Sosyal Medya

SİYASET

Tunus’taki Göçmenler Karşıtlığı Olayına Bir Bakış

Oysa Tunus'taki seküler iktidar ve halkın bu hareketleri İslam ile bağdaştırılamayacağı gibi, yüzyıllar boyunca Arap ve siyahî Afrikalılarla birliktelik kültürüne ters olduğu açıktır.

Oumar Tandjigora

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, geçtiğimiz 21 Şubat'ta Sahra altı Afrika ülkelerinden kendi ülkesine gelen kaçak göçmenler hakkında bir konuşma yaptı. Konuşması, o günden bugüne kadar hızlı ve yoğun gelişmelere sebep oldu. Said, konuşmasında ülkesine gelen çok sayıda kaçak göçmenin akınına son verilmesini talep ederek konunun "Tunus'un demografik yapısını değiştirmeyi amaçlayan bir suç düzenlemesi" olduğunu belirtti. Konuşmanın ardından askerler, kaçak göçmenleri toplamak için harekete geçti. Halk ise ikiye bölündü: İlk grup, ırkçılar ve hesaplaşmak isteyen askerlerle birlikte hareket edip yabancılara saldırmaktadır. İkinci grup ise bu düzenlemeye karşı çıkıp Tunus sokaklarında protesto yapmaktadır.

Tunus İçişleri Bakanlığının sunduğu rapora göre, Tunus'ta 21.471 Sahra altı Afrikalı göçmen yasa dışı olarak yaşıyor. Bu göçmenlerin çoğu Mali, Fildişi Sahili, Nijerya ve Gine'den geliyor. Genellikle tehlikeli bir yolculukla, Afrika'daki kötüleşen ekonomik koşullardan kaçarak Tunus'tan Avrupa'ya gitmek için çürük teknelerle yola çıkıyorlar. Tabii ki, Tunus'tan Avrupa'ya geçmek isteyen Afrikalı göçmen sayısı, Libya ve Fas'tan Avrupa'ya geçmek isteyen Afrikalı göçmen sayısı kadar yüksek değil.

Tepkiler

Bu olaylardan birkaç gün sonra Mali, Fildişi Sahili, Nijerya ve Gine vatandaşlarından oluşan onlarca kaçak göçmen, ülkelerine dönmek isteyerek büyükelçiliklerin önünde toplandı ve hükümet tarafından uçakla ülkelerine gönderildiler.

Bu, dünya çapında tepkilere ve polemiklere neden olan ilk olay değildir. 2017 yılında, Libya'nın başkenti Trablus'ta Afrikalı göçmenlerin köle pazarında satıldığı iddiasını destekleyen görüntüler yayınlandı. Bu görüntülerde, birkaç dakika içinde 12 göçmenin kişi başı yaklaşık 400 avroya satıldığı görülüyordu. 24 Haziran sabahı Melilla'daki Fas-İspanya sınırında, Fas'tan İspanya'ya geçmeye çalışan Afrikalı göçmenlerin maruz kaldığı şiddet ve aşağılayıcı muamele sonucunda 37 göçmen hayatını kaybetti.

Olay ve Tunus Siyaseti

Tunus'taki Afrikalı göçmenlere yönelik düzenlemeler, diğer iki ülkede olanlardan farklılık gösterir. Bunun sebebi, Tunus'ta Afrikalı öğrenciler de dâhil olmak üzere yasal olarak ikamet eden Afrikalılar olsa bile bu düzenlemelerin halk tarafından bazı Afrikalılara zarar verilmesine yol açmasıdır.

Analizciler ve vatandaşların bazıları, Tunus'un imajını zedelemeye yönelik bir iç veya dış gündem olduğunu düşünürken diğerleri ise Kays Said'in siyasî başarısızlığını örtmek için yarattığı bir kaos ve ülkenin imajını karalamaya neden olduğunu düşünmektedir.

Değerlendirme

Kays Said'in kaçak göçmenlere karşı başlattığı bu tür düzenlemeler dünyadaki ilk örnek değildir. Amerika, Avrupa ülkeleri ve Cezayir, Fas, Türkiye gibi bazı Müslüman ülkelerinde yürürlükte olan benzer uygulamalar bulunmaktadır. Ancak, Tunus'ta kaçak göçmenlere karşı uygulanan bu düzenlemelerin şiddete dönüşmesi, olağanüstü bir nitelik kazanarak dünya çapında Afrika Birliği de dahil olmak üzere Afrikalılar tarafından tepkiyle karşılandı.

Bu olayların suçlusu olarak Afrika ülkelerinin iktidarları gösterilebilir. Bu iktidarların yönetim başarısızlıkları, yaptıkları yolsuzluklar ve halka iş fırsatları sunamamaları, birçok insanın göç etmek zorunda kalmasına sebep olmuştur. Ancak, bu durumun tek sorumlusu iktidarlar değildir. Afrika halkı, özellikle gençler, ikinci bir suçlu olarak gösterilebilir. Tunus dâhil olmak üzere, Afrikalı göçmenlerin %99'u gençlerden oluşmaktadır. Bu gençlerin birçoğu okullarını bırakarak göç etmişler ve iş becerileri yeterli olmayan kişilerdir. Bu nedenle, kapitalizm düşüncesine sahip modern devletlerin, beceriksiz kişileri kabul etmek istemeyecekleri açıktır. Ancak bu olayların üçüncü suçlusu ve sorumlusu Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said olamaz. Çünkü Said, "Tunus'un demografik yapısını değiştirmeyi amaçlayan bir suç düzenlemesi" konuşması yapmamıştır. Bu açıklamanın halka galeyana getirdiği görülmektedir.

Son olarak, şiddetin önüne geçmek amacıyla bu göçmen sorununa diplomatik ve diğer ülkelerle anlaşarak ülkeler arası çözümler bulunabilirdi. Ancak, bu tersi yönde geliştiği için Afrikalılar arasında özellikle Afrika milliyetçileri tarafından Araplara ve İslam'a karşı düşmanlık ve propagandaların arttığı görünmektedir. Oysa Tunus'taki seküler iktidar ve halkın bu hareketleri İslam ile bağdaştırılamayacağı gibi, yüzyıllar boyunca Arap ve siyahî Afrikalılarla birliktelik kültürüne ters olduğu açıktır.  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.