Sosyal Medya

SİYASET

HTŞ’nin Suriye’yi Alabilmesinin Arkasındaki Gerçekler

Ebu Masum Mücahit

Suriye’deki olayları anlamak için önce Arap baharına, Arap baharının yayılmasına, küresel suç örgütleri olan sömürgeci devletlerin yaklaşımlarına bakmak gerekir.  2010 yılında Tunuslu bir gencin kendini yakması ile başlayan Arap baharı, aslında 2002 yılında ABD başkanı W. Bush’un ortaya koyduğu bir projedir.  Büyük Ortadoğu Projesi olarak açıkladığı Fas’tan Endonezya’ya kadar 50 ülkenin sınırlarını değiştirme projesidir. Proje 1. Dünya Savaşı’ndan sonra belirlenen sınırların yeniden değiştirilmesi, dizayn edilmesi ve Arz-ı Mevut topraklarının hazırlanma projesi idi. Şeytan insanları kandırırken elbette ki onlara sağdan yaklaşacak ve kendi çıkarları uygun geliyor gibi gösterecektir. 

Küresel sömürgeciler şeytani oyunlarını, daha önce kullandıkları kuklaları yeni kuklalarla değiştirmek için halkları özgürlük adına, demokrasi adına ayaklandırılacak. Halkları kullanılacak devletleri yıktıracak, birbirlerini öldürtecek ona da bahar denecekti. Hakikaten geride kalan 22 yıla baktığımız vakit bunun bahar olmadığını, halkların kışı olduğunu görmekteyiz.  Tarih ibret ve ders almak için vardır.  Ders alınırsa bir daha tekrar etmez. Ama Müslümanların olaylara ferasetle bakması lazım. 2010’lu yıllarda başlayan bahar diye gösterilen kış, günümüzde Suriye’de tekrar gündeme gelmekte ne Suriyeliler kazanmakta ne de bölge ülkeleri kazanmakta. Kazananın İsrail terör örgütü olduğunu görmekteyiz. Çünkü bu dönemde halkları öldürülmüş ülkeler yağmalanmış, bölünmüş daha önceden huzur içerisinde yaşayan halklar kendi içerisinde çatışmaya başlamış. Kaybeden bölge ülkeleri, kazanan İsrail terör örgütü olmuştu.

Arap baharı Tunus’ta başlamış Libya’yı, Mısır’ı, Sudan’ı, Yemen’i, Irak’ı yakmış yıkmış, bölmüş, parçalamış ve en son Suriye’de kalmıştı. Çünkü Suriye’ye kadar Arap baharının etkili olduğu ülkelerin paralarını küresel sömürgeci olan ülkelerin içindeki vampir Rothschild ve Rockefeller ailesi bölüşüyordu. Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi ülke liderlerinin paraları Rothschild ailesinin (İngiliz Yahudi ailesi) bankalarında toplanmakta idi. Rockefeller (Fransız Yahudi ailesi) ise bundan pay istemekteydi. Rothschild payı vermediği için bu iki aile kendi içinde çatışmaya başladı.  Daha sonra bu ailelerin yaşadığı ülkeler olan İngiltere ve Fransa da kendi içlerinde vekalet savaşlarına başlamışlardı. Bu savaşı sömürgeleri olan Afrika ülkelerindeki haftalık darbelerde görebiliriz. Bu savaşın başlangıç noktası Suriye olduğu için Suriye’deki Arap baharı başarıya ulaşamamış ve uzun yıllar (13 yıl) devam etmişti. Bu savaşları özellikle Suriye’de vekalet yoluyla devam ettirdiler. Savaşın sonunda Esad ve İran kaybediyor, muhalifler İngiltere ve İsrail kazanıyordu. Suriye’de bahar yerine kış gelmişti. Suriye üzerinde özellikle devletlerin kurduğu örgütler devletler adına vekalet savaşları yapıyorlardı.

Görünürde Müslüman’dılar ama silahları veren, sermayeyi veren İngiltere, Fransa, Amerika savaşmaya başlamıştı. Ve savaşın ilk yıllarında IŞİD kuruldu, silahlar verildi. Sahte ordular kuruldu silahlar dağıtıldı. Dünyadan beklentisi olmayan çevresiyle irtibatı iyi olmayan ama İslam için bir şeyler yapmak isteyen ilmi ve siyaset bilgisi yeterli olmayan gençler IŞİD saflarında istihbaratlar tarafından toplandı. Önce maaş, evlilik, statü verildi sonra ortadan kaldırıldı. Böylece emperyalist ülkeler bir taşla iki kuş vurdu. IŞİD’le mücadele için ABD ve diğer emperyalist devletlerin desteklediği, donattığı, eğittiği PYD çıktı.  PYD güya IŞİD’le mücadele ediyordu ama Amerikan ve İsrail çıkarlarını korumak, Amerika için en önemli değer olan petrol kuyularına sahip olmak için IŞİD’in hâkim olduğu bölgeyi PYD aracılığıyla ele geçiriyordu. Sonra ne İŞİD kaldı ne İsrail’in önünde durabilecek, gayesi Allah olan gençler kaldı. Lider kadrosu ise yeni günler için saklandı, değiştirildi, ılımlı hale getirildi, tövbeleri batılı emperyalist ülkeler tarafından kabul edilip devletin teslim edilmesi için ortam hazırlandı.

Yeni bir oyun sahneye konmak için İŞİD’den bir grup istihbarat elemanı ayrılarak HTŞ’yi kurdular. HTŞ kendi içerisinde birçok gruptan oluşmaktaydı; Nusra’nın Şam cephesi, Ensareddin cephesi, Ceyşu’s-Sünne cephesi, Liva El-Hak cephesi, Nurettin Zengi gruplarından oluşuyordu. Bu gruplar önce İdlib’e çekildi ABD ve Avrupa ülkeleri dahil hepsi HTŞ’yi terörist örgüt ilan etti ve Ebu Muhammed Colani’nin başına ABD 10.000.000 dolar ödül koydu. Daha sonra ne oldu da on üç yılda alamadıkları bölgeleri birdenbire ele geçirmişlerdi muhalifler?

2024 yılında İngiliz istihbaratı M16 özel yetkilisi eski Libya büyükelçisi Jonathan Powell, Ebu Muhammed Colani ile görüştü. Daha düne kadar öcü olan HTŞ Batı medyasında ılımlı mesajlar vermeye başladı. HTŞ’nin 13 günlük ilerleyişi ve Suriye’yi alışı, Afganistan’daki Taliban’ın ilerlemesine benziyordu. 20 yıl Amerika ile mücadele eden, 20 yıl Amerika’nın terörist olarak kabul ettiği Taliban birdenbire bütün Afganistan’ı ele geçiriyordu. 13 yıl terörist diye ilan edilen, başına 10 milyon dolar ödül konan HTŞ veya Ebu Muhammed Colani 13 gün içerisinde Suriye’nin ana noktalarını ele geçiriyordu. Bu ne anlama geliyordu? Ebu Muhammed Colani sadece İngiliz istihbaratıyla görüşmüyor aynı zamanda 13 günlük süre içerisinde 4 sefer İran özel yetkilisiyle görüşüyordu.  Arkasından Suriye’ye Rusya destek vermiyor, İran destek vermiyor, Hizbullah desteğini çekiyor. Daha önce Şii milisler (Haşdi Şabi) Irak üzerinden Suriye’ye geçiyorlardı. Ama Irak başbakanı Şii milislerin Suriye’ye geçişini engelliyordu. Birileri kapalı kapılar ardında bir şey planlıyordu.

Suriye’den İran yani İngiltere’nin düşmanı Fransa çıkarılıyor.  ABD, İngiltere Suriye’ye yerleşiyor İsrail bu duruma sessiz kalıyor. Müttefik Suriye muhalefeti 13 gün içerisinde önce Halep’i daha sonra Hama’yı, sonra Humus’u, sonra Şam’ı alıyordu. 60 yıllık Baas rejimi 52 yıllık Esad rejimi sona eriyor, 13 yıl birbirleriyle savaşan gruplar bir araya geliyor ve devleti ele geçiriyordu. HTŞ Halep, Hama ve Humus’a ilerlerken batıdaki Lazkiye’ye, doğudaki PKK/PYD’ye bir silah bile doğrultulmuyor dümdüz güneye iniyordu. Çünkü batıda Ruslar, doğuda ABD’liler vardı. Bu da gösteriyor ki Suriye muhalefeti ele alınmış lider kadrosu birileriyle beraber hareket etmekte.

İlk zamanlarda İsrail’e karşı açık söylemlerde bulunan lider kadrosu ve Ebu Muhammed Colani, İsrail’in Suriye’deki bombardımanlarına sessiz kalıyor. Sonuçta, İsrail baş düşmanları olan Hizbullah’ı yok etti. Öte yandan Esad rejimiyle uğraşan muhalifler Şam’ı alıyor.  İsrail Suriye rejiminin Esad’ın devrilmesine ses çıkarmıyor. Golan tepelerinin Şam tarafındaki stratejik bütün noktalarını işgal ediyor. Yaklaşık 23 kilometre içeriye doğru işgal ediyor. İsrail terör örgütü Şam’a 25 kilometre mesafeye kadar ilerliyor. Suriye devletinin havalimanlarını, limanları, cephanelikleri laboratuvarları ve silah sanayilerini stratejik 310 tane merkezi bombalıyor 10 Aralık 2024 tarihi itibariyle. HTŞ grubundan ve lider kadrosundan herhangi bir ses çıkmıyordu. Büyük Ortadoğu Projesi adım adım merhale merhale ilerliyordu.  İsrail’in önündeki devletler bölünüyor parçalanıyor yok ediliyor, halklar düşman ediliyordu.

90’lı ve 2000’li yıllarda Irak 2010’lu yıllarda ise Suriye aynı akıbete uğruyordu. Arap baharının devam edebilmesi için özelde İngiltere’nin, geri planda ise asıl aktör olan İsrail’in kazanması için plan adım adım uygulanıyor. Önce İran’la hareket eden Irak rejimi İran’dan koparılıyor arkasından İran’ın Cumhurbaşkanı ve Dışişleri bakanı öldürülüyor. İran’ın Suriye özel birlikler muhafızı Kasım Süleymani öldürülüyor.  Hizbullah’ın telsizleri patlıyor, darbe vuruluyor, önündeki bütün engeller kaldırdıktan sonra Suriye rejimi birdenbire çöküyordu. Sonuç olarak bugün zalim Esad devrildi. 13 yıl hatta 60 yıldır mücadele veren Müslümanlar, Müslüman gruplar iktidarı ele aldı. Ama hangi iktidarı ve muktedir olabilecekler mi?  Esad’a gösterdikleri tepkiyi İslam’ın ve Müslümanların düşmanı olan İsrail’e gösterebilecekler mi? Müslümanları bundan sonra neler bekliyor? İlk zamanlar çıktıkları gibi bu grupların dertleri İslam olabilecek mi? Yoksa silahlarını salladıkları ağabeylerinin emirleri doğrultusunda mı hareket edecekler?  Allah’ın istediği kanunları uygulayabilecek, Allah’a hoş görünmek için mi çalışacaklar? Yoksa ekmeklerini aldıkları silahlarını aldıkları, siyasi destek aldıkları Batılı emperyalist İngiltere ve ABD’nin dediklerini mi yapacaklar?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.