Sosyal Medya

SİYASET

Sinvar: Direniş Tarihinde Cesaret ve Özgürlüğün Simgesi

Ebu Müzzemmel Maiga

Geleceği tahmin etmek zordur, çünkü bu gaybi bir meseledir. Ancak bazı insanlar, Allah’a verdikleri söze sadık kalıp diledikleri sonu yaşamış nadir kişilerdir. İşte bu yazının kahramanı da üç yıl önce bir basın toplantısında şu ifadeyi kullandı: “Düşman ve işgalin bana verebileceği en büyük hediye, beni suikastla öldürmesidir ve düşmanın elinde şehit olarak ölmektir. Bugün 59 yaşındayım, aslında F16 ile şehit olmayı, insanları öldüren diğer sebeplerle, korona, kalp krizi, trafik kazası gibi ölmeye tercih ederim. Bu yaşta hakikatin vaadine (ölüm) yaklaştım ve şehit olarak ölmek, başka bir şekilde ölüp rezil olmaktan daha iyidir.” O dönemde söylediği söz, başlangıçta geçici bir heves gibi görülse de zamanla haklı olduğu anlaşıldı. Bu adam, ümmetinin ve insanlığın vicdanını uyandırmak ve adalet davasını dünyaya hatırlatmak için tarih yazdı.

Peki, bu yazının kahramanı kimdir?

O, ilk bakışta göründüğü gibi zayıf yapılı, orta boylu bir adam; narin bedeniyle ilk başta göz ardı edilebilecek biri. Ancak, onunla karşı karşıya geldiğinizde, gözlerine baktığınızda ve sesini duyduğunuzda, onun cesur ve korkusuz bir aslan olduğunu hissedersiniz. Bu aslan, 21. yüzyılın aslanı olan Ebu İbrahim Yahya İbrahim Hasan Sinvar’dır. Sinvar, Ekim aylarıyla dolu bir hayat hikayesine sahip bir adamdır.

Tarihi olaylar ve deneyimler, insanın doğup büyüdüğü çevrenin çocuğu olduğunu ve kişinin doğduğu ve yaşadığı coğrafi koşulların onun kişisel ve zihinsel oluşumunda derin bir etki bıraktığını göstermektedir. Bu gerçek, Sinvar’ın kişiliğinde de belirgindir. 19 Ekim 1962’de, ailesinin işgalciler tarafından köylerinden zorla çıkarıldığı ve Aşkelon (eski Askalon) olarak adlandırılan tarihi bir kentten sürüldüğü Han Yunus’taki mülteci kampında dünyaya gözlerini açtı. Bu kampta, diğer Filistinli çocuklar gibi zor şartlar, yoksulluk ve dışlanma içinde büyüdü. Bu adaletsizlik ve zorluklar, Sinvar’ın içinde işgale ve zulme karşı bir direniş ruhunu ateşledi. Özgürlüğün bedelinin ağır olduğuna ve bu yolun dikenlerle dolu olduğuna derinden inansa da kararlılığı ve azmi şu dizelerde özetlenebilir:

“Şerefli yaşa ya da onurlu öl,   

Mızraklar ve dalgalanan bayraklar arasında.  

Mızraklar ucundandan başka bir seçenek kalmazsa,   

Çaresizliğin tek yolu onların üzerinden geçmektir.”

Sinvar, eğitimini Han Yunus’ta tamamladıktan sonra Gazze İslam Üniversitesi’nde Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde lisans derecesi alarak mezun oldu. Özel aile hayatına gelince, 21 Kasım 2011’de Sümür Muhammed ile evlendi ve ondan İbrahim adında bir oğulları oldu, bu nedenle “Ebu İbrahim” olarak bilinir.

İlk Siyasi Adımları:

Sinvar’ın direniş ruhu, doğduğu andan itibaren damarlarında dolaşan bir olgu halindeydi. Ailesinin zulüm ve baskı altında yaşadığı gerçeği, onun adalet ve özgürlük arayışındaki kararlılığını güçlendirdi. Üniversite yıllarında bu mücadelenin temellerini attı ve öğrenci faaliyetlerinde önemli bir rol oynadı. Filistin’de Müslüman Kardeşler’in öğrenci kolu olan İslami Blok’a katıldı ve bu dönemde çeşitli görevlerde bulundu. Öğrenci liderliği ve idari faaliyetler, onun liderlik yeteneklerini geliştirdi ve siyasi kariyerinde ona değerli tecrübeler kazandırdı.

Hamas Hareketi’ne Katılımı:

Sinvar, Hamas hareketine 1987’deki kuruluşundan itibaren katıldı. İlk andan itibaren, bir yapının içeriden yıkılmaması gerektiğini anladı ve Hamas’ın hedeflerine ulaşabilmesi için içerdeki hain ve işbirlikçilerin temizlenmesi gerektiğini fark etti. Bu doğrultuda, hareketin kurucusu Şeyh Ahmed Yasin’in talimatıyla, bazı yoldaşlarıyla birlikte “Mecd” adlı bir istihbarat ve güvenlik birimi kurdu. Bu stratejik hamle, işgalcinin içerdeki casuslarını etkisiz hale getirdi ve Hamas’ın direniş faaliyetlerini başarıyla yürütmesine zemin hazırladı.

İşgal Zindanlarındaki Sinvar:

Sinvar, işgalci rejim tarafından en çok aranan isimlerden biri haline geldi. Zira o, düşmanın gözünü kör eden ve izleme yeteneğini yitirmesine neden olan istihbarat birimini kuran kişi idi. İlk olarak 1982 ve 1985 yıllarında iki kez tutuklandı, her iki tutuklamada da birkaç ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. Ancak 1988’de yeniden tutuklandı; iki Siyonist askeri kaçırmak ve öldürmekle, ayrıca işbirlikçi Filistinlileri idam etmekle suçlanarak dört müebbet hapis cezasına çarptırıldı (toplam 426 yıl). Fakat büyük bir adalet davası güden bir adamı zindanın dört duvarı arasında durduramaz.

Bu tür insanlar, içlerindeki güçlü azimle, zorlukları bir fırsata dönüştürür, zindanı bir cennete çevirir ve imkânsız olanı mümkün hale getirirler. Sinvar’ın, kendisine verilen müebbet hapis cezasına rağmen özgürlüğün bir gün ona geri geleceğine olan güçlü inancı, onun ruhunu besleyen en büyük güçtü. O büyük gün için hazırlık yapmaya başladı ve 23 yıllık hapis hayatını en verimli şekilde değerlendirdi. İbranice öğrendi, düşmanın zihniyetini ve toplum yapısını inceleyerek onu daha iyi tanımanın yollarını aradı, çünkü düşmanı tanımak, onunla mücadele etmenin en etkili silahlarından biridir. Hapse girmeden önceki liderlik rolünü sürdürerek, Hamas’ın hapishanedeki liderlerinden biri oldu ve tutukluların İsrail hapishanelerine karşı direnişlerinde önemli bir rol oynadı.

Sinvar’ın hapisteki Filistinlilerle olan etkinliği nedeniyle düşmanını öylesine korkuttu ki, onu tek hücreye nakletmek zorunda kaldılar ve ailesinin 13 yıldan fazla süreyle ziyaret etmesini engellediler. Tüm bu çabalar, onu psikolojik ve zihinsel olarak kırmak ve yıkmak için olsa da bir seferinde yıkılmadı.

Sinvar’ın Hapisten Çıkışı:

Zaman hızla ilerlerken o tarihi gün, yani özgürlük günü gelip çattı. Yahya Sinvar’ın, Filistinli 1000’den fazla mahkumla birlikte serbest bırakıldığı “Özgürlerin Vefası” anlaşması, İsrail ile Hamas arasında gerçekleşti. Bu anlaşma çerçevesinde esir İsrail askeri Gilad Şalit, bu Filistinlilere karşılık olarak serbest bırakıldı. Bu büyük olay, 18 Ekim 2011’de gerçekleşti.

Hapisten çıktıktan sonra, 2012 yılında Hamas Siyasi Bürosu’na üye seçildi ve hareketin askeri kanadı olan İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın sorumluluğunu üstlendi. Sinvar, hareketin savaş ve taktik yeteneklerini güçlendirmede önemli bir rol oynadı. Siyonist Yapının 2014 Gazze saldırısının ardından, saha liderlerinin performansını değerlendirmek üzere kapsamlı soruşturmalar ve incelemeler başlattı. Bunun sonucunda bazı liderler görevden alındı ve yerlerine yeni liderler atandı. Bu, yaklaşan aşamalara hazırlık olarak görüldü. Zira değişim ve yeni kanlar getirmek, yaşamın her alanında bir yasadır.

Sinvar ve Aksa Tufanı Operasyonunun Mimarisi:

2017 yılında, Hamas’ın Gazze’deki Siyasi Bürosu başkanlığına seçildi ve 2021’de bu görevde tekrar seçildi. Böylece, iki dönem üst üste bu pozisyonda kalmış oldu. Sinvar ile Ekim ayı arasındaki bu aşk ve bağlılık ilişkisi devam etti ve tarihe altın harflerle kazınacak o gün geldi: 7 Ekim. Filistin direnişi, tarihe bir destan olarak geçecek olan “Aksa Tufanı” operasyonunu başlattı. Bu operasyon, işgalin kalelerini yerle bir etti ve direniş savaşçıları, düşman kapılarını açarak içeri girdi. Dünya bu sahne karşısında şaşkına dönerken, Siyonist düşman panik, şaşkınlık ve neredeyse tam bir felç hali yaşadı, ne yapacağını bilemedi. Böylece, direniş tüm dünyaya, hak, kararlılık ve özgürce yaşama iradesinin düşmanın silahları ve vahşetine karşı bile galip geleceğini gösterdi. Bu tarihi destanın mimarı Yahya Sinvar oldu.

Bu darbe karşısında, Siyonist işgal çılgına döndü ve Gazze’yi taş devrine döndüreceğine, direnişi yok edeceğine, askeri güçlerini bitireceğine ve esir İsrailli askerleri kurtaracağına yemin etti. Ancak, Amerikan ve Batı destekli ölüm makinelerine karşı direnişin gösterdiği efsanevi direnişin ardından işgal, hiçbir hedefine ulaşmayı başaramadı. Yapabildiği tek şey, silahsız Filistin halkını katletmek oldu. Toprak ve onuru savunmak uğruna, direniş tüm düzeylerde şehitler verdi; bunlar arasında üst düzey liderler de vardı. Son ve belki de en son olmayan şehit, 18 Ekim 2024’te ön saflarda Siyonist orduyla çarpışırken şehit düşen lider Ebu İbrahim Yahya Sinvar’dı.

Son Anlarında Sinvar’la Durağanlar ve Şehadetinden Sonra Yaşananlar:

1. İkiyüzlülük ve Korku: Sinvar’ın şehadeti, birçok Müslümanın ve özellikle de güç ve nüfuz sahibi olanların ikiyüzlülüğünü ve acziyetini gözler önüne serdi. Bazıları onun adını anmaktan dahi çekindiler, hatta onu ananlardan bir kısım bile adını özellikle zikretmeden genel bir taziye mesajıyla yetindiler. Diğerleri ise sessiz kalmakla yetinmeyerek bazı medya kanallarını kullanarak Sinvar ve direniş hareketini karalamışlardır. Bu kişiler, kahraman liderlere yönelik hakaret ve iftiralarla, İsrail’in bile kullanmaktan kaçındığı ithamlarda bulunmuşlardır.

2. Tarihe Geçen Son Anlar: Sinvar’ın efsanevi bir şekilde sonlanan hayatı, onun son anlarını tarihsel bir sembol haline getirdi. Şehit düştüğü daire ve o anların yaşandığı sandalye, ev sahipleri için büyük bir onur ve gurur kaynağı oldu. Gazze’nin güneyindeki Refah şehrinin Sultan Mahallesi’nde, İbn-i Sina Caddesi’nde bulunan bu daire, İsrail saldırıları nedeniyle tahliye edilen Ebu Taha ailesine aitti. Her ne kadar evleri hasar görmüş olsa da aile kendilerini tarif edilemez bir sevinç içinde buldu. Zira onların ifadelerine göre, Allah onlara, direnişin büyük liderinin son anlarına ev sahipliği yapma lütfunda bulunmuştu. Ebu İbrahim’in şehadeti sonrası sosyal medyada yayılan video üzerine dairenin sahipleri, evin eski fotoğraflarını yeni fotoğraflarını sevinçli mesajlar ile birlikte paylaştılar.

Sinvar'ın öldürüldüğü ev 

   - “Evimiz, Ebu İbrahim ile daha da onurlandı.”

   - “Allah’a şükürler olsun ki bize bu şerefi nasip etti.”

   - “Ebu Taha ailesi olarak hepimiz, Ebu İbrahim’in evimizde şehit olmasından büyük onur duyuyoruz. O, düşmana sırtını dönmeden canını feda etti.”

   - “Dünyanın en şerefli sandalyesi ve koltuğu artık bizim evimizde. Allah sana rahmet eylesin Ebu İbrahim.”

   - “Ailemizden birine ait olan bu evde savunmasını sürdürerek son nefesine kadar direndi.”

   - “Bu yolda canımız, evimiz ve tüm varlığımız feda olsun. Onun gibi kahramanlarla gurur duyuyoruz.”

3. Sinvar’ın Sembol Haline Gelen Asası: Sinvar’ın düşmana karşı kullandığı son silah olan asa, tarihi bir simge haline geldi. “Sinvar’ın asası” ifadesi, onur, cesaret ve teslim olmadan son ana kadar doğru dava uğruna mücadeleyi sembolize etmeye başladı. Bu ifade, şunlar gibi pek çok derin anlama sahip:

   - “Sinvar’ın asayı attığı an”: Tüm çaba ve kaynaklarını hedefi doğrultusunda seferber etti.

   - “Asası, Sinvar’ın asası gibiydi”: Karşılaştığı zorluklara karşı tüm gücünü kullandı.

   - “Durumu Sinvar’ın asasıyla karşıladı”: Tüm gücüyle, sınırlı da olsa, mücadele etti.

   - “Sinvar’ın son silahı asasıydı”: Elindeki tüm seçenekleri ve imkanları tükettikten sonra, basit bir araçla direnişe devam etti.

Sinvar’ın asası, cesaretin, kararlılığın ve mücadelenin en zor şartlarda bile devam etmesinin bir simgesi haline geldi. Bu asa, sınırlı kaynaklarla bile sonuna kadar teslim olmadan direnişi sürdüren bir liderin sembolü olarak tarihe geçti.

Sinar'ın son anından ilham edilen dijital sanatlar 

4. Bazen Allah, hakkın galip gelmesi için düşmanı kullanır:Siyonist düşman, Sinvar’ın son nefesine kadar savaşırken kaydedilen destansı ve evrensel sembol haline gelen videodan bıktıktan sonra, imajını karalamak amacıyla bir başka video yayımladı. Bu videoda Sinvar, tünelde eşi, oğlu ve birkaç basit eşyalarla gösterildi. Düşman videoya, “Sinvar tünellerde yaşıyor, Filistinliler ölüyor” şeklinde yorum yaptı. Ancak büyü ters tepti ve düşmanın istediğinin tam tersi oldu. 

Varsayalım ki video doğru; bu, Sinvar’ın askeri liderlik dehasının bir kanıtıdır. Acımasız bir düşmana karşı büyük bir savaşa hazırlanan bir lider düşünün. Bu düşman, insan, taş, hayvan ayırt etmeksizin yok edici bir güce sahip. Böyle bir durumda, liderin savaş yönetimini güvenli bir yerden sağlaması gerekir; çünkü bu yalnızca kendi güvenliği için değil, uğruna savaştığı halkın geleceği için de önemlidir. Güvenliği riske atmak, savaşın sonucunu olumsuz etkileyebilir. Lider, düşmana karşı tedbirsiz ve gösteriş uğruna halkın içinde kalırsa, bu sorumsuzluk olurdu ve liderlik yetenekleri sorgulanırdı.

Aslında tünellerde korunmak, Vietnamlıların Amerikalılara karşı etkili bir şekilde kullandığı ve onları mağlup ettiği bir savaş taktiğidir. Bu taktik sadece direniş hareketlerine özgü değildir; düzenli ordular tarafından da kullanılır. Yeraltındaki tüneller ve güçlendirilmiş yapılar, modern askeri stratejilerin bir parçasıdır. Liderleri ve askerleri hava saldırılarından ve ani saldırılardan koruyarak, savaşları etkili bir şekilde yönetmelerine olanak tanır. Bu tür tahkimatlar, İsrail gibi hava gücüne dayanan ve ABD ile Batı’dan sınırsız askeri, istihbarat ve mali destek alan düşmanlara karşı stratejik koruma sağlar.

5. Büyük insanların ve kahramanlarınarasına katılmanın yolu, büyük fedakârlıklar ve ağır bedeller ödemekten geçer. Sinvar’ın bize öğrettiği de budur; çocukluğundan hayatının son anına kadar hep bu yolda yürümüştür. Ömrünün üçte birini işgalci zindanlarında geçirmiş ve hapisten çıktıktan sonra da zorluklara rağmen direnişini sürdürmüştür. Bu nedenle, Şebeke Kudüs Haber Ağı’nın yayımladığı fotoğrafta olduğu gibi, kendisi, dünya özgürlük hareketlerinin önderlerinden, Ömer Muhtar, Nelson Mandela ve Che Guevara gibi büyük liderler arasına şerefle katılmayı hak etmiştir.

6. Filistin’dekimücadele ve direniş hareketi, önce İngiliz sömürgeciliğine, sonra da Siyonist işgale karşı koyan kahramanlarla doludur. Bu kahramanlar, kanları ve mücadeleleriyle tarihe silinmez destanlar yazmışlardır. Ancak Sinvar, bu isimler arasında özel bir simge taşır. O, Siyonist varlığı iki kez yenilgiye uğratmıştır: İlki, 7 Ekim’de “Aksa Tufanı” operasyonunu başlatarak, önleyici darbeyle Siyonist devletin temellerini sarsmış ve dünyaya, askeri üstünlüğüne ve ABD ile Batı’nın desteğine rağmen bu devletin, özgürlüğüne kavuşma kararlılığındaki Filistin halkının iradesi karşısında zayıf ve kırılgan olduğunu göstermiştir.

İkincisiise şehadetinden sonra gerçekleşmiştir. Siyonist düşman, Sinvar’ın tünellerde saklandığını ve esir düşen İsrailli askerlerin yanında intihar saldırısına hazırlandığını iddia ediyordu. Ancak beklentilerinin aksine, Sinvar’ın tünellerde değil, yeryüzünde savaşın ortasında, bir asker gibi çarpıştığı ve şehit düştüğü ortaya çıkmıştır. Sinvar, kendi kanıyla şehadeti, özgürlüğü ve onurlu bir yaşamı arzuluyordu. Allah’ın takdiriyle de ön saflarda, destansı bir şekilde, üç yıl önce bir gazeteciye verdiği röportajda arzuladığı gibi, şehadetle son buldu.

Başlangıçta, düşman Sinvar’ın üç saat boyunca onlarla çatışan maskeli savaşçının kim olduğunu keşfettiğinde büyük bir sevinç yaşadı. Ancak bu sevinç kısa sürdü. Düşman, Sinvar’ın son anlarına ait video ile zaferini kutlamak isterken, bu görüntü başka bir destana dönüştü. Sinvar’ın, son ana kadar basit bir sopa (asa) ile çatışmaya devam ettiği sahne, dünya çapında ilham ve saygı kaynağı oldu. Düşman bu stratejik hatasını fark ettiğinde, videonun yayılmasını durdurmaya çalıştı, ancak çok geçti. Böylece Sinvar, son nefesini verirken düşmanı ikinci kez yenilgiye uğrattı. Sinvar, özgürlük ve hak mücadelesi için direnen bir mücahit olarak yaşadı ve şehit oldu; işgale karşı ayaklanan nesillerin ilham kaynağı ve sembolü haline geldi.

Al-Quds Haber Kanalı Sinwar'ın adını tarihi kurtuluş liderleri ve kahramanları listesine ekledi

Bu ilham verici kahramanın hayatındaki en ilginç şey ise, Ekim ayı ile arasındaki gizemli bağdır: Ekim ayında doğdu, Ekim ayında hapisten çıktı, Ekim ayında “Aksa Tufanı” operasyonunu başlattı ve62 yaşında Ekim ayında şehit oldu. İnsan neredeyse Ekim ayını, Sinvar’la olan bu derin bağ ve özel ilişkisi nedeniyle kıskanacak duruma gelir.

Allah, Ekim ayının kahramanı, ilham verici lider şehit Abu İbrahim’i rahmet eylesin; mekânı cennet olsun.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.