Sosyal Medya

SİYASET

İsrail Batı'nın İnsancıl Maskesini Çıkarttı

Dünya düzeni, belirli çıkarlara göre şekillenmiştir ve Batı'nın belirlediği bu düzeniumarız ki insanlargörmeye başlamıştır. Çünkü aslında, Batı'nın ahlaki bir sorunu yok; aslında olmayan bir şeyin arızası olmaz. Sorun, bizim bu gerçekleri anlama konusundaki eksikliğimizdedir.

Ifeoluwa Siddiq Oyelami

İsrail, 7 Ekim’den bu yana Gazzeli bebekleri, kadınları ve savunmasız hastaları öldürmeye devam ettiği için artık sadece ilginçbir aktör olmaktan çıkarak terör eylemleriyle özdeşleşmişbir örgütolmuş durumda. Terör ve gasp üzerine inşa edilmiş ve tarihinde birçok liderinin terör örgütleri bünyesinden çıktığıbir devlet olarak İsrail’in bu alandaki uzmanlığı şaşırtıcı değil. Belki de, daha da düşündürücü olan, Batı ülkelerinin “demokrasi” ve “insan haklarına” değer verdiklerini savunmalarına rağmen, İsrail’in her türlü terör eylemini gerçekleştirmesi için ona diplomatik ve maddi destek sağlayan bu ülkelerdir. ABD, Fransa, İngiltere, Kanada gibi ülkeler, demokratik değerleri savunurken nasıl oluyor da bu terör devletine destek veriyorlar? İnsan haklarına duyarlı olduklarını iddia eden Batı ülkeleri, bu prensipleri unutmuş olabilirler mi?

Gerçek şu ki, Batı dünyasını tanıma konusunda sık sık kendi reklamlarına kolayca kapılıp aslında onları yanlış anladık. Batı'nın ilkelerini unuttuğu söylenemez, çünkü zaten bu ilkelerin evrensel olmadığı ve olamayacağı bir gerçektir. Batı dünyası, kendi çıkarları doğrultusunda politika belirleyebilir ve demokrasi, insan hakları gibi kavramları daha çok retorik araçları olarak kullanabilir. Batı dünyasının tutumunu anlamak için çok eski tarihlere gitmeye gerek yok, çünkü sorularımızı sadece yakın tarihe odaklanarak da yanıtlayabiliriz.

Dünyanın birçok yerinde, Batı dünyasıyla gerçekleşen etkileşimler, genellikle Batı ülkelerinin "Civilization, Commerce ve Christianity" (Medeniyet, Ticaret ve Hristiyanlık) prensipleri doğrultusunda yürüttükleri yayılma çabalarıyla şekillenmiştir. Bu dönemde, Batı ülkeleri genellikle ticaretçi, sömürgeci siyasetçi veya misyoner olarak ortaya çıkmışlardır. Bugünkü dünya düzenini büyük ölçüde etkileyen bu yolculuklar, Batı'nın insanları aldatma, kaynakları çalma, diğer toplulukları aşağılama ve beyin yıkama amacı güderek geçmiştir. Batı'nın "medeniyet" olarak adlandırdığı şey, kendisinden olmayanları sık sık aşağılama eğilimindedir. Ticaret ise diğer toplulukların kaynaklarını sömürmeyi içerir. Bu anlayışa karşı çıkanlar genellikle şiddetle bastırılmıştır. Bu tür suçları örtbas etmek adına, Batı dünyası genellikle Hristiyanlıkla insanları uyutmuş ve kendi hegemonyasını sürdürmüştür.

Gerçekleri göstermeyen ve insanları aldatmak amacıyla kullanılan tek ideoloji Hıristiyanlık değildir. Liberalizm de, Batılı devletlerin çıkarlarını en üst düzeye çıkarmak için kullanılırken diğer ideolojiler de bu aldatmanın yükünü taşıyor. Batı, sosyal adalet, barış ve insanlık gibi temel değerlere vurgu yapmışve bu değerleri içeren hümanizm neredeyse bir din haline gelmiştir. Ancak, bu din, paradoksal bir şekilde, insanların haklarını aramamalarını ve saldırganlara karşı mücadele etmemelerini sağlamak için kullanılır. Çünkü küresel düzenin kontrolü genellikle Batı'nın çıkarlarına hizmet eder ve bu kavramlar yalnızca Batı'nın perspektifinden belirlenir. Bu bağlamda Victor Hugo’ya atfedilen “Paris'te bir insan öldürülürse bu bir cinayettir, doğuda elli bin insan boğazlanırsa bu sadece bir meseledir.” sözübir gerçeğiyansıtmaktadır.

Bugün, Filistin'de kendi topraklarını korumak ve direniş gösteren Filistinlilere terörist demekle, aynı şeyi yapan Ukraynalılara kahraman demek arasındaki çifte standart kimileri için şaşırtıcı olabilir. Bu durum yeni değil; Güney Afrika'da ayrımcılığa karşı çıkanlar da terörist ilan edilmiştir. Örneğin, Nobel ödüllü Nelson Mandela bir zamanlar ABD’nin terör listesinde yer almaktadır. Cezayir'de kendi topraklarını koruyarak Fransa'ya karşı çıkanlar, sadece terörist ilan edilmekle kalmayıpkafaları kesilip insanlara sergileme noktasına kadar gidilmiştir. Bu, Ortaçağ'dan bir senaryo değil. Hatta Fransa, sadece üç yıl önce, Cezayir'deki bir müzede saklanan 24 direniş savaşçısının kafataslarını, bir dizi protestodan sonra teslim etti. İşte bu tür olaylar, Batı dünyasının zihniyetindeki çelişkileri ortaya koyan çarpıcı örneklerdir.

Bu zihniyet, sadece kendi ülkelerinin iç ve dış politikasında kalsaydı keşke; fakat diğer dünya ülkelerine dayatılan Birleşmiş Milletler gibi kurumların, bir avuç kesime hizmet ettiği ve çifte standartları desteklediği bir dünya düzeninde de aynı ikiyüzlülüğü sürdürüyor. İsrail'in işgalci yerleşimcilik politikalarına karşı etkili bir duruş sergileyemeyen bu düzen, başka yerlerde aktifliğini göstermeye çalışır. Dünya düzeni, belirli çıkarlara göre şekillenmiştir ve Batı'nın belirlediği bu düzeni umarız ki insanlar görmeye başlamıştır. Çünkü aslında, Batı'nın ahlaki bir sorunu yok; aslında olmayan bir şeyin arızası olmaz. Sorun, bizim bu gerçekleri anlama konusundaki eksikliğimizdedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.