SİYASET
Batı Afrika ve Sahel’de Vekaleten Savaş: Yeni Bir Yolun Zamanı
Sahel bölgesinde bir vekalet savaşının ya da belki de Afrika genelinde daha geniş bir çatışmanın patlak verebileceğini işaret ediyor. Ancak, bu olayların kökenleri, son manşetlerin ötesinde daha derinlere uzanıyor.
Ifeoluwa Siddiq Oyelami
Nijer’deki askeri rejimin, Mali’nin yolunu izleyerek Ukrayna ile ilişkilerini kesme yönündeki son açıklaması büyük yankı uyandırdı. Bu adım, Ukrayna’nın Mali tarafından terör örgütü olarak ilan edilen ve Mali güçleri ile Wagner Grubu müttefiklerine karşı çatışmalara giren gruplarla olan ilişkisini takip ediyor. Özellikle 28 Temmuz’da Malili-Wagner güçlerine yönelik gerçekleştirilen saldırı, 84 Rus ve 47 Malili askerin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Ertesi gün Ukrayna askeri istihbaratı, saldırıyı düzenleyen “isyancıların sadece önemli bilgiler değil, aynı zamanda diğer tür destekler de aldığını” bildirdi. Gine, Gine-Bisao, Fildişi ve Liberya Ukrayna büyükelçiler bu olaya sahip çıktı. Ayrıca, Senegal’deki Ukrayna büyükelçiliği Facebook’ta, Ukrayna büyükelçisinin isyancılara destek verdiği izlenimini uyandıran ve daha sonra silinen bir video paylaştı. Bu durum, Senegal hükümetinin büyükelçiyi açıklama yapması için çağırmasına neden oldu.
Hatırlarsak, Mali askeri hükümeti, ülkesinden Fransa ve müttefiklerini kovduktan sonra Rusya ile askeri iş birliği yapmaya karar verdi. Zaten ülke, “demokrasi”ye derhal dönmesini isteyen komşu ülkelerin ambargosu altındaydı. Askerleri Ukrayna savaşında yıpranan Rusya, yurtdışı askeri ittifaklarını artık Wagner üzerinden yürütüyor. Bu sebeple hem özel şirketi hem de çok sayıda mühendis asker gönderdi. Mali de uluslararası kamuoyunda Rusya’nın müttefiki olarak tanındı ve BM oylamalarında Ukrayna aleyhine oy kullanmaya başladı. Peki, durum böyleyken Ukrayna neden Mali’nin terörle mücadelesine karışmaya çalışıyor? Oradan Rusya’yı yenmesi mümkün değil, elbette. Tüm bu gelişmeler, Sahel bölgesinde bir vekalet savaşının ya da belki de Afrika genelinde daha geniş bir çatışmanın patlak verebileceğini işaret ediyor. Ancak, bu olayların kökenleri, son manşetlerin ötesinde daha derinlere uzanıyor.
27 Eylül 2023 tarihinde, cihatçı gruplar konusunda tanınmış bir uzman olan Aaron Y. Zelin, ABD Temsilciler Meclisi komitesine verdiği ifadede Fransız çıkarlarının Sahel bölgesinden çıkarılmasına dikkat çekti. Özellikle Amerikan insansız hava aracı üssüne atıfta bulunarak, “Washington’un Nijer’in ABD güçlerinin çıkarılmasını talep etme olasılığına hazırlıklı olmasını” önerdi. Bu öngörü, ABD’nin sınır dışı edilmesiyle gerçeğe dönüştü. Zelin, ifadesinde Wagner Grubu ve lojistik operasyonlarına karşı kararlı bir şekilde mücadele etmenin önemini de vurguladı. Sahel’deki militan faaliyetleri hakkında geniş bilgi sahibi olan Zelin, Tuareg militanlarının bölgede etkili olan cihatçı gruplardan biriyle ittifak yapabileceğine işaret etti. Bu gruplar arasında El Kaide’ye bağlı JNIM (Cemaat-i Nusrat-l-Islam ve’l-Muslimîn) ve IŞİD’e bağlı IS-GS (Büyük Sahara’daki İslam Devleti) ön planda bulunuyor.
Zelin’in ifadesinden neredeyse bir yıl sonra, Tuareg güçleri JNIM ile ittifak kurarak Malili-Wagner askerlerine ağır bir şekilde saldırmayı başardı. Son iki yılda milyarlarca dolarlık ABD askeri yardımı almış bir ülkenin bu saldırıya karışmış olması dikkat çekicidir. Elbette, bu olayları sadece Zelin’in öngörülerine bağlamak yüzeysel bir yaklaşım olur. İstihbarat analizi, tekil bir anlatı üzerinden ilerlemez; birden fazla faktör söz konusudur. Sahel ve Sudan derin krizler içindedir; ordular, isyancı gruplar ve cihatçılar kendi “haklı davalarının” peşindedir. Ancak bu aktörler genellikle daha büyük bir jeopolitik oyunda sadece birer piyon olarak işlev görmektedir.
Zelin, ifadesinde Sahel’deki durumu 2011 sonrası Suriye’deki çatışmalarla paralellik göstererek, her iki bölgenin de karmaşık güç mücadeleleri içerdiğine dikkat çekti. Evet, bu mücadelelerde farklı taraflardaki savaşçılar “haklı davalar” peşinde olduklarını iddia ediyor. Zelin ayrıca, Wagner Grubu’nun Sahel’deki varlığının Batılı ülkelerin sahada önemli bir etki yaratmasını engellediğini ve dolayısıyla ABD’nin seçeneklerini sınırladığını öne sürdü. Bu bağlamda, ABD ve müttefiklerinin çeşitli çatışmalarda vekiller kullanmasının makul bir değerlendirme olduğu söylenebilir. Örneğin, Suriye savaşında ABD’nin YPG gibi gruplara verdiği destek ve müttefiklerinin IŞİD unsurlarıyla olan etkileşimleri bu durumu destekler nitelikte.
Bazı analistler, Rusya-Ukrayna çatışmasının hali hazırda Afrika’ya kadar uzandığını ileri sürüyor. Wagner Grubu’nun Sudan’da, Sudan ordusuna karşı savaşan paramiliter Hızlı Destek Güçleri’ni (RSF) desteklediği bildiriliyor. Buna ek olarak, BBC’nin bildirdiğine göre, Ukrayna özel kuvvetleri Sudan’da RSF ve Wagner savaşçılarına karşı drone saldırıları ve diğer saldırılar düzenlemiş olabilir; ancak bu videolar “doğrulanmamış” olarak nitelendiriliyor. Sahel uzmanı Wassim Nasr, Tuareg isyancılarının 2024 yılının başlarında, Ukrayna’daki çatışmalarda yaygın olarak kullanılan minyatür insansız hava araçlarını kullanma talimatı dahil olmak üzere eğitim için Ukrayna’ya bir birlik gönderdiğini belirtmiştir. Öte yandan, Rusya, Ekim 2023’te ABD’nin Ukrayna’daki “tamamlanmamış” biyolojik silah araştırma projelerinin bir kısmını Afrika’ya taşıdığını iddia etti. ABD ise bu iddiayı reddederek, laboratuvarın amacının “biyoterörizm ve hastalık salgınlarını tahmin etmek” olduğunu belirtti.
Batı Afrika’nın, Batı müttefiki ECOWAS ve Rusya müttefiki Sahel Devletleri Konfederasyonu olmak üzere iki ayrı oluşuma bölünmesi önemli endişelere yol açmıştır. Eskiden bölgesel güvenliği sağlamak için birlikte çalışan bu ülkeler, artık birbirlerini potansiyel tehdit olarak görmektedir. Ağustos 2023’te, başkanı Tinubu, Macron ile güçlü bağları olan Nijerya, demokratik düzeni yeniden tesis etmek amacıyla Nijer’e askeri güç gönderme kararlılığını ifade etti. Ancak, demokrasinin korunması ikincil bir kaygı gibi görünüyordu. Öncelikli hedef, Fransa ile elverişli uranyum anlaşmalarını yeniden başlatacak ve Nijerya’nın Avrupa’ya uzanan Sahra ötesi boru hattını potansiyel olarak hızlandıracak olan devrik Başkan Bazoum’u yeniden göreve getirmek gibi görünüyordu. Bilindiği üzere, bu boru hattı projesinin Rusya pazarını sekteye uğratması beklenmektedir.
Batı Afrika ve Sahel’de uğruna savaşılacak çok şey var, ancak bu savaşı kim veriyor? Bölge, çatışma ve istikrarsızlık karmaşası içinde, ancak bu savaşların gerçek dinamikleri karmaşık bir hal almış durumda. Afrika devletleri resmi olarak Rusya-Ukrayna çatışmasında tarafsızlıklarını korumalarına rağmen, bu Slav savaşının paydaşları Sudan Afrika’sında giderek yeni bir cephe açıyor. Bölgenin “büyük ağabeyi” Nijerya, kısa süre önce Rusya’ya aleni bağlılık gösterileriyle önemli protestolara maruz kalarak kendisini istikrarsız bir durumda buldu. Bu gelişmenin ardından Nijerya hükümeti, şüpheli protesto organizatörleriyle bağlantılı 37 milyon dolarlık kripto para biriminin dondurulduğunu açıkladı. Bu arada, Sahel’i uzun süredir rahatsız eden terör saldırıları, şimdi daha önce görülmemiş bir yoğunlukla Togo ve Benin’e yayılıyor. Her taifenin kendi doğruluğu yoluna gitmesi nedeniyle bölgesel işbirliği zor olmaya devam ediyor ve bu durum, tırmanan şiddeti birlikte ele alma çabalarını zorlaştırıyor.
Batı Afrikalı liderler ve toplumlar için durumu yeniden değerlendirmenin ve daha fazla bölgesel birlik için çalışmanın zamanı gelmiş olabilir. Gerçekte, sözde “haklı davalar” emperyalist güçler tarafından istismar edilen savaş alanlarına dönüşmüştür. Dış aktörlerin katılımı, bu savaşları yerel davalara duyarlı hale getirmiyor; bu, sadece bir sömürü biçimidir. Müslüman devletlerin gayrimüslim oluşumlarla işbirliğini tarihsel olarak tekfir etmesine rağmen, JNIM’in Ukrayna ile (Tuaregler aracılığıyla da olsa) işbirliği yapması, ilan ettiği ideoloji ile çıkar temelli taahhütleri arasında bir kopukluk ortaya koyuyor. Bu, cihatçı maskesi altındaki birçok grubun sorunudur. Ukrayna’nın Rusya’nın Wagner Grubu’na karşı Tuaregleri desteklemesi, Tuareglerin davasını sevdikleri için değil; Wagner’in Afrika devletleriyle yaptığı anlaşmanın da en iyisi olmadığını belirtmek gerekir. Birçok insani ihlalle birlikte, yardım etmeleri gereken yerel halkların altını oydular. Bu durum, ileriye dönük yolun yerel topluluklar ve liderler arasında gerçek bir iş birliğini teşvik etmek, dış güçlerin manipülasyonuna ve sömürüsüne direnmek ve halkın refahını kendi çıkarlarının üzerinde tutan sürdürülebilir ve kapsayıcı çözümler geliştirmek olduğunu göstermektedir.
Henüz yorum yapılmamış.