SİYASET
Babür Camii, Mescid-i Aksa ve Sessiz Müslüman Dünyası
Ibnul Ammar*
İsrailli yetkililer, Orta Doğu'nun, halkının ve tarihinin önemli bir bölümünü yok etme niyetiyle, vaat edilen topraklar kavramını tartışmaya devam etmektedir. Planları arasında, Aksa Mescidi'ni yıkıp yerine kendi tapınaklarınıinşa etmek vardır. Bu, onlara makul bir plangibi görünse deMüslümanlar, tapınağı inşa eden peygamberlerin öğretilerini takip ederek onu Allah'a ibadet etmek için kutsal bir yer olarak görmektedirler. Ayrıca Müslümanların yönetimi altında bile hem Hristiyanların hem de Müslümanların tarihsel olarak Kudüs'te ibadet etmelerine izin verilmiştir. İsrail, Gazze'deki soykırımını sürdürürken ve küresel toplum pasif bir tutum sergilerken dünyanın başka yerlerinde Müslümanlara ve değer taşıyan tarihi mekanlarına karşı başka bir göz dikme ve adaletsizlik hikayesi ortaya çıkmaktadır. Bu sefer Hindistan'da!
Son günlerde Hindistan hükümeti Ayodhya'da Ram Tapınağı olarak bilinen bir tapınağın açılışını yaptı. Tapınağın açılışı 24 Ocak 2024 tarihinde yapıldı. Tapınağın inşası yaklaşık 200 milyon dolara mal olmuştur. Ayodhya'nın şu anki yerinde inşa edilen tapınak "Babür Camii" olarak bilinen eski bir caminin yeriydi. Cami, Babür İmparatoru Babür'ün komutanlarından biri olan Mir Baki tarafından hicri 935 yılında (1528-29) inşa edilmiştir. Cami 1940'lardan önce "Masjid-i-Janmasthan" (Caminin doğduğu yer) olarak biliniyordu. Hindu milliyetçileri caminin Hinduizm'in başlıca tanrılarından Ram'ın doğum yeri üzerine inşa edildiğini iddia etmektedir. Hindu milliyetçileri ayrıca Mir Baki'nin aynı yerde önceden var olan bir Ram tapınağını yıktığını ve ardından camiyi inşa ettiğini iddia etmektedir. Bu, özellikle 19. yüzyıldan bu yana Müslümanlar ve Hindular arasında çeşitli çatışmalar ve mahkeme anlaşmazlıkları olan birçok tartışmaya sebep olmuştur.
Hindu milliyetçileri 1949 yılında caminin içine Rama ve Sita putlarını yerleştirmiş, bunun üzerine hükümet Hindular ve Müslümanlar arasında daha fazla anlaşmazlık çıkmasını önlemek için camiyi kilitlemiştir. Ancak 6 Aralık 1992'de cami, mevcut hükümet partisi BJP (Hint milliyetçi partisi), VHP (Hindu temelli Hint sağcı örgütü) ve RSS (Hint aşırı sağcı Hindu milliyetçi paramiliter örgütü) dahil olmak üzere Hint milliyetçi grupları tarafından tahrip edildi. Bu durum, Hint alt kıtasının tamamında yaklaşık 2000-3000 kişinin öldürüldüğü büyük bir isyanla sonuçlanmıştır. İsyanda öldürülen insanların neredeyse tamamı Müslümandı.
Eylül 2010'da, Hindistan'da Allahabad Yüksek Mahkemesi Ram Tapınağı'nın inşa edilmesine karar verirken, Müslümanlara cami inşası için arazinin üçte biri tahsis edildi. Ancak 9 Kasım 2019'da Yüksek Mahkeme arazinin tamamının Ram tapınağının inşası için bir vakfa devredilmesine karar verdi. Öte yandan Yüksek Mahkeme, hükümete, 1992 yılında yıkılan Babür Camiinin yerine Uttar Pradesh Sünni Merkezi Vakıf Kurulu'na alternatif bir arazi verilmesi talimatını verdi. Hükümet, Ayodhya'dan 18 kilometre ve orijinal Babür Camiinin bulunduğu yerden karayoluyla 30 kilometre uzaklıktaki Dhannipur köyünde bir yer tahsis etti. 26 Ocak 2021 tarihinde caminin inşasına başlanmıştır.
Genel olarak Hindu milliyetçileri Ram Tapınağının açılışına sevinirken Müslümanlar, hükümetin Babür Camiine alternatif olarak başka bir cami inşa etmeleri için kendilerine yer tahsis etmesine rağmen bu karara üzülmektedir. Bu durum Müslümanlar için bir duygu meselesidir nitekim bu cami sadece Hindistan'ın değil tüm Hint alt kıtasının en eski camilerinden biriydi. Aslında bu cami Babür döneminde inşa edildiği için Müslüman geleneklerini sembolize ediyordu. Öte yandan, Hindu milliyetçi gruplar Ram Tapınağı'nın açılışı sırasında sanki tapınak, tanrılarının doğduğu yerde yeniden inşa edilmiş gibi kutlamalar yaptılar.
Dünyada yaşanan bu olaylara hiçbir itiraz gelmeden tanıklık etmek cesaret kırıcıdır. Hindistan Başbakanı'nın Müslüman ülkelere yaptığı ziyaretler, Müslümanlara ve onların kültürel miraslarına yönelik muamele konusundaki endişelere rağmen kontrolsüz bir şekilde devam etmektedir. Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkenin, azınlıklara kötü muamele ettiği için ciddi uluslararası kınama ve yaptırımlarla karşılaşmadan benzer eylemlerde bulunabileceğini hayal etmek zor.
Bu durumda, uluslararası toplumun Müslümanları yalnızca “kötü adam” olarak algıladığı ve haksız muameleye maruz kaldıklarında endişe duymadığı görülmektedir. İroniyi daha da derinleştiren durum, Hindu toplumu İslam'ın kalbi olan Orta Doğu'da büyümeye devam ederken, Hindistan'ın kendi Müslüman nüfusuna yaptığı en önemli jestin camilerini yıkmak olmasıdır.
Orta Doğu'daki bazı Hindu göçmenlerin tapınağın açılışını açıkça kutlamaları, hatta sokaklara dökülmeleri ise sıkıntıyı daha da arttırıyor. Arap ülkeleri arasında sadece Kuveyt, bu tür kutlamalara müdahale ederek dokuz Hintliyi sınır dışı edecek kadar olayı biraz da olsa ciddiye almıştır. Zira bu eylem haklı olarak İslam'a karşı duyarsızlık ve saygısızlık olarak görülüyor. Öte yandan daha birkaç ay önce BAE'nin Orta Doğu'daki en büyük Hindu Tapınağı'nın açılışında rol oynamış olması, bu son gelişmelerdeki çelişkileri daha da belirginleştirmektedir.
Müslüman ülkeler İslam'ı dış politikalarına tamamen entegre etmelidir. İslam'ın çıkarlarına aykırı hareket eden ülkelere otomatik olarak yaptırım uygulayabilmeleri gerekmektedir. Bunu yapmamak sadece Filistin gibi yerlerde kardeşlerimizin öldürülmesine dolaylı da olsa destek olmak anlamına gelmez, aynı zamanda birilerinin Müslümanlara ait olanı haksız yere ele geçirme riskini de arttırır. Ne yazık ki pek çok insan, etkilerini bizzat hissedene kadar sessiz kalmayı tercih ediyor.
*Bu yazı Ali Fahd tarafından İdrakpost İngilizceden Türkçeye çevirilmiştir.
Henüz yorum yapılmamış.