devam edilmesi gerektiğini emrediyor. Peki gördüğümüz sorunlar, çocuk terbiyesinden mi kaynaklanıyor? Öyleyse İslam bu konuda bize ne diyor?

İslam’da Çocuk Terbiyesi

İslam’daki terbiye anlayışı, bireyin tüm gelişim aşamalarını kapsamaktadır. Çocuğun anne rahminden doğumuna, doğumundan ölümüne kadar geçirdiği bütün süreçler İslami eğitimin içerisindedir.  İnsanın ne kadar büyük olursa olsun her yaşta öğreneceği bir şeyler mutlaka vardır. Bu durum göz önüne alındığında, eğitim eksikliği insanlar için hayatın farklı alanlarında geri kalmışlığa neden olabilir. Eğitim elbette yüzyıllar boyunca sistematik olarak ortaya çıkmıştır ve eğitimin farklı türleri vardır. Fakat çocuklarını ahlaki ve dini yönden eğitmek özellikle her anne babanın görevidir. Ebeveynler bu konudaki görevleri yerine getirmedikleri veya eksik getirdikleri sürece çocuğun hayatında büyük bir boşluk bırakmış olacaklar, çocuğun en doğal haklardan mahrum kalmasına neden olacaklardır.

İşte İbn Hacer el-Askalani’nin söz konusu hadis hakkında vurgulamak istediği noktada budur. Yani Câriye kendi sahibesini doğuracak sözü, çocukların ana-babalarına, bir efendinin kölelerine davrandığı gibi davranacaklarıdır. Çocukları için yıllarını feda eden anne ve babaların, çocuklarına söz geçiremeyan, onların saygısız tavırlarına maruz kalan sıradan birilerine dönüşmeleri ebeveynlerin köleleştiği anlamına gelmektedir. Bu durum kıyamet alametlerindendir. Ancak yine de çocuklara sağlıklı bir ahlak ve din eğitimi vererek en azından kendimizi ve ailemizi bu musibetten koruyabiliriz.

Üzülerek belirtmek gerekir ki, birçok gençte görülen ters hareketler, kendilerini hidayet yolunda tutacak eğitimle tanışma fırsatı bulamamalarına bağlanabilir. Sonuçta dünyanın hemen hemen her yerinde eğitim birey ve materyalizm merkezlidir. Dolayısıyla ahlak bakımından okul ve kolejlerin çocukların zihinsel gelişimi açısından olumlu anlamda çok azkatkısı olmaktadır. Burada iş yine ebeveynlere düşüyor. Bunun yanı sıra çocuklarının alışmış oldukları toplum ve akran gruplarındaki bozuklukları da durumu daha da kötüleştirmektedir. Bu ikisi çocukların düşünce yapısını ve karakterini önemli ölçüde etkiler. Bu yüzden bunları da göz önünde bulundurmamız gerekiyor.

Sonuç

İleride çocuklarından iyilik bekleyen her anne babaya, onlara yaratıcılarını ve O’nun sözlerini hatırlatacak bir eğitim vermek düşer. Dünya hızla yanlışa ve kötüye doğru evriliyor ve gün geçtikçe oldukça garip şeyler ortaya çıkıyor. Hz. Peygamber’in bize bildirdiği kıyamet alametleri sürekli olarak gerçekleşmektedir. Sağlıklı eğitim, çocukları en küçük yaşlardan itibaren doğru yönlendirmeyi ve onları günümüz dünyasında yaşanan olumsuzluklardan korumayı gerektirmektedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.