Sosyal Medya

İSLAM

Allah için çalışmak

Müslüman gibi düşünüp Müslüman gibi yaşamayan, kul olduklarının bilincine varıp asıl hedef olan imtihanı kazanmak için fedakârlık yapmayan Müslümanların kurtuluşa ermeleri mümkün değildir.

Ebü Masum Mücahit

Yer yüzünde Müslüman ülkelerin dışında işgale uğrayan başka bir topluluk yoktur. Ve biz Müslümanlar; ülkelerimizin işgale uğramasından dert yanıyoruz. Şikâyet ediyoruz, yakınıyoruz, Halbuki Allah bize yakınmayın, kalkın çalışın diyor. (Müddessir S.1). Öyle bir çalış ki “Yer yüzünde fitne fesat kalmasın.” (Enfal 139)

 Allah Teâlâ bizi yer yüzüne halife olarak göndermiş. Yani yer yüzünde adaleti sağlayıcı vekil.  Ve bizler kul ve Müslüman olduğumuzu unutup dünyanın peşine takılıp asıl görevi –kulluğu- unutmuşuz. Bu da bizdeki izzet ve heybeti almış. Dün Allah’ın dışında hiçbir şeyden korkmayan bizler, bugün Allah’tan başka her şeyden korkar duruma gelmişiz.  Halbuki iman etmiş bir mümin kâfirlerden 100 kişiye bedel, en zayıf iman eden mümin ise kâfirlerden 10 kişiye bedel diye buyrulmuştur. (Enfal: 65)

Bugün yer yüzünde 3.5 milyar Müslüman var. Sayımız çok fazla olmasına rağmen imamemiz olmadığı için ağlayan, inleyen, gözyaşı döken, kanı akan, zulüm gören, işgale uğrayan, açlık çeken, piyon olarak kullanılan, vatanından sürülenlerin hepsinin Müslüman olduğunu görüyoruz. Yer yüzünün halifeleri olan, yer yüzünde adaleti ve hak nizamı hâkim kılacak biz Müslümanlar bu duruma niçin düştük? Bu durumun ana nedeninin ne olduğuna bakmamız gerekiyor. Bunu sorgulamalıyız. Biz Müslümanlar Medine’nin hurma bahçelerinin havasına kapılan, Cenneti, Cemali, Rıza-yı bariyi ve Peygambere ümmet olmayı unuttuk.

Zihinleri işgale uğrayanların bedenlerinin işgali çok daha kolaydır. İmanın ikrarı olan Kelime-i şahadet’te önce beyindeki özgürlük, sonra bedenin ibadeti gelir. Biz bu dinin bizim yaşamamız için geldiğini, bu din uğruna bizden önceki Salihlerin yaptığı gibi vaktimizi, malımızı, sevdiklerimizi ve canımızı, “Anam babam sana feda olsun.” diyen ashap gibi feda etmediğimiz sürece dünya ve ahirette mutlu olamayacağımızı bilmeliyiz. (Tevbe suresi 24) Allah yolunda çalışmayı, yer yüzündeki kötülüğü kaldırıp, adaleti yer yüzüne hâkim kılmayı unutup çalışmaları dünkü Yahudiler gibi Musa ile Rabbine bırakan insanlar olmamalıyız. 

Müslüman gibi düşünüp Müslüman gibi yaşamayan, kul olduklarının bilincine varıp asıl hedef olan imtihanı kazanmak için fedakârlık yapmayan Müslümanların kurtuluşa ermeleri mümkün değildir.  Tevbe Suresinin 24. ayet-i kerimesinde; müminlerin dünyadaki her şeyden önce Allah'ı ve Resul'ünü dert edinmeleri, Allah ve Resul’ünün sevgisini kazanmak için çalışmaları, bu yolda çalışmadıkları vakit Allah'ın onları dünyada huzura erdirmeyeceği gerçeği ifade edilmektedir. Kuran’da birçok kıssayı okuyup günümüzle karşılaştırdığımızda, tarihte bugünkü Müslüman halkların içine düştüğü durumu aslında daha önceki kavimlerin yaşadığını ve onların helak olduklarını görmekteyiz.

 Bugün bizler Allah için yapılacak çalışmalarda bin türlü bahaneler üretirken nefislerimiz için olan haram işleri bin türlü yolla mantığa büründürerek bin tane yanlışı doğru yola çıkarmaya çalışmaktayız.  Bu da biz Müslümanların yer yüzündeki sıkıntılarını artırmaktadır. Bugün kafirler batıl davaları uğruna birçok fedakârlık yaparak, gece gündüz çalışarak Müslüman ülkeleri yağmalarken; Müslümanlar kendi vatanlarını, topraklarını, namuslarını ve dinlerini korumak için gayret etmemektedir. İslam coğrafyasında çok az bir topluluk Allah için gayret etmekte, Allah için fedakârlık yapmaktadır. Ama çoğunluk olarak kınadığımız kâfirlerden daha fazla dünyaya meyletmekte onlardan daha fazla dünyalık için uğraşmaktayız. Yer yüzünde huzur ve sükûn bulamayan Müminler olarak bu halimizle öldükten sonra cennete gitmeyi düşünmekteyiz.

İçinde bulunduğumuz durumdan çıkmak için:

 Kalpteki masivayı, dünya sevgisini çıkarmalıyız. Kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeliyiz. Rad suresi 11. ayet-i kerimesinde“Siz kendi hakkınızdaki hükmü değiştirmedikçe Allah sizin hakkınızda hükmü değiştirmeyecektir.” denmektedir.

Uluhiyette Allah’ı ilah olarak kabul etmeliyiz.

Rububiyette Allah’ı ilah olarak kabul etmeliyiz.

Kul olduğumuzu unutmamalıyız.

Dünya ahiretin tarlasıdır. Bu dünyada Allah’ın bizden istediği, Peygamberimizin gösterdiği gibi İslam’ı yaşayıp o uğurda çalışalım ki Allah’ın cennetine gidelim.

Yaptıklarımızdan ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan dolayı hesaba çekileceğimizi unutmayalım.

Biz ortama göre hareket edemeyiz. Konjektüre göre çalışmalara girip konjektüre göre Allah için çalışmaktan vaz geçemeyiz.

Bizler seküler ortamda yetiştiğimiz için Samiri’nin altından yaptığı buzağılara meylediyoruz, onun için zihin dünyamızı vahiyle arındırmamız lazım.

Ve sağa sola saçılmış ümmetin ortak akıl, ortak fikir, ortak hareket noktasında birleşebilmesi için bir imamın olması şarttır.

Bu gidişin Allah’ın razı olduğu bir gidiş ve cennet olması için Müslümanların mutlaka birlik ve beraberlik içinde olması mecburiyettir.

 

 

1 Yorum

  1. Hüzün Çiçeği

    Ekim 16, 2020 Cuma 18:05

    Yazınız çookkkk güzel.Allah kaleminizi kuvvetlendirsin. İnşallah İslam ümmeti birlik ve beraberlik içinde kalkınır ve emperyalist güçlere direnir. Rabbim İslam alemini müslüman ülkeleri korusun. Allah'a yakışır kul olabilmek dileğiyle.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.