Sosyal Medya

SOSYAL-KÜLTÜR

Okula Dönüş: Milyonlarca Çocuk Bir Daha Asla Geri Dönmeyebilir

Dünyanın geri kalan kısmı bu Eylül ayında okula dönerken geride kalan ve eğitim hayalleri, haklarını savunduğunu iddia eden güçler tarafından paramparça edilen milyonlarca çocuğu unutmamalıyız.

Khalidu A. Afolabi

Dünyanın dört bir yanında okulların zili çalarken, öğrenciler kalemlerini hazırlayıp üniformalarını giyerek bu Eylül ayında yeniden okula dönmenin heyecanını yaşıyor. Fakat özellikle İslam coğrafyasında ve dünyanın birçok yerinde bambaşka bir hakikat göz ardı ediliyor. Bu genç fidanlar için yeni eğitim-öğretim yılı heyecanı çatışmaların, zorunlu göçlerin ve sistematik ihmallerin gölgesinde -ne yazık ki- hüzne dönüşüyor. Uluslararası toplumda sürekli dile getirilen “eğitim hakları” söylemlerine rağmen bu mazlum yavrularımızın içinde bulunduğu vahim durum kimsenin umurunda değil gibi görünüyor.

Filistin, Sudan, Yemen, Ukrayna ve Afganistan gibi ülkelerde okula dönüş fikri, ne yazık ki uzak bir hayal olarak kalmaya devam ediyor. Yıllardır süren çatışmalar, çoğunlukla dış müdahaleler ve vekalet savaşları yüzünden bu ülkeleri harabeye çevirdi. Bu ülkelerin eğitim sistemleri yerle bir edildi ve toplumlar derin darbelerle yaralandı. Öte yandan Türkiye’de okul zili çalıyor, Katar’da öğrenciler çantalarını hazırlıyor, Malezya’da ise yeni döneme başlamak için kıyafetler özenle seçiliyor. Fakat aynı dünyada, milyonlarca çocuk okula hazırlanmanın, defter ve kalem almanın ya da deniz yosunu soslu pilav ve bıldırcın yumurtasından oluşan ilk gün öğle yemeğinin tadını çıkarmanın basit mutluluğundan mahrum bırakılıyor.

Bu çocukların umutları, gün doğumunda topluma atılan bomba toplarında, geceleri ninnilere dönüşen patlama seslerinde, evlerinin enkazında kalan ebeveynlerinin ve vasilerinin kopmuş uzuvlarında ve okullarının yıkıntılarında yatıyor. Dünyanın dört bir yanındaki diğer çocuklar, umut dolu bir geleceğe hazırlanırken bu çocuklar ne yazık ki umutsuzluklarının yeni bölümlerini bekliyorlar. Her ne kadar dünya onlardan habersiz olsa da bu çocukların yaşadığı acı ve çaresizlik her geçen gün derinleşiyor.

Çatışmalardan etkilenen bölgelerde 2023 yılı itibariyle iki yüz milyondan fazla (200.000.000+) çocuk ve ergenin okula gitmediği bildirilmiştir. Bu çarpıcı rakam, mülteci kamplarındaki ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin (IDP) yaşadığı kamplardaki ve savaşın yarattığı tahribatla okul zilinin sesinden daha yaygın hale geldiği mahallelerdeki çocukları kapsamaktadır. Bu çocuklar için dünya belirsizlik ve korku dolu bir yer haline gelirken eğitim onlar için ulaşılması güç bir lüks olarak kalmaktadır.

Bu krizlerin ortaya çıkmasında ve sürdürülmesinde dünya güçlerinin oynadığı rol karşısında tedirgin olmamak elde değil. Sözde küresel platformlarda eğitim ve kalkınmayı savunan aynı ülkeler, çoğu zaman bu fırsatlara erişimi engelleyen kaosun mimarlarıdır. Askeri müdahaleler, ekonomik yaptırımlar ve jeopolitik stratejiler bu bölgeleri sürekli bir kriz halinde bırakmış; sadece altyapıyı tahrip etmekle kalmamış, aynı zamanda aşırılık yanlısı ideolojilerin gelişebileceği ortamları besleyerek çocukların güvenliğini ve eğitimini daha da tehdit etmiştir. Dahası, uluslararası toplumun bu krizlere tepkisi büyük ölçüde yüzeyseldir. Askeri operasyonlar için milyarlarca dolar harcanırken eğitim ve diğer insani yardımlar için ayrılan fonlar yetersiz kalmaktadır. Dünya liderlerinin zirvelerde ve konferanslarda verdikleri sözler yerine getirilmediği gibi şiddet döngüsü çocukların güvenli bir ortamda öğrenme ve büyüme haklarını ellerinden almaya devam ediyor.

Müslümanlar olarak bilgi arayışının cinsiyet veya statüden bağımsız olarak her birey için bir yükümlülük olduğuna inanmaktayız. Bu bilgi arayışı o kadar önemlidir ki Yüce Kur’an’ın ilk vahiy talimatı olan Alak Suresi 96:1-5 ayetlerinde açıkça vurgulanmıştır. Bu ilke, dünya genelindeki tüm kız ve erkek çocukların kaliteli eğitime erişimini öngören “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri”nin 4. hedefi ile de örtüşmektedir. Ancak güç dinamikleri ve kişisel çıkarlar tarafından şekillendirilen mevcut küresel düzen, bu temel İslami ilkenin milyonlarca Müslüman çocuk için sadece uzak bir umut haline gelmesine neden olmuştur.

O halde çözüm nedir?

Çözüm; eğitime çatışmadan, şefkate saldırganlıktan ve adalete sömürüden daha fazla öncelik vermek için kolektif bir çabada yatmaktadır. Çoğunluğu Müslüman olan ülkeler hem uluslararası arenada hem de kendi sınırları içinde çocuklarının haklarını savunmak için birleşmelidir. Bölgesel iş birliği, eğitime yatırım ve savaştan zarar görmüş toplumların yeniden inşası her çocuğun okula dönebilmesini sağlamak için atılması gereken temel adımlardır. Bu çabalar, bilgi arayışını ve eğitim hakkını gerçekten desteklemek için gerekli olan yapısal ve politik değişimleri teşvik edecek, böylece milyonlarca çocuğun umutlarını yeniden yeşerten bir ortam yaratacaktır.

Ve evet, küresel toplum eylemlerinden sorumlu tutulmalıdır. Dünya güçleri, odak noktalarını yıkıcı müdahalelerden barış, istikrar ve kalkınmaya öncelik veren yapıcı angajmanlara kaydırmalıdır. Birleşmiş Milletler, bakış açısını ve dünyadaki birlik felsefesini yeniden yapılandırmalı ve özellikle Arap Körfezi ülkeleri, İslam’ın eşitlikçi ümmet (yani tuğlalardan oluşan bir bina) ilkesine uygun olarak kendi etrafında birleşmenin yollarını bulmalıdır. Bu sağlandığında, özellikle eğitim alanında insani yardımlar artırılabilir ve okulların yeniden inşası, öğretmenlerin eğitilmesi ve savaş nedeniyle travma geçiren çocuklara psikolojik destek sağlanması için daha etkin çabalar gösterilebilir. Bu adımlar, yalnızca kriz bölgelerinde eğitim ve güvenliği yeniden sağlamanın ötesinde, uluslararası toplumun kolektif sorumluluğunu yerine getirmesi için de kritik öneme sahiptir.

Müslüman dünyasında ve çatışmalardan etkilenen diğer bölgelerde okula gitmeyen çocukların durumu, uluslararası kayıtsızlık ve adaletsizliğin çarpıcı bir yansımasıdır. Dünyanın geri kalan kısmı bu Eylül ayında okula dönerken geride kalan ve eğitim hayalleri, haklarını savunduğunu iddia eden güçler tarafından paramparça edilen milyonlarca çocuğu unutmamalıyız. Artık bir değişimin zamanı gelmiştir: Koşullardan bağımsız olarak her çocuğun geleceğine değer veren bir dünyada her bireyin öğrenme ve gelişme fırsatına sahip olmasını sağlayacak bir değişim şarttır. Bu, sadece eğitim değil aynı zamanda insanlık onuru ve adalet adına atılması gereken kritik bir adımdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.