İSLAM
Geleneklerinin Ötesinde Aşure Gününün Tarih ve Önemine Dair Bir Bakış
Bu gün, Allah’ın Hz. Musa’yı ve İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden kurtardığı önemli olayı anmak açısından son derece önemlidir
Yusuf A. Fatoyinbo
Aşure, Arapça “Onuncu” anlamına gelen “Âşir” kelimesinden türerve İslami takvimin ilk ayı olan Muharrem’in 10. gününe işaret eder. Bu yıl, Hicri 1446 Aşure günü 16 Temmuz 2024 tarihinde kutlanacaktır. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar için bu gün, Allah’ın Hz. Musa’yı ve İsrailoğullarını Firavun’un zulmünden kurtardığı önemli olayı anmak açısından son derece önemlidir. Ancak günümüzde, Aşure gününün gerçek anlamı, Muhammed Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin bin Ali’nin trajik şehadeti gibi diğer tarihi olayların gölgesinde kaldı.
Aşure’nin kökenleri, Hz. Musa ve takipçilerinin Firavun’un pençesinden kurtuluşuna dayanır. İbn Abbas’ın rivayet ettiğine göre, Peygamber Muhammed aleyhisselâm Medine’ye vardığında Yahudilerin bu günde oruç tuttuklarını gördü ve merakla sordu: “Bu nedir?” Onlar da, “Bu salih bir gündür; Allah’ın İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardığı gündür, bu yüzden Musa bu günde oruç tuttu” diye cevap verdiler. Bunun üzerine Peygamber Muhammedaleyhisselâm, “Biz Musa’ya, sizden daha hak sahibiyiz ve daha evlâyız” diyerek o gün oruç tuttu ve Müslümanlara da aynı şeyi yapmalarını emretti (Buhari).
Kerbela’da yaşanan trajik olaylar, ne yazık ki Aşure’nin gerçek mahiyetini bulanıklaştırdı. Artık pek çok kişi, Aşure’nin Hz. Hüseyin bin Ali’nin şehit edilmesiyle başladığına inanıyorlar ki bu tarihi gerçeklerle desteklenmeyen bir yanılgıdır. Sonuç olarak Muharrem ayı, Kerbela’da yaşanan kederli olayların anlatıldığı ve çoğu zaman tartışmalara yol açan bir zaman dilimi haline geldi. Buna ek olarak, Hz. Nuh’un gemisinin bu günde Cudi Dağı’nda durduğuna dair inanç gibi sahih olmayan haberler de suyu daha da bulandırdı ve günün gerçek öneminden uzaklaştıran kültürel etkinliklere yol açtı.
Kaldı ki, Aşure’nin asıl olayı olan Hz. Musa ve İsrailoğulları’nın Firavun’dan kurtuluşu, Kur’an’ın diğer kıssaları gibi, bizlere manevi ve dünyevi hayatlarımız için dersler sunuyor.
Aşure Günü Kıssası
Hz. Musa, o sırada İsrailoğullarını ağır işkenceler altında tutan, erkeklerini köleleştiren ve kadınlarının namuslarını kirleten Firavun’a gönderildi. Allah, Firavun’un sarayında yetişen ve içinde bulunduğu sorunlar nedeniyle kaçan Hz. Musa, Firavun’u İslami tevhide davet etmesi ve İsrailoğullarını özgürleştirmesi için gönderdi. Firavun, Allah’ın mesajını ve Musa’nın çağrısını küstahça reddetti. Bunun üzerine Allah, Hz. Musa’ya İsrailoğulları ile birlikte Mısır’dan kaçmasını emretti.
Aşure günü, Hz. Musa ve İsrailoğulları Mısır’dan kaçtılar. Firavun haberi aldı ve hızla peşlerine düştü. Kızıldeniz’in kenarında, çaresizce denizin önünde duran İsrailoğulları için umutsuz bir durumdaydılar. Ancak işte tam o sırada, Allah Hz. Musa’ya bir mucize verdi: “Asanla denize vur!” emriyle deniz yarıldı, her iki tarafında devasa duvarlar oluştu. Hz. Musa ve İsrailoğulları, bu mucizevi geçişle denizi aşarak kurtuldular. Firavun ve ordusu ise denizin suları kapandığında boğuldu. Şuara Suresi’nde (63-68. ayetler) bu büyük olay anlatılıyor.
Bu önemli olay, İsrailoğulları’nın Firavun’un zulmünden kurtuluşunu işaret ediyordu. Hem Müslümanlar hem de Ehl-i Kitap, bu kıssayı kutsal kitaplarında okurkengünümüzde pek çok kişi bu olayın derin sembolik değerlerini göz ardı ediyor. Bize göre üzerinde derinlemesine düşünülmesi gereken derslerle dolu bir anlatı olup sadece hikaye olarak okumakla geçilmemeli.
Kıssadan İbretler
Söz konusu kıssadan çıkarılabilecek dersler arasında güçlü bir inancın zafer için ön koşul olduğu söylenebilir. Kendini tanrı olarak gören Firavun, korkulan bir zorba olmasına rağmen, görünüşte önemsiz birey olan Hz. Musa sarsılmaz inancıyla İsrailoğullarını özgürlüğe kavuşturdu. Hz. Musa, imkansızlıklar karşısında inancını korurken, Firavun ise denizde sonunu buldu ve en güçlü tiranların bile en beklenmedik şekillerde yenilebileceğini gösterdi. Buradan çıkarılacak anahtar ders, sarsılmaz inancın ve bu inanca dayalı hareket etmenin ne kadar güçlü olduğudur.
Bu arada, eylemsiz iman yeterli değildir. İsrailoğulları, Mısır’daki zulümden kurtulmak için çaresiz bir şekilde kurtuluşa ihtiyaç duyuyorlardı. Allah, Hz. Musa’yı onların kurtarıcısı olarak atadı ve onun liderliğinde cesurca Mısır’dan kaçtılar. Ancak Kızıldeniz’e ulaştıklarında, kendilerini çaresiz hissettiler - ta ki Allah’ın müdahalesi onları kurtarana kadar. Eğer harekete geçip Mısır’da kalmış olsalardı, tarih farklı bir şekilde gelişecekti. Aşure Günü, hayatımızda bir dönüm noktası olmalıdır; daha iyi bir insan olmak için inisiyatif almalı, çevremizdeki kötülükleri değiştirmeli ve tüm Firavuni oluşumlara karşı elimizden geleni yapmalıyız. Böylece Allah’ın yardımını bulabiliriz
Nihayetinde, sorunlarımızın çözümünün Allah’ta olduğunu unutmamalıyız. İsrailoğullarını Firavun’un zincirlerinden kurtarmak Hz. Musa için büyük bir zorluktu. Ancak o, çözümü Allah’ta buldu ve sorun sonsuza dek çözüldü. Her birimiz farklı mücadelelerle karşı karşıyayız - bazı Müslümanlar günah bağımlılıklarıyla savaşır, diğerleri evlilik sorunlarıyla boğuşur ve bazıları da çocuklarıyla ilgili zorluklarla yüzleşir. Allah’a yönelmeliyiz çünkü O, gerçekten de her şeye Kadirdir.
Aşure Günü’nün olayı ve önemi üzerinde düşünürken, manevi değerini ve Peygamber Muhammedaleyhisselâmınbu güne ilişkin öğretilerini göz önünde bulundurmak da çok önemlidir. Aşure günü orucunun Ramazan orucunun vahyedilmesinden önce farz olduğu, daha sonra sünnet ancak son derece faziletli hale geldiği sahih olarak rivayet ediliyor. Sahih-i Müslim’de yer alan bir hadise göre, Muharrem ayında tutulan oruç, genel olarak, fazilet bakımından Ramazan ayından sonra ikinci sırada yer alıyor. Üstelik Peygamber Efendimiz’in de Aşure günü için özel bir değer atfederek “Aşure günü oruç tutarak Allah’ın bir önceki yılın günahlarına kefaret vereceğini umarım” buyurdu (Müslim). Elbette unutmayalım ki, böyle kefaretler sadece küçük günahları kapsıyor. Zira büyük günahlarsamimi bir tövbe ile affediliyor. Son olarak Muharrem ayının 9. gününde de oruç tutulması tavsiye edilir çünkü Efendimiz hem 9. hem de 10. günü oruçlu geçirmeyi niyet etti, ancak 9. günü yerine getirmeye kadar yaşamadı.
Henüz yorum yapılmamış.