Sosyal Medya

SİYASET

İngiltere’de İslam Karşıtlığı: Dur Denilecek Zaman Gelmedi mi?

Semiu Babatunde ILORI

Siyonist rejimin 7 Ekim 2023’ten beri Gazze’de devam ettirdiği soykırımın yaraları sarılmadan İslam dünyası ardı ardına gelen diğer trajik olaylarla karşı karşıya kaldı. İran Cumhurbaşkanının planlı bir suikastla hedef alınmasından, Hamas liderinin İran topraklarında korkunç bir şekilde öldürülmesine kadar, bölgedeki gerilimler tırmanmaya devam ediyor. Türkiye ile Suriye barış görüşmelerinde tam ilerlemeye başlayacaktı ki iki halk arasına provokatörler girdi. Ne kadar üzücü ki tüm bu olaylar devam ederken İngiltere’de Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde Müslüman karşıtı ayaklanmalar hızla yayılıyor.

Olayın Aslı Nedir?

İngiltere’de 30 Temmuz’da başlanan ayaklanma ve son günlerde çıkan görüntüler aslında, siyasetçiler ve İngiliz medyası tarafından yıllardır normalleştirilen ırkçılığın ve İslamofobi’nin doğrudan bir sonucudur. Fakat asıl olay, Southport’ta aralarında Müslüman karşıtı aşırı sağcı hareket olan İngiliz Savunma Ligi (EDL) üyelerinin de bulunduğu 300 kişilik bir grubun başlattığı isyandır. İsyancılar, kentteki bir camiyi hedef alarak polise saldırdı, araçları ateşe verdi ve mülkleri tahrip etti. Olaylar kısa sürede İngiltere’nin dört bir yanına yayıldı; Belfast, Kuzey İrlanda, Sunderland, Manchester’ın kuzeyindeki Newton Heath.  Daha sonra, yüzlerce aşırı sağcı gösterici sığınmacıların barındığı Holiday Inn Express’i tahrip etti ve sayısız mülke zarar verdi. Saldırılar kuzeydeki Rotherham kentine kadar ulaştı.

Bu huzursuzluk dalgalarının tetikleyicisi, Southport, Merseyside’da düzenlenen Taylor Swift temalı bir dans kursunda üç genç kızın acımasızca öldürülmesiydi. Bu korkunç cinayet, Southport yakınlarında yaşayan Cardiff doğumlu 17 yaşındaki Axel Muganwa Rudakubana tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak sosyal medyada yayılan İslamofobik söylemler, Müslüman karşıtı dezenformasyonu körükleyerek olayı tamamen farklı bir yöne çekti. Olay, 2023 yılında İngiltere’ye tekneyle gelen ve aşırılık yanlısı Müslüman olduğu da söylenen sığınmacı “Ali al-Shakati” adlı biri kişinin üzerine yıkıldı. Bu çarpıtılmış anlatı, kalabalığın İslamofobik sloganlarında açıkça gözlemlenmiştir.

Gerilim ve İngiltere’nin Göç Politikası

Bu olaydan önce, Commonwealth (İngiliz Milletler Topluluğu) ülkelerinin merkezi olan Birleşik Krallık, savaştan zarar gören ülkelerden ve ekonomik olarak dengesiz Commonwealth üyesi ülkelerden gelen göçmen akınına tanıklık ediyordu. Tabi ki Suriye’deki kanlı çatışmalar ve Kuzey Afrika’daki kaos nedeniyle Avrupa’ya yönelen büyük göçmen akını yaşandı.  Müslümanların yoğun olduğu ülkeleri terk eden birçok kişi İngiltere’ye geldi. Durum, hükümet için ciddi bir darboğaz oluşturdu. Çünkü hükümet, göçmenlerin büyük bir kısmını topluma uyumlu bir şekilde yerleştirmekte büyük zorluklar yaşadı. Hükümet, geçici çözümü göçmenleri otellere kapatmakta, göndermekte veya topluma entegre etmekte buldu. Mart 2024 itibariyle hala 28,488 kişinin otellerde konakladığı resmi kayıtlara geçmiştir.

Açıkça görülüyor ki mülteci ve sığınmacılık sorunları, vatandaşların göç yasasının gözden geçirilmesi için yoğun bir şekilde ajitasyon yapmasına neden oldu. Kamuoyunun %52’si göçmen sayısının azaltılması gerektiğini belirtirken, %32’si göçten tamamen vazgeçilmesi gerektiğini savunuyor. Bu durum, aşırı sağcı grupların göçmen karşıtı mesajlarını pekiştirmek için olayı istismar etmelerine zemin hazırladı. Bu gruplar, bayrak sallayarak, “Yeter artık” ve “Tekneleri durdurun” gibi göç karşıtı sloganlar atarak çevrimiçi gösteriler düzenlediler.

Medya Destekli İslamofobi

Ancak burada sorulması gereken kritik bir soru var: “Ayaklanmada neden Müslüman göçmenlere bu kadar odaklanılıyor?” Hem İngiltere içinde hem de dışında, Müslümanların karalanması, İngiliz olup olmadıklarına bakılmaksızın sözde liberal ve demokratik Avrupa değerlerine yönelik bir tehdit olarak sunulmaktadır. Özellikle Müslüman erkekler için bu kavramın öne çıkması dikkat çekicidir. Batıda İslam ve ırkçılığın bir noktada birleştirmeye çalışan faşist zihniyet, Müslüman erkekleri bir risk olarak tasvir ediyor. Medyanın da bu eşgüdümlü komploda hayati bir rol oynadığı iddiaları ortadadır. Medyanın bazı kesimleri, İslamofobiyi yaymakla ve bu süreçte ülkedeki Müslümanların güvenliğini riske atmakla suçlanmıştır.

Bu tespiti desteklemek amacıyla 2018 kış döneminde Müslümanlara ve İslam’a atıfta bulunan 10.000’den fazla makale ve klip incelenmiştir. Britanya Müslüman Konseyi’nin Medya İzleme Merkezi’nin (CfMM) 2021 tarihli raporuna göre, bu makalelerin çoğunluğu Müslümanları olumsuz davranışlarla ilişkilendirmiş, üçte birinden fazlası Müslümanları yanlış tanıtmış veya genellemiş ve terörizm en yaygın tema olmuştur. Bu durum, İslam’a ve Müslümanlara karşı belirgin bir kötü niyet kokusu taşımaktadır.

Tabii ki bu tespitler şaşırtıcı değildir. Zira medya, Siyonizm ve Batı dünyası tarafından Müslümanlara ve İslam toplumlarına karşı ideolojik bir savaş yürütmek için kullanılan en güçlü ve etkili araç haline gelmiştir. Medya, adeta dünyanın dört bir yanında kaos yaratmak ve kafa karışıklığını yaymak için kullanılan bir silah olmuştur.

Sorun: Gaflet!

Bununla birlikte, bugün Müslümanların yaşadığı sıkıntılar, ilahi emirleri açıkça göz ardı etmelerinden kaynaklanmaktadır. Allah Teâlâ, “Dinlerineuymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır…” (Bakara Suresi, 2: 120) buyurarak bu durumu açıkça belirtmiştir. Ayrıca, “Onlarağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek istiyorlar…” (Saff Suresi, 8) diyerek onların sapkın niyetlerini ifşa etmiştir. Ancak Müslümanlar, Rablerinin apaçık düşmanları olarak tanımladığı kişilere karşı dikkatli olmak yerine, topraklarında güvenli bir sığınak bulma yanılsamasıyla onlarla dostane ilişkiler kurmaya devam ediyorlar.

Bununla birlikte vurgulanması gerekiyor ki Siyonistlerin ve Batılı müttefiklerinin yaklaşan sonları kaçınılmaz olarak bir köşede pusuda beklemektedir. “Camdan bir evde yaşayan taş atmamalıdır” sözü üzerinde düşünmelidirler. Gerçeği ne kadar manipüle etmeye veya yönlendirmeye çalışsalar da Allah’ın vaadi mutlaka gerçekleşecektir. Allah Teâlâ, “Biz, Kitap’ta İsrailoğullarına: Sizler, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve azgınlık derecesinde bir kibre kapılacaksınız, diye bildirdik.” (İsrâ Suresi, 17: 4) buyurmuştur. Rahman olan Allah, ayrıca, “Andolsun zikirden sonra Zebûr’da da “Yeryüzü iyi kullarıma kalacaktır” diye yazmıştık.” (Enbiyâ Suresi, 105) diyerek müjdelemiştir. Belki de bu ilahi vaatlerin gerçekleşme zamanı gerçekten de gelmiştir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.