SİYASET
İngiltere: Tımar Çeteleri Olayı ve İslamofobi Üzerine

Ridwan Olamilekan Mustapha
Son günlerde, İngiltere’deki Müslüman toplumu birtakım sorunlar ile karşı karşıya geliyor. Avrupa’nın sağ-sol siyasetindeki gerginlikler yükselirken İngiltere’nin gündeminde olan tımar çeteleri olayı Müslümanları etkiliyor. Bu sorunların başında ise dünyanın en zengin adamı olan Elon Musk’ın sosyal medya platformu X’teki paylaşımları yer alıyor. Musk, bazı paylaşımlarında olaylar üzerinden Müslümanları hedef göstermeye çalışıyor.
İskoçya’nın eski başbakanı Humza Yousaf gibi figürlerin de aralarında bulunduğu Birleşik Krallık Müslüman toplumu, Musk’ın sahip olduğu devasa platformu, nefret söylemi ve şiddeti körüklemek amacıyla kullandığını iddia ediyor. X’teki hemen herkesin gördüğü Musk’ın paylaşımlarının, toplumda bölücülük yarattığı ve özellikle İngiltere’nin seçilmiş başbakanının meşruiyetine karşı bir tehdit oluşturduğu ileri sürülüyor.
İşte bu yazı, bu olayları inceleyip gerçeği ortaya koymanın yanı sıra İslam hukukuna göre tecavüz vakalarına dair hükümleri ele alacaktır.
Grooming (Tımar) Çeteleri
Tımar çeteleri, genç kadınları ve reşit olmayan bireyleri cinsel ilişkiye yönlendirmek amacıyla organize bir şekilde hareket eden 18 yaşın üzerindeki erkek gruplarını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Bu kavram, 2011 yılında Birleşik Krallık’ta The Times gazetesinin yayınladığı, özellikle Asyalı erkeklerin karıştığı “sokakta tımar” (on-street grooming) olarak bilinen suç eğilimlerini ortaya koyan haberle birlikte geniş çapta tanınmaya başlamıştır. Bu haberin ardından, medyada konu sıkça işlenmiş ve faillerin etnik kökeni, özellikle de Pakistan kökenlilerin kimlikleri vurgulanarak, mesele bir “Müslüman” sorunu olarak sunulmuştur.
Son günlerde, konu, Elon Musk gibi figürlerin durumu siyasileştirerek Müslüman karşıtı duyguları körüklemesiyle daha da karmaşık hale gelmiştir. Musk, X platformunda, çocuk tımarı çetelerinin Müslümanların bir sorunu ve başarısız çokkültürlülüğün bir sonucu olarak sunulmasına yönelik dezenformasyon kampanyalarına öncülük etmiştir. Bu, son zamanlardaki şiddetli İslamofobi dalgasının temel taşı olmuştur. Musk’ın paylaşımları, toplumda bir ayrımcılık ve nefret söylemi yayılmasına neden olmuş, din ve etnik kimlik üzerinden manipülasyon yapılmıştır.
Bunun yanı sıra Avrupa sağ partilerini savunan Elon Musk, İngiltere İşçi Partisi’nden Keir Starmer ve Jess Phillips gibi siyasetçileri, alenen, “tecavüz soykırımı savunucuları” ve “tecavüzde suç ortağı” olmakla itham etmiştir.
Elon Musk’ın geçtiğimiz yaz, Southport’a yapılan saldırının faillerinin Müslüman olduğunu iddia eden yanlış raporları paylaşarak, göçmen karşıtı ve İslamofobik söylemlerin yayılmasına önemli bir katkı sağladığını hatırlayacağız. Bu yanlış bilgiler, mültecileri barındıran otellerdeki ve camilere yönelik saldırılarda artışa yol açtı, toplumda korku ve güvensizlik ortamını daha da derinleştirdi.
Tımar Çeteleri Hakkında Yanlış Bilinenler
Tımar çeteleri hakkında yaygın bir yanlış kanı bulunmaktadır. Eski İçişleri Bakanı Suella Braverman gibi bazı figürler, faillerin çoğunluğunun İngiliz-Pakistanlı erkekler olduğunu iddia etmiş ve bunun arkasında Pakistan kökenli bu bireylerin "kadınlara yönelik orta çağ tutumları" ile "yabancı kültürleri" beslemeleri gibi açıklamalar yapmıştır. Halbuki, İçişleri Bakanlığı muhabiri Jamie Grierson, resmi bir belgede yaptığı açıklamada, çocuklara yönelik cinsel istismar çetelerinin çoğunun 30 yaşın altındaki beyaz erkeklerden oluştuğunu belirten bir rapor sunarak bu görüşe karşı çıkmaktadır.
Bu arada meşhur Rochdale tımar çetelerinin dosyasına bakan eski başsavcı Nazir Afzal, beyaz erkeklerin en yaygın suçlular olmaya devam ettiğini belirtmiştir. Ne yazık ki, bu gerçeğin sağcı yorumcular tarafından nadiren dile getirilir. Afzal, aynı zamanda Güney Asyalı ve Britanyalı-Pakistanlı erkeklerin, özellikle yüksek profilli davalarda orantısız bir şekilde temsil edildiğini de vurgulamıştır.
Medyada sıklıkla yüksek profilli davalarda Güney Asyalı erkekler öne çıkarılırken, Adalet Bakanlığı ve Ulusal İstatistik Ofisi’nin verileri bir gerçeği ortaya koymaktadır: 2022’de İngiltere ve Galler’de çocuklara yönelik cinsel istismar sanıklarının %88’i beyaz iken, %7’si Güney Asyalı idi. Bu veriler, tımar çetelerinin çoğunlukla Güney Asyalı erkekleri içerdiği yönündeki yaygın anlatıya meydan okumakta ve konunun daha köklü bir şekilde anlaşılması ihtiyacına işaret etmektedir.
Yine Quilliam Vakfı’nın 2017 raporu, tımar çetesi suçlularının %84’ünün Güney Asya kökenli olduğunu iddia etmiştir. Ancak bu rapor, bilimsel olmayan metodolojisi ve potansiyel önyargısı nedeniyle geniş çapta eleştirilmiştir. Akademisyenler Ella Cockbain ve Waqas Tufail, Quilliam raporunun yanlış bilgi ve ırkçılığı körüklediğini ve dikkatleri çocukların cinsel istismarı gibi daha geniş bir meseleden uzaklaştırdığını savunmuştur.
Mamafih kabul ettiğimiz gerekiyor ki, her etnik kökenlerden gelen insanlar bu tür suçlara karışmaktadır. Dolayısıyla olayları bir bütün olarak klişeleştirmek yanıltıcı ve zararlıdır. Kaldı ki, suçluların etnik kökenine odaklanma, daha önemli ve temel bir meseleyi gözden kaçırmamıza neden olabilir: genellikle sessiz kalan, unutulmuş kadınlar ve kız çocukları, gerçek mağdurlardır.
Tecavüze İlişkin İslami Görüşler
İslam’da cinsel aktivite mukaddes olarak kabul edilmektedir ve evlenmenin başlıca nedenlerinden biri olarak görülmektedir. İslam hukuku, Allah’ın ayetlerinden birine dayanarak, içimizden eşler yaratmasının amacının huzur bulmamız olduğunu öğretmektedir. Bu huzur, İslam ahlakının rehberliğinde, eşler arasında gerçekleştirilen yasal cinsel ilişkiyle sağlanmaktadır.
Bunlar ışığında, her türlü cinsel istismar, İslam’da ağır cezalar gerektiren haram olarak kabul edilir. Hiçbir Müslüman, Birleşik Krallık’ta çocukları sömüren ve istismar eden tımar çetelerini desteklemez. Hatta 2013 yılında bazı Müslüman erkeklerin ilgili suçlardan hüküm giymesi üzerine, Birleşik Krallık genelinde bu meseleye karşı koordineli bir tepkisel çaba sarf edilmiştir. O dönemde, camilerde görev yapan 500’den fazla imam bir araya gelerek, bu çetelerin eylemlerini ortak bir hutbe ile kınamıştır.
İslam hukukuna göre tecavüz, zina veya hirabe haddi ve/veya ta’zir cezaları ile cezalandırılabilir. Bu demektir ki, bir tecavüzcünün, durumlara göre 100 kırbaçtan, el ve bacakların kesilmesine veya taşlanarak öldürülmeye kadar değişen cezalarla karşı karşıya kalabilir.
Ayrıca, çoğu fakih, maddi tazminatların da mağdura ödenmesi gerektiğini savunmaktadır. Buna ek olarak, suçtan kaynaklanan diğer ilgili yaralanmalar ve ölümler de uygun şekilde tazmin edilmelidir. Tecavüzün travma, cinayet ve diğer sonuçları, özellikle bedensel zarara neden olan fiziksel saldırılar gibi suçlar da ayriyeten değerlendirilir.
Sonuç
Sonuç olarak, tımar çetelerinin ırksallaştırılması, toplumu kutuplaştıran bir söylemden başka bir şey değildir. Üstelik, bu yaklaşım adalet arayışını engellemektedir. Bunun aksine hükümetin çocuk cinsel sömürüsüne ve toplumsal yapıları zayıflatan sistemik başarısızlıklara karşı daha etkin bir müdahale göstermesi gerekmektedir. Müslümanlar, bu tür suçlarda yalnızca adaletin sağlanmasını savunmaktadır. Toplum olarak, suçları ve mağduriyetleri tartışırken etnik ve dini kimliklere dayalı genellemelerden kaçınmalı ve daha adil, insan haklarına saygılı bir çözüm süreci geliştirmeliyiz
Henüz yorum yapılmamış.