Sosyal Medya

SİYASET

Bin Yıl Önce Bizans Nasıl Yararlandıysa Deprem Felaketinden Yaralanıyorlar

Muhamed Abdulhamit

2006 yılında “Charlie Hebdo” adlı Fransız gazetesi ya da çöp gazetesi diyelim, Peygamberimiz (sav)’i saldırgan bir görüntüde, sarık yerine bombalar ve Onu bir terörist ve katil olarak resmetmiştir, ve bu saldırgan çizim, dünya İslam halkları ve hükümetleri tarafından yaygın bir şekilde kınandı ve 2015 yılında gazete yakıldı, silahlı saldırıya uğradı ve bazı çalışanları öldürüldü.

Son günlerde Türkiye’nin güneyinde 10 ili ve Suriye’nin kuzeybatısında geniş alanları etkileyen, 46 binden fazla kişinin ölümüne, on binlerce kişinin yaralanmasına ve yaklaşık 20 milyon kişinin doğrudan etkileyen, Türkiye Afet Kurumu’nun 500 atom bombasına eşdeğer gücü olarak tanımladığı bu büyük musibetin karşısında sempati duymak ve depremzedelerin yanında durmak yerine bu kriminal gazete harap olmuş binaları resmederek, alaycı ve küçümseyici bir şöyle yazdı: “Tank göndermeye gerek yok!”

Biz Müslümanlarla muhatap olmak için tanklara, uçaklara ve ölüm makinelerine ihtiyaç duyan, İslam’a ve Müslümanlara yönelik bu ırkçı ve canice davranış, bugün Batı’da yükselen ırkçı sağcı akımdan destek toplayan bu gazetenin temsil ettiği ırkçı ve aşırı sağcı fikrin özüdür, bizden en çok istedikleri şey, zayıf, kırık, bağımlı ve aşağılanmış olmamızdır, sonra bizim içinde bulunduğumuz zayıflık durumdan yararlanarak Müslümanları ve İslam’ı ortadan kaldırmaya yönelik aşırılık yanlısı projelerini gerçekleştirmektir ve tarihte aşırı tuhaflık derecede buna benzer olaylar yaşandı, özellikle ölümcül depremlerin olduğu zamanlarda.

İslam tarihinde Hicret’in birinci yüzyılındaki İslam fetihleri döneminden günümüze kadar Suriye ve Türkiye’nin güneyinde onlarca deprem meydana geldi, H. 460/ M. 1068 depremi gibi bu yıkıcı depremlerden bazılarının, Müslümanların bu büyük depremin ortasındaki meşguliyetleri ve zayıflıkları ışığında bazı Müslüman düşmanları tarafından amaçlarına ulaşmak için bu felaketi kullanıldığı fark ediyoruz, bu düşmanlar arasında Türkiye ve Doğu Avrupa bölgelerine hükmeden Roma-Bizans devletinin imparatorları da vardı, Müslümanları ve Bizanslıları ayıran sınırlar, Malatya, Gaziantep, Adana, Adıyaman ve Halep, Lazkiye ve diğerleri gibi kuzey Suriye bölgelerinde son depremin meydana geldiği bölgelerdi.

İbnü’l-Kalansi, “Şam Tarihi” adlı eserinde şöyle anlatıyor: “Yılın Cemazilevvel ayın onuncusu Salı günü, Filistin’de büyük bir deprem meydana geldi, Ramla’daki evlerin çoğu ve kalenin büyük kısmı yıkıldı, şehrin camisi sarsıldı ve halkın çoğu moloz altında öldü. Bir hoca mektebinde yanında tahminen iki yüz erkek çocuğun bulunduğu, mektep onların üzerine yıkıldığı, aileleri depremde helak oldukları için kimse onları sormadığı rivayet edilir, ve depremin büyüklüğünden dolayı kuyuların ağızlarından su çıktığını, Banias’ta ve Kudüs’te enkaz altında yaklaşık yüz kişi helak oldu”

İbnü’l-Cevzi’nin torunu Miraat el-Zaman’da bazı tüccarlardan alıntı yaparak bu büyük depremin Şam ülkelerindeki güvenlik durumu üzerindeki etkisini anlatıyor, bu deprem, Türkiye’nin güneyinden (Fırat Adası) ve Şam’dan güneyde Arap Yarımadası ve Hicaz’a kadar uzanan tüm bölgeye yayıldı ve şöyle dedi: “Receb ayında bazı tüccarlardan şöyle bir mektup geldi: Şam’a vardık, orada iktidar yok, ne alım ne de satım yetkisi yok, halk perişan halde ve kimse oradan çıkamaz, içeri giremez....”

Görünen, felaketin ölçeği, yıkımın boyutu ve insanların kendileriyle meşguliyeti büyük ki, Bizans imparatoru Romanos Digenis bu durumdan yararlanarak Şam’a saldırmaya karar verdi, tarihçi İbnü’l-Cevzi, “El-Muntazam fi Tarih Al-Umam” adlı eserinde bu konuda şöyle der: Roma Kralı İmparator, üç yüz bin adamla Konstantinopolis’ten Şam’a (çıktı) ve on altı gün Menbiç’te konakladı, ve Müslümanlar ona yürüdüler, bunun üzerine Müslümanlar mağlup oldular ve içlerinden bir grup öldürüldü ve Rumlar kendi memleketi ile Menbiç arasındaki birçok köyü yaktılar, erkekleri öldürüldü, kadınları esir alındı, Halep halkı çok korktu.
 
İbnü’l-Cevzi’nin ünlü torunu Yusuf bin Kazoğlu, “Zamanın Aynası” adlı eserinde bize Bizans’ın Türkiye’nin güneyi ve Suriye’nin kuzeyi bölgelerine yaptığı saldırıyı ayrıntılı olarak şöyle anlatıyor: “Muharrem ayında, Romalıların kralı Halep ülkesine iki yüz bin adamla geldi.... Müslümanlar yenildi ve Romalılar İm ve Ertah kalelerini (Halep’e yakın) açtı, (Türk) ve (Arap) fatihler onlardan önce onları açmıştı. Romalılar Menbiç’e (bugün Güney Türkiye) yayıldı ve insanların çoğu oradan kaçmıştı... Müslümanlardan, onlardan güvenlik istemeyenleri öldürdüler, şehrin taşlarıyla inşa ettikleri kalenin eski duvarını yıktılar, insanları kalenin içine topladılar ve orası karargah olarak kullandılar.....

Bizans İmparatoru nihayetinde bu yüksek maliyet ve malzeme ve yiyecek eksikliği nedeniyle Konstantinopolis’e (İstanbul) dönmek zorunda kaldı, aksi takdirde, Şam ülkelerinin tümünü katledip esir alırdı belki de hepsini işgal ederdi.
Sonraki yüzyılda H. 552/ M. 1158 yılında bir deprem meydana geldiğinde Belki de Müslümanların bu musibet döneminde ve şehirlerinin yeniden imar etmekle meşgul iken Haçlı İslami çatışması sırasında ve kuzeyde Antakya’dan güneyde Gazze, Askalan ve tüm Filistin’e kadar Şam’ın kıyılarındaki şehirleri işgal eden Haçlılar tarafından sömürülme korkusu ünlü Zenki devletinin hükümdarı Nureddin Mahmut Zenki’nin uyanık olmasına sebep oldu, zira Şam’ın birçok şehrini yok eden büyük bir deprem idi.

Nitekim, İbnü’l-Esir’in “El-Bâhir fi el-devle el-Atabkiyye” adlı kitabında bu olaya ve Nureddin’in bu olaydaki etkili rolüne dikkat çekerek şöyle dediğini görmekteyiz: “Beş yüz elli iki yılında Şam’da ülkeyi harap eden ve insanları yok eden büyük sarsıntılarla şiddetli bir deprem oldu, bunların en şiddetlisi Hama ve Şaizar kalesinde idi, çünkü Barin kalesi, Al-Maarat ve diğer kasaba ve köyler gibi çevreleri de bir anda yok oldu, sayısını sadece Cenab-ı Hakk’ın bildiği mahlukat yıkım altında mahvoldu, duvarlar ve evler yıkıldı, eğer Cenab-ı Allah Müslümanlara, birlikleri toplayan, ülkeyi koruyan Nureddin’i bahşetmeseydi Franklar savaşmadan ülkeye girerlerdi”.

H. 552 yılındaki deprem ölümcül ve yıkıcıydı, Şam ve Türkiye’nin güneyini vuran felaketler arasında büyük bir felaketti
Asırlardır, Türkiye’nin doğusundan merkeze gelen Doğu Anadolu fay bölgesinde Arap tektonik levhasının Anadolu levhası ve ardından güneyde Şam’a ve Kızıldeniz’e kadar uzanan fay hattı ile sürtünmesi sonucu böyle felaketlerin tekrarlanmasını görmekteyiz, Ayrıca, bu bölgelerin en 6 ila 8 depremle sarsılmadığı bir asır geçmediğini de görmekteyiz, bazıları da Nureddin Mahmut zamanında H. 552 yılında meydana gelen deprem gibi ölümcül ve yıkıcıdır.

Bu depremlerde bizim önemsediğimiz, Müslümanların başına gelenlere Batı dünyasının tepkisidir, Bizans İmparatoru H. 460/ M.S. 1068 yılında meydana gelen depremden yararlanarak Türkiye’nin güneyi ve Suriye’nin kuzeyindeki şehirlere saldırarak sayısını bilmediğimiz Müslümanı katletti, Nureddin bu olaydan ders alarak, kuvvetlerini İslam Haçlı sınırlarına yöneltti ve İslam şehirlerini Haçlıların şerrinden ve sürekli ihanetlerinden korumak için hızlı bir şekilde yeniden imar için çalıştı.

Belki de “Charlie Hebdo”’ nun bu büyük felakette Türkiye ve Suriye’deki Müslümanların çektiği acılarla alay etmesi, onların Haçlı ve Bizans atalarında gördüğümüz eski Haçlı eğilimlerinin bir eğilimidir
Aksine, Türkiye ve Suriye depremi trajedisinden çok Ukrayna savaşıyla ilgilenen zayıf medyasının tepkisi, bazı Batılı yazarların kendileri için bile açık, İngiliz gazeteci ve yazar David Hearst bile, İngiltere’nin Ukrayna savaşında kullanılmak üzere sağladığı 3,2 milyar dolarlık silaha karşı, ülkesinin depremden etkilenen 23 milyon insanın yardımına 6 milyon dolar sağlamasına şaşırdığını ve bunu onaylamadığını dile getirdi!

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.