Sosyal Medya

İSLAM

Toplumda Değişen Normlar Işığında Modern Müslümanların Emr bi'l Ma'ruf Sorunu

Ifeoluwa Siddiq Oyelami

ABD Cumhurbaşkanı Joe Biden, 2020 seçim propagandası sırasında Amerikalı Müslümanların desteğini kazanmak amacıyla bir hadis okumuştur: "Kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir” (Muslim Iman: 78). Bu hareket, siyasi bir strateji olarak yorumlansa da bir şeyi kanıtlıyor: Biden gibi bir gayrimüslimin bile Müslümanların, "kötülük"e karşı tahammülleri olmadığını ve kötülüklere karşı direnişte olduğunu bilmesidir. Zira Allah şöyle buyurur: "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar. Namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler. Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara Allah merhamet edecektir. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi 9: 71). Durum böyleyken, modern çağda yaşayan Müslümanlar olarak "İyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma" görevimizi nasıl değerlendiriyoruz?

Modern sosyolojik sorunlar ve Emr bi'l Ma'ruf

Modern toplumda, şehirleşme süreciyle birlikte insanlar özden uzaklaşma eğilimindedir ve sosyal medya platformları da bu durumu arttırmaktadır. Akademik çevreler, sosyal medyanın insanları yeni tür yalnızlıklara sürüklediğini ve sürekli olarak incelenmesi gereken bir etkiye sahip olduğunu ifade etmektedir. Ayette geçen “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır.” ifadesinden yola çıkarak, kolektif bir anlayışla hareket eden Müslüman toplumu için ise bu durum, toplumsal bir paradigma tehdidi oluşturmanın yanı sıra fertlerin dini bakış açısını ve hassasiyetini hızla değiştiren bir etkiye yol açmaktadır. Bu durum özellikle gün geçtikçe Müslüman toplumunun "denge-denetleme" kavramı konumunda olan "Emr bi'l Ma'ruf ve Nehyi ani'l Münker" ("İyiliği emretme ve kötülükten alıkoyma) görevlerini tehdit altında bırakmaktadır.

Sosyal psikolojide, insanların başkalarının yaptığı şeylere, desteklediği düşüncelere veya takip ettiği trendlere katılmak için diğerlerine uyma eğilimi olarak bilinen “bantavagon etkisi” günümüz toplumunu maalesef sarmış durumda. İnsanlarımız, kritik bir düşünceye girmeden, trend ve modanın belirlediği yolu tercih etmeyi seçiyorlar. İslam'da günah olarak nitelendirilen birçok davranış sosyal medyanın doğurduğu cesaret ve değişen dünya paradigması nedeniyle açıkça sergilenmekte ve bunlar moda haline gelmiş durumdadır. Büyük, küçük, kadın, erkek, ebeveyn, çocuk, herkes kendisini istediği şeyleri yapma konusunda özgür hissediyor; çünkü “kimsenin işine karışma hakkı yoktur” diye yeni bir norm oluşmuştur. Bu durumda toplum olarak, bantavagon etkisine kapılarak daha önce görmediğimiz bir şekilde bu davranışları kabulleniyoruz ve dinî hassasiyetimiz zamanla erozyona uğruyor. Bu durum, yaratılış gayemize uzaklaşmamızdan veya artan yalnızlıkla bağlantılı olabileceğimiz gibi özgürce davranma taleplerinin neticesi de olabilir.

Son günlerde, Amerika merkezli olan ve sosyal medya aracılığıyla dünyanın hemen hemen her yerine yayılan "woke kültürü" konuyu daha da karmaşık hale getiriyor. İnsanlar, linç edilme korkusu nedeniyle doğruyu söylemekten kaçınıyorlar. Toplumsal normlar artık anormalhaline geldi ve insanlar karşılaştıkları eleştirilere hemen alınarak, "inancımı sorgulayamazsın" veya "senin de bazı günahların var" gibi tepkiler gösteriyorlar. Bu tür düşünce tarzı, liberal kültürde olsa da, dinimizde yeri olmayan bir durumdur ve çeşitli toplumsal konularda Müslüman toplumunu denge ve denetleme kavramları olan "Emr bi'l Ma'ruf ve Nehyi ani'l Münker" görevlerini etkilemektedir. Çünkü Müminler, aralarında iyilik yapmayı teşvik etmek, Allah’ın emrettiği şeyleri yerine getirmek ve yasakladığı şeyleri bertaraf etmek konularında birbirlerinin dostlarıdır. Kötülük yapanları düzeltmek ve onları iyiliğe çağırmak gibi bir sorumlulukları vardır. Ancak günümüz normlarına göre bu sorumluluklar, sıklıkla özgürlük kısıtlaması veya ahlaki üstünlük iddiası olarak algılanmaktadır ve bu nedenle çoğu zaman sert tepki görmektedir.

Emr bi'l Ma'ruf konusundaki yanılgılar

Modern zamanlarda Emr bi'l Ma'ruf konusundaki en büyük yanılgılardan biri, düzeltilen kişinin düzelten kişiyi “ahlak/dinî üstünlük” iddiasında bulunduğunu algılamasıdır. Yani, Bey A., Bey B’ye bir davranışın günah olduğunu belirttiğinde, Bey B, sanki Bey A'nın kendisinden daha üstün olduğunu ve bu nedenle kendisine üstten bakmaya çalıştığını düşünmektedir. Halbuki, hiç öyle değildir. Bu durum sadece bir düzeltme ve hatırlatmadan ibarettir. Sahabeler arasında kimileri fazilet açısından daha üstün oldukları belirgin bir şekilde bilinmektedir. Ancak sıradan bir kişiyi uyarmaktan çekinmemişlerdir. İşte bizim kafamızda kurguladığımız bu düşünce nedeniyle, bazen etrafımızdaki insanlar bizi kötülük yaparken gördüklerinde ayıp olmasın diye uyarmaktan çekiniyorlar.  Sonuç olarak, Müminler olarak Emr bi'l Ma'ruf ve Nehyi ani'l Münker görevini yerine getirmemekle birlikte kendimizi kötü davranışların içine batırmış oluruz.

Günümüzde Emr bi'l Ma'ruf konusundaki en büyük yanılgılardan biri, düzelten kişinin bizi yargılıyor gibi algılanmasıdır. Bazen bir Müslüman kardeşin yanlış bir davranışını gözlemleyebiliriz. Ancak unutulmamalıdır ki, bu hatanın dinimizde günah olarak nitelendirilmesi, Allah ve Peygamber'inin bize hatırlattıkları doğrultusundadır. Bu nedenle, yapılan düzeltmelerin hatırlatma olarak görülmesi gerekmektedir, zira Allah şöyle buyurur: "Sen öğüt verip hatırlat. Çünkü, hatırlatmak müminlere fayda verir." (Zariyat 51: 60). Ve tabii ki, size hatırlatmada bulunan kişinin sadece iyi bir dost olduğunu bilin, çünkü Allah şöyle buyurur: "Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar." (Tevbe Suresi 9: 71)

Yine Emr bi'l Ma'ruf konusuna engel olan başka bir sorun ise kutuplaşmadır. Bu sorununşüphesiz hem düzelten hem de düzeltilen tarafından kaynaklandığını belirtmekte fayda var. Bazen Müslümanlar, ötekileştirdikleri diğer Müslümanların doğrusunu bile dinlemek istemiyorlar. Bazen ise ötekileştirdiklerine doğruyu söyleme tarzını, onların daha da dışlanmalarına sebep olacak bir üslupla vermektedirler. Bu konuda her iki tarafın da Allah’tan korkması gerekiyor, çünkü bahsedilen şey Allah’ın ayetleridir ve bu bir kişinin oluşturduğu söylem değildir. Dolayısıyla, hak kimdeyse tereddüt etmeden ona uygun şekilde hareket etmemiz gerekiyor. İşte bizi diğer milletlerden farklı kılan özelliğimiz bu olmalıdır. Allah diyor ki, “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.” (Al-i İmran 3: 110).

Yine de bazen kimileri, Emr bi'l Ma'ruf yapanlara tepki olarak kötülük yapanları cesaretlendirir ve iyilik yapanları yererler. Bu durumun tamamen münafıkların işi olduğunu hatırlatmakta fayda vardır. Allah diyor ki, “Münafık erkekler ve münafık kadınlar birbirlerindendir (birbirlerinin benzeridir). Kötülüğü emredip iyiliği yasaklarlar, ellerini de sıkı tutarlar. Onlar Allah’ı unuttular; Allah da onları unuttu. Şüphesiz münafıklar, fasıkların ta kendileridir.” (Tevbe 9: 67)

Sonuç

Bütün bunları düşündüğümüzde aslında Emr bi'l Ma'ruf konusunda en büyük sorun, kendimizi kardeş ve dost olarak görmememizdir. Allah bizi bu görevde birbirimizi kollayıp destekleyecek dostlar olarak vasfetmektedir. Çünkü hak yolunda tek başına yürümek zordur. Bazen nefsimize, bazen şeytana yenik düşüyoruz ve bu nedenle birbirimize destek olmak için bu vazifeyi vermiştir. Ancak bu görevi bireyselci düşünceler ve sık sık politik doğruluk ve duyarlılık testine tabi tuttuğumuzda, bu kutsal görevi yok ediyoruz. Yani Müslümanlar olarak bireysel veya toplumsal olarak cereyan eden her türdeki kötülüğe karşı suskun kalmamamız gerektiği gibi, kendimizebuyapıldığındaise eleştiriye kapalı olmamamız gerekiyor.

Sonuç olarak, modern çağda yaşayan Müslümanlar olarak, Emr bi'l Ma'ruf ve Nehyi ani'l Münker görevini yerine getirmek için bireysel ve toplumsal düzeyde çeşitli engellerle karşılaşabiliriz. Ancak, bu görevin temelinde kardeşlik, dostluk ve Allah'a olan inanç olduğunu hatırlamak önemlidir. Eleştirel düşünme, doğru bir üslupla iletişim ve açık bir kalple bu görevi yerine getirmeye çalışmak, toplumumuzun refahı ve doğru yola rehberlik açısından büyük öneme sahiptir. Emr bi'l Ma'ruf ve Nehyi ani'l Münker görevini layıkıyla yerine getirerek, toplumsal denge ve dayanışmayı güçlendirebilir ve İslam'ın öğretilerine uygun bir yaşam sürmeye çaba sarf edebiliriz.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.