SİYASET
Mali’nin Başkentine Saldırı: Strateji ve Zamanlamanın Perde Arkası
Bu saldırının ardından ayrılıkçı unsurlar da Müslüman Mali halkına yönelik terörizmi ve saldırıları destekleyen kutlamalar düzenlemekten geri durmadılar.
Oumar Tandjigora
16 Eylül 2024 sabahının erken saatlerinde, Mali’nin başkenti Bamako’da Jandarma Okulu ve havalimanına yönelik vahşi bir terör saldırısı düzenlendi. Güvenlik güçleri hızlı bir şekilde müdahale edip bölgeyi kontrol altına almayı ve arama operasyonları başlatmayı başarsa dasaldırganlar kan dökerek ve başkanlık uçağı dahil bazı uçakları etkisiz hale getirerek kaosu artırdılar. Bu saldırının ardından ayrılıkçı unsurlar da Müslüman Mali halkına yönelik terörizmi ve saldırıları destekleyen kutlamalar düzenlemekten geri durmadılar.
Başlangıç olarak devletin silahlı örgütlere karşı ülke genelinde ciddi bir ilerleme kaydettiğini bilmemiz gerekiyor. Bu ilerleme doğal olarak terör örgütlerini ve onların destekçilerini rahatsız ediyor. Bu yüzden sürekli dikkat çekmeye, gündemde kalmaya çalışıyorlar. Elbette hükümet, böyle bir başarıyı elde ederken bazı bedeller ödemek zorunda kalacağını biliyordu. Mali hükümetinin son zamanlarda karşılaştığı saldırılar da bu bedellerin bir parçasıdır ve belki de bir süre daha ödenmeye devam edilecektir. Ancak, ne olursa olsun, ülkenin her köşesinde istikrarın tam anlamıyla sağlanması için daha fazla çaba harcanması gerektiği aşikârdır.
Unutmamalıyız ki, terör saldırıları büyük ülkeler de dahil olmak üzere hiçbir ülkeyi es geçmiyor. İdeolojik veya ayrılıkçı temellere dayansın, terör faaliyetleri küresel bir tehdit oluşturmaktadır. Bununla birlikte, teröristlerin seçtiği hedefler ve saldırıların zamanlaması her zaman stratejik bir önem taşır. Nitekim, Mali’deki saldırıların tarihine baktığımızda da bunun bilinçli bir tercih olduğunu görüyoruz. Peki, neden tam da 17 Eylül seçildi?
Aslında dikkatlice bakıldığında, terör örgütleri sadece Mali’yi değil, Fransa ve Batı dünyasından uzaklaşan Sahel ülkelerinin “devrim” sonrası başarılarını herhangi bir şekilde duyurmalarını engellemeye çalışıyorlar. Bu ülkelerin kutlamalarının güvensizlik gölgesinde kalmasını istiyorlar. Saldırının bir gün öncesinde Sahel Ülkeleri İttifakının – Mali, Burkina Faso ve Nijer – yıl dönümümünasebetiyle aynı zamanda ittifakın başkanı olan Mali başkanı Albay Assimi Goïta millete seslendi. Konuşmasında, özellikle üç ülkenin ortak biyometrik pasaport çıkarma kararı büyük yankı uyandırdı hem bölgesel hem de uluslararası düzeyde ses getirdi. Saldırı günü ise Burkina Faso ve Nijer dışişleri bakanları resmi temaslar için Mali’deydi.
Ayrıca Mali’nin bağımsızlık gününün 22 Eylül, yani saldırıdan sadece bir hafta sonra olması da dikkat çekici bir ayrıntıdır. Uzun bir aradan sonra, terör örgütlerinin elinden kurtarılan Kidal şehrinin özgürlüğü kutlanacaktı. Saldırının amacı, bu kutlamayı baltalamak ve toprak bütünlüğüne dair yapılacak herhangi bir atfı engellemeye çalışmaktı. Üstelik saldırının gerçekleştiği gün, Jandarma kuvvetlerinin 64. kuruluş yıl dönümüne denk gelmişti ve sabah saatlerinde kutlamaların başlaması bekleniyordu.
Bu saldırı, aynı zamanda Mevlid-i Nebi günü kutlamalarına denk gelmişti. Bu durum, bazılarını saldırının bu kutlamalarla bağlantılı olduğu konusunda spekülasyon yapmaya sevk edecekti. Bu kişiler, teröristlerin kutlama sırasında topluluklara sızarak gruplar arasında bölünme ve kargaşa yaratmak istediğini savunuyorlar. Gerçek bu ki İslami kutlamalarda İslam adına gerçekleştirilen böyle terör saldırılar, İslam’a olumsuz bir bakış açısı geliştirmesine yol açabilecektir.
Tıpkı her terör saldırısında olduğu gibi, bu olayın da ülkede bir güvensizlik atmosferi yaratmayı ve hükümetle halk arasında bir gerilim oluşturmayı amaçladığı ortada. Saldırının, Mali’nin modern tarihinde gerçekleşen beş darbenin hepsinin vuku bulduğu gün olan salı günü yapılması da bu amacı pekiştiriyor.
Sonuç olarak, Bamako’da gerçekleşen bu saldırı, sadece fiziksel bir tehdit olmanın ötesinde, ülkenin siyasi istikrarına, ulusal birliğine ve toplumsal huzuruna yönelik derin bir saldırıdır. Terör örgütleri, böylesi stratejik zamanlamalarla halkı korkutmayı ve hükümeti zayıflatmayı amaçlarken, aynı zamanda uluslararası arenada Sahel İttifak ülkelerinin geliştirmeye çalıştığı prestiji sarsmaya çalışmaktadır. Bu noktaların anlaşılması, bu saldırıların ne kadar tehlikeli olduğunu hatırlatmakta ve etkili çözümler üretip kararlar almaya katkıda bulunmaktadır.
Henüz yorum yapılmamış.