Sosyal Medya

İSLAM

İslam’da Riba Kavramı ve Yasağı

Muhammad Usama*

İslam’da faiz konusu, dergi ve kitap yazmayı gerektirecek kadar yeni bir konu değildir. Müslüman bir ailede doğan bir birey, İslam’da faizin yasak olduğunu bilir. Dahası, Müslüman olmayanlar da faizin olumsuz sonuçlarının farkındadır. Ayrıca, faizin bu zamana özgü bir kavram olmadığı, eski zamanlarda insanların günlük yaşam faaliyetlerinin yanı sıra iş amaçlı olarak da kullandığı bir uygulama olduğu görülmüştür. Son birkaç yüzyılda, Batı dünyasının hegemonya kurmasının ardından, bu uygulama farklı isimler altında geliştirilerek bugünkü haliyle her türlü işletme ve ekonomik faaliyetin belkemiği haline gelmiştir. Bu durum, insanların faiz dışında güvenebilecekleri başka bir sistem olmadığını düşünmelerine neden olmaktadır. Bununla birlikte, daha geniş bir zihniyete ve farklı bir bakış açısına sahip bazı Batılı ekonomistler bile faizi ekonomiyi bozan ve eşitsizliği sürdüren bir asalak unsur olarak görmektedir. Bu kişiler, faizin ekonomik sistemler üzerindeki olumsuz etkilerinin farkındadır. Bu yazı, İslam’ın faiz ve riba konusundaki bakış açısını değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

Ribanın terimsel ve sözlük anlamı:

Sözlük anlamı olarak, "riba" terimi "artan" veya "aşan" anlamlarını taşır. İslami finans ve hukuk alanında riba, bir kredi veya borç sözleşmesinde önceden belirlenmiş bir fazla veya artış anlamına gelir ve genellikle kredilerden alınan faizi ifade eder. Bu uygulama, mali dengesizliklerin yaratılmasına ve potansiyel ekonomik eşitsizliğin artmasına yol açması nedeniyle adaletsiz ve sömürücü olarak kabul edilir. Ayrıca, "riba" terimi genel olarak, İslam hukuku çerçevesinde iş veya ticaretten elde edilen yasadışı, sömürücü kazanç arayışını kapsayacak şekilde kabaca tercüme edilir. Ayrıca, riba hem kayıp hem de kazanç durumunda elde edilen ödemeleri içerebilir.

Putperest Araplar zamanında ticaret ve faiz temelli faaliyetler yaygın olarak mevcuttu. Bu faaliyetlerden biri, borçlardan faiz almak olarak bilinir ve bir kişinin son ödeme tarihinde ödemesini geciktirmesi durumunda artış gösterir ve ödemesi gereken miktarı artırır. İslam öncesi dönemde, putperest Araplar arasında bu tür faiz uygulamaları yaygındı.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) ribanın yasaklanması konusunda birçok hadisi bulunmaktadır. Bu hadislerde şöyle buyrulur: "Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla ve tuz tuzla eşit olarak değiştirilmelidir. Borç vermek, miktarını artırmak veya azaltmak ise riba olarak kabul edilir." Bu hadisler, İslam’ın faize karşı tutumunu ve Riba’nın yasaklanmasıyla ilgili prensipleri ortaya koymaktadır. İslam’ın faizden kaçınma ilkesi, adaleti ve mali dengeyi teşvik etmeyi amaçlar. Bu nedenle, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren faiz uygulamaları, Müslümanlar arasında yasaklanmış ve yerine helal ve adil ticaret prensipleri benimsenmiştir.

Fıkıh Kitapları:

Zaman ilerledikçe, riba uygulamalarındaki yeni gelişmeler Müslümanlar tarafından fark edildi. Bu durumda ortaya çıkan temel soru şuydu: Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) riba ve haram olarak ilan ettiği maddelerin faaliyetine benzeyebilecek başka maddeler var mı? Bu sorunun yanıtını bulabilmek için dört İmam, içtihatlarını kullanarak detaylı bir analiz yaptı ve diğer maddeleri de riba uygulamaları olarak sınıflandırdılar.

Riba’yı iki ana türde kategorize ettiler:

Riba-i Cahiliye (Cahiliye dönemi ribası): Bu riba aynı zamanda Riba-i Kur’an olarak da bilinir ve genellikle putperest Araplar tarafından uygulanan riba türüne atıfta bulunur. Bu riba türü, İslam öncesi dönemde yaygın olarak kullanılan ve sonradan İslam tarafından yasaklanan uygulamalara odaklanır.

Riba-i Bai (Satış ribası): Bu tür riba, aynı zamanda Riba-i hadis olarak da adlandırılır, çünkü hadislerde haram olduğu kanıtlanmış riba uygulamalarından bahseder. Bu riba türü, alışveriş işlemlerinde faiz veya artışa dayalı uygulamaları ifade eder.

Araplar tarafından uygulanan Riba-i Cahiliye borçlulara verdikleri kredilerden faiz alırlar ve gecikme durumunda faiz ödeme miktarını artırırlardı. Fakat Kur’an-ı Kerim’de bu kredilerden elde edilen bu tür kazançlar yasaklanmıştır. Kur’an’daki çeşitli sureler ribayı ele alır ve haram

sayar. Bakara Suresi, Ali İmran Suresi, Nisa Suresi ve Rum Suresi bu konuda önemli örneklerdir ve çeşitli tefsir kitaplarında ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Ayrıca, bu ayetlerin detaylı yorumlarını sunan birçok tefsir mevcuttur. Riba’nın haram olduğuna dair en yetkili beyan, Peygamber Muhammed’in (s.a.v.) Veda Hutbesi’nde yapılmıştır.

Kur’an ayetlerinin vahyine göre, riba ile ilgili olarak hem ticari faiz hem de kredi faizi açıkça haram ilan edilmektedir. Putperest Araplar arasında riba kavramı İslami anlayıştan farklıydı, ancak Kur’an zaten ticari faizi tanımlamaktadır. İlginçtir ki, putperest Araplar bile ticari amaçlarla faizli kredi kullanmışlardır.

Sahih-i Buhari’de, Zeyd bin Arkam, Mikail bin Hibban ve diğer sahabelerin yer aldığı bir rivayet bulunmaktadır. Bu rivayet, Beni Sakîf, Bani Umro b. Umeyr ve Banu Mukzom kabilelerinin ticari girişimleri için faizle borç aldıkları bir olayı açıklar. Ancak bu kabilelerden bazıları İslam’I kabul ettiklerinde ve Beni Sakife’ye ödenmemiş borçları olduğunda, İslam’da haram olduğu için borcu ve faizi ödemeyi reddetmişlerdir. Bu mesele, Peygamberimiz tarafından Mekke’ye lider olarak atanan Atab İbn Said’e götürülmüş ve Muaz Bin Cebel’in ve Peygamber’in bizzat yardımıyla kabilelerin Banu Sakîf’e riba ödemekle yükümlü olmadığına karar verilmiştir.

Bakara Suresi, riba konusunu ele alan 275-281. ayetleri içerir:

275. Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların,

"Zaten alışveriş de faiz gibidir" demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime

Rabb’inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmişi kendisinedir, onun işi Allah’a aittir. Kim

faizciliğe dönerse, işte onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklardır.

276. Allah faizi eksiltir, sadakaları bereketlendirir. Allah pek nankör olan hiçbir günahkarı sevmez.

277. Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır.

278. Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve gerçekten iman etmiş iseniz faizden kalanı bırakın.

279. Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur.

280. Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, (borcu) sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır.

281. Allah’a döneceğiniz ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin kazancının kendisine eksiksiz verileceği günden korkunuz.

Bu ayetlere, Banu Sakîf tarafından Hz. Abbas (r.a)’a faizle yüksek miktarda borç verilmesi gibi çeşitli olaylar eşlik etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.), ribanın haram olduğu gerekçesiyle Hz. Abbas’ın bunu talep etmesini engellemiştir. Ancak konu, Hicri 10. yılda Veda Haccı sırasında netleşmiştir. Başka bir olay da Hz. Osman (r.a) ile ilişkilidir. Bu ayetler, acil borçlanmalarda veya ticari amaçlarla olsun, ribanın kesinlikle yasaklandığını açıkça ifade etmektedir. Kur’an, ticareti helal, ribayı ise haram olarak açıkça ilan etmektedir.

Bazıları, yoksul bireylerin faizli banka kredilerinden faydalandığını iddia etse de, bu düşünce İngiliz kurumları tarafından yaratılan yanlış bir algıdır. Ribanın yol açtığı komplikasyonlar, servet birikiminin sınırlı bir grup insanın kontrolü altında kalması gibi birçok soruna neden olmuştur. Ayrıca, bu kişiler kayıplarını azaltmak için sigorta ve kumar gibi yöntemlere sıklıkla başvurmaktadır. Sigortaya yapılan yatırımların büyük çoğunluğu halktan gelirken, sadece birkaç kişi bu yatırımlar üzerinde kontrol sahibidir. Bu koşullar, piyasada seçkin birkaç kişinin hakimiyetine katkıda bulunarak fiyatların yükselmesine ve yoksulluğun artmasına neden olur.

Kur’an-ı Kerim, ribanın çeşitli olumsuz etkilerine dikkat çekerek, faiz odaklı faaliyetlerde bulunanların şeytanın etkisi altına girdiğini ve deliliğe sürüklendiğini ileri sürer. Ayrıca, bu tür bireylerin servet biriktirmeye kamusal meseleleri ele almaktan daha fazla öncelik verdiği belirtilir. Kur’an, ribanın sonuçları konusunda kesin bir dille uyarıda bulunur ve bu kişilerin cehennem ateşine atılacağını ifade eder.

Riba uygulamasına karşı 40’tan fazla hadis rivayet edilmiş ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ribayı zinadan bile daha büyük bir günah olarak sınıflandırmıştır. Bazı hadislerde Peygamber, riba günahını kişinin annesiyle zina yapmasına benzetirken, diğer hadislerde ise 33 veya 36 kez işlenen zina günahına benzetmiştir. Bu hadisler, riba yasağını teyit etmektedir ve Peygamber’in riba konusundaki sert tavrını yansıtmaktadır.

Jaffar Shah gibi bazı kişiler, ticari faizin Kur’an’da özel olarak ele alınmadığı için helal olduğunu savunmaktadır. Ancak bu tutum, Kur’an ve Sünnet’in tesis ettiği ilkelere aykırıdır. Müftü Taqi Usmani, aslında iki tür faiz olduğunu açıklamıştır: bireysel faiz (tefecilik) ve ticari faiz. Kur’an, hadisler ve fıkıh (İslam hukuku) ise tüm riba biçimlerini açık bir şekilde haram olarak ilan etmektedir. Bu nedenle, bireysel veya ticari düzeyde olsun, ribanın sahihliği ve uygulanabilirliği için hiçbir destek veya gerekçe bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, İslam’ın riba yasağı, faizle ilgili sadece ekonomik bir mesele olmanın ötesine geçer. İslam’ın adalet, mali denge ve sosyal eşitlik gibi değerlerine vurgu yapar. Bu konuda daha geniş bir farkındalık ve anlayış geliştirmek, alternatif helal ticaret prensiplerini benimsemek ve ribanın olumsuz etkilerini azaltmak önemlidir.


*Bu makale İdrakpost Editoryal Kurulu tarafından İngilizceden Türkçeye çevrildi.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.