SİYASET
Fransız Vatandaşı Maryam Pougetoux’nun Olayı: Batı'da Özgürlük ve Demokrasinin Karanlık Yüzü
Fransa gibi demokratik olduğunu iddia eden bir ülkede, bir öğrencinin yalnızca Müslüman ve başörtülü olduğu için hedef alınması ve bütün eleştiri oklarının ona çevrilmesi Fransa veya Batı’daki özgürlüğün sonuna binlerce soru işareti koymaya neden olmaktadır.
Mudasir Musa
‘Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır’. Hucurât: 13
Özgürlük, her kalbin istediği ve her kulağın duymak istediği bir kelimedir. Özgürlük her canlının ihtiyacı duyduğu bir istektir. Özgürlük sadece ağızdan kulağa bir söz değildir ancak insanoğlunun vicdanında ve fikrinde büyük öneme sahip bir prensiptir. Özgürlük, her milletin canı ve malı ile feda olmaya değer bulduğu kutsal bir hedeftir.
Özgürlük kavramı, her insanın başka insanlara zarar vermeden ve onların haklarını çiğneyip geçmeksizin kayıtsız ve şartsız yaşamaktır. Dolaysıyla her insanın kişisel veya özel hakları vardır. Bu hakların son sınırı başka insanların haklarının başlangıcıdır. Çünkü küçük bir köy haline gelmiş bir dünyada yaşamaktayız.
Özgürlük, İslam’da insan topluluğunun temel ihtiyaçlarından biri görülmektedir. Bu nedenle bir kişinin, özellikle bir Müslüman’ın kesinlikle özgürce yaşaması gerekmektedir. Çünkü İslam, yeryüzünde İnsanın insanlığını yükseltip sağlamlaştıran bir dindir. Bunun için İslam’ın en değer verdiği prensiplerinden biri insanın özgürlüğüdür. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır: ‘And olsun biz insanoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık’ İsrâ’ Sûresi: 70. Bu ayetten anlaşılıyor ki İslam’a göre Allah katında her insan değerli, saygın, şerefli ve eşittir. İnsan olarak bir kişinin başka kişiye üstünlüğü yoktur. Hz. Ömer’in bize bıraktığı tarihi sözü ne kadar doğrudur: ‘Annelerinin özgür olarak dünyaya getirdiği (doğmak) insanları nasıl ve hangi hak ile köleleştirip onlara üstünlük göstereceksiniz!!!’.
Özgürlüğün birçok türü vardır. Bu türlerden ilk sıralarında; saygı ve edep çerçevesinde ifade özgürlüğü, çalışıp kazanma özgürlüğü ve inanç özgürlüğü yer almaktadır. İnanç veya ibadet özgürlüğü bütün uluslararası yasalarda teminatlı bir haktır. Bu nedenle herhangi bir insanın başka bir insana baskı yapıp onu zorla kendi dinine inanmaya zorlamak gibi bir hakkı yoktur. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de on dört yüzyıl önce şöyle buyurulmuştur: "Dinde zorlama yoktur". Bakara Sûresi: 256; "Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin" Kahf Sûresi: 29; Aynı zamanda Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah gayr-ı müslimlerin inançları ve taptıklarına herhangi bir şekilde hakaret etmeyi açık ve kesin ifadeler ile yasaklamıştır; En’âm Sûresi 108. ayetinde şöyle geçiyor: ‘Allah’tan başkasına tapanlara sövmeyin, sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah’a söverler’.
Buradan yola çıkarak hem uluslararası kurallara göre hem de İslam'a göreinanç özgürlüğünün herkesin hakkı olduğunu görebilmekteyiz. Peki bu hak her yerde özellikle deBatı’dauygulanmaktamıdır? Bu soruya akla ilk gelen cevap evettir. Ancak iyice baktığımızda Batı'da dini konularda ayrımcılık yapıldığını ve katı bir taassup olduğunu görüyoruz. Bunun en açık örneği MaryamPogetoux'un olayıdır
Maryam Pogetoux kimdir?
1999 yılında Paris’te Fransız bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. 2018 yılında Fransa’da ilk sırada yer alan Sorbonne Üniversitesi öğrenci Birliği başkanı olarak seçildi.
Maryam Pogetoux; Fransa’da din, ırk ve cinsiyete bakılmaksızın birlikte yaşamak hususunda, herkese saygı gösterilmesi, özellikle kadınların ve başörtülü Müslüman kadınların haklarının korunması noktasında mücadele eden bir aktivisttir. Ancak bu ünlü üniversitede önemli bir makama sahip olan Maryam medya ve bazı radikal siyasetçiler tarafından hedef alınmıştır. Kendisini demokratik ve özgürlükler ülkesi sayan Fransa’da bu durumun ortaya çıkması dikkat çekici bir şeydir. Fransa gibi demokratik olduğunu iddia eden bir ülkede, bir öğrencinin yalnızca Müslüman ve başörtülü olduğu için hedef alınması ve bütün eleştiri oklarının ona çevrilmesi Fransa veya Batı’daki özgürlüğün sonuna binlerce soru işareti koymaya neden olmaktadır.
Maryam’a yönelmiş bu saldırılar sadece bugün değil uzun zaman önce başlamış bir olaydır. Bu olaylar 2018’de Maryam’ın bir televizyon programına iştirak etmesiyle başlamıştır. Bu programın ardından Maryam’a başörtüsü yüzünden eleştiriler yağmur gibi yağmaya başlamıştır. Sadece sıradan halk tarafından değil, yüksek makamdaki bazı siyasetçiler de bu eleştirilere ortak olmuşlardır. Bunlardan biri Fransa İçişleri Bakanı Gerard Collomb’tur. Collomb, başörtülü Müslüman bir kızın Fransız bir televizyon kanalında çıkmasının şaşırtıcı olduğunu dile getirerek şu ifadeyi kullanmıştır: ‘Gerçekte çarpıcı bir olaydır’.
Bu saldırıların en yakını ise 17 Eylül’de Maryam’ın Fransız Parlamentosu’nda, Sorbonne Üniversitesi Öğrenci Birliği Başkanı olarak Covid-19 ile ilgili düzenlenen toplantıya katılmasıyla vuku bulmuştur. Bu toplantıda Maryam’ın başörtülü olarak bulunması nedeniyle birkaç milletvekili toplantı salonunu terk etmiştir. Karşı çıkanlardan biri olan Anne-Christine Lang Twitter hesabı üzerinden şu yorumda bulunmuştur: “Kadın haklarının ve laik değerlerin bir savunucusu olarak bir toplantıya başörtülü birini kabul edemem, çünkü benim için başörtüsü bir teslimiyet işareti olmaya devam ediyor. Ben de salondan ayrıldım."
Kendisini kadınların haklarını korumak için mücadele eden biri olarak tanıtan Christine'den böyle ayrımcı tavırların gelmesi çarpıcı ve garip bir şey değil midir? Chritine'nin dediği kadınlar arasında Maryam yer almıyor mu?
Bu ayrımcı davranışları Batı’nın söyledikleri ile yaptıkları arasındaki derin zıtlığı göstermektedir. "Demokratik ve Özgürlük” söylemleri ile uygulananlar arasında uçurumlar vardır. Bugün bu ülkelerde İslam dışındaki dinlere mensup olanlar rahatça ibadetlerini ve dini icraatlarını yerine getirirken Müslümanlara baskı yapıldığı görülmektedir.
Batı’nın İslam’ı sevmemesinin birkaç sebebi vardır. İslam’ın tarih boyunca değişmemiş ve tahrif edilememiş bir halde kalması; medeniyet, gerçek özgürlük ve adil bir şekilde herkesin haklarını savunması bu nefretin sebeplerindendir. Yanı sıra İslam’ın emperyalizme karşı durması Batı’nın İslam’ı çıkarlarına tehdit kaynağı olarak algılamasına neden olmaktadır. Çünkü İslam, herhangi bir milleti başka bir milletin istismar etmesine ve sömürmesine izin vermez. Bu hususta Loran Brown şöyle söylemektedir: ‘Batı emperyalizmin önündeki tek engel İslam’dır’. Şarkiyatçı (müsteşrik) Gardens de diyor ki: ‘İslam içinde bulunan güç Batın’ın en korkutucu şeyidir’.
Ana talimatlarıyla Batı’nın vicdansız ve insanlık dışı muamelelerine (davranışlara) karşı azimle duran din İslam’dır. Bu da Batı’nın hoşlanmadığı bir durumdur. Çünkü bilindiği gibi Batı’da büyük ölçüde ahlak ve insanlık değerleri ile alakalı herhangi bir şey hoş görülmemektedir. Bunun için bu değerler üzerinde yaşayan bir toplumun (Müslümanlar) ortada bulunması Batı için bir tehlikedir. Bununla ilgili kanun Marcel Boizar şöyle diyor: ‘İslam’ın rolü sadece dünyaya denge ve huzur getirmek değildir, ancak insani statüyü çöküşten kurtarmaktır.’
Maryam Pogetoux’un olayı; demokratik, özgürlüklerden yana ve insan hukuklarını koruma iddiasında bulunan Fransa veya Batı’da cereyan eden olaylardan sadece birisidir. Bu bize Batı’daki özgürlüğün ve demokratikliğin karanlık yüzünü göstermektedir. Özgürlük ve demokrasi iddiaları, arka planında Batı’nın kendi gerçek yüzünü saklayan bir slogandır. Çünkü Batı, Müslümanların haklarını koruma konusuna gelince sert ve taraflı bir şekilde davranmaktadır. Bütün bu olaylara baktığımızda Batı’nın ilmi ve teknolojik ilerlemesine karşın ayrımcılık ve taassup düşüncesine esir kaldığı açıkça görülmektedir. Onları bu tehlikeli durumdan kurturacak bir şeye ihtiyaçları vardır. Onların tek kurtarıcısı İslam’dır. İslam şöyle demektedir: ‘Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır’: Hucurât: 13; ((Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız ve Âdem de topraktandır. Yaratılmışların hepsi Allah’a muhtaçtır. Onların da Allah’a en sevgilisi kullarına en faydalı olanlarıdır)).
Henüz yorum yapılmamış.