TARİH
Tarihi Ölümsüzleştiren Kahraman: Prens Diponegoro
Mudasir Musa*
Korkakların gözleri asla uyumaz, korkaklar her saniye ölürken kahramanlar ömürlerine bir ömür daha katar. Kahramanlıklarıyla, zulme ve zalimlere karşı duruşlarıyla adlarını tarihin sayfalarına yazdıran, düşmanlarından bile saygı görenlerin hatırasını yaşatmak bir borçtur ki bu, onlara kimseden bir lütuf değildir, asil mücadeleleriyle hak ettikleri bir liyakattir.
Güneydoğu Asya’da, Hint ve Pasifik okyanusları arasında binlerce adadan müteşekkil mübarek yer “Endonezya” hakkında konuşacağız. Endonezya’nın toplam nüfusunu oluşturan 280 milyon kişinin yaklaşık 152 milyonu en büyük adası olan Java adasında yaşamaktadır.
Mataram Sultanlığı ve Cok Cakarta Sultanlığına Bir Bakış
İslamiyet bir rahmet ve adalet dinidir, vatanı ve insanlarını küfrün sıkıntı ve zulmünden İslam’ın ferahlığına ve adaletine ulaştırmak için gelmiş bir dindir. İslam, ayak bastığı her yere hayat, şeref ve izzet getirir. Bu elbette, Endonezya için de geçerlidir. Endonezya’nın İslam’a girmesi, altın suyuyla, nur harflerle yazılmaya ve İslam’ın çağlar boyunca ebedi mucizelerinden biri olarak kabul edilmeye layıktır. Bu, İslam’ın yeryüzündeki en büyük Müslüman kitlesine ulaşmasının zorlama ve baskı olmaksızın barış yoluyla olduğu anlamına gelir ve bu, eğer bir şeye işaret ediyorsa o da İslam’ın bir kılıç dini olmadığı; merhamet, adalet ve eşitlik dini olduğudur.
Endonezyalı Müslümanlar, tarihte büyük izler bırakan güçlü İslam devletleri kurmayı başarmışlardır. Bu ülkelerin en büyüğü ve en güçlüsü Mataram Sultanlığı’nın dağılmasından sonra ortaya çıkan Cok Cakarta Sultanlığıdır. Mataram İslam Sultanlığı Java’nın merkezinde kurulmuş ve 1586-1755 yılları arasında hüküm sürmüştür. Bu devlet, gücünün zirvesine Sultan Agung (1613-1645) döneminde ulaşmış ancak onun ölümünden sonra hükümdar aile içinde taht üzerinden çıkan çatışma ve çekişmeler, devletin zayıflamasına, parçalanmasına, dağılmasına ve 1755’te iki krallığa ayrılmasına yol açmıştır: Birincisi Surakatra Sultanlığı, diğeri ise güç, nüfuz ve etki bakımından Mataram Sultanlığının varisi sayılan Cok Cakarta Sultanlığıdır. (1755-1950). Burada Endonezya’nın 17. yüzyılın başından beri Hollanda’nın ilk sömürge girişimlerine tanık olduğu belirtilmelidir. Bu nedenle, Hollandalıların müdahaleleri, Mataram’daki yönetici ailenin üyeleri arasındaki çatışmayı körüklemek, ülkeyi zayıflatmak ve sonra kontrol etmek için alevlendirmede somut ve yıkıcı etkilere sahipti ve bunda büyük ölçüde başarılı oldular. Mataram Sultanlığı’nın dağılmasından sonra yerine kurulan devletler, ülkeye hâkim olan ve halka baskı, zulüm ve dayanılmaz vergilerle sıkıntı çektiren Hollandalı sömürgecilerin kontrolüne geçmiştir. Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in dediği gibi: “Fareyi çıkış bulamayacağı bir noktaya kadar itmeyin, bu durumda, hayatta kalma ve özgürlüğü uğruna tüm gücüyle saldırmak ve kendini savunmak zorunda kalacaktır”. Aynı söz Cok Cakarta halkı için de geçerliydi, çünkü sömürgecilerin zulmü üzerlerinde yoğunlaştığında, adaletsizliği gidermek için harekete geçmek gerekiyordu ve bu, İslam’ın ruhuna uygundur: “Saldırıya uğrayanlara zulme maruz kaldıkları için savaş izni verildi. Allah onları muzaffer kılmaya elbette kadirdir.” Hac Suresi/39.
Bu hareket, komutan Prens Antawirya Mustahar’ın (Diponegoro olarak bilinen) komutası altında gerçekleşmiştir.
Peki kim bu merak uyandıran kahraman?
Doğum ve Yetişme:
Diponegoro, 11 Kasım 1785’te Cok Cakarta’da doğdu ve Cok Cakarta Sultanlığı Sultanı 3. Hamengkubuwono’nun en büyük çocuğuydu. 1814’te babasının ölümünden sonra iktidar, Hollandalı sömürgeciler tarafından desteklenen küçük üvey kardeşi 4. Hamengkubuwono’na geçti. Kardeşi, halka yapılan adaletsizliğe göz yumarken, Hollandalılara körü körüne itaatinden ve koşulsuz ve sınırsız tabiiyetinden memnun değildi Prens Diponegoro. 1821’de kardeşi sultan öldü, ondan sonra iktidara en müstahak ve uygun kişi Prens Diponegoro idi, ancak Hollandalıların hileleri buna engel oldu ve merhum sultanın henüz bir çocuk olan oğlunu ellerinde sadece bir kukla olarak kullanmak, onu istedikleri gibi yönlendirmek için gayret sarfettiler. Bu tehlikeli gelişmeler karşısında Prens Diponegoro’nun çok geç olmadan durumu kurtarmak için harekete geçmesi gerekli hâle geldi. Bu adımda kendisine hem halkın hem de Hollandalı sömürgeci destekçilerin yeni sultana duyduğu hoşnutsuzluk yardımcı oldu.
Sömürgeciliğe Karşı Direniş ve Adaletsizliğe Karşı Devrim
Saltanattaki hızlı gelişmeler, siyasi kaos, kıtlık ve adaletsizlik sonucu kolonistler herkesin nefretini kazanmış ve bu nedenle halk ve geniş bir soylular kesimi, İlahi bir armağan olarak gördükleri ve onları özgürlüğe ve izzete götüreceğine inandıları Prens Diponegoro’nun etrafında toplanmıştır. Prens, 1825-1829 yılları arasında takipçilerinin saflarını düzenlemeyi ve sömürge ordusuna ağır kayıplar vermeyi başardı. Belki de prensin başarısının arkasındaki sebep, sömürgecilerin onun devrimci hareketini ve onlara karşı güçlü bir halk direnişi oluşturma olasılığını hafife almaları, ek olarak sürpriz unsurundan kaynaklanmaktadır.
Ancak sömürgeciler çok geçmeden en yüksek kalibrede gerçek bir liderle karşı karşıya olduklarını anladılar. Hollanda, direniş hareketini ve devrimi sonsuza dek ortadan kaldırmak için ağır silahlarla donanmış çok sayıda silahlı kuvvet tarafından desteklenen acımasız General De Kock’u atadı ve bölgeye gönderdi. Hollandalı kuvvetler bir kuşatma ve saldırma sistemi izledi. Kuşatma sistemi ile Prens’in kuvvetlerinin mevzileri kuşatıldı, yiyecek ve silah ikmal hatları kontrol altına alınarak psikolojik olarak baskı altında alındı ve hareket ve manevra özgürlükleri engellendi. Bu planın başarısından sonra Hollandalı sömürgeciler saldırı planına geçtiler. Sonuç, tarihin sayfalarında ölümsüzleşen ve sonraki nesiller için ilham kaynağı olan kahramanlığı savaş alanında kanlarıyla yazdıktan sonra Prens’in yenilgisi ve birçok askerinin şehit olmasıydı.
1830 yılında iki taraf arasında müzakereler başladı ve savaşın sonuçları Prens’in lehine olmamasına rağmen, görkemli dağlar gibi durarak bir bütün olarak Java adasındaki tüm insanları temsil eden meşru bir otorite olarak tanınmak için haklı taleplerinde ısrar etti. Hollanda onu, bu duruşundan uzaklaştırmayı başaramayınca, ona tuzağa düşürerek tutukladı, ardından 28 Mart 1830’de ailesi ve bazı takipçileriyle birlikte Makassar şehrine sürgüne gönderdi.
Prens, yaklaşık 25 yıl sürgünde kaldıktan sonra 8 Ocak 1855’te ruhunu teslim etti. Prens öldü, ama hatırası hâlâ yaşıyor, asırlar ve çağlar boyunca da dilden dile aktarılacak.
Son olarak: “And olsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır.” Yusuf Suresi/111
Prens Diponegoro’nun hayat hikayesinden öğrendiklerimizden bazıları:
1- Haktan ve haklı davadan yana olmak, tarihin hafızasında şan, yücelik ve ölümsüzlük vesilesidir: Cok Cakarta Sultanlığı tahtına pek çok sultan oturmuştur ancak hiçbiri Prens Diponegoro’nun ulaştığı tarihi statüye ve mertebeye ulaşamadı.
2- Hayatlarını dine ve halklara hizmet için bağışlayan kahramanlar, herkesin sevgisini kazandıkları için tarih tarafından ödüllendirilirler: Prens Diponegoro, 1830’da Hollandalı sömürgecilere karşı son savaşı kaybetmesine rağmen, özellikle Endonezya halkının ve İslam dünyasının gönlünü kazandı. Neden olmasın!!!. Hollanda sömürge varlığına karşı yaptığı devrim, Müslüman Endonezya halkının kalbindeki özgürlük ateşini tutuşturan kıvılcım oldu ve onlara sömürgecileri yenmenin ve kovmanın mümkün olduğunu kanıtladı. Daha sonra ortaya çıkan ve sonunda tam bağımsızlığa yol açan bağımsızlık hareketlerinde onun devrimci hareketi önemli bir rol oynadı. Bu nedenle, Endonezya halkının bu ilham verici liderinin anısını onun heykellerini dikerek, hükümet ve eğitim kurumlarına, askeri üslere, savaş gemilerine ve diğer tesislere adını vererek ölümsüzleştirmesi şaşırtıcı değil.
Allah, Prens Diponegoro’ya ve tüm İslam kahramanlarına rahmet eylesin.
*Bu yazı Hamza MAHMOUD tarafından Arapça Türkçeye tercüme edilmiştir.
Henüz yorum yapılmamış.