Sosyal Medya

SİYASET

Lübnan’da Ateşkes Anlaşmasının Şartlarına bir Bakış

Ebü Masum Mücahit

27 Kasım 2024’te, İsrail ve Lübnan arasında bir ateşkes anlaşmasına varıldı. ABD ve Fransa’nın arabuluculuğuyla varılan bu anlaşma, bir yıldan fazla süren silahlı çatışmayı sona erdirmek amacıyla imzalandı. Anlaşma, 27 Kasım 2024 tarihinde yürürlüğe girdi ve geçici olarak 60 gün sürecek bir ateşkesi hedefleyen, çatışmaların kalıcı olarak sona erdirilmesine yönelik genişletilebilecek bazı temel maddeleri içermektedir.

Anlaşmanın Ana Maddeleri

  1. Düşmanlıkların Durdurulması:

Taraflar, tüm askeri ve saldırgan operasyonları derhal ve tamamen durdurmayı taahhüt ederler.

2. Kuvvetlerin Çekilmesi:

  1. a. Siyonist Varlık:

Güney Lübnan’daki kuvvetlerini kademeli olarak ateşkes süresi boyunca geri çekecektir. Muhtelif ülkelerden gelen BM’in Lübnan’daki barış gücü Güney Lübnan’daki yüksek tepelerin denetimini sağlayacak ve silahlı milislerin bu bölgelere yerleşmesini engelleyecektir.

b. Şii Hizbullah Milisleri:

Savaşçılarını Litani Nehri’nin kuzeyine, yani Beyrut’un güney banliyösüne çekecektir. Litani Nehri’nin güneyinde herhangi bir silahlı oluşumun bulunmaması taahhüt edilir. Bu durumda Güney Lübnan, tamamen İran yanlısı Şii Hizbullah milislerinden arındırılmış olacaktır.

3. Lübnan Ordusunun konumlanması:

Güney Lübnan’ın güvenliğinden, Hristiyanların yoğun olduğu Lübnan ordusu sorumlu olacaktır. Bölgede başka silahlı grupların bulunmamasını sağlamak için İsrail istihbaratının gözetiminde ve gerektiğinde askeri destekle hareket edeceklerdir. (Bu madde, Hizbullah’ın ana güçlerinin Suriye’deki Sünni halka karşı savaşması nedeniyle, Güney Lübnan’daki Sünni köylerin halkıyla çatışmalara yol açması üzerine belirlenmiştir. Bu durum, Gazze’deki bazı kişilerin siyasi ve bazen mezhepsel olarak Şii ideolojisine kaymasına neden olmuştur).

4. Hristiyan ve Dürzi Bölgelerinin Uluslararası Koruma Altına Alınması:

Bu bölgeler, uluslararası barış güçlerinin koruması altına girecek. Gerektiğinde ve bölgedeki diğer dinlerin talebi üzerine İsrail ordusunun korumasına bırakılacaktır.

5. Şii Göçmenlerin ve Yerinden Edilenlerin Geri Dönüşü:

Güney Lübnan’daki evlerine yalnızca Şii göçmenler dönebilecek, ancak yoğunlukları 1948’de işgal edilen Kuzey Filistin için varoluşsal bir tehdit oluşturmayacak şekilde sınırlı tutulacaktır.

Yaklaşık 1,2 milyon Şii göçmen, çoğunlukla Tripoli ve çevresindeki Sünni bölgelerde kalmaya devam edecek. Bu durum, Tripoli Şarkı’ndaki Sünni Müslümanlara karşı gelecekteki bir demografik değişim hazırlığının bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Aynı zamanda, Güney Lübnan’daki nüfus dağılımını zayıflatmak ve bölgenin Sina Yarımadası’ndaki gibi direniş göstermeden işgalini kolaylaştırmak amaçlanmaktadır.

6. Suriye-Lübnan Sınırı:

Doğuda Suriye ve Lübnan arasındaki sınırdan İran yanlısı Şii Hizbullah milislerinin serbest hareketine izin verilecektir. Ancak, silahlı Hizbullah unsurlarının Güney Banliyö’den (1969’dan beri Şii işgali altında olan ve öncesinde Sünni nüfusun merkezi olan bölge) hareketine izin verilmez. Bu, işgal altındaki Kuzey İsrail sınırlarına kadar olan bölgeler için geçerlidir.

7. Anlaşmanın Gözetimi ve Uygulaması:

Anlaşmanın maddelerinin uygulanmasını ve tarafların taahhütlerini yerine getirmesini denetlemek için ABD liderliğinde beşli bir komite oluşturulacaktır

8. Silah ve Mühimmat:

Lübnan’da silah satış, tedarik ve üretimi, yalnızca yetkili mercilere ulaşmasını sağlamak amacıyla Lübnan ordusunun gözetimi ve denetimi altında olacaktır. Bu düzenleme, İsrail’in güvenliğini tehdit etmeyecek bir silah sisteminin kullanımını içermektedir. Bu nedenle, Lübnan’ın hava sahasını korumasına veya topraklarını savunmasına izin verecek hava savunma sistemleri edinmesi yasaklanmıştır.

9. BM Kararı 1701:

Anlaşma, 2006 yılında yayınlanan ve İsrail ile Lübnan arasında düşmanlıkların durdurulmasını öngören BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına bağlı kalınmasının önemini vurgulamaktadır. ABD, bu anlaşmanın amacının, taraflar arasındaki çözülmemiş meseleler, özellikle sınırların belirlenmesi ve ihtilaflı bölgeler hakkında daha fazla müzakere yapılmasını sağlayacak istikrarlı bir ortam oluşturmak olduğunu belirtmektedir. Ancak, bu anlaşmanın etkinliği ve sürdürülebilirliği, tarafların maddelere bağlı kalmalarına bağlıdır. Bununla birlikte, bölgede kalıcı bir barışın sağlanmasını engelleyebilecek ihlallerden duyulan endişeler sürmektedir. Ancak, bu anlaşma gerçekte, Lübnan’ın İsrail’e teslim edildiğini ve onun iradesine bağımlı hale geldiğini gösteren bir teslimiyet ve yenilgi anlaşmasıdır.

İran yanlısı Şii Hizbullah partisinin milletvekilleri bu anlaşmayı bir zafer olarak duyurmuş, direnişin İsrail’e karşı zafer kazandığını iddia etmişlerdir. Bu durum, Lübnanlı gazeteci Meryem Meclulin’in Trablus’taki açıklamalarına göre büyük bir eleştiri konusu olmuştur. Öyle ki, Hizbullah’ın Şii bir milletvekili, anlaşmayı zafer olarak ilan ederken, bir Hristiyan milletvekili duyurunun ardından yas tutmuştur.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.