Sosyal Medya

SİYASET

Nijerya’da protesto neden anarşiye dönüştü?

Dünyanın dört bir yanında alevlenmeye devam eden protesto dalgası bu sefer Afrika’nın en kalabalık ülkesi Nijerya’yı vurdu. Diğer protestoların aksine diasporadan yüksek destek görmesinin yanı sıra protestonun kısa bir zaman zarfında hedeften sapması oldukça dikkat çekicidir.

İfeoluwa Siddiq OYELAMİ

Dünyanın dört bir yanında alevlenmeye devam eden protesto dalgası bu sefer Afrika’nın en kalabalık ülkesi Nijerya’yı vurdu. Diğer protestoların aksine diasporadan yüksek destek görmesinin yanı sıra protestonun kısa bir zaman zarfında hedeften sapması oldukça dikkat çekicidir. Barışçıl olarak başlayan gösteriler iki hafta sonra çatışmaya dönüştü. Ülkenin birçok eyaleti geniş çaplı eylemlere sahne oluyor.  Protesto akabinde özel ve kamu binalarının tahrip edilmesi veya yakılması, halk otobüs terminalinin küle dönüştürülmesi, marketlerin yağmalanması ve cezaevlerinden firar olaylarının yaşanması gibi talihsiz görüntüler ortaya çıkıyor. Bu protesto nedir ve neden bu hale dönüştü?

Kan ve öldürme

3 Ekim’de sosyal medyada polis şiddeti görüntüsünü içeren bir video ortaya çıktı. Special Anti-Robbery Squad (Soygunculukla Mücadele Özel Birimi) açılımı olan SARS ekibinin zorbalıklarını gösteren bu görüntü, birkaç gün içerisinde ilk kez 2017 yılında kullanılan #ENDSARS (SARS’ı sonlandır) etiketi Twitter’de yayıldı. Söz konusu polis birimi hakkında iftira, öldürme, haraç, insan kaçırma gibi suçlara dair birçok tatsız hikayeler ortaya çıkınca 7 Ekim’de birtakım gençler, Lagos eyaletinde #ENDSARS pankartlarıyla sokağa döküldüler.


Birkaç gün içerisinde başkent Abuja ve neredeyse tüm eyaletlere yayılan #ENDSARS’ın  Nijerya diasporasında ün kazandığı görülüyordu. Bir yandan başlangıçtaki sert müdahalenin sebep olduğu ölümler, diğer yandan ünlülerin desteklerini ilan etmeleri, protestoya yeni bir duygu kattı. Gösteriler öncekiler gibi dineceğine daha da fazlalaştı. Fakat büyüyen protestonun bir merkezi veya liderinin bulunmadığı baştan birçok analistin dikkatini çekti.


Protestonun başlangıcında bir grup protestocular, hükümete SARS’ın kaldırılması, soruşturma, tazminat ve polislerin eğitim ve refahlarına dair talepler sundular.  Bu talepler üzere hükümet, hemen SARS birimini kaldırarak eski üyelerinin dahil edilmeyeceği SWAT adlı yeni bir birim kurdu. Tazminat için güven fonu kurdular. Olayları soruşturmak için ülke genelinde heyetler kurdular. Polislerin maaşlarına zam vaadi verildi. Bütün bu gelişmelere rağmen protestocuların yine de  sokağı terk etmemeleri gözlemcileri hayrete düşürdü. Bu noktada #ENDSARS hareketinin polis şiddetinden daha çok hükümet düzenine karşı olduğu gün yüzüne çıktı.


15 Ekim – 20 Ekim tarihleri arasında kimliği bilinmeyen haydutların protestoculara saldırması, bazı kamu sitelerinin ele geçirilmesi, bir cezaevine zorla girilmesi ve karakolların yakılması gibi olaylar yaşanmaya başladı. Bazı vatandaşlar, protestocuları kötülemek için bu olayların içinde hükümetin parmağı olduğunu öne sürdü. Fakat iddialarının hiçbirini tutarlı bir delille savunamadılar. Bunlar devam ederken protestocular ülkenin önemli noktalarını işgal ettiler. Birkaç gün içerisinde bu protesto meydanları, 3 öğün yemek yenilen, konserler düzenlenen ve 7/24 eğlencenin olduğu kamplar haline geldi.


 20 Ekim Salı günü Lagos eyaleti valisi eyaletinin genelinde saat 21:00’de başlayacak olan bir sokağa çıkma yasağı ilan etti. Olayları dindireceği düşünülen sokağa çıkma yasağı kararı ne yazık ki onu daha da  alevlendirdi. Lagos eyaletinde Lekki geçiş meydanını işgal eden ve daha önce karara uymayacağını belirten protestocular, saat 18:50 civarında askerlerin ateşiyle karşılaştı. Artık “Lekki Katliamı” olarak meşhur olan olay şu vakte kadar sorgulanmaktadır. O gecede yaşanan olayın tam mahiyeti henüz bilinmemektedir. Ölünün olup olmadığı, kaç kişinin ve kimlerin öldüğü gibi sorulara ancak ihtilaflı cevaplar verilmektedir.


Söz konusu saldırıya, #ENDSARS “devlet-halk zulmü” boyutunu kazandırarak saldırıyı uluslararası gündeme taşıdı. Ayrıca ülkeyi güvenlik güçlerinin çaresiz bırakıldığı tam bir anarşi ortamına dönüştürdü. Birçoğunun yalan haber ve görüntü olduğu ortaya çıkan paylaşımları ile  halkı kışkırttı. Kimliği bilinmeyen bazı gruplar, kamu binaları, otobüs terminalleri, siyasetçilere ait olan firmaları yaktılar. Bununla birlikte yağmacılar da devreye girdi. Pandemi yardımlarının depolarını boşalttıktan sonra özel işletmeleri, alışveriş merkezlerini, bankaları hatta hastaneleri yağmaladılar.


Tabi, devlet bir milyar dolar zarara yol açan kaosları kontrol altına almaya devam ediyor. Biz burada ülkeyi böyle bir noktaya getiren olayda kimin nasıl  bir rol oynadığı noktası üzerinde durmayı uygun  gördük. Bize göre olayı kışkırtanlar dört grup haline ayrılabilir; 1. Polis şiddetine karşı olan gençler 2. Menfaatçi siyasetçiler 3. Menfaatçi gruplar 4.Etnik ve dini kaos çıkarmak isteyen gruplar


Polis şiddetine karşı olan  gençler


Şüphesiz Nijerya’da polis şiddeti göz ardı edilmeyecek kadar büyük bir meseledir. Bazı gençler, bu konuda seslerini duyurmak için protesto yolunu seçtiler. Yalnız en büyük hataları, hareketlerini merkezli olarak yürütmemeleridir. Gençlik heyecanına dalıp “bizim bir liderimiz yok, her birimiz hareketin lideridir” gibi sözler haykırırdılar. Halbuki, hareketin lideri veya liderleri olsaydı kural ve hedefler belirlenmiş olurdu. Böylece olumsuz olaylardan kendilerini tenzih edebilirlerdi.


Bu grup gençler, talepleri konusunda hükümetin boynunu eğdirmeye başladıklarında kendilerini çok güçlü hissettiler. Dolayısıyla bazıları ülkenin bütün meselelerinin bir anda protesto yoluyla çözüleceğini düşünerek yeni talepler ortaya koymaya başladılar. 47. Kural: Amaçladığınız hedefi aşmayın; zafere ulaştığınızda ne zaman duracağınızı bilin” (Robert Greene, “The 48 Laws Of Power” (Güç Sahibi Olmanın 48 Kuralı). Maalesef bu gençler bunun farkında değildi.


Menfaatçi siyasetçiler


Bu grup insanlar, protestoyu kullanarak hükümeti hedef alıyorlar. Tek amaçları Muhammed Buhari’nin başkanlığını çökertmektir. Çoğunluğu muhalif siyasetçiler ve dış güçlerden oluşan bu grup, medya güçlerini kullanarak  halkın ayaklanmasını sağlayarak  hükümetin itibarını yok etmeye çalışıyorlar.
Sözgelimi, 2019 cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden Omoyele Sowore, geçen sene #revolutionnow (şimdi devrim) hareketini başlattı. Hareket, iyi yönetişime çağırdığını söylemesine rağmen ismi ve söylemleri itibarıyla daha çok hükümetin çöküşüne zemin hazırlıyor gibi duruyor. Sowore, popüler olamayan hareketini canlandırmak için #Endsars’ı en iyi şık olarak görüyor. O, protestoya dair paylaşımlarında #revolutionnow etiketini kullanıyor. Ayrıca sahip olduğu ve New York merkezli yayın yapan Sahara Reporters TV’nin  protesto sürecindeki çok taraflı yayınları dikkat çekicidir.


Sowore hariç ana muhalefetin ve önceki iktidarın bazı üyelerinin #Endsars protestosuna destek verirken ana konu dışında konuştuklarını görebiliyoruz. Bu bir mağlubiyetin intikamı niteliğindedir. Zira ister polis şiddeti olsun  isterse diğer meseleler olsun hiçbirinin Buhari veya APC hükümetiyle başlamadığı açıktır.Bu noktada belertilmesi gerekiyor ki, Muhammed Buhari’nin hükümeti Nijeryalılar için bir hayal kırıklığıdır. Kazandığı her iki seçimin vaatlerinin birçoğunu yerine getiremedi. Fakat 2015 yılına kadar muhalefette olan parti, halkın çoğunluğunun oyuyla kazandığı için muhalefet saygı duymask zorundadır.

Bununla birlikte bazı analistler, siyasi bakımdan dış güçlere işaret ediyor. Mesela The Cable gazetesi yazarı Iliyasu Gadu, kendi görüşünü “görmezlikten gelmeye gerek yok; EndSARS protestoları bazı yönlerden 1989'daki Çin'dekiyle aynı dış kaynaklı istikrarsızlaştırma şablonundan geliyor” diye  ifade etti. Yazar, protestonun zamanlamasını sorgulamanın yanı sıra birkaç ay önce ateşlenen #Blacklivesmatter hareketiyle mukayese  de yaptı.
Sonuçta bu yorum hakikatten çok uzak olmayabilir. ABD’nin eski dışişleri bakanı ve cumhurbaşkanı adayı Hillary Clinton, “Lekki Katliamı”ndan sonra Nijerya Cumhurbaşkanı Buhari’yi gençleri öldürmekle suçladı. Hillary Clinton, bir diplomat olarak paylaşımda kullandığı #StopNigeriaGovernment (Nijerya hükümetini durdurun) etiketinin birçok yorumlara açık olduğunu iyi biliyor.  Bu ve benzerine karşı Cumhurbaşkanı Buhari, krizle ilgili yaptığı yayında uluslararası toplumu tüm gerçekleri bilmeden açıklama yapmak noktasında acele etmemesi için uyardı.


Menfaatçi gruplar


Protestoda yer alan bir başka grup ise kendi ideolojilerini yaymak için çabalayan feminist ve LGBT gruplarıdır. Amaçları, protestonun ana amacından çok uzak olmasına rağmen protestoda en aktif olanların başında bu gruplar gelmektedir. Hatta protestonun logosu haline gelen cins sembollü bir logo tasarladılar.


Bu kategorinin başında yer alan Feminist Coalition (@feminist_co) adlı hareket protestonun başlarında göstericilerin refahlarıyla ilgilenen herhangi bir baskı grubu gibi ortaya çıktı. Fakat diğerlerinin aksine onların belli yurtdışı bağlantılarıyla para toplayıp protestoculara maddi destek veriyorlardı. Hatta 14 Ekim’de Twitter'ın kurucusu Jack Dorsey'in bu grup adına sanal para toplama çağsında bulundu. Feminist Coalition, protestodan geri çekildiğini açıklarken 385,000$ değerinde para toplandığını belirtti.


Feminist Coalition’ın alt niyetini,  “mücadelemizde polis şiddetine uğrayan eşcinseller de dahildir” paylaşımıyla belli etti. Zira ardından #endsars gösterilerinde LGBT yanlı plakartlar ve sosyal medyada etiketleri görünmeye başladı. Nijerya gibi eşcinselliğin yasak olduğu bir yerde paylaşımlar tepki çekince Feminist Coalition, paylaşımını silmek zorunda kaldı. Fakat #Endsars’la LGBT tartışmaları ülkenin gündemine gelmeyi başardı.
Bu gruplar, iktidarı indirme senaryosunu bekliyor olabilir mi?  Kendi ideolojilerini yasallaştırmaya giden bir süreci mi izlemeye çalışıyorlar? Bunları tam olarak bilemeyiz. Ama kesin olan bir şey var; dertleri polis şiddetinin ötesindedir.


Etnik ve dini kaos çıkarmak isteyen gruplar


Polis şiddetine karşı bir protesto esnasında birtakım insanların diğer etnik ve dini grup mensuplarını hedef almaları garip değil midir?  Fakat Nijerya’da evvelden beri birikmiş demografik sorunlar yüzünden konu ne kadar uzak olursa olsun her meselede dinî ve etnik tartışmalarının ortaya çıkarılması adeta normaldir.


Protesto sürecinde aşırı bölücü İbo grubu IPOB üyeleri tarafından İmo eyaletinin Orlu kasabasında caminin yakılması, bir ölüme ve dört yaralıya sebep olan bir saldırı düzenlendi. Bununla birlikte kimileri  protestoyu çeşitli bölgelerden gelen insanların ticari şehir ve en gelişmiş eyalet olan  Lagos’u yok etme projesi olarak değerlendiriyorlar. Bu iddia asılsız olsa da bazı insanların protesto ile kolay oyun oynadığını gösteriyor. Protesto ilk başladığında da Kuzey-Güney meselesi de ortaya çıktı. Kuzey bölgesinden protestoya nispeten az destek geldiğinden dolayı hükümetin etnik ayrımcılık politikalarından dolayı o bölgede polis şiddeti bulunmadığı öne sürüldü. Ama mesele şu ki; bölgenin hususiyeti vardır. Ciddi güvenlik sorunlarının yaşandığı kuzeyde SARS birimini tamamen ortadan kaldırılmasına destek verilmez.


Bunların ışığında protestoda neden etnik ve din kozunu kullanmaya çalışıldığı sorusu akla geliyor. Acaba ülkeyi bölebilmek için iç savaş mı çıkarmaya çalışıyorlar?


Nitekim, bunları ele aldıktan sonra protestoyla birçok işin karıştığını görebiliyoruz. Buna göre bu ülke ve insanlarının barışını düşünenlerin, gururunu bir yana bırakıp hükümetle masaya oturup ana meselesi olan polis reformlarını diyalog etmeleri ve diğer taraftan protesto esnasında canını kaybedenler için adalet sürecini takip etmeleri gerekir. Bunun aksine Nijerya’nın başına daha büyük kaoslar gelebilir. Böyle bir durumda ise diğer Batı Afrika ülkelerinin ticari ve güvenlik açısından ciddi bir şekilde etkileneceğini belirtmekte fayda vardır. Üstelik Nijerya’da askerî müdahale gerektiren bir durum çıkarsa bölge askeri teşkilatı ECOMOG’ı daha çok Nijerya ordusu teşkil ettiği için müdahale dışarıdan gelecektir. Bu durum Ortadoğu’da olduğu gibi Batı Afrika kıyılarında  da bir petrol savaşı çıkacağı anlamına geliyor. 


Bütün bunların ışığında Nijerya hükümetinin, bu olayları etkileyen faktör olan yolsuzluk ve kötü yönetim meselelerini artık çözmesi gerekir. Hükümet halkıyla iletişim geliştirmeli, onlarla arasında  güvene dayalı bir iletişim oluşturmalıdır. Çünkü mevcut durumla devletin sürdürebilirliği noktasında  birçok soru işareti belirmektedir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.