Sosyal Medya

SOSYAL-KÜLTÜR

Paris 2024 Olimpiyat: Laikliğin Tehlikeli Dönüşümü

Zira Fransa’da “sanat artık sanat için değil,” adeta dine hakaret için yapılır hale gelmiş durumda.

Ifeoluwa Siddiq Oyelami

19. yüzyıl Fransız entelektüel çevresinden bir prensip doğdu: “L’art pour l’art” (Sanat için sanat). Bu ilke, sanatın dini, ahlaki veya manevi prensiplerle iç içe girmesi yerine, kendi başına bir değer taşımasını savunuyordu. Sanat, yalnızca “gerçek” sanat olarak değerlerini bulmalıydı. Ancak, tarihten de sanat hep bu prensiple süregelmedi; kimi zaman değerleri aktarmak, kimi zaman ise değerleri yok etmek veya ona saldırmak için kullanıldı.

İki yüzyıl sonra, Fransa yine sahnede. Bu sefer Olimpiyat Oyunları’nın açılış töreniyle dünya sahnesinde yer aldı. Açılış töreni, çok yankı uyandırdı. Bu tür törenlerde ev sahibi ülkeler kendilerini temsil eden sanatsal performanslar sergiler. Ancak Fransa, bu sefer çok farklı ve ilginç şeyler sergiledi. Kendi tarihini yansıtan bazı unsurlar göstermenin yanı sıra, yeni devlet ideolojisi üzerinde subliminal mesajlar verdi. Söz gelimi, Fransız Devrimi’nde kafası kesilen son kraliçe Marie Antoinette’in başı tasvir edildi. Bu, açık bir mesajdı: “Fransa cumhuriyettir.” Gelelim daha aykırı şeylere…törende satanizm ve drag şovlar ile yeni dünya ahlak düzeninde yerini belirtiyordu. Bütün bunlar arasında en ilginç olanı ise Hristiyanların kutsal kabul ettiği “Son Akşam Yemeği” tablosunun LGBT propagandası için kullanılmasıydı.

Gösterilerden sonra Başkan Macron’un X hesabında “Burası Fransa” paylaşarak bu görüntüleri sahiplenmesi, yeni Fransa’nın kimliğini gözler önüne seriyor. Evet, “Burası Fransa”; Katolik Kilisesi’ni ezmiş, Hristiyanlığı arka plana atmış ve ultra liberal bir yaşam tarzını benimsemiş bir Fransa. Laiklik, demokrasi ve aşırı milliyetçiliğin modern dünya görüşünün beşiği olarak değerlendirilen Fransa, sadece 29 milyon izleyiciye değil, tüm dünyaya yeni dünya görüşünü –dinsizlik ve ultra liberalizm– empoze etmeye çalışıyor.

Nedir bu Son Akşam Yemeği

Son Akşam Yemeği, Hristiyanlık dünyasının en önemli sahnelerinden birini temsil eder: Onlara göre Hz. İsa’nın 12 havarisiyle birlikte son yemeğini yediği anı. İncil’in Markos 14:22-24, Matta 26:26-28, Luka 22:19-20 ve Yuhanna 13, 14 ve 15 bölümlerinde anlatılan bu sahne, Hz. İsa’nın ayrılmadan önce havarilerine verdiği mesajları içeriyor. Bu yemekte Hz. İsa, havarilerini gelecek zorluklara hazırlıyor ve onlara “Sizi sevdiğim gibi birbirinizi sevin” (Yuhanna 15:13) emir veriyordu. Dolayısıyla, bu tablo, “koşulsuz sevgi”ye atıfta bulunduğu için ya da Hristiyan âleminde bir dönemin sona erdiğini göstermek amacıyla sapık olimpiyatta seçilmiş olabilir.

Hristiyanlar, Son Akşam Yemeği hikâyesini ve öğretilerine büyük bir önem yüklerler. Çünkü, ardından gelen çarmıha gerilme ve sofrada verilen öğütler, inançlarının merkezinde yer alır. Üstelik inançlarına göre sofrada Hz. İsa’yı eşlik eden 12 havari, Mesih’in yolunu göstereceklerdir. Bu nedenle, Son Akşam Yemeği, Hristiyanlığın erken dönemlerinden Rönesans dönemine kadar Hristiyan sanatında popüler bir konu olmuştur. En meşhur tasviri ise, Leonardo da Vinci’nin tablosudur. O, Fransa da dahil olmak üzere birçok Hristiyan krallığında önemli hale gelmiştir. Hatta 1796 yılında Fransız devrimci ruhban karşıtı birlikler, bu tabloya taş atmış ve Havarilerin gözlerini oymak için merdivenlere tırmanmışlardır. Gel gelelim 21. Yüzyıla, geçtiğimiz cuma günü, din ve ahlak karşıtı çağdaş zihniyet, bu eseri tahrip etmiyor; aksine, yeni bir versiyonunu, yeni bir İsa’yı ve yeni bir mesajı yaratıyordu!

Dikkate değer ki, kimilerine göre İslam, Hristiyanlıktaki Son Akşam Yemeği olayını da bilir. Bu yorumcular, Son Akşam Yemeği’ni Maide Suresi’nde bahsedilen yemek sofrasına benzetmişlerdir. Bu yemek sofrası, Allah’ın kudretini görmek isteyen takipçileri için Hz. İsa’nın bir mucizesiydi. Ancak, Hz. İsa’nın “yemek” sofrası Kur’an’da geçmesine rağmen, bunun Son Akşam Yemeği olduğuna dair bir işaret yoktur, özellikle de Kur’an’ın çarmıha gerilme fikrine karşı çıktığı bilindiğinden.

Fransa’ya Tepkiler

Paris 2024 Olimpiyatları Organizasyon Komitesi, Katolik Kilisesi gibi pek çok Hristiyan kurum, siyasetçi ve ünlünün kınamasının ardından dünya Hristiyanlarından özür diledi. Ancak bu özür, onların göstermeye çalıştığı kadar masum değil. Fransız toplumu, dini figürlerle alay etme şöhretini taşıyor; Charlie Hebdo’nun mukaddesatımızı ve Hz. Peygamberimizi hedef aldığı sayısız zamanı hatırlıyoruz. Fransız hükümetinin bu duruma tepkisi ise her zaman sadece ifade özgürlüğü bahanesi oldu. Kaldı ki, Olimpiyatlarda, yetkililer bu alayı kendi halklarının sözde dinine yapıyorlar. Zira Fransa’da “sanat artık sanat için değil,” adeta dine hakaret için yapılır hale gelmiş durumda.

Bir hatırlatma olsun ki, İslam’da kutsallıklara sövmek kesinlikle haramdır. Allah Teâlâ, “Allah’tan başka yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da cahillikle ileri giderek Allah’a sövmesinler” buyuruyor (En’âm Suresi 6: 108). Bu da gösteriyor ki, sadece Allah’a, İslam’a ve İslami sembollere yönelik hakaretler yasaklanmıyor, aynı zamanda Müslümanların başkalarının kutsallıklarına da hakaret etmeleri caiz değildir. Yani Fransızların İslam’dan öğrenecekleri çok şey var.

Sonuç

Son Akşam Yemeği tablosunun drag queenler tarafından ahlaksızca sunularak Hristiyanlık kutsiyetinin aşağılanması, Fransa’nın dinsizlik ve laiklik anlayışındaki köklü değişimleri gözler önüne seriyor. Fransa’nın, laikliğini dine karşı saldırganlığının daha derinleştiği açıkça görülüyor. Zaten aynı Fransa, aynı Olimpiyatta Müslüman kadın sporcuları için başörtüsü (?) kullanımını yasakladı.

Görülen odur ki, Fransa ve yandaşları bu gündemle yetinmeyecekler. Fransa, bu sapkın uygulamaları normalleştirerek Allah’tan, kutsallıktan ve ahlaktan tamamen arındırılmış bir toplumu oluşturma çabası içinde. Tam bir ahir zamanı tasvir eden bir durum!

Şimdi, kendimize bu soruları sormanın zamanı geldi: Fransız toplumundan ödünç aldığımız laiklik, kendi toplumumuzu da bu sapkın yola mı sürüklüyor? Bu duruma ne zaman bir dur diyeceğiz? Fransız tatilleri, Fransa göçmenleri ve Fransızları özenmek, gelecek nesillerimize istediğimiz yaşam tarzını mı yansıtıyor? Bu sorular, sadece bireysel değil, toplumsal bir sorgulama ve bu yolun sonunun ne olacağını belirlemek için elzemdir.  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.