TARİH
Ahmet Deedat: Ölümünden 19 Yıl sonra
Bunlar, birçok önemli dinlerarası münazara uzmanının bu alana yönelmesine neden olmuş ve birçok kişinin İslam’a dönüşüne vesile olmuştur. En önemlisi, özellikle batı Hristiyanlık etkisi altında kalan Müslümanların imanlarını güçlendiren bir araç olmuştur.
Yusuf A. Fatoyinbo
Güney Afrika deyince genelde Nelson Mandela akla gelir. Fakat bu ülke ile ilişkilendirilen büyük bir şahsiyet daha var. O da dünya çapında tanınan bir Müslüman figürü olan Şeyh Ahmet Deedat’tır. Karizmatik ve kendini yetiştirmiş bir düşünür, yazar ve dinlerarası münazaraların önde gelen ismi olan Şeyh Ahmet Deedat, 2005 yılında bu dünyadan ayrıldı. “Sahnenin Aslanı” olarak bilinen Deedat, Müslüman dünyasında dinlerarası kamu tartışmalarıyla tanınan önemli bir sima olarak hafızalarda yer etmiştir.
Faaliyetlerinin Başlangıcı
Şeyh Ahmet Deedat, 1 Temmuz 1918’de Hindistan’ın Gujarat bölgesinde doğdu. Babası bir terzi olarak Güney Afrika’ya göç ettikten kısa süre sonra, Deedat da 1927 yılında Durban’a katıldı. Okulda başarılı olmasına rağmen, yoksulluk nedeniyle 16 yaşında eğitimini bırakmak zorunda kaldı ve mobilya satıcılığı yapmaya başladı. Bu dönemde, Hristiyan misyonerlerle karşılaşması, onu karşılaştırmalı dinler konusuna yönlendirdi.
Deedat’ın hayatındaki dönüm noktalarından biri, 1942 yılında Durban’daki Avalon Sineması’nda yaptığı ilk kamu konuşmasıydı. Konusu “Muhammed: Barış Elçisi” idi. 1956 yılında, Deedat ve arkadaşları, Kuran’ın öğretilerini analiz etmek için bir çalışma grubu kurarak, Durban’da İslam Yayın Merkezi Uluslararası (IPCI) adlı kuruluşu kurdular.
Şeyh Ahmet Deedat’ın eserleri, kendisini sadece Kuran’ın değil, aynı zamanda İncil’in de önemli bir bilgini olarak tanıttı. Hristiyan doktrinlerini eleştiren tutkulu konuşmalarıyla tanınan Deedat, Jimmy Swaggart gibi Hristiyan rahiplerle açık oturumlara katıldı ve Amerika’daki pek çok Hristiyan kuruluş ve kilise yetkilileriyle görüştü. Resmi web sitesinde, www.ahmed-deedat.co.za, merhum, Papa Jean Paul II’yi bir münazaraya davet ettiği ve İslam’ı kabul etmesini önerdiği belirtilmiştir.
Şöhret ve Başarıları
Şeyh Ahmet Deedat’ın yaptığı bu muazzam çalışmalar, onu Müslüman dünyasında saygın bir figür haline getirdi. Oğul Yusuf Deedat, eski Güney Afrika Cumhurbaşkanı Nelson Mandela’nın, 1994 yılında Suudi Arabistan’daki bir devlet ziyaretinde babasını aradığını ve Deedat’ın nerede olursa olsun, hakkında sorular sorulduğunu ifade ettiğini aktarıyor. Bu dünyaca şöhret, Şeyh Ahmet Deedat’ın Müslüman toplumu üzerindeki derin etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sonraki dört on yıl boyunca, Ahmet Deedat, tebliğ amacıyla hem İncil’i hem de Kuran’ı derinlemesine çalıştı ve dünya genelinde birçok konferans ve tartışma gerçekleştirdi. Binlerce konferans verdi ve yirmiden fazla kitap yazdı; bu kitaplar şu an birçok dile çevrilmiş durumda. 1986 yılında, İslam’a hizmetleri nedeniyle Kral Faisal Ödülü ile onurlandırıldı.
Kişiliğine Yönelik Saldırılar
Şeyh Ahmet Deedat, yaptığı güzel işlere karşısında yenilgilerini kabul edemeyen Hristiyanların ve İslam düşmanlarının siyasi propagandasının hedefi haline geldi. Fransa’da, Deedat’ın yazılarının satışı ve dağıtımı, 1994 yılında, ırkçı nefreti kışkırtan, şiddetli Batı karşıtı ve Yahudi karşıtı bir ton olarak tanımlanarak yasaklandı.
Deedat’ın Usame bin Ladin’in ailesiyle olan yakın ilişkileri de medyanın dikkatini çekti. IPCI’ye ev sahipliği yapan binanın adı, ailenin inşaat için büyük bir bağışta bulunmasının ardından Bin Ladin Merkezi olarak belirlenmişti. Ancak, 11 Eylül saldırılarının ardından bu isim, organizasyonun kötü bir üne sahip olmasına neden oldu. Bununla birlikte, Şeyh Ahmet Deedat, hayatı boyunca İslam’ı savunurken barışçıl diyalog ve yapıcı eleştiriye olan bağlılığını sürdürdü.
Ömrünün Sonuna Doğru
Şeyh Ahmet Deedat, hayatının sonlarına doğru, konuşamama, yutkunamama ve ifade gösterememe gibi zorluklarla karşı karşıya kaldı. Oğlu Yusuf Deedat, “Ancak beyni her zamanki gibi keskin kalmıştı” dedi. “Görebiliyor ve duyabiliyor, gülebiliyor ve ağlayabiliyor, gözlerini kırpabiliyordu. Ve en önemlisi, mantık yürütebiliyordu.” Bu süreçte, eşi Hawa Deedat, ona evlerinde özenle baktı.
Deedat, sağlık durumuna rağmen, kendisini ziyaret eden kişilerle tartışmalar yapmaya devam etti. Bir alfabe tablosu kullanarak ‘evet’ için göz kırparak ve ‘hayır’ için gözlerini açarak işaret verdi; bu sayede oğlu kelimeleri harf harf yazdırarak iletişim kurdu. Böylece Şeyh, ölümüne kadar eğitimine devam etti, broşürler yazdırdı ve dünya genelindeki insanlarla iletişimde kaldı.
Şeyh Ahmet Deedat, yatağının yanında çerçeveli iki alıntı bulunduruyordu. Bunlardan biri Kur’an’dan bir ayet: “Eyyub da: ‘Başıma bir bela geldi, (Sana sığındım), Sen merhametlilerin merhametlisisin’ diye Rabbine nida etmişti.” (Enbiya 21:83). Diğeri ise şu şekildeydi: “Övgüyü kimin aldığına aldırış etmeyen bir adamın başarabileceklerinin sonu yoktur.”
Ölümü
Şeyh Deedat, hayatının son dönemlerinde, 1996 yılında geçirdiği felç nedeniyle felçli ve konuşma yeteneğini kaybetmiş olarak yaşadı. Doktorlar ona uzun ömür biçmemişti, ancak o yine de çalışmalarına devam etti. Sonunda, 8 Ağustos 2005’te böbrek yetmezliği nedeniyle vefat etti. 87 yaşındaydı.
Şüphesiz ki, Ahmet Deedat’ın eserleri büyük önem taşımaktadır. Bunlar, birçok önemli dinlerarası münazara uzmanının bu alana yönelmesine neden olmuş ve birçok kişinin İslam’a dönüşüne vesile olmuştur. En önemlisi, özellikle batı Hristiyanlık etkisi altında kalan Müslümanların imanlarını güçlendiren bir araç olmuştur.
Allah rahmet eylesin
Henüz yorum yapılmamış.