Sosyal Medya

SOSYAL-KÜLTÜR

Çağdaş İslamî Psikolojinin Babası Malik Bedri: Hayatı ve Etkileri

Ifeoluwa Siddiq Oyelami*

1932'de Sudan'da dünya gelen Profesör Malik Bedri, 8 Şubat 2021 yılında vefatından sonra İslam dünyasında ismi çokça anıldı. Modern İslami psikolojinin kurucusu olarak biliniyordu ve psikolojinin İslamileştirilmesini gündeme getirmesiyle büyük ölçüde itibar gördü. Malik Bedri, psikoloji ve özellikle İslam psikolojisi alanındaki teori ve uygulamalar üzerinde büyük etkiler bırakmıştır.

Malik Bedri 1950'lerde daha psikoloji lisans öğrencisi iken İslam dünyasında diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi psikolojide de saçma ideolojik dayatmaları fark etmiştir. Öyle ki modern psikoloji, ilm-i nefs olması gerekirken İslam ve fıtrata aykırı birtakım felsefeler üzerinde bina edildiğini gördü. Hem üniversite hayatında hem de öğretim üyesi olarak çalışmaya başladığında psikolojide hakım olan teoriler, Freud psikanalizine dogmatik bir şekilde dayanmakta olup birçoğu İslami inanç ve normlara doğrudan aykırıydı. Gençken çok az alternatifi olmasına rağmen, bu uygulamalara üstü kapalı şekilde muhalif olması ile birlikte sonunda psikolojiyi İslamlaştırma çabalarına açılacak olan yolun başlangıcıydı bu durum.

1960'larda Malik Bedri’nin İslam yanlılığı ve psikolojide bunun gerektiğini savunması, iş hayatında diğer Arap-Müslüman psikologlar arasında alay konusu olmuştur. Fakat Eysenck ve Wolpe'un davranışçı terapiler üzerine çalışmalarını okuduktan sonra Freud teori dogmatizmine sağlıklı bir alternatif olabileceğini fark ederek bu yeni çalışmaların merkezi olan Londra’ya doktora yapmaya gitmiştir. Londra'da kaldığı süre boyunca Malik, öğrenerek ve pratik yaparak iyi vakit geçirdiği başka bir psikolog Dr. David Meyer ile tanıştı. Malik Bedri, Dr. Meyer'in Woope'un Sistematik Duyarsızlaştırma tedavisinin değiştirilmiş bir versiyonunun kullanımıyla ilgili bulgularını yayınlamasını önerdiğini belirtti.

Malik'in yeni yöntemi, hastanın konuşmasının kabul edildiği Wolpe'un tedavisinin bir çeşididir. Ayrıca duyarsızlaşma hiyerarşisini ortadan kaldırdı ve uyaranların uygulanmasını daha esnek hale getirdi. Malik Bedri, bu çalışmada kaygı, fobik tepkiler ve tepkisel depresyonu olan Müslüman hastasını tedavi etmek için umut ve mağfiret ile ilgili bir dizi İslami değerler kullanmıştı. Mesela hastaya uyumsuz düşüncelerini terk etmesine neden olacak Kuran ayetlerini hatırlatmıştı.

Bedri’nin Bilişsel Sistematik Duyarsızlaştırma olarak adlandırılan yeni tekniği, birçok terapötik uygulamaya öncülük etti. Bedri’nin yeni teorisi, davranış bilimcilerin Freud psikanalizinin alternatifi üzerine kurulu olsa da, aşırı davranışçı uyaran-tepki mutlakçı paradigmasını da eleştirdi. Böylece bu teori ve Bedri’nin sonraki çalışmaları, psikolojide insan şuuru ve fıtrat kavramı ortaya koymasının yanı sıra Dini Bilişsel-Duygusal Terapi (RCET) için bir zemin oluşturur.

Malik Bedri’nin mirası Bilişsel Sistematik Duyarsızlaştırma ile sınırlı değildir. 1970'lerde ve 1980'lerde, bilginin İslamlaştırılmasına yönelik artan isteğin yanı sıra psikolojinin İslamlaştırılması çağrısında bulundu. Ünlü konferans makalesi "Kertenkele deliğindeki Müslüman psikologlar" Müslüman psikologlar arasında yeni bir uyanışa yol açtı ve sonraki kitabı "Müslüman Psikologların İkilemi" bir dönüm noktası oldu. Malik Bedri’nin yaklaşımını, Müslüman psikologların batı psikolojisinde kökleşmiş uygulamaları tamamen reddetmemelerini, herhangi bir eleştiri ve filtreleme yapmadan kabul etmekten kaçınmalarını gerektiren bir filtreleme yaklaşımı olarak tanımladı. Böylece Malik Bedri’ye göre Müslüman bir psikolog, Batı psikolojisinden ampirik ve nesnel veriler toplar ve uyumsuz efsane ve teorileri reddeder. İslam inancı kavramlarıyla çelişen Freud’ın kavramlarını, determinizmi ve aşırı davranışçılığı eleştirdi.

Malik Bedri’nin yaklaşımını sadece Batılı kavramları İslami bir mercekten süzmekle sınırlamak yanlış olabilir. Profesör, İslam kültürünün uzun süredir unutulan psikolojik bilgi mirasını da ortaya çıkararak sonraki kuşağa değerli bir miras bırakmıştır. Örneğin, Ebu Zeyd el-Belhî'yi psikolojik ilgi odağı haline getirdi ve onu, eserlerinin değer göreceği zamandan yüzyıllar önce yaşamış bir âlim olarak gördü. Masâlih-i Ebdan ve'l-Enfüs (Beden ve Ruh Sağlığı) adlı eserinin Ruh sağlık bölümünü İngilizceye tercüme etti. Buna ek olarak, bilişsel davranışa ilişkin sıra dışı psikolojik kavrayışından ve özellikle psikosomatik bozukluklar konusundaki anlayışından dolayı ona övgüde bulundu.

Genç psikologlar ve psikoloji öğrencileri artık psikoloji alanının yalnızca Batı kültürüne dayanmadığının farkındalar ki bu belki de Malik'in İslam psikolojisinin kökenleri üzerine tezinin en önemli sonucudur. Bu tartışmasız bir aidiyet duygusunu teşvik eder ve aşağılık endişelerini ortadan kaldırır. Sonuç olarak, Müslüman psikologlar dini ve kültürel unsurları terapiye dâhil etmeye daha açık hale geliyorlar. Aslında, bu gelişmelerin iyi etkisi sadece uygulayıcılar tarafından değil, hastalar tarafından da hissedilmektedir. Tipik bir Müslüman, psikolojik bozukluklara yönelik klinik yöntemlerin İslam kültürüne yabancı olmadığını ve belirli ruh hastalıkları için klinik açıklamalar olduğunu anladığında, gerektiğinde bir psikoloğun hizmetlerini aramaktan çekinmez.

Bu yazıda, Malik Bedri yazısının yalnızca uzmanlara yönelik olmadığını vurgulamak önemlidir. Herkes için anlaşılabilir eserler yazarak dünyayı İslami bir prizmadan görme anlayışını pratik olarak gösterir. Örneğin birçok dile çevrilen “Düşünce: Gözlemden Tanıklığa” adlı eseri sırf akademik psikoloji çalışmasından ziyade herkes için manevi bir rehberlik sunar. Benzeri bir şekilde “Psikokososyal Çözümlemeler” adlı kitabı günlük yaşamın bir derlemesi olup hayatın her alanında Müslümanların ihtiyaç duyduğu birtakım rehberlik önerileri sunar.

Malik Bedri, Müslüman çevrelerde geniş çapta saygı görse de yine de bazı konularda eleştirildi. Örneğin Mahomed (2021), Malik Bedri’nin HIV'in Allah'ın eşcinsellere bulaştırdığı bir enfeksiyondan mutasyona uğramış bir virüs olduğu teorisini eleştirdi. Ona göre “AIDS Krizi: İslami Bir Sosyo-Kültürel Perspektif” adlı çalışmasında yer verdiği bu görüş bilim dışı ve güvenilir bulgularla desteklenmemişti. Bununla birlikte, kanaatimizce Malik Bedri bir bilim adamıdır ve yargısını, kendisine bariz olan verilere dayandırmış olsa gerek.

Malik Bedri’nin Lübnan'daki üniversite müfredatıyla ilgili tartışmalı görüşlerinden sonraki bir asır içinde, İslamileştirilmiş bir psikoloji özleminin batıda bile meyve verdiğini görmek hayret verici. Bu gelişmede kuşkusuz onun da önemli bir etkisi olmuştur. Birçok ülkede klinisyen, araştırmacı ve eğitimci olarak birçok kişiye ilham vermeyi ve onları psikolojide kendi yolunu izlemeleri için teşvik etmeyi başardı. Malik Bedri, İslami psikolojik uygulamaların geliştirilmesine yardımcı olacak bir Müslüman psikologlar topluluğu oluşturmak için çalıştı. Daha önce, çağdaş psikolojiyi İslamileştirmeyi amaçlayan bir grup Müslüman psikolog olan Uluslararası Müslüman Psikologlar Birliği'nin (IAMP) başkanı olarak görev yaptı. 2018 yılında İslam psikolojisinde yeni paradigmalar geliştirmekle görevli Uluslararası İslam Psikolojisi Birliği (IAIP) adında yeni bir topluluk kurdu.

İbn Haldun'a göre, yeni bir bilim ortaya koyan, konularını kapsamlı bir şekilde ortaya koymaz. O sadece temel yapıyı sağladığı için işi tamamlamak haleflerine kalmıştır. Prof. Malik Bedri, modern İslami psikoloji hareketinin babasıdır ve çalışmaları ve öğretileri, çeşitli İslami uygulamaları ve araştırmaları psikolojiye dâhil etmenin yolunu açmıştır. Sonuç olarak, bu hareketin ilerlemesi onun çabalarını olağanüstü bir başarıya dönüştürecektir.

Allah rahmet eylesin!


*Bu yazı Zekiye Gök tarafından İngilizceden Türkçeye çevirilmiştir. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.