SOSYAL-KÜLTÜR
Kanuni Sultan Süleyman Bağdat'ın Yeniden İnşasını Nasıl Canlandırdı?
İslam tarihinde meşhur olan iki Bağdat şehircilik anlayışı vardır. Birincisi, Abbasi Bağdat Müdevvere المدورة anlayışıdır ki “daire şeklinde şehir” demektir. İkincisi ise Osmanlı Bağdat kare şehirciliğidir.
Halit İmam
Bağdat’ın şehir planı İslamiyet dönemine aittir. Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur, Bağdat şehrini özel bir planla inşa ettirmiştir. İslam tarihinde meşhur olan iki Bağdat şehircilik anlayışı vardır. Birincisi, Abbasi Bağdat Müdevvere المدورة anlayışıdır ki “daire şeklinde şehir” demektir. İkincisi ise Osmanlı Bağdat kare şehirciliğidir.
Müslüman Osmanlı halifesi Kanuni Sultan Süleyman H.940/M.1534-H.944/M.1538 tarihinde Osmanlı Bağdat şehrini “kare” olarak inşa ettirmiştir. Pekiyi neden Kanuni Sultan Süleyman Bağdat şehrini tekrar sıfırdan inşa ettirmiştir? Bu sorunun cevabını Osmanlı Tarihçisi Nasuh Silahî’nin kaleme aldığı Süleyman-name adlı kitapta bulabilmekteyiz. Buna göre : “Yıkılan Abbasi daire Bağdat şehri H.940/M.1534 yılına kadar yok olmuştur. Abbasi Bağdat'ından geriye kalanlar sadece dağınık, yarı tahrip olmuş mahalleler ve el-Celayiri ve el-Muzafferoğulları saraylarının kalıntılarıdır.” Bunun için Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı Bağdat şehrini kare planda tekrar inşa ettirmiştir. İşte bu yüzden bu çalışmada Abbasi Bağdat daire şehirciliği incelenerek Osmanlı Bağdat kare şehirciliğine işaret edilecektir.
İkinci Abbasi Halifesi Ebu Cafer H.145/M.762-H.149/M.766 yılları arasında Bağdat şehrini inşa ettirmiştir. Hatip el-Bağdadi Tarih-i Bağdat kitabında şöyle der: “Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur Bağdat şehrini inşa ettiğinde şehrin yeri Pers işgalinin başkenti el-Medain’in kuzeyidir. Bağdat şehri için Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur yüz bin işçi şehrin dış suru için 162 bin taş, orta suru için 150 bin taş ve iç suru için 140 bin taş hazırlatmıştır. Bağdat’ın işçilerinin başkanı ise İmam Ebu Hanife en-Nu’man’dır. Tarihçi ve coğrafyacı Mes’udi, Murucu ez-Zehep kitabında der ki: “Abbasilerin inşa ettiği Bağdat’ın yeri Irak’ın ortasıdır. Bu şehir sanki düğüm bağı gibi inşa edilmiştir. Eğer o düşerse hiçbir şehir Irak’ı devam ettiremez. Bağdat’ta dört ana kapı inşa edilmişti. Birincisi Kuzeydoğu tarafından Horasan “Devlet” kapısıdır. Abbasi Devleti Horasan tarafından buraya (Irak) gelmiştir. İkincisi Kuzeybatı tarafından Biladi-eş-Şam kapısıdır. Bu kapı tarafından Abbasi orduları Şam şehrini işgal edip Emevi Hilafetini yok etmiştir. Üçüncüsü Güneydoğu tarafında yer alan Basra kapısıdır. Bu taraftan Abbasi Devleti Basra Emevi kaidesini kontrol edip isyanları yok edebilmeyi amaçlamıştır. Dördüncüsü ise Güneybatı tarafındaki Kufe kapısıdır. Bağdat şehrinin yeri; merkezi, askeri, siyasi ve ekonomik bir yerdir. Dicle ve Fırat nehirleri arasındadır ve bunlardan gelen su kolları şehrin bahçelerini, ziraat topraklarını ve çeşitli binalarını sulamak için uygundur.”
Fıkıh çerçevesinde Abbasi Bağdat şehirciliği nasıl idi?
Bu sorunun cevabı Fakih Mühendis İbnü’r-Rebî’nin ابن الربيع “Sulûku’l-Mâlik fi Tedbiri’l-Memalik” سلوك المالك في تدبير الممالك adlı kitabında ifade edilmiştir.
İbn-i Rebi’, hükümetlerin İslam şehirciliğinde uymak zorunda olduğu kuralları sekiz maddede anlatır.
1) Çevredeki doğal tatlı sular kolayca şehre ulaştırılabilecek. Bu sular evlerde, selsebillerde, hamamlarda, abdesthanelerde, kaleler ve surlarda kullanılabilecek. Bu şart tamamen Abbasi Bağdat el- Müdevvere şehirciliğinin özelliklerindendir.
2) Cadde ve sokakları şehrin büyüklüğü nispetinde geniş olacaktır. Şehirdeki büyük meydan ve küçük meydanlara anayolların, sokakların ulaşımı kolay olacak ve bu yollar dar olmayacak. Bu konuda Hadis-i şerifler vardır. Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Yolda ihtilafa düştüğünüzde genişliğini yedi zira (3.82 m.) yapınız” Bu genişlik küçük sokak içindir. İbn-i Kinâne’nin peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet ettiğine göre peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “ En geniş şekilde yüklenmiş deve kervanı yollardan geçerken binalara zarar vermeyecek ve aynı şekilde binalar da geçen kervana zarar vermeyecek, yolun genişliği insanların maslahatına bırakılır ve insanlar ihtiyaç duydukları genişlikte yolları yaparlar”.
İmam Malik bu Hadis-i şeriften hareketle kendisine yolun genişliği konusunda sorulan bir soruya: “İnsanların yüklü deve kervanları ile beraber geçmelerine yetecek kadar genişlik bırakmaları gerektiğini.” söylemiştir. İmam Malik bu fetvayı verirken Hadis-i şerife ve Hz. Ömer’e ve daha sonra Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur’un Bağdat’taki uygulamalarına bakarak konuşmuştur. Mahallelerde ise mescit, hamam ve pazar bulunmalı binalar ile cadde ve sokaklar arasında yükseklik ve genişlik bakımından denge olmalıdır. Bu şekilde sokakların ve caddelerin genişliği sabit olacak hiç kimse “ne halk ne devlet” sokak ve caddelerden arazilerini işgal edemeyecektir. Abbasi halifesi Ebu Cafer el-Mansur H.136-158/M.754-775 döneminde şehir kurulurken Bağdat’ta hükümet yönetim binası yanına Ulu cami yapılmasını, ana caddenin genişliğinin 40 zira (21.6m.), diğer caddelerin genişliğinin 20 zira (10.8 m.), sokakların genişliğinin ise 7 zira (3.78m.) genişliğinde olmasını, sokağa bakan binaların yüksekliğinin bir kattan fazla olmamasını emretmiştir. Ayrıca orduya asker temin ettiği kabilelere, şehrin değişik bölgelerinde yukarıdaki kurallara aykırı olmamak şartıyla istedikleri gibi binalar yapmaları konusunda serbestlik vermiştir.
3) Ulu cami şehrin kalbinde olacak böylece bütün cadde ve sokaklar şehrin büyük meydanındaki Ulu Cami’de son bulacaktır. Bu vesileyle İslam toplumunda caminin birleştirici ve kaynaştırıcı rolü gerçekleşmiş olacaktır. Ayrı ayrı mahallelerdeki kabileler Cami’de tanışarak zaman içinde “kabile” den “aile” ye dönüşecektir. Daha sonra ümmet olma şuuru hâsıl olacaktır (Şek:1).
4) Ebu Cafer el-Mansur Bağdat şehirciliğinde çarşı ve pazarlar ihtiyaca cevap verecek büyüklükte olacaktır. Merkezi pazar cuma hariç her gün açık olup bu pazarda halkın ihtiyacına göre farklı şeyler satılacaktır. Örneğin haftada bir gün sebze, meyve; diğer bir gün giyim eşyası; üçüncü gün ise kılıç kalkan ve benzeri ürünler satışa sunulacaktır.
5) Şehir yeni kurulacağında her bir millet için özel bir mahalle tahsis edilecek. Her ne kadar hepsi Müslüman olsa da her milletin kendine has gelenek, örf ve adetleri olacağından birbirine alışmaları ve kabullenmeleri biraz zaman alacaktır. Bu alışma durumu merkezdeki çarşıda ve ulu Cami’de, savaşa gittiklerinde askerlerin arasında olur. Bu durum Kur’an-ı kerimde Hucurat suresi’nin 13.ayetinde şu şekilde yer alır: “ Ey insanlar! Biz, sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık! Hem de sizi cemaat cemaat, kabile kabile yaptık ki tanışasınız. Haberiniz olsun ki Allah katında en keremliniz en takvalı olanınızdır. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır”. Aynı zamanda Peygamberimiz (s.a.v.)’in şu hadisi de bu durumu ifade eder: “Birbirilerine acımada ve sevmede müminlerin misali bir bedene benzer, O bedendeki bir organ hastalansa diğer organlar uyanık kalarak ve ateşlenerek onun yardımına koşar.” İnsanlar yaratılışta farklı ırklardan olsalar da İslam şehirlerinde birbirlerini tanıyacak, kabullenecek ve nihayet ümmet olacaklardır. İslam şehirciliği fıkhının hedefi budur. O yüzden bu dönemde Abbasi hilafetinin başkenti Bağdat, İslam dünyasının siyasi, askeri, ekonomik ve sosyal bakımdan ana şehri olmuştur.
Şek:1, Abbasi Bağdat daire şehirciliği
6) Halifenin sarayı şehrin meydanında olacak ve bütün yöneticiler sultanın civarında olacaklar. Halifenin sarayı denilince yalnız halifenin oturduğu bir yer anlaşılmamalıdır. Aynı zamanda sadrazam, bakanlar, komutanlar vb. gibi üst düzey yöneticiler sarayda yani şehrin merkezindedir. Abbasiler döneminde Bağdat’ta yer alan Ebu Cafer el-Mansur sarayı ve Samarra’da yer alan Mu'tasım-Billâh Cevsaku’l-Hakani sarayı, bu duruma örneklendirmektedir.
7)“Düşman saldırılarından korunmak için şehrin surlarla çevrilecektir”. Bu durumda şehir tek bir beden gibi olur. Şehrin dışında büyük bir sur bulunur. Bu surlarda, küçük ve merkezi kaleler bulunmaktadır. Sur alanı hariç sur içinde mahalleler yapılır. Bu mahallelerin her biri şehrin meydanına bir kapı ile açılır. Mahallelerin her birinde bir mescit aynı zamanda merkez meydanda bir Ulu Camii vardır. Sur alanını tayin ettikten sonra kalan bölge şehirdir. Ayrıca mahalleler birer kapı ile dış sura açılır.
Dış surlar en kısa surlardır. Dış surlar ile ikinci sur arasında “faysal” denilen düşmandan gelen taşları yavaşlatmak ya da durdurmak için kullanılan bir mesafe bulunur. Bu mesafeden sonra daha yüksek ikinci bir sur vardır. Aynı şekilde ve aynı amaçla yapılan üçüncü bir sur daha vardır. Ve bu sur daha yüksektir. Bu surlar arasında askerlerin kışlaları bulunur. Üçüncü surun arkasında da mahalleleri koruyan bir iç sur bulunur. İç surdaki mahallelerin bayan yolları “Sabat”ların” dışarıdan görünmemesi için üçüncü sur yüksektir. Mahalleleri koruyan surun yüksekliği mahalledeki binalarla eşittir. Bu anlattığımız şehrin sur tipine Çağatay Türkçesinde Berbehane-بربخانة“ Arapçada Faysalالفيصل-” yani düşman saldırısını kesen sur denir. (Şek:1, 2) ve (Res:1).
Şek:2, Abbasi Bağdat kapı Faysalının yatay planı
Res:1, Abbasi Bağdat Faysalı
8)Şehrin cazibe merkezi olabilmesi için ilim ehlinin, ticaret erbabının, sanatkârların şehre yönlendirilmesi, toplanması gerekir. Bu şekilde şehir hem iktisadi bakımdan hem de sosyal ve kültürel bakımdan gelişmiş olur. Abbasi Bağdat şehri bu anlayış çerçevesinde oluşmuştur. (Şek:3).
Şek:3, Bağdat cazibe merkezi H.150-300/M.767-912 arası
Yukarıdaki bölümde Fıkıh çerçevesinde Abbasi Bağdat şehirciliği anlatıldı. Ancak burada Osmanlı Bağdat tarihinden bir şeyi ilave etmekte fayda var. Osmanlı halifesi Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı kare Bağdat şehrini inşa ederken Moğol ve Şia Safevîler tarafından kullanılma ihtimali olabilecek işgal noktalarını iptal etmek istemiştir. Osmanlı hilafetinin merkezi İstanbul ile Bağdat arasındaki mesafe oldukça uzaktır. Eski dönemde Bağdat dört ana kapı ile tahkim edildiği için Müslümanlar Bağdat’ı işgallerden koruyamamıştır.
Bu sebeple Kanuni Sultan Süleyman çeşitli ve çok kapılı Osmanlı Bağdat surlarını yaptırmıştır. Abbasiler Bağdat’ı Dicle ile Fırat nehirleri arasında inşa etmişti. Bunun için Abbasilerin Bağdat şehir yapılanmasında daire şekline ihtiyacı vardı. Moğollar Bağdat şehrini işgal ettiklerinde su kanallarını kapatarak Müslümanları susuzluktan güçsüz durumda bırakıp savunmayı zorlaştırmışlardı. Bu nedenle eğer İranlı Safeviler Bağdat’ı tekrar işgal etmek işteşelerse aynı Moğol taktiğini tekrar uygulayacaklardı. Öte yandan Safevi orduları, Bağdat’a Osmanlı ordularından daha yakındır. Bu yüzden Osmanlı halifesi Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı Bağdat şehrini inşa ettirdiğinde kare planı tercih etmiş ve şehri ana nehir Fırat üzerinde yaptırmıştır. Bu şekilde Bağdat işgal edilirse tek başına düşmana karşı kendini savunabilecek bir özellik kazanmıştır.
Moğollar Bağdat’ı işgal ettiğinde Müslümanları ya öldürdüler ya da sürgün ettiler. Moğollar ve Safevilerin siyaset anlayışları arasında benzerlikler vardır. Çünkü her iki anlayış da Müslüman Sünni Arapları Bağdat içinde ve dışında iskân etmek istemezler. Bu durumda da Bağdat savunmasız kalacak ve en küçük bir saldırıda hemen düşecektir. Bu yüzden Kanuni Sultan Süleyman Bağdat içinde Arapları, Türkleri, Kürtleri ve Osmanlı askerlerini iskân ettirmiştir. Öte yandan Müslüman Sünni Arap kabilelerini Osmanlı kare Bağdat şehrinin etrafında iskân etmiştir.
M.2003-2007 yılında ABD askerleri ile Bağdat etrafında Müslüman Sünni Arapları arasında büyük bir savaş oldu. Bunun için işgalci ABD tarafından desteklenen Irak’ın başbakanı Mezhepçi Nuri el-Malik’in ABD medyasında bir mesajı gizli bir şekilde söylendi. Nuri el-Malik onlara der ki: “Bağdat'ın etrafında teröre karşı zafer kazanmak istiyorsanız, oradaki Sünni Arapların demografik yapısını değiştirmelisiniz.” 2007'den 2014'e kadar olan buydu ve böylece Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman'ın yüzyıllar boyunca planladığı şey yıkıldı. Bu nedenle tarih, fıkıh ve şehircilik okurken geçmişte ne olduğunu anlamalıyız ve gelecekte hataya düşmemek için çalışmalıyız.
M.2003-2007 yılında ABD askerleri ile Bağdat etrafında Müslüman Sünni Arapları arasında büyük bir savaş oldu. Bunun için işgalci ABD tarafından desteklenen Irak’ın başbakanı Mezhepçi Nuri el-Malik’in ABD medyasında bir mesajı gizli bir şekilde söylendi. Nuri el-Malik onlara der ki: “Bağdat'ın etrafında teröre karşı zafer kazanmak istiyorsanız, oradaki Sünni Arapların demografik yapısını değiştirmelisiniz.” 2007'den 2014'e kadar olan buydu ve böylece Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman'ın yüzyıllar boyunca planladığı şey yıkıldı. Bu nedenle tarih, fıkıh ve şehircilik okurken geçmişte ne olduğunu anlamalıyız ve gelecekte hataya düşmemek için çalışmalıyız.
Henüz yorum yapılmamış.