Sosyal Medya

SİYASET

Barış Anlaşmaları, Neden Barış'ı Sağlamıyor?

Samuel Obedgiu*

Roketler ve öldürücü toplar, 7 Ekim 2023 Cumartesi'den beri Gazze üzerinde havai fişekler gibi uçuşuyor, gökyüzü koyu dumanlarla kaplı. Filistin tarafında şehit olan ve yaralananların sayısı hızla artıyor. Bunun yanında İsrail, tarihin en büyük kayıplarını veriyor. İsrail zaten dünyanın en büyük açık hava hapishanesine -Gazze'ye- tüm elektrik, su ve gıda tedarikini kesmiş durumda. Savaşın nasıl sona ereceğini kimse bilmiyor. Tüm dünyada gerilimin tırmanacağına ve diğer bölgelere de sıçrayacağına dair bir endişe hâkim.
Batı Asya ve dünya genelinde üzerinde herkesin derin derin tefekkür etmesi gereken bir mesele var: Barış Anlaşmaları...
 
Çözüm Üretmeyen Barış Anlaşmalarına Birkaç Örnek
 
Barış anlaşmaları maalesef barışı garanti etmiyor. Özellikle de 2020 Eylül'ünde imzalanan Arap-İsrail, aynı zamanda İbrahim Anlaşmaları hiçbir soruna çözüm üretemedi. Bu anlaşmalar, esasında politik bir amaçla imzalandı, kolaylık yaratma amacını taşıdı. Asıl amaç olan Filistin sorununu zaten hiçbir şekilde ele almamıştı. Elbette, o dönemde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İsrail'in güçlü teknolojisini kullanmak, İsrail tanınmak istiyordu. Asıl sorunun yaşandığı merkez olan Filistin’in kenara itilmesi ve ikincil bir mesele olarak ele alınmasının arka planında farklı amaçlar ve menfaatler vardı. Fakat Araplar ve İsrailliler arasındaki anlaşmazlık teknolojiyle değil, Filistin ile ilgiliydi. Fakat imzalanan barış anlaşmaları Filistin meselesine yönelik hiçbir çözüm ortaya koyamadı.
 
Bu durum esasında dünyadaki çatışma bölgelerinin tamamında yaşanmaktadır. Örneğin, Ukrayna'daki durumu ele alalım: 2014'ün başlarında Doğu Ukrayna'da çatışmaların şiddetinde ciddi bir tırmanma yaşandı. Kiev hükümeti ile ayrılıkçı Rus grubu karşı karşıya geldi. Savaş devam ederken ciddi can kayıpları ve mülkiyet tahribatları yaşandı. Bu olayların ardından çatışan taraflar çeşitli görüşmeler yaptı. Nihayet 5 Eylül 2014'te Minsk Anlaşması’nı imzalayarak sakinleşmeye çalıştılar. Ancak gelinen noktaya bir bakalım. Mesele tam ölçekli bir savaşa dönüştü. Bu savaş bir yıldan fazla bir süredir devam ediyor ve herkesi doğrudan veya dolaylı olarak etkiliyor.
 
Bu duruma başka bir örnek bir türlü sona ermeyen Güney ve Kuzey Kore çatışmalarıdır. İki ülke 1950-1953 yılları arasında bir savaş yürüttüler ve her iki taraf da büyük kayıplar verdi. Daha sonra 5 Temmuz 1953'te ateşkes yaptılar, ancak bir türlü kalıcı bir barış anlaşması imzalayamadılar. Geldiğimiz noktada ise iki ülke komşu olmalarına rağmen birbirlerine tehdit eden iki düşman olmaktan ileriye gidemediler. Bu örneklerin yanına
 
Ermenistan- Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sınır çatışması ve Hindistan- Pakistan arasındaki çatışmaları da ekleyebiliriz.  Bu tamamlanmamış çatışmalar, temel sorunları- toprak, etnik veya dini çatışmalar olabilir- göz ardı eden anlaşmalarla sona erdi. Fakat bir barış anlaşmasının amacı ve anlamı bir çatışmanın sona ermesini sağlamak olmalıdır. Yukarıda örneklendirdiğimiz meselelerde olduğu gibi temel bir sorunu çözmeyen, hatta bilinçli bir şekilde göz ardı eden anlamalar ne kadar barış anlaşması olabilir?
 
Güç Savaşları Barışın Önündeki En Büyük Engellerden Biridir
 
Büyük güç politikaları, küresel güvenliği tehlikeye atan önemli bir faktördür. Hamas'ın Aksa Tufanı Operasyonu ve İsrail'in Demir Kılıç Operasyonu'nun başlamasından bu yana Filistin'de yaşanan kaosu düşünün. Şüphesiz ki, Hamas'ın saldırısı sadece önceden planlanmış bir saldırı değildi, aynı zamanda çok dikkatlice ve yüksek düzeyde koordine edilmişti. İnsanlar, Hamas’ın 7 Ekim 2023 Cumartesi günü İsrail'e fırlattıkları binlerce roketi nereden edindiğini merak edebilirler. Fakat burada asıl sorgulanması ve üzerinde etraflıca düşünülmesi gereken mesele Hamas’ı bu noktaya iten nedenlerdir. Zerre miktarınca aklı ve vicdanı olan herkes kabul edecektir ki Hamas’ın düzenlediği saldırıların tetikleyicisi İsrail’in terörist ve insanlık dışı uygulamaları ve bu apartheid politikalarına sürekli destek veren sözde büyük güçlerin Filistin düşmanlığını körükleyen tavırlarıdır.
 
Kore Yarımadası'nda Çin, Doğu Ukrayna'da ise Rusya bulunuyor. Bunlar, çatışma bölgelerine büyük yatırım yapabilen güçlü ülkelerdir. Ancak buradaki en önemli soru şu: "Sonunda kim zarar görüyor?". Cevap; bu bölgelerde yaşayan masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılar...
 
Çözüm Ne Olabilir?
 
Eksik barış anlaşmaları işe yaramaz; sadece zalimlere zaman kazandırır. Uluslar, uygun onarımların veya gerektiğinde resmi özürlerin yerine getirilebileceği gerçek varoluşsal tehditlerle başa çıkmayı amaçlayan kapsayıcı ve kapsamlı bir barış yaklaşımı benimsemelidir. Mezhepçi siyaseti ele almak, elitleri ve politikacıları aynı masaya getirmek, sağlam bir temel oluşturacak güveni inşa etmek ve kalıcı barış için ilerleme yolu çizmek önemlidir. Küresel istikrar için, silahların ve sermayenin akışını kontrol etmeye yardımcı olmak amacıyla bazı kısıtlamaların uygulanması gerekmektedir. Ancak, "büyük" devlet denilen güçlerin silah stoklamalarını ve bu silahları diğer ülkeleri korkutmak amacıyla kullanmalarını engelleyemediğimiz müddetçe dünyada kalıcı barışı nasıl sağlayabiliriz?
 
Sonuç olarak, barış dayatılamaz. Filistin’de kan dökülmesinin sona ermesi ve barışın hâkim olabilmesi için tüm tarafların tam ve eşit katılımıyla olumlu niyet ve iş birliği temin edilmelidir. Filistinlilere kendi seslerini duyurabilmeleri için izin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Fakat bunu diğer tarafın da dinlemesi gerekmektedir.
*Bu yazı İdrakpost yayın kurulu tarafından İngilizceden Türkçeye çevirilmiştir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.